vampirler

Başka bir sitede yazdığım yazıyı direk geçiriyorum buraya.

Aslında vampirler hem vardır hemde yoktur benim için.. Çünkü insanları vampir gibi gösteren şey bir hastalıktır. Bu hastalığında adı '' PORFİRİA '' dır.

Porifia:

Porfiria, fotosensitivite ve nöropsikiyatrik bulgular sebebiyle vampir efsanelerinin yayılmasına sebep vermiş olan kalıtsal porfirin sentez bozukluğu hastalığıdır.
Porfiria hastaları gün ışığına aşırı duyarlı oldukları için, güneş ışığına en küçük bir maruz kalma bile vücutlarında ciddi şekil bozukluklarına yol açabiliyor. Bu bozukluklar arasında yüz derisinde çatlamalar, burnun ya da parmakların düşmesi, dudakların aşırı gerginleşmesi ve diş etlerinin çekilmesi sonucu dişlerin aşırı sivri görünmesi gibi durumlar vardır. Sarımsak, porfiria semptomlarının ağırlaşmasına sebep olan kimyasal maddeler içermektedir, bu yüzden hastalar sarımsak yiyememektedir
Enzim defenkti olan dokuya bağlı olarak Hepatik porfirialar ve Eritropoetik porfirialar olmak üzere 2'ye ayrılır.


Kelimelerimi bir alıntı ile sonlandırıyorum..


Bu yazıya “Vampir inanışının ortaya çıkış sebebi, aslında porfiria ismi verilen ender bir hastalıktı.” diye başlasam oldukça ilgi çekerdi sanırım. Üstelik bu cümlemi destekleyecek, pek çok veriye de sahipsem... Hatta bir önceki gün koskoca bir Amerikalı profesörün ağzından işte tam da şu cümleleri duymuşsam:

“Porfiria hastalarında görülen hemoglobin eksikliğine bağlı kansızlık, eski çağlarda bazı hastaların kan içmelerine sebep oluyordu. Porfiria aynı zamanda hastaların dış görünüşlerine de etki ediyordu: derinin çok soluk renkli görünmesi, ışığa duyarlılık, hastalık sebebiyle floresan özellikte bazı maddelerin dişlerde birikmesi ve diş etlerinde aşırı çekilmeler... Sanırım vampirlerin nereden geldiğini çözdünüz bile.”

Evet harika bir konu bu. Efsanelerin ardında yatan bilimsel gerçekler... Bununla birlikte biraz araştırınca çok ilginç bir tabloyla karşılaştım.

Vampir mitine sebep olan şeyin aslında bir hastalık olması pek çok yerde ilgi çekici bilimsel bir gerçek olarak insanlara sunulmuş (bizzat biyokimya profesörü bile yaptı bunu). Hem de kan içmelere, soluk benizlere, sivri dişlere bir bir açıklama getirilerek. Fakat biyolojiden biraz anlayan bir insan olarak okuduklarımda tutarsızlıklar olduğunu farkettim.

Vampirlerle porfiria hastalığı arasındaki bağı ortaya ilk olarak 1985 yılında biyokimyacı David Dolphin atmış. Bakalım Dolphin'in çarpıtmaktan kendisini alamadığı bilimsel bilgiler ile gerçekler arasında nasıl bir fark var?

Dolphin'in ortaya attıkları şöyle:

1) Porfiria hastaları gün ışığına aşırı duyarlı oldukları için, güneş ışığına en küçük bir maruz kalma bile vücutlarında ciddi şekil bozukluklarına yol açabiliyor. Bu bozukluklar arasında yüz derisinde çatlamalar, burnun ya da parmakların düşmesi, dudakların aşırı gerginleşmesi ve diş etlerinin çekilmesi sonucu dişlerin aşırı sivri görünmesi gibi durumlar var.

2) Ağır porfiria hastaları güneş ışığından korunmak için, aynı Dracula gibi, sadece geceleri dışarı çıkıyorlardı.

3) Günümüzde porfiria, kanda eksik olan maddelerin hastalara enjekte edilmesiyle tedavi edilebiliyor. Fakat yüzyıllar önce insanlar kendilerini tedavi etmek için kan içiyorlardı.

4) Sarımsak, porfiria semptomlarının ağırlaşmasına sebep olan kimyasal maddeler içeriyor. Bu yüzden porfiria hastaları -aynı vampirler gibi- sarımsaktan sakınıyorlar.

İlginç değil mi? Fakat ne yazık ki gerçekler başka:

1) Öncelikle porfirianın pek çok farklı çeşidi var. Bunlardan sadece, en ender rastlanılan konjenital eritropoietik porfiria ciddi vücut bozukluklarına sebep oluyor. Bir kaynakta, şimdiye kadar rapor edilmiş böyle 200 vaka olduğu belirtilmiş. Bu sayının vampir mitlerine yol açmaktan çok uzak olduğu aşikar. Durum ne olursa olsun, 18. yüzyılda vampir olduğu iddiasıyla cesedi mezarından çıkarılan kişilerin hiç biri, tabi ki ölü olmaları dışında, tipik olarak bir görüntü bozukluğuna sahip değildiler.

2) Vampirlerin güneş ışığını sevmedikleri fikrini ilk ortaya atanların roman yazarları olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü 18 ve 19. yüzyıllar sırasında Avrupa'da vampirlere gündüzleri rastlandığına ilişkin söylentiler var. Ayrıca her ne kadar Bram Stoker'in Dracula'sı ölü gibi(!) bembeyaz bir deriye sahip olsa da, Balkanlar'da al yanaklı tasvir edilen vampirlere rastlıyoruz.

3) Yukarıdaki iki şık belki tartışmaya ve yoruma açık olabilir ama Dolphin'in en çok açık verdiği nokta işte burası. Vücudumuz, sindirim sistemimize giren her türlü besini genellikle en küçük yapı taşına parçayıp daha sonra bu yapı taşlarından kendi karmaşık moleküllerini yapar. Porfiria hastalarının kanında eksik olan karmaşık molekülün, kan içerek vücuda kazandırılmasına imkan yok çünkü kanda bulunan her molekül midede ve bağırsaklarda sindiriliyor. Zaten dikkat edilirse ortaya atılan iddia, günümüzde porfirianın, hastalara kanda eksik olan maddenin doğrudan "enjekte edilmesiyle" tedavi edildiği bilgisini içerdiği için bir bakıma kendi kendini çürütüyor.

4) Son olarak sarımsakta porfiriaya kötü gelen bir maddenin varlığı şimdiye kadar ispatlanmış değil.

Dr. Dolphin, öykünün çekiciliğinden ya da böyle bir açıklamayı ortaya atmanın ona sağlayacağı popülarite düşüncesinden kendisini almamış olacak ki, göz göre göre yalan söylemiş.
Daha kötüsü özellikle üçüncü iddiayı çürütmek için gerekenlerin lise biyolojisi kitaplarında yazıyor olması. Bununla birlikte vampir mitine porfiria hastalarının sebep olduğu öyküsüne en güvenilir web siteleri bile, iddiaları yeterince sorgulamadan yer vermişler. Gerçi biyokimya profesörlerinin bile kendilerine bu konuda hakim olamadığını düşünürsek, ortada suçlayacak pek kimse kalmıyor gibi.

Sonuç olarak vampirlere gönül rahatlığıyla inanmaya -en azından şimdilik- devam edebilirsiniz.
 
Hmm birde eklemek istediğim bir nokta var. Ortalıkta gezen ve bizim enerjimizi tüketen bir çok kişi vardır. Bunlar bızım enerjilerimizi çalmaktadırlar. Bunlara da '' Psişik Vampir '' denmektedir.
 
psişik vampirzmin varlığını tartısmak gereksiz olur zaten ama diğer türdeki porfiria hastalığına dayanan vampirzmin günümüzde edebiyat ve alt kültürlerle beslenmiş olduğu gayet acık
 
ben onların etrafımızda olduğunu düşünüyorum,bazen garip şeyler hissediyorum buz gibi...kesinlikle gerçekler...yalnızca gizleniyorlar....
 
O kadar fazla vampir hikayesi var ki şu anda gündemde. Herkes kendince bir vampir tipi çizmiş. Ben hele ki bu isteden öğrendiklerimden sonra hiç bir şeye olamaz kesin yok diyemem:) Ama varlarsa eminim ki kitaplarda anlatıldığı gibi değillerdir.
Ancak şunu da söylemeliyim, Alacakaranlık serisinde çizilen wampir tiplemesi çok hoştu. Uyumuyorlardı, hiç uyumamak güzel olurdu eminim.
 
Benim şöyle bir düşüncem var. Eğer insan nefes alıp yaşayabiliyorsa ve bu karmaşık vücud mükemmel bir uyum içerisinde seyrediyorsa, benzer başka canlılarda olabilir. Vampirlik veya Vampirizim adı altında bir çok eylem var fakat bunların hangileri gerçek hangileri sahte bunu bilemeyiz. Bayadır bu konuda inceleme yapıyorum aslında fakat hâla elle tutulur bir şeye rastlayabilmiş değilim. Ben vampirim diyenler ilede bizzat görüşme fırsatım oldu, ellerinde şarap bardağı ile kan içmek eşittir vampirlik düşüncesiyle hayatlarını sürdürüyorlar. Beyaz pudra ilede yüzlerini boyayıp, takma dişler takıp(ki Yurt dışında ki bir çok sitede gerçek diş benzeri dişler satılmakta) vampirim diye dolaşmayı uygun görüyorlar. Ama benim en çok merak ettiğim bizim kafamızda vampir nedir? Kan içen insanlar mı? Yoksa filmlerlerdeki abartı güçlere sahip insandan türeme canlılar mı? Mesajımın başındada söylediğim gibi insan yaşayabiliyorsa insan kadar karmaşık yaşayan başka canlılarda olabilir. Tabi ki bu benim teoremim. Her nasıl bir kediye veyahut köpeğe şaşırmıyorsak vampirlerede şaşırmamak gereklidir diye düşünüyorum.

(Yazım hatalarım varsa şimdiden özür dilerim.)
 
@ RazieL

Sana kesinlike katılıyorum..

İnsan gibi kusursuz bir canlı varken diğerleri nasıl olmasın ?

onun dışında ;

Porifia hastalığı ile vampir inanşının hiçbir bağlantısı yok

anlamıyorum googlede aratın Porifia hastalığı diye gördükleriniz

not : hastalığın tam adı porifia mı bilmiyorum bakmak lazım..

şimdi birde başka açıdan bakalım

vampirlerin var olduğu var sayalım şimdi bu vampirler çok az sayıda olmalıki hiç renk vermiyorlar yoksa vampirlerin var olduğunu biliriz demi ? doğru

bunlar 1000 kişiden 1i vampir olsunki bu sayı daha azdır.

düşünsenize şuanki atom teknolojisi vampir denen yaratığı ne olursa olsun yok eder.

bunun kanıtı dinlerde saklıdır ;

ben müslümanım ve bu olayıda müslümanlara göre yorumlayım ;

her canlı ölümü tadacaktır diyor Kur'anı Kerimde

not olark;

ben bunu şöyle yorumluyorum ölüm diye birşey yoktur.

bence burdaki ölüm dünyadaki hayatın bitmesi olarak geçiyor.

siz vampir olsanız aa ben vampirim diye çıkarmısınız ?

ha belki vampir denen tanım öyle canavar değildir ama biz canavar diye varsayıyoruz..

iyi Günler
 
Tarihçi adındaki bir kitapta vampirler hiç olmadığı kadar inandırıcı bir şekilde anlatılmıştı. tavsiye ederim^^ Gerçek olsalar dünya daha da eğlenceli bir yer olurdu.
 
Bence vampirler gerçek ama taa o zamanlardan bu yana kalmaları çok zor tabii.
Bence şuan hiç vampir bile kalmamıştır.
 
Varlıklarının kanıtlanmasına asla izin vermeyecek bir türden bahsediyoruz. Muhtemeln mikrobik bir türden.

Bir çeşit evrim geçirmiş bir tür düşünün. Aklınız X-men deki olasıklıklara kaymasın. Bu biraz daha farklı olmalı...


İnsan vücudu bir çok mikrop ile her an karşı karşıya.

Benzeri bir virüsün vücudunuzda barındığını hayal edin. Bir tür hastalık ancak normal olandan biraz daha farkılı. Sizi hem hasta eden hemde size farklı duygular kazandıran.

Virüsün kanı tamamen yok ettiğini bir çeşit kanla beslendiğini düşünürsek vücudun hayati fonksiyonları için kana ihtiyaçı olacak. Bunuda bir şekilde dışarıda elde etmek zorunda kalacaksınız.


Hurafelere gelelim.


Gerçekten bu yaratıklar ölü mü? Nefes almıyorla? Uyumuyorlar mı? Tenleri ölü kadar beyaz mı?


Gerçek ötesi. Kesinlikle gerçek ötesi. Dikkat edin. Bahseettiğiniz şey fantastik bir yaratıksa şayet evet belkide olabilir. Ama biz gerçek hayattan bahsediyoruz. Öyleki bahsi geçen tür (Ki ben onları vampir adı ile anmak istemiyorum. Eminim ki o halay ürünü kitap yaratıklarına benzetilmekten hoşlanmayacaklardır. Şayet gerçekten yaşıyorlarsa.) Kan ile besleniyor. Bu onların kalp atışlarının mecburi olması anlamına geliyor. Ve bununla birlikte diğer hayat fonksiyonlarınında. Mide, cigerler ve mutlaka solunum yolları. Ancak bir farklı. Mikrobik değişim kişide fizikselleşmek zorunda. Mesela yutulan kanun direk mideye değilde damarlara pompalanması ve aynı zamanda kişide tokluk hissi uyandırması gerek. Bu demek oluyor ki bu türün garip bir evrim sonucunda belirginleşmiz fizyolojik özellikleri var. Buda onlara dışarıdan gelebilecek bir sürü tehlikenin insanlara oranla metabolizmik bir güç ile daha çabuk atlatılması demek. Gelelim beyazlıklarına. Kan pompalanan bir vücut asla beyaz olamaz. Aksine daha pembeleşmiş daha bir parlak olmak zorunda. Beyazlama kısmı belkide sususzluklarının (yani beslenme ihtiyacı) yüksek safhalarda olması esnasında olabilir.


Ve en büyük gerçek. Bu kadar fonksiyonik bir beden ölü sayılamaz.


Gelelim din ile ilişkilerine.

Bir çok fantastik kitap ve filim mevcut bahsi geçen konularda. insanlar korkunun yanına korkmamayıda koymak zorunda. Eğer elle tutulur ve insan doğasına aykırı bir türden haberiniz varsa ve bu konuyu insanlara lanse edip para kazanmayı aklınza koymuşsanız kesinlikle bu konuya birde ilaç bulmak zorundasınız demektir. Bizim müthiş yazarlarımızın en iyi savunmasıda bu olacaktır. Din!

öyle bir karakter oluşturuyorsunuz ki. Bembeyaz bir insan vücudunun içinde durdurulamaz bir güç. İçinde dolaşan sıvının peşinde ve sana istediği gibi davranabilir. Seni Kontrol edebilir, sahip olabilir öyleki bir bakışıyla seni ısırması için ona yalvarabilirsin bile. Beyin kontrolu...


İşte burada üreticimizin kahramanı devreye giriyor. Yani Tanrı...

Hristiyan inancının sembolleri. Haçlar kutsanmış sular vb. Tabi birde günlük hayatta elle tutulur bir öge olmak zorundaki bunu toprak anadan almalıyız. Sarımsak...

İşte ürkütücü fantastik gerçeğimiz hazır. Alın size korku ve çaresi.


Şimdi bütün bunlardan sonra vampirler varmıdır yokmudur?


Kesinlikle başkalaçmış bir beden sonucu kan emmek üzere ısırılan bir bedene gerekli mikrop bedene dağıldıktan sonra ve hala kan seviyesi vücudu ölüm düzeyine geçirdikten sonra ölümsüz hayat denilen hayata kavuşulmış olabilir.

Ki kim yanlız yaşamak isterki. Bu da ilk hastalanan kişinin diğerine geçirdiği normal insan görünümlü ancak farklı durumları söz konusu olan, aslında insanoğlunun tamemen korktuğu fantastik bir başka birşey yapmış olabilir ve büyük bir olasılık. Bizim içimizde ancak bizi daha öz öldürüp yaşayan kişiler haline getirmiş olabilir.

Neden bize zarar vermiyorlar? Bizden daha güçlüler daha zekiler... Neden?


Çünkü bize bağımlılar. Bir ayaklanma ve gücü ele alma. Sonra Ya insan oğlunu sonsuza kadar yok edecekler. Ki bu onlarında asla hayrına olmaz. Yada bir şekilde baskı altında ezilip yok olacaklar.


Seçimleri belli normal insanlarla birlikte en az riskle yaşayıp ihtiyaçları olduğu kadarıyla yetinmek.


İyi paylaşımlar. =)
 
kutsal su ,haç veya sarımsak olaylarını geçelm arkdaşlar çnkü bunlardan etkilnme gibi bir durumları yoktr.Bedenleri zamnla daha daynklı kana daha az ihtiyaç duyrlı hale gelmiştr.Işık tabi ki rahtsz eder fakat öldürücü değildir zamn içinde genlerdeki farklılıklar sonucu değişime uğramşlardır.Bir insan gibi gerekli besinleri dışardan alırlr.koku ve tat duyuları oldkça gelşmiştr.Şöyle düşünelim birde : mesela A kişisi elinde olmadan yapması gereken ve kendini kntrol edemediği bir hastalığa yakalanmş.Fakat iyilşmesi için nikotin alması gerekiyr alamadığı zamn saldrganlaşıyr. Nikotinde çok önmli bir yaşam kaynağı olduğunu düşünrsek kaynağmz tükeniyr ee yaşamk içinde buna ihtiyaç var bu sefer farklı çözm yollarını başvuruluyr DNA da değişimlerin yapılması vücudn isteğini azaltma yapıln deneyler ve çalşmalar sonucu nikotine daha az ihtiyaç duyma sağlanmştır. ( örn: düşünce sistemimizi değiştirerek nasıl zayıflayabiliyrsak metabolzmamızı kontrol edebiliyrsk bu şeklde de kana ihtiyç azalılmştr. ) hatta kriz anları dışında çoğu bunu kntrol edeblmktedr. Kan ile beslenen bir yaşam formunun var olduğunu bilsek ürmkmezmiyz veya korkmazmıyız yada yok etmeye çalşmazmıyız. Neden kendilerini riske atsınlar ? Varlıklarını kantlamak için çabalamadkları bir kesinlik.Ölümsüzlük konusunda da söyleyebiliceğim tek şey .Hiçbir canlı ölümsüz değildir.sadece her yaşam formunun farklı metabolizması ve işleyişi bulunur.Deri tabakalarndaki sertlik ve metobolzmalarının işleyş farklılıkları nedenyle daha uzun ömürlü olurlar.


NOT:yazılarımın her hakkı bana aittir.Kopyalanp çoğaltılması durmnda yasal işleme başvurulcktr. (bazı bilgileri üstü kapalı verdm bilginize ) Saygılar...
 
kutsal su ,haç veya sarımsak olaylarını geçelm arkdaşlar çnkü bunlardan etkilnme gibi bir durumları yoktr.Bedenleri zamnla daha daynklı kana daha az ihtiyaç duyrlı hale gelmiştr.Işık tabi ki rahtsz eder fakat öldürücü değildir zamn içinde genlerdeki farklılıklar sonucu değişime uğramşlardır.Bir insan gibi gerekli besinleri dışardan alırlr.koku ve tat duyuları oldkça gelşmiştr.Şöyle düşünelim birde : mesela A kişisi elinde olmadan yapması gereken ve kendini kntrol edemediği bir hastalığa yakalanmş.Fakat iyilşmesi için nikotin alması gerekiyr alamadığı zamn saldrganlaşıyr. Nikotinde çok önmli bir yaşam kaynağı olduğunu düşünrsek kaynağmz tükeniyr ee yaşamk içinde buna ihtiyaç var bu sefer farklı çözm yollarını başvuruluyr DNA da değişimlerin yapılması vücudn isteğini azaltma yapıln deneyler ve çalşmalar sonucu nikotine daha az ihtiyaç duyma sağlanmştır. ( örn: düşünce sistemimizi değiştirerek nasıl zayıflayabiliyrsak metabolzmamızı kontrol edebiliyrsk bu şeklde de kana ihtiyç azalılmştr. ) hatta kriz anları dışında çoğu bunu kntrol edeblmktedr. Kan ile beslenen bir yaşam formunun var olduğunu bilsek ürmkmezmiyz veya korkmazmıyız yada yok etmeye çalşmazmıyız. Neden kendilerini riske atsınlar ? Varlıklarını kantlamak için çabalamadkları bir kesinlik.Ölümsüzlük konusunda da söyleyebiliceğim tek şey .Hiçbir canlı ölümsüz değildir.sadece her yaşam formunun farklı metabolizması ve işleyişi bulunur.Deri tabakalarndaki sertlik ve metobolzmalarının işleyş farklılıkları nedenyle daha uzun ömürlü olurlar.


NOT:yazılarımın her hakkı bana aittir.Kopyalanp çoğaltılması durmnda yasal işleme başvurulcktr. (bazı bilgileri üstü kapalı verdm bilginize ) Saygılar...
Lütfen imla kurallarına dikkat ediniz. http://www.gizlimabet.com/showthread.php?t=8642
 
Geri
Üst