Bir kalenin bir kapısı varsa o kaleyi savunmak kolaydır. Tüm kaynaklarınızı nerede kullanacağınızı bilirsiniz.
Ama bir kalenin 7 kapısı varsa, 7 kapısını da ayrı ayrı savunmak gerekir. Hele bir de kalenin içinde muhbir varsa bu sefer de yer altı tahliye kanallarınız bile artık aleyhinize alternatif fetih kapıları haline gelir.
İnsan tüm melekeleri ile bir kale gibidir. Fizik kalesi ayrı kuvvetlerle korunur, Kozmik sinyaller aldığı kalesi ayrı kuvvetlerle korunur, Duygu ve hissiyat kalesi ayrı kuvvetlerle korunur, İlim kalesi ayrı korunur, sağduyu kalesi apayrı kuvvetlerle korunur. Mücadele alanları ve dinamikleri farklı olsa da savaş eş zamanlı yaşanır ve netice komutanların cepheleri nasıl idare ettiğine göre belirlenir.
İnsanda düşünebilme yeteneğinin olması, korunaklı ve güvenli alanda düşünebiliyor olduğu anlamına gelmez.
Akli melekelerini yitirmemiş olması da keza akıllıca ve korunaklı zeminde hareket ettiğini de göstermez. "Akıl" yapısı gereği başka akılları kırmaya, değiştirmeye, bozmaya veya o akla mağlup olmaya doğru seyreder. Yani akıl aklı fetheder. Akıl akla pes eder.
Susmayan zihin, kalenizin içinde bir muhbir var ve oraya yönelmeniz gerekiyor demektir. Tabi diğer kapılarınızın korunaklı olduğundan eminseniz. Çünkü zihinsel gürültü, kök çakranızla yaptığınız bir yanlışın yankıları da olabilir, taç çakranızdan giren zararlı sinyalleri de çığırıyor olabilir. Zihin nötürdür. Onu fetheden kim ona bakmak lazım.
Kendini bilmeyen, kendini yanlış bilir. Çözümü de yanlış yerde arar. İlim kendini bilmekle başlar. İlim yoksa alan savunması yapmak artık neredeyse çok zordur.