Kitap Alıntıları

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Rhea
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
"Hepimiz haksız kazanımlarımızı geri öderiz. Yüzeyde olup bitenlere bakarak insanların derin hayatlarında ödedikleri bedelleri görmezlikten geliyoruz."
İstemenin Esrarı, Muhammed Bozdağ
 
"Oğlum! En güvende olacağın hal en korku içinde bulunduğun haldir. Ömrüme yemin ederim ki O, seni yaklaştırır, seninle konuşur, seni yedirir, içirir, gözü önünde tutar, sana kapıları açar, seni lütuf ve yakınlık sofrasına oturtur, senin gönlünü genişletir, fakat senden hüzün ister."
El - Fethu'r - Rabbani : Alemlerin Anahtarı, Abdülkadir Geylani
 
Noel geldi. Günü kutlamak için masada öğle yemeği ve taze pişmiş kek vardı. Sırp geleneğine göre eve biraz saman serpilirdi. Mutfağa ilk giren kişi bunların üzerine otururdu. Orada kuluçkadaki tavuk gibi sessizce beklemeliydi. Ne kadar uzun "kuluçkada" yatarsa, evin içine o kadar fazla mutluluk gelirdi.

Leyla / Alexandra Cavelius
 
''Her insani deneyim paradoks çerçevesinde dile getirilebilir.Duvardaki elektrik fişinin iki ucu var:Biri pozitif diğeri negatif elektrik yüküne erişimi sağlar.Elektrik akımının yararı,bu karşıtlık sayesinde ortaya çıkar.Gün,ancak gece ile olan karşıtlığı içinde anlaşılabilir.Erillik, ancak dişillik ile olan karşıtlığı içinde anlamlıdır.Faaliyet ,ancak dinlenmeyle ilişkili olarak anlamlıdır.Tat bir zıtlıklar meselesidir.Yukarı ancak aşağının varlığıyla mümkündür.Güney olmadan kuzey olur muydu?Sen olmasan ben ne olurdum?Ağırbaşlılığın sınırlamadığı neşe olabilir mi?

Gölgene Sahip Çık/Robert A .johnson
 
''Kendi gölgemiz, içine düşecek bir kibrit bekleyişindeki benzin kutusu gibiyse,sizi sinirlendirmek isteyen herkesin oyuncağı olursunuz.''


''Ego ne isek ve bilinçli olarak ne biliyorsak odur.Gölge,benliğimizin göremediğimiz ya da bilemediğimiz kısmıdır.''



''Zıtları kucaklama cesaretimiz olsa,yazgımız gerçekten değişebilir.''



''Gölge bilince uygun şekilde girmemiş olandır.Varlığımızın hor görülen kısmıdır.Çoğu zaman egomuzunki kadar büyük bir enerji potansiyeline sahiptir.''


''Karanlık yanımızı genel olarak toplumdan saklamak zorundayız yoksa çekilmezin teki olup çıkarız;ama onu asla kendimizden gizlemeye çalışmamalıyız.''



''Ne zaman varlığınızla bir karşıtlar çatışması yaşarsanız ve karşıtlardan biri yerini ötekine bırakmazsa,Tanrı'nın orada olduğundan emin olabilirsiniz.Bu deneyimden hiç hoşlanmayız ve ne pahasına olursa olsun uzak dururuz.Ama katlanabilirsek çözümsüz çatışma doğrudan bir tanrı deneyimidir.''


''Kahramanlığı çağımız için yeniden tanımlayabiliriz;kahramanlık paradoksa katlanabilmektir.''

Robert A.Johnson/Gölgene Sahip Çık
 
“...ve uykumuzda bile unutamadığımız acılar damla damla yüreğimize düşer, ta ki kendi umutsuzluğumuzda, irademize karşı, Tanrı'nın korkunç lütfuyla bilgelik gelene kadar“
Aiskhylos

Jfk suikastından sonra oğlunun mecliste yaptığı konuşmada da söylenmiştir
 
“...ve uykumuzda bile unutamadığımız acılar damla damla yüreğimize düşer, ta ki kendi umutsuzluğumuzda, irademize karşı, Tanrı'nın korkunç lütfuyla bilgelik gelene kadar“
Aiskhylos

Jfk suikastından sonra oğlunun mecliste yaptığı konuşmada da söylenmiştir
"uykumuzda bile, unutulmayacak acılar kalbimize düşer damla damla. kendi irademiz, kendi ümitsizliğimizi yendiğinde, tanrının ellerinden bilgelik gelecektir." Böyle de çevrilmiş.
 
"Ey vücudumuzun padişahı; ey bize acıyarak bizi neşelendiren, güldüren aziz varlık; ey gözlerimize görüş kabiliyeti veren, ey can gözümüze tûtiyâ çeken, parlatan Rabbimiz; canı parlattın lâkin ona cefalar verdin. Onu deliye, divaneye çevirdin. Bazen onu yalnızlığa âşık ettin, bazen bir güzel yüzlünün peşinden koşturdun, üryan düşürdün. Ey zavallı, ne vakte kadar dünya dikenliğin de yalın ayak koşturup duracaksın? Biz öteki âlemde gül bahçelerinin kapılarını senin için açtık. Sana kapılarını açtığım gül bahçesi öyle bir bahçedir ki oradaki ağaçların dalları da yaprakları da canlıdır, birbirleriyle konuşup dururlar. Şunu iyi bil ki, her şey canlıdır. Canı olmayan bahçe insanın hoşuna gitmez, insanın canına can katmaz. Hayat ne acayip bir ırmak... Bazen su olur, bazen kan. Bazen la'l renkli şarap kesilir, bazen süt. Bazen acayip bir ağaç gibi elma verir, bazen kabak yetiştirir. Bazen zehir verir, bazen şükür. Bazen dert verir, bazen derman. Kâh diken olur, kâh gül. Bazen sirke olur, bazen şarap. Hz. Âdem bir yılan yüzünden cennetten kovuldu. Sen bu dünyada insan şeklinde yılanların, akreplerin içinde kalmışsın, onlarla beraber yaşıyorsun. Sana kurtuluş nerede, aman nerede? sen dört kanatlı bir kuşsun. İstersen ta göklere kadar uçar gidersin. Sen nereden geldin, bunu hiç aklına getiriyor musun? Ötelere gitmek, göklere divan kurmak, göklere yücelmek elindeyken sen evinin damına çıkmak için merdiven telaşına kapılmışsın. Ömrünün, yaşamın ölümle sona ereceğini sanma. Vücudun ölür; fakat sende bulunan hakiki ben, ilâhî emanet ölmez. Çünkü sen Hakk'ın sıfatlarında yaratılmışsın Allah'a ne son vardır, ne hudut.

Divan-ı Kebir
 
Vampir: Avrupa Dillerinde Türkçe bir sözcük Vampirin dayandığı Türkçe sözcükse uber idi. Peki neydi bu uber? Bizim için şaşırtıcı ölçüde yeni sayılabilecek bu bilgi, meğer bundan tam 132 yıl önce Slav dilleri uzmanı Franz Miklo sich' in, Viyana'da yayımladığı Etymologischen Wörterbuch der Slavischen Sprachen adlı eserinde (1886) yazılmış. Uber, Türkçe imlayla yazacak olursak ubır, Türkçe obur sözcüğünün Kazan Tatarcası biçimiydi . Kazan Tatarlarının mitolojisinde ubır, çoğunlukla kadınlara musallat olan bir doğaüstü varlık. Musallat olduğu kişi ubırlı kişi olarak adlandırılır. Ubırlı kişinin başının üstünde küçük bir çukurumsu boşluk olur, bu kişiler "tepesi delik" veya ubırlı olarak nitelendirilir. Bu kişilerde kansızlık baş gösterir. Ubır, musallat olduğu ubırlı kişiden, ancak o uykuya daldığında ayrılır. Ayrılırken ateşten bir yumağa dönüşerek bacadan çıkar. Dışarıda domuz, kara kedi veya kara köpek suretinde dolaşıp yerleştiği kişiye yeniden döner. İnsanlar, ubırın dönüşünü engellemek için baca deliklerini kapatırlar. Ubırlar, insanlara, özellikle kadınlara ve buzağı, tay, kuzu gibi hayvan yavrularına musallat olup kanlarını emer. Ubırlı kişinin öldükten sonra bile ubır tarafından rahat bırakılmadığına, mezardan çıkıp canlıların yaşam özlerini emdiğine inanılır. Bundan kurtulmak için mezarı açıp ubırlı kişinin sırtına meşe ağacı kazığı çakılması gerekir.
Sözcük Hikayeleri, Hatice Şirin
 
"Bu dönemin en önemli özelliği ahlaksızlık ve namussuzluk değil, onlar her dönemde vardı. Bu dönemin en önemli özelliği arsızlık ve yüzsüzlük.'
-Sahte Sultan, Mahfi Eğilmez
 
Heine gibilerden, bütün günahlarının hesabı birer birer sorulur. İIâhi adalete karşı ayıp olmaması için , en küçük faturalar bile çok fazlasıyla ödetilir böylelerine. Çünküonlar, ilahi adalete inanmaktadırlar.
Tehlikeli Oyunlar, Oğuz Atay
 
Geri
Üst