"Gizlimabet Parapsikoloji Platformu"

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Kitapkurdu Bölümü

Belki de bu kaderdi mutlak olması gereken birşey çünkü yazıldığı gibi İskendiriye Kütüphanesi'nde derin kadim bilgiler, sırlar, olağanüstü bilgiler varı ileri medeniyet mısır peygamberlerin bilgileri. Akla mantığa sığmayan bilgiler, kuralları alt üst edecek yok artık dedirtecek şeyler hatta gerçek İncil'e oldukça yakın bir İncil...Çok kötü bir facia ama bir şet varkı ta orta asyadaki bir medeniyet buraya millerce uzağa gelip yakıyor, bu anlaşılamaz bir son.
 
beden-dili-eski-fbi-ajanindan-insanlarin-bedenini-okuma-rehberi_2-9786051060484.jpg


BEDEN DİLİ

İnsanları "okuma"nın en hızlı yöntemi bu kitapta...
Karşınızdakinin bedenine bakarak aklından geçenleri okumanız mümkün. Duygu ve düşünceleri çözümlemek, insanları doğru tanımak, tuzağa düşmemek, yalanı ortaya çıkarmak için beden dilini bilmeniz yeterli. Ayrıca beden dilinizi kullanarak patronunuz, aileniz, arkadaşlarınız ve diğer insanların sizinle ilgili düşüncelerini de değiştirebilirsiniz.

Gözler kalbin aynasıdır.
Gerçek hisler yüzde gizlidir.
Başparmaklar, ayaklar ve gözbebekleri ruh halimizi ortaya koyar.
Kendimize duyduğumuz güveni konuşmalarımızdan önce bedenimiz yansıtır.
Etkili bir el sıkışma birçok kapıyı açar.
Karşımızdakini ikna etmenin en etkili yöntemi beden dilini kullanmaktır.
İnsanlara güven vermek göründüğü kadar zor değildir.
Otoriteyi hem kurmak hem de yıkmak beden dili ile mümkündür.

Eski FBI ajanı Navarro'nun profesyonel deneyimleri ile Princeton Üniversitesinde psikoloji eğitimi alan Marvin Karlins'in bilimsel çalışmalarını birleştiren bu kitap, beden dilini öğrenip kullanarak dünyanızı nasıl kontrol altında tutacağınızı anlatıyor.

Alıntı

Kitabı aldım okuyorum. Kitap da genelde bildiğimiz şeyler yazıyor ama bazı ipuçları çok işimize yarıyor. Kitap da yazar yaşantısından bol bol örnekler vermiş.
 
Bende Jack Nasher'ın kıtabını okudum. Bence çok önemlı bır konu. Çünkü beden dılımız, konuşmadan önce karşımızdakı insana, ıstemedığımız halde çok bılgı verıyor. Psıkolojımızı bıle ortaya serıyor.
 
Tanrı insan kılığına girse ve can verseydi eğer, dünyada neler olurdu? Çağdaş edebiyatın genç yeteneklerinden Ron Currie Jr.’dan ironi, mizah ve eleştiri yüklü bir öykü-roman: Tanrı Öldü.


İSTANBUL - Ron Currie, Jr. birbirine bağlanan anlatılarla zamansız bir dünyanın resmini tanrıdan yoksun ve tuhaf bir eksene yerleştiriyor; dünyaya atılmışlığın acısıyla kıvranan insanların portreleri, en akıl almaz mizansenlerde bile Ron Currie Jr.’ın yaratıcı dokunuşlarıyla ilginç bir biçimde tanıdık görünüyor.

Tanrı Öldü yaşama, geleceğe ve her şeyin ötesinde kendilerine olan inançlarını kaybetmiş olanları intihardan cinayete, çıkar kaygılarından ilişkilere, savaşlardan taraflara uzanan onulmaz bir çıkmaz içinde eleştirel ve mizah dolu bir bakışla inceliyor. Korkuları, gözyaşları ve dinmek bilmeyen varlık kaygıları eşliğinde öne çıkan karakterler, bir karınca çiftliğinin içinde durmaksızın devinen karıncalar misali, ölümün gölgesinde oradan oraya savruluyor.

Varlık cehennemine farklı bir pencere açan Tanrı Öldü, ironik dili ve pervasızca yönelttiği eleştiri oklarıyla insan yüreğinin ve medeni dünyanın karanlıklarını koyu bir mizahla gözler önüne seriyor.

Konuşan köpeklerden savaşan insanlara, çocuklarına tapanlardan anlamsız varlıklarının yarattığı sancıları kendilerine ve birbirlerine doğrulttukları namlularla dindirmeye çalışanlara uzanan öykülerden panoramik bir resim oluşturan Tanrı Öldü, çağdaş edebiyatın genç yeteneklerinden Ron Currie, Jr.’ın Türkçede yayımlanan ilk eseri.

Burada kontrolden çıkmış bir dünya, her zamanki gibi, insanın zaafları ekseninde ve yalnızlık içinde dönüyor. Şiddet, umut ve ikiz kardeşi umutsuzluk insanı çepeçevre sarıyor. Kaos, sürüyor.

“On kişiydik; oturma odasının ortasında birbirlerinin başına silah doğrultmuş ikisini saymazsanız eğer, sekiz. Bu on kişinin içinde bütün bunların gerçek olup olmadığını merak eden tek kişi ben değildim herhalde. Tabii ki içiyorduk. Rick’in anne ve babasının evi ve içindekiler, bir şişe Yukon Jack’in çoğunu bitirdikten sonra her şeyi birbirine katan garip bir parlaklığa bürünmüştü. Ayrıca bu, Tanrı’nın öldüğünün resmi olarak açıklanmasından sonra, ama Çocuklara Tapmayı Önleme Derneği’nin kurulmasından önceydi ve genel olarak her şey, ister sarhoş ister ayık, biraz garip ve gerçekdışı görünmenin ötesindeydi. Hiç kuşkusuz bir rüya olabilirdi bütün bunlar. Annem yatağın başında oturur ve soğuk elimi kendi ellerinin içinde tutarken ben komada, iç çeken makinelerin kabloları altında uyuyor olabilirdim ve beynim; dünyanın çivisinin çıktığını, yaslı ve umutsuz halde olan ben ve arkadaşlarımın birazdan toplu olarak intihar edeceğini anlatan bir filmi gözkapaklarımın içine yansıtıyor olabilirdi. Bu yüzden bütün bunların; Rick bir, iki, ÜÇ diye saydıktan sonra ÜÇ’te Ben ve Manny’nin birbirlerinin beynini dağıttığı ana değin gerçek olmadığını düşünen tek kişinin ben olmadığına emindim.

Odayı kan ve dumanla kaplayan patlamadan hemen önce biraz kıkırdadım bile. Yani güya üniversiteye geri dönecektik, ama geri dönecek bir üniversite kalmamıştı. Anlaması gerçekten çok güçtü.

Silahlar patladıktan sonra bir an için neredeyse hiçbir şey göremedim, duman o kadar yoğundu ki. Çocukların kovboyculuk oyunu oynarken kullandığı mantar tabancaları gibi kokuyordu ortalık ve onun altında yanmış saç ve derinin ağır, leş gibi kokusu duyuluyordu. Duman yavaş yavaş, kendi üstüne katlanıp alçak bulutlar gibi yer değiştirerek tavana yükseldi, Ben ve Manny’nin yerde yatan cesetleri ortaya çıktı. Kim olduklarını bilmeseydim, tanıyamazdım.

Orada, elimizde bira, duruyorduk. Duman üzerimizden ince şeritler halinde kıvrılarak geçiyordu. Sert ve sakin yüz ifadesi dumanın ardından sabit ve değişmemiş olarak beliren Rick dışında herkes silah patlamasından etkilenmiş görünüyordu. Manny’nin arkasında, sağda duran Chad’in Shipyard Brewing Company logolu tişörtü, sanki Jackson Pollock tarafından sıçratmalı boyama tekniğiyle boyanmış gibiydi. Geçen dönem Çağdaş Sanatta Yeni Açılımlar diye bir ders almıştım ve soyut dışavurumculuk üzerinde epey zaman harcamıştık. Bu yüzden ders kitabımızda bu eser için yapılacak tanımı tahmin edebiliyordum:

Pollock, Jackson. İntihar. Pamuklu üzeri beyin, 2005.” (Kitaptan)

Kaynak:ntvmsnbc
 
Jack Nasher'ın kıtabını okuyan arkadaşlar faydalı mı? Bişeyler kazandıracaksa okuyayım kitap hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
 
Ekli dosyayı görüntüle 1232

ESERİN ADI
: Ölü Ozanlar Derneği
ESERİN YAZARI : N.H. Kleinbaum

ESERİN KISA ÖZETİ


Welton Akademisi bulunduğu bölgenin en disiplinli ve en iyi eğitim veren okullarından biriydi. En ufak disiplinsizlikte bile çok büyük cezalar veriliyordu. Okul tarafından benimsenmiş olan bazı ilkeler vardı. Bu ilkeler disiplin, gelenek, yetkinlik ve onurdu. Okul bu ilkelerden asla vazgeçmiyor, bu ilkelere uymayanlar ise en ağır şekilde cezalandırılıyordu. Her sene açılış törenlerinde bu ilkeler öğrenciler tarafından açıklanıyordu. Bu okul yatılı bir okul olmasından dolayı öğrenciler aralarında çok sıkı arkadaşlıklar kuruyorlar ve her zaman kötü zamanlarında birbirine destek oluyorlardı. Çünkü onlar daha küçük yaşta anne ve babalarından ayrılmış ve böyle disiplinli bir okula gelmiş olmanın sıkıntılarını yaşıyorlardı. Bu sıkıntıların üstesinden birbirlerine verecekleri destek ile gelebileceklerdi. Anne ve babaları için, çocuklarının bu okulda okuması büyük bir gururdu.

O yıl yani 1959 da Welton Akademisi yine görkemli bir açılış yapmış. Ve okula yeni alınan öğrencilerle birlikte eğitim yılına başlamıştı. Welton Akademisine başka bir okuldan transfer olan Todd Anderson çekingen bir çocuk olduğundan dolayı henüz yeni arkadaşları ile tanışmamıştı. Onun kendisine hiç güveni yoktu. Her zaman çok alçak bir sesle konuşuyor ve insanlardan utanıyordu. Oda arkadaşı Neil onunla tanışmış ve onu bu özelliğinden dolayı azarlamıştı. Çünkü yatılı bir okulda eğer içine kapanık olarak davranırsa çok şeyler kaybedeceğini ve bu özelliğinden hemen kurtulmasını gerektiğini söyledi. Neil Toddu diğer arkadaşları ile tanıştırdı. Knox, Charlie, Cameron, Pitts ve Meeks’de onu çok sevmişlerdi. İşte arkadaşlıkları böyle başladı. Hem okulun eski mezunu hem de yeni İngilizce öğretmeni olan Keating’in okula gelmesi ile bu arkadaş grubunu yaşamı değişmeye başladı. Bay Keating’ten etkilenen yedi arkadaş Ölü Ozanlar Derneğini kurdular. Derneğin yeri okulun yakınlarında bir mağaraydı. Çocuklar bu mağarada toplanıp burada ölü ozanların şiirlerini okuyorlar ve adeta bu şiirleri yaşıyorlardı. Burada toplanıp bu şiirleri okumanın asıl amacı ailelerinin baskı ve beklentilerinden bir an için uzaklaşmak ve yaşamın her anının ne kadar önemli olduğunu anımsamaktı.

Bu dernekte toplanıldığında herkes sıra ile şiirler okurdu. Ancak Todd Anderson utangaçlığından dolayı şiir okuyamıyordu. Kısa bir süre sonra o da bu dernek sayesinde utangaçlığını üzerinden atmıştı. Neil’in en büyük isteği bir tiyatro oyununda rol almaktı. Bay Keating’in de yardımıyla bölgede sergilenecek bir tiyatro oyununda baş rolü aldı. Ancak babası kesinlikle bunu istemiyordu. Buna rağmen Neil babasından habersiz olarak Ölü Ozanlar Derneğinde edindiği bir takım düşüncelere dayanarak bu oyunu oynadı. Babası da bu oyuna gitmiş ve Neil’i bu oyunda görünce deli olmuş, çok sinirlenmişti. Neil’in babası tüm olanların suçlusu Bay Keating’i görüyordu. Bu yüzden Neil’i bu okuldan alıp bir askeri okula yazdırmaya karar verdi. Neil ailesinin kendi yolunu kendisinin çizmesine izin vermediği için çok büyük bir sıkıntı ve stres altına girmişti. Bu sıkıntıya fazla dayanamayan Neil bir kurşunla hayatına son verdi. Bunu duyan tüm yakınları yıkılmıştı. Onun arkadaşaları hariç herkes onun ölümü ile ilgili olarak Bay Keating’i suçluyordu.

Neil’in arkadaşları ise suçlunun kesinlikle onun babası olduğunu düşünüyorlardı. Bir süre sonra Okul müdürü Nolan’ın Ölü Ozanlar Derneğinden de haberi oldu . ayrıca bu derneğin kurucusunun Bay Keatin olduğunu da öğrendi. Tüm bunları Nolan’a Cameron ispiyonlamıştı. Yani arkadaşlarını ve Bay Keating’i ele vermişti. Buna sebep olarak da okulun sahip olduğu bazı ilkelerin olduğunu ve bu ilkelere ihanet edemeyeceğini söylemişti. Tüm olanlardan sonra Bay Keating’in öğretmenliğine son verilmesi için çalışmalara başlandı. Derneği ilk kuran öğrenci olan Charlie okuldan atılmıştı. Derneğin diğer üyeleri ise Bay Keating’in öğretmenliğine son verilmesi için imza atmaya zorlanmıştı. Todd Anderson buna karşı gelmiş ve kağıdı imzalamamıştı. Bu yüzden okul müdürü tarafından tehdit edilmeye başlandı.

Todd’un çabaları sonuç vermedi ve Keating’in öğretmenliğine son verildi. O okuldan ayrılırken bütün öğrenciler Bay Nolan’nın gözü önünde alkışları ile Bay Keating’e duydukları o büyük sevgiyi gösterdiler.

MUHTEVA BİLGİSİ

a)Eserdeki kişilerin tasviri

-Todd Anderson: Ailesinin kendisine fazla önem vermemiş olmasından dolayı içine kapanık olarak yetişmiş bir çocuktu. Ancak bu okulda tanıştığı yeni arkadaşları ve Ölü Ozanlar derneği onu bu özelliğinden kurtarmıştı. Ayrıca Todd Anderson’un en büyük özelliği ise sevdiği ve tanıdığı insanların her zaman arkasında olmasıydı. Arkadaşlarının haksız yere zor duruma düşmemesi için elinden gelen her şeyi yapabilirdi.

-Neil: Neil Todd Anderson’nun tam tersine çok aktif ve çok sosyal bir çocuktu. Ayrıca çok da duygusaldı .Herkes tarafından seviliyordu . Ancak babası onun böyle biri olmasını istemiyordu. Sebepsiz yere onun sosyal faaliyetlere katılmasını engelliyordu. Hatta onu hayat yolunu daha şimdiden babası belirlemişti. Babası onun tiyatro oyununda oynamasına izin vermemiş hatta onu okuldan almıştı. Böylece onun ölümüne sebep olan tek kişi babasıydı.

-Bay Keating: Her zaman Özgür düşünen ve bu düşüncesini çevresindekilere de yaymak isteyen iyi niyetli bir insandı.

b)Olayın geçtiği yer ve zaman

Bu Hikaye 1959 yılında Vermont kasabasının Issız tepelinden birine kurulmuş olan Welton akademisinde geçiyor.

c)Anafikir

Bu eserin ana fikri; İnsanlar hayatın her anından her saniyesinden özgürce yaşayarak zevk almasını bilmelidirler. Yardımcı fikir ise, insanlar arasında kurulan sağlam arkadaşlıklar onların her türlü zor durumun üstesinden gelmeleri için çok büyük bir fırsattır.

d)Tür Bilgisi

Bu eser bir romandır. Roman, düz yazı biçiminde yazılan ve öyküye göre daha uzun olan bir edebiyat türüdür. Romanın en yaygın ve en kısa tanımlarından birisi budur. Roman, kişi ve olaylar aracılığıyla geçmişin ve bu günün gerçek yaşamını, az ya da çok karmaşık bir örgü içinde anlatan bir edebiyat türü olarak tanımlanır. Bazı tanımlamalara göre ise roman bir düş ürünüdür. Gerçek yaşama uygun olabileceği gibi uygun olmayabilirde; romancı kendi kafasında kurduğu bir dünyayı yansıtabilir. Romanda serüven; gelenek. Görenek ve kişilerin incelenmesi duyguların ve tutkuların çözümlemeleri vardır. Bütün bu tanımlamalar ve nitelemeler çağdaş roman içinde geçerli olmakla birlikte, daha çok 19. yy romanının özelliklerine dayanır.

YAZAR HAKKINDA BİLGİ

Ölü Ozanlar Derneği isimli eser N.H.Kleinbaum adındaki Alman yazar tarafından yazılmıştır. N.H. Kleinbaum çok fazla eseri olmadığından dolayı fazla popüler değildir ve hakkında bilgi mevcut değildir. N.H. Kleinbaum’un en önemli eseri Ölü Ozanlar Derneği . Bu kitapta geçen hikaye Robin Williams’ın başrolünü oynadığı filmle yıllarca akıllardan silinmeyecektir.

_alıntıdır_
 
Lise yıllarımda beni çok etkilemiş bir kitaptır. Filmini ise yıllar sonra izledim. Robin Williams'ın da oyunculuğuyla etkileyici, güzel bir film olmuş. Ama çoğu zaman olduğu gibi film, okurken hissedileni tam olarak yansıtmıyor.
 
Bu Filmi birgün evde tek basima tesadüfen izlemistim. Günlerce etkisinden cikamamistim.. sonralari filmi arastirdim. Gercekten harika bir Film
Beni etkiliyen iki Film var 1. Mor Yillar, 2. Ölü Ozanlar Dernegi
 
Kitabının basıldığını bile göremeden hayatını kaybetmiş isveçli yazar. Yazarı olduğu, milyonlarca satan bir polisiye üçleme olan milenyum, aynı zamanda ırkçılığa, cinsel ayrımcılığa ve her tür sosyal muhafazakarlığa karşı üslubuyla dikkat çekiyor. Kitabın baş kahramanlarından birinin, asperger sendromlu, biseksüel, zafiyet derecesinde zayıf bir genç kız olduğunu belirtmek gerek. Kötü adamlara karşı aynı zamanda siyasi bir mücadele de yürütülüyor kitapta. Kitapları 6 senede 40 milyon satmıştır. Başta on kitap olarak düşünülen seri, yazar hayatını kaybedince the girl with the dragon tattoo, the girl who played with fire ve castles in the sky isimleriyle ingilizceye çevrilen üç kitapta kalmıştır. Ölümünden önce bitmiş ilk üç roman ailesi tarafından ölümünden sonra bastırılmıştır. Pek çok ödül alan seri, çok sayıda dile çevrilmiş ve pek çoğunda çok satanlar arasına girmiştir. Kurgunun ölümsüzlüğüne hoşgeldiniz...

Kitap hakkındaki Yorumlar ;

"Bu kitabı okumaya başladığınızda, ilk adımı hiç atmamış olmayı dileyeceksiniz. Çevreniz kararacak ve kendinizi öykünün içinde bulacaksınız."
-BILD AM SONNTAG

Hipnotize edici.
-USA TODAY

İlkinden daha etkileyici ve daha şaşırtıcı. Bu roman okurları esir edecek.(2. kitap)
-SUNDAY TIMES


Bu kitabı bitirene kadar uyumayı unutacaksınız.
-DALLAS MORNING NEWS

Bende şuan 3. kitabı okumaktayım şiddetle tavsiye ediyorum :)
 
Serinin 3 kitabını da okudum ve özellikle 2. ve 3. kitaplara bayıldım.Hatta 3. kitabı elimden hiç bırakamadım desem pek yalan olmaz.Eğer birinci kitabı okuduysanız mutlaka devamını getirmelisiniz. ;)
 
Bende serinin ilk 2 kitabını okudum. 3.kitaba başlamak için sabırsızlanıyorum. Kurgusu ve anlatımı gerçekten güzel. Kitaptaki olaylar sizi şaşırtacak ve tahmin edilemez biçimde bitiyor. Okumanızı gönül rahatlığıyla tavsiye edeceğim bir seri :)
 
Merhaba. Nasıl yani bu kitabı okursak öğrendiğimiz yöntemlerle meleklerle irtibata mı geçebilcez?
 
Bu kitabı bulmaya çalışacağım internetten sipariş verme gibi bir imkanım yok ama inşallah Alanyada bir yerlerde vardır.

Okumak için sabırsızlanıyorum.
 
Şimdi sipariş verdim. Hatta yazar Richard Webster in ''Mucizileri Hayatınıza Davet Edin'' kitabını da sipariş ettim. Biraz hayatımda olumlu gitmesini istediğim şeyler var sanırım :)

Kitap bugün öğlen elime geçti ve deli gibi okuyorum. Yarısına geldim ve dehset bir kitap. Tek tanrıya inanan tüm insanların okuması gerek diye düşünüyorum. Urum 13 sene sonra ilk defa elime kitap alıp okuyorum ve çok büyük bir iyilikti bu bana. Teşekkürler. Okuyup okuduğuna pişman olan çıkacağını da düşünmüyorum. Deneyimlerimi sonradan yazarım.
 
Geri
Üst