"Gizlimabet Parapsikoloji Platformu"

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Kitapkurdu Bölümü


Hayatınızı başka bir insanın bedeninde yaşasaydınız… Artık beyninin içine yerleştirilen küçük elektrotların kontrolündeydi…
Artık zihninin sessiz bölgeleri uyanıktı ve kendi sesinde ona ait olmayan bir çığlık işitiyordu; yüzyıl öncesinden gelen… kurnaz, duygusal ve cani ruhlu birinin zihninde ve bedeninde yankılanıyordu bu ses.
Epilepsi tedavisi gören Elizabeth Austin’in beynine minyatür elektrotlar yerleştirilmiştir. Elizabeth elektrotları kendisine verilen ufak bir cihazla aktif tutarak krizlerini kontrol edebilmektedir. Ve artık bırakmak zorunda kaldığı, özlediği hayata dönerek evliliğindeki sorunları çözmeye ve tekrar işine başlamaya hazır olduğunu hisseder. Buna karşın, ameliyatın bir parçası olarak son derece riskli olduğu halde fazladan elektrot yerleştirilmesine razı olur. Bu elektrotlardan biri uyarıldığında kendisine ait olmayan bir hayatı yaşamaya başladığını, başka bir bedende vücut bulduğunu fark eder. Doktorundan bu gelişmeleri saklayan Elizabeth, şimdiki ve önceki hayatı arasındaki geçişlerde bocalarken, keşfettiği yeni hayatın onu daha mutlu ettiğini hisseder. Ama bu hayatın hazırladığı korkunç oyunun içine çekildiğinden habersizdir.

Oda soğuktu, özenle elde edilmiş sterilliğin özel keskinliğinde neredeyse buz gibi donmuştu. Işıklar devasa ve ışıl ışıldı, ama ışınları sıcaklık veya rahatlıktan yoksundu. Yansımaları, ruhsuz metal kütleleriyle odaya hakim olan cihazların pürüzsüz krom yüzeylerine vuruyordu.
Genç kadının alnında, gerginlikten kaynaklanan, buz dünyasının ormanındaki ufak kristal mantarlara benzeyen parlak ter damlacıkları belirmişti. Damlacıklar çıkar çıkmaz kadının solunda duran adam onları sildi Adamın sadece gözleri ve kemikli elleri görünüyordu; geri kolanı beyaza bürünmüş ve maskelenmişti.
Kadın gözlerini kapayıp hızlanan nefesini kontrol altında tutmaya çalıştı. Az sonra olacaklar değiştirilemezdi, durdurulamazdı. Uyku yoklu, zihnini ele geçiren keskin korku dinmeyecekti, ta ki en kötüsü olup hafızasına kazınana dek. Tabii eğer geriye aklından ya da haftasından bir iz kalırsa
Boğazı kuruluktan tıkanmıştı ama susuzluğunun farkında değildi. Masa omuriliğine baskı yaptığı için rahatsızlık veriyordu ve boynundaki kaslara kaskatı hareketsiz durmaktan şimdiden kramp girmeye başlamıştı.
Sağ tarafından bir sürtünme ve hışırdama sesi gelince dönüp bakmak için otomatikman hamle yaptı. Bunun üstüne, kafasını yerinde tutan ve biraz da acı veren metal çubukların teninde oluşturduğu dört küçük oyuk biraz daha derinleşti.
Duyduğu hışırtı sesi arttı ve tam arkasına geldi Bir cam kafesin içindeki öfkeli ve kör bir yengecin tırmalamalarım andıran bir sesti bu.
Diğerleri de içeri giriyordu. Lastik ayakkabılar parkelerde tebeşir gibi tiz bir ses çıkardı ve büyüyen gözlerinden sert, beyaz kumaşlar geçti. Eliot’un bir dizesi sapıkça aklına geliverdi:
Acele edin lütfen, vakit geldi. Acele edin lütfen, vakit geldi.
Maskesiz gözler artık dört bir yanındaydı ve aynı, uzun parmaklı el alnını bir kez daha silmek İçin yüzünün önünde belirince kadın gözlerini kırpıştırdı. Kafa derisi çekildi ve birdenbire sessizliğin ve mırıltıların yerini elmacık kemiklerinde ve dişlerinde çınlayan acı bir feryat aldı.
Onu göremiyordu ama matkabın çıplak, kazınmış kafa derisine değdiğini biliyordu.
Başlamışlardı.


Genç kızın eteği, tüm okul arkadaşlarının etek hizasının diz üstüne doğru skandal bir tırmanışa geçtiği 1963 sonbaharında, olması gerekenden biraz daha uzundu. Eteğinin boyu sık ağaçların olduğu yamacı tırmanırken onu biraz engelliyor olabilirdi ama kıyafeti ve yol ona eşit derecede tanıdıktı.
Ailesinin, engebeli ormanın aşağısındaki gölün kenarında bir kulübesi vardı ve son dokuz yıldır her yaz buraya geliyorlardı. Annesiyle ikisi mevsim boyunca orada kalırken, babası yüz kilometre uzaklıkta bulunan Richmond’dakİ hukuk firmasından kaçabildiğinde yanlarına geliyordu.
Bu yaz artık geride kalmıştı ve bahardan önce gölde geçirecekleri son haftasonlarıydı. Dökülen yapraklar ayaklarının altında çıtır çıtır ezilirken, Elizabeth yeni Virginia sonbaharının mükemmelliğini deneyimli gözleriyle inceledi. Eskiz defterlerinde ve sulu boya koleksiyonunda geçen dört hasat mevsiminin canlılığını taşıyordu ve her yıl yeteneklerindeki gelişim görülebiliyordu. Çocukluk hobisinin daha fazlasına dönüştüğüne dair açık sinyaller vardı.
Şimdi, en sevdiği çizim noktasına yaklaşırken dik tepeyi tırmanmaktan soluğu kesilen Elizabeth sıcak bir beklentinin telaşını hissedebiliyordu. İlgi alanları ve işi son birkaç hartada son derece değişmişti. Son çizimleri oyuk bir meşenin İçine özenle saklanmıştı.

Ağacın yanında diz çöküp bileğini çürümüş gövdesinin içine sokarken, yanakları parlak bir kırmızıya büründü. Rulo yaptığı kağıtları dar boşluktan dikkatlice çıkardı, ”çalışma masası” yakınlardaydı; birinin baltasına kurban gitmiş bir başka ağacın düzleşmiş kütüğüydü bu. Çizimlerini titizlikle yüzeye serdi.
Yapım aşamasında olan şaheseri kütüğün üstüne yayılmış, ona hatırladığından iki kat fazla bir yoğunlukla bakıyordu. Elizabeth bir an gözlerini yumdu, serin ekim havasını içine çekti. Ancak ondan sonra, biraz isteksizce, yarısı tamamlanmış eserine bakabildi.
Resimdeki adam siyah saçlıydı ve üstünde uğraşılmış bir düzensizliği vardı. Düz beyaz gömleği göğsüne kadar açıktı ve ağır, süslü kemer tokası portrenin bitmesi planlanan yerde duruyordu. Adamın yüzü belli belirsiz çizilmişti, ama gömleği, saçları, kemer tokası ve gözleri kesin ve aşk dolu bir netlikle yorumlanmıştı.
Adam belli biri değildi, film yıldızı veya bir aile dostu değildi, ama Elizabeth için onun gerçekliği hayal gücünün veya varoluşun bütün sorularına üstün geliyordu. Başkalarının anonim olarak algılayabileceği bu şey onun için adamın varoluşunun özüydü: erkeklik, güç ve dürtülerin vücut bulmuş hali.
Resmi çizmeye altı hafta önce başlamıştı. İlk önce gözler gelmişti, ancak resmedilmesi gereken bir konunun mantıklı fikrinden değil, bu yıl ona yeni gelen ve neredeyse karşı koyamadığı hisleri görsel olarak tanımlama arzusundan doğmuştu. Elizabeth hâlâ bu mutlu ancak huzursuz edici ürpertilerin konumunu adlandırmak için kendine izin veremiyordu.
Elinde kalemiyle yavaş ve keyifli görevine koyuldu: Portreyi tamamlamak. Eteği yavaş yavaş yukarı sıyrıldı, ta ki fark etmeden belinde toplanana dek…
 
Yazarın diğer kitabı Sil Baştan güzel bir kitaptı, dili akıcıydı ve konu da ilgiçti. Okurken bayağı bir düşünmüştüm, hayatımı belirli bir yaştan itibaren yeniden yaşama şansı bana verilse neler yapardım diye. Adam çeşitli bahisler oynayarak zengin olmuştu, ben ne at yarışı takip ederim, ne spor karşılaşması ne de borsa:) Zengin olamayacağıma karar vermiştim :)
Bu kitabının çıktığını duymamıştım, bunun da konusu ilginç gözüküyor..
 
Kitabın şiparişini dün verdim bugün yarın elimde olur diye tahmin ediyorum. Uygulamaları yapmadan kitabı önce düz metin şeklinde okuyup sindirmeyi herşeyi anlamaya çalışmayı kitap bitincede başa dönüp uygulamalı olarak okumayı planlıyorum.
Lise yıllarımda buna benzer bir kitabım vardı fakat edebiyat öğretmenim kitabı benden alıp birdaha geri vermemişti "daha edebi metinlere yönelmelisin" demişti bana çok kızmıştım. Bu kitabın tanıtımını görünce aklıma geldi ve yine sinirlendim eğer ozaman kitap elimden alınmamış olsayı bugün belki bi adım yol katetmiş olurdum kimbilir... :) :)
 
"Eğer zihninizden geçenleri gerçeğe dönüştürmeyi başarabilseydiniz, yaşamınız nasıl olurdu acaba? Kesinlikle, hiç bir şey sizi yaşayacağınız o hızlı ve mükemmel ilerlemeden ve bu yoda arzuladığınız her şeyi elde etmekten alıkoyamazdı. "Görünmez Yardımcılarla" Kontak Kurun Ne yöne gideceğinizden emin değilseniz, ne yapacağınızı kime sorarsınız? Rehber Ruhlarınız'ın ve Koruyucu Melekleriniz'in yardımı ile, bir bağımlılığın veya hastalığın üstesinden gelebilir, sorularınıza cevap bulabilirsiniz. Veya o gizli yaratıcılığınızı kullanabilirsiniz. Artık kendinizi asla yalnız ve kararsız hissetmeyeceksiniz."


Böyle başlayan bir kitap ve çok beğeneceğinize eminim. Birçok konuda nasıl sorusunu soracaksınız ve cevap alacaksınız bu kitapla.
 
Koruyucu Meleğinizle İrtibat Yolları:
Zihninizi boşaltın. Ortam az aydınlatılmış, temiz, rahat ve sessiz olsun. İsterseniz meditasyon yapın ya da derin nefesle isteğinize konsantre olun. Niyetinizi belirtirken, mutlaka "İlahi olanla" ya da "Işığa frekanslı" varlıklarla irtibat isteyin. Size görünen varlığa: "İlahi misin?" diye sorun. Bu varlıklar yalan söyleyemezler. Rüyalar: Uyumadan önce rüyanızda onunla karşılaşmayı dileyin. Size yardımcı herhangi bir varlık olarak görünecektir. Ona ismini sorun. İsmini öğrenirseniz kimseye söylemeyin. Yardım istediğinizde onu bu isimle çağıracaksınız. Zihninizde ilk beliren ad, ona aittir. Düşünceler ve Duyular: Çekim Yasası'nı bilen herkes de bilir ki düşünceyle bir çok şeyi gerçekleştirmek mümkündür. Meleğiniz sizinle direk kulağınıza konuşabilir ya da fikirler yoluyla konuşur. Size yol gösteren bazı fikirlerin size ait olmadığını bir şekilde anlarsınız. Ani bir şekilde, bilirsiniz.

Dua Etmek: Dua, niyetlerin seslendirilmiş halidir ve kendi başına bir enerjisi ve maddeye form verme yeteneği vardır. Karşılaşmak için dua edin. Mektup yazmak: Koruyucu Meleğinize bir mektup yazın. Hayatınızda değiştirmek istediğiniz ne varsa, istek ve niyetlerinizi belirtin ve kendisiyle karşılaşmaya hazır olduğunuzu söyleyin. Resimlemek: Tüm ruhani varlıklar gibi meleklerin de bir biçimi yoktur. Ona biçim veren insanoğlunun bir biçime sokma çabasıdır ya da kişinin deneyimlerine göre bir form alırlar. Siz nasıl görmek isterseniz, öyle görüneceklerdir. Işık, kanatlı bir varlık, rahibe, rahip, ak sakallı dede, derviş vb.

Yardım istemek: İhtiyaç duyduğunuzda yardım isteyin. Niyetiniz kısa ve öz olsun. Bencil bir niyet değilse, yardım hemen gelir. Korkmamak: Korku onları uzaklaştırır. Korkunun da bir enerji frekansı vardır ve onları iter. Bazen ayak seslerini duyabilir, yatağınıza oturduğunu hissedebilirsiniz. Sevgi ve temiz bir kalp ile sizi korkutmamasını, ama hep yanınızda olmasını isteyin. (alıntı _______ilgimi çekti sizlerlede paylaşmak istedim tam olarak anlayamadım bu kitaptan alıntıysa mutlaka alıp okuyacağım kitabı arkadaşlar biraz fikir sahibi olursunuz umarım...
 
Bende bir kitap önerebilirim;
Beki İkala Erikli'nin meleklerle yaşamal isimli kitabı. Ben okudum ve beğendim, güzel yöntemler belirtmiş ve en güzeli de hemen sonuç aldım, sizin de okumanızı tavsiye ederim...
 
Coelho favorimdir daima özellikle 11 minutes ve the witch of portobello ama arkadaşlara katılmadan edemeyecegim kesinlikle bir hayal kırıklığıydı. Temel olarak pagan düşünceler serpiştirilmiş olsa da bir edebiyatçı olarak kurgunun zayıf kaldığını söylemek zorundayım. Novel'dan ziyade Novella diye tabir ettiğimiz kısa öyküye yakın bir şey olmuş. Hiçbir şey portobello cadısının ruhuna ve derinliğine ulaşamaz.
 
İçindekiler:

MS-2150

Yaratıcı İmgeleme

BEN ENERJiYiM

Ruhsal Güçleri Geliştirme Teknikleri

ÜÇÜNCÜ GÖZ

Konsantrasyon Sanatı

Kendi Kendine Telkin ve Hipnoz

James Hewitt MEDiTASYON

Buradan indiriniz.
 
Sayın _evr_,
Çok yararlı olacağını düşündüğüm bir konu.Kaynaklar için teşekkürler.
 
Rica ederim Sevgili ATES..
Bende sorun çıkmadı ama.Diğer linkleri bulabilirsem koyarım BattleFury:)
 
Yazarın geçtiğimiz yaz sonunda okuduğum Sil Baştan kitabı oldukça akıcı ve ilginçti. Bu kitabı dün edindim ve sizlerle paylaşmak istedim. Konusu yine oldukça ilginç.


Kayboluş - Ken Grimwood
Hayatınızı başka bir insanın bedeninde yaşasaydınız…

Artık beyninin içine yerleştirilen küçük elektrotların kontrolündeydi...
Artık zihninin sessiz bölgeleri uyanıktı ve kendi sesinde ona ait olmayan bir çığlık işitiyordu; yüzyıl öncesinden gelen... Kurnaz, duygusal ve cani ruhlu birinin zihninde ve bedeninde yankılanıyordu bu ses.

Epilepsi tedavisi gören Elizabeth Austin’in beynine minyatür elektrotlar yerleştirilmiştir. Elizabeth elektrotları kendisine verilen ufak bir cihazla aktif tutarak krizlerini kontrol edebilmektedir. Ve artık bırakmak zorunda kaldığı, özlediği hayata dönerek evliliğindeki sorunları çözmeye ve tekrar işine başlamaya hazır olduğunu hisseder. Buna karşın, ameliyatın bir parçası olarak son derece riskli olduğu halde fazladan elektrot yerleştirilmesine razı olur. Bu elektrotlardan biri uyarıldığında kendisine ait olmayan bir hayatı yaşamaya başladığını, başka bir bedende vücut bulduğunu fark eder. Doktorundan bu gelişmeleri saklayan Elizabeth, şimdiki ve önceki hayatı arasındaki geçişlerde bocalarken, keşfettiği yeni hayatın onu daha mutlu ettiğini hisseder. Ama bu hayatın hazırladığı korkunç oyunun içine çekildiğinden habersizdir.
 
İnanılmaz ölçüde karışık ve özgün bir roman kahramanı Nicholai Hel. Yarı Rus, yarı Alman asıllı koyu bir Amerikan düşmanı. Şanghay'da doğmuş, bir Japon generali tarafından büyütülmüş; bir Japon bilgesinden de "Go" oyunu öğrenmiş. Bask dili dahil yedi dili ana dili gibi konuşuyor. Plastik kartla ya da kurşun kalemle bir insanı rahatlıkla öldürebilecek ustalıkları da edinmiş. Üstün düzeydeki "yakın algılama" yeteneği yüzünden fotoğrafı bile çekilemeyen bu profesyonel terörist avcısı, terörcü, korkusuz mağaracı, yenilmez savaşçı ve gerçek feylesof, günün birinde emekli olarak yaşadığı şatosundan çıkıyor; amansız ve acımasız bir dövüşe katılmak üzere...
(Arka Kapak)

"O kadar doğru bir söz ki, cesaretle söylenmesine gerek yok. O kadar dokunaklı bir olay ki, güzel olmasına gerek yok. O kadar gerçek ki, sahici olmasına gerek yok. Şibumi demek, bilgiden çok anlayış demek. İfade dolu bir sessizlik demek. Kendini kanıtlama gereği duymayan bir alçak gönüllülük demek."

Bu kitabı bir iki sene önce okudum, inanılmaz etkilenmiştim (Nicholai Hel'e aşık olmuştum!) tavsiye ediyorum. Kitapta daha çok karakterin oluşumu ve felsefesi üzerinde durulmuş, biraz sıkıcı bir bölümü var sonlara doğru ama genel olarak gerçekten okunması gereken bir kitap :) Bir de yazar asıl ismini kullanmamış hep farklı adlar kullanmış kitapları basılırken (tabii sonradan kimliğini açığa çıkarmışlar) bu da bana çok çekici gelmişti okumadan önce :)
 
Bana felsefik yanı üzerinde çok durulmuş gibi geldi, çünkü aksiyon bölümleri çok kısa tutulmuş aslında konu olarak aksiyon-macera :)
 


Evrenin Genetik Kitaplığı Dünya

Pleiadesliler olarak gerçekliğe sizin şu andaki görünüşünüzden daha geniş bir bakış açımız var. Bunu sizinle paylaşmak üzere burdayız.

Pleiadesliler,bilinç evrimimizde destek olmak üzere bilgi ve bilgeliklerini bize aktaran bir grup ileri varlık. Bizimde ait olduğumuz ama parçası olduğumuzu unuttuğumuz Işık Ailesi'nin üyeleri.

Öğretilerinin toplandığı ilk kitapta (Pleiades Öğretileri 1-Unuttuğunuz Tanrılar) insana,insanın özgün tasarımına,evrende sürüp giden güç savaşları ve ışığın yükselişine ilişkin verdikleri bilgilerin devamını Dünya'da bulacaksınız.

-Uygarlıklar Oyun Ustaları'nın birbiri ardına sahneye koyduğu evrim atölyeleri midir?

-Zaman esnekliği. Zaman geçitleri. Zaman kapıları;Kapıların Bekçileri.

-Eski etkinliğine yeniden kavuşmaya başlayan dişi enerji.

-Dişi ve erkek enerjilerinin dengelenerek bütünlenmesi.

Dünya içindeki gizleri anlamak içinizdeki bilmecelerin üstesinden gelmenizi gerektirir. Özellikle de bilinçdışı varlığınızın köklerinde gizli olan varlığınızın.

Ekli dosyayı görüntüle 1280

Kaynak:Alıntıdır.
 
İskenderiye Kütüphanesi’nin alevleri boğucu dumanlarla göğü kaplamıştı. Okuma yazma bilmeyen halk bile yapılan yağmanın farkındaydı. Bir çoğu ağlıyordu. Yüzbinlerce tomar bilgi, çağlar süren bilgelik … Tümü yitip gidiyordu zalim alevlerin dudaklarında. Her bir çıtırtı, ağlayan bir emekti aslında. Kütüphaneci rahiplerde ağlıyordu. Sadece biri sessizdi. Saldırganlar alaycı mağrur zırhlarıyla çevrelerindeydiler. Rahip sessizliğini bozarak arkadaşlarına döndü.

Hafıza, hatırlamak, bilmek ve bu hatıraların geleceğe bırakılması. En ilkelinden en gelişmişine uygarlıkların hepsi bu arzuyu duymuşlar ve böylece anıt yazıtlar, duvar yazıları ve kitaplar doğmuştur.
Yazıyı insanlara Toth‘un getirdiği söylenir. Hükümdarlar bu kötü hediyeyi esefle reddettiler. “Birbirini anlayan insanlarımız bu yazıyı kullanarak duygularını sembollerle ifade edecek. Böylece simge duygunun yerini alacak” İtirazları kabul edilmedi. Böylece simgesel dil, insanlığın hafızası oluştu.

edgarkitap.jpg


Ancak Batılıların pek bilmediği Doğunun gizemleri arasında görüp küçümsedikleri bir diğer konu vardır ki, “Akaşik Kayıtlar” sözleriyle adlandırılmıştır. Bir çok dilde bir çok karşılığı olan bu kavram incelenmeye, öğrenilmeye değer özellikler taşır.
Özellikle ölümle bedeni terk eden ruha inanan hatta tekrar doğuşa ve ölüme inanan insanlar hafızanın beyinde kalamayacağını ruhta da hafıza olması gerektiğini farkettiler. Beden dışı hafıza kavramı böylece ortaya çıktı. Bunu karma prensipleri ve insanın yaptığı iyi, kötü edimleri aynen hem bu hayatında hem de gelecekte taşıyacağı eklendi.
Bu görüşleri kehanetleri esrarengiz güçleri olduğu söylenen mistikler güçlendirdi. Daha olmamış olayları anlatan kahinlere derin bir inanç duyuluyordu artık.
Pekiyi, bu Akaşik Kayıtlarla tam olarak neyi kastediyorlardı? Zaman. Tam olarak zamanı. Geçmişe ve geleceğe doğru akan, yayılan, sonsuz an ve ortada, her şeyin, tüm varoluşun, yaşamın kaynağı sıfır noktası ; ŞİMDİ.
Akaşik Kayıtların tüm zamanı ve tüm bilgiyi kapsadığı kabul edilir. Evrenin hafızası küresel bilgiyle tanımlanır. Yani A olayı olurken X ve Y kişilerinin algı sistemi aynı anda olayı tanımlar.
Elbette kavraması ve kullanılması hayli karışık bir yapıdır bu. Peki bu kadar ısrarla savunulması için deliller nelerdir ? Mısırlılar, Tibetliler hatta Sufiler farklı isimlendirseler de “Herşeyin Kitabı” anlamında tanımlamalar yaparlar. İnsan kişisel gelişiminin ileri aşamalarında çokça çile ve eğitim sonunda insanın bu ortak alana ulaşabildiği iddia edilir.
Bu öyle bir şeydir ki yerinizden kalkmadan Amerika’da yeni tip bilgisayarlar üzerinde çalışan bir bilimadamının bilgilerine erişmenizi sağlar. Fikrin savunucuları hayvan içgüdülerinin ve alışkanlıklarının sağlam delillerini örnek olarak verirler. Bir türün üyelerinde ansızın ortak tavır değişiklikleri olması bunların başında gelir. Bir adadaki maymunların yiyeceklerini yıkayarak yemeyi öğrendiklerinde diğer adadakilerinde aniden öğrenmeleri, kuş sürülerinin daha doğuştan kendi ortak hafızalarına göre uzun göç yollarını bilmesi, balıkların yumurtlamak için uzun yolları aşması, fil mezarlıkları yine bu ortak hafızadan yararlandıklarına yorulur.
Keza kimilerine göre tekrar doğum vakaları aslında bu ortak bilince geçişin delilleridir. Tibet’teki rahiplerin(Lama) büyük ustalarının daha çocukken kendilerine henüz öğretilmiş kutsal yazıları aktarması normal karşılanır.
Bütün bu anlatılanlar nasıl gerçek olabilir? Bilgi evren büyüklüğündeyse ona erişim ve saklama sonsuz arama hızı ve evren büyüklüğünde bir hacim istemez mi?
Düşünün ki bir bilgi çok katmanlı olarak zaman mekan ilişkisiyle saklansın. Her an bir evrenin fotoğrafı demektir. Yeni an, yeni evrenin fotoğrafı….
“Bütün zamanlar şu anda var. Hiçbir şey değişmez evrende. Her şey hem oldu. Hem olacak. Hem oluyor. Sonsuz Şimdi, evrene ve zamana dışardan bakabilmek demek…”

Yıllar önce lazer araştırmaları sırasında hologramlar bulundu. Şimdi her kredi kartında yeralan üç boyutlu görüntü saklayan filmler. Böylece insan aklının bölgesel değil katmansal bilgi saklayabileceği düşünülmeye başlandı. Quantum araştırmaları ise boşluğun hem atomlar arası hem evrensel uzay anlamında boşluğun dinamik olduğunu gösterdi. Atom altı parçacıklar boşluğun şekillendirmesiyle oluşup tekrar ona dönüyorlar.
“Uzayın kendisi o derin boşluk. Sonsuz kütüphane olabilir mi? O kozmozun en başından en sonuna kadar hep varolan değil mi? Herşey onun içinde varolmuyor mu? Herşeyi kapsamıyor mu? Sonsuz potansiyel değil mi? Akaşik Kütüphaneyi orada aramak yanlış mı?”
Hologram fotoğrafların ufak bir bölümü bile kopsa asıl görüntüyü her parça oluşturabilir. İnsan uzayı aklında hissedebilir. Kütüphaneye giriş kapısı aklımızın tırnakla kazınabilecek yaldızının hemen altında olabilir mi?
Gerçekten düşünmeye değer bi soru değil mi?

Kimi düşünürler ise Akaşik Kayıtları farklı anlatır. Bunların en ünlüsü şüphesiz Edgar Cayce’dir. Yüzyılın en ilginç adamları arasında sayabileceğimiz Cayce basit, sade bir adamdır. Ta ki biri onu hipnotize edene dek. O gün aklı bilmesi mümkün olmayan pek çok şeyi şimdi,geçmiş ve gelecek için anlatmaya başlamıştır.
Bu tahsil görmemiş adam daha sonra piyasaya sürülmemiş ilaçları, eski batık kıta Atlantis’i ve pek çok teknolojik gelişimi bu kütüphaneden aktardığını söylemiştir.
Uzakdoğu’nun bakışından bulunduğumuz dünya bir boyut/ bir katmandır. Üst boyutlar, eğitimli hatta anormal şartlar altında sıradan insanlara da açıktır.
Varoluşumuzun bir üst katı kabul edilen Eterik Dünya gerçek dünyaya çok yakındır. Ancak rüyalarda gezdiğimiz Astral Dünya farkındalığımızı kaydırdığımız rüya bedene hitap eder. Akaşik Kayıtların bu boyutun bir parçası olarak görülmesinde ısrar ederler.


Kaynak:Alıntıdır.
 
Geri
Üst