"Gizlimabet Parapsikoloji Platformu"

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Kitapkurdu Bölümü

Bu kitaba başlamıştım. Seçilmişi de aldım fakat okumadım. Çok sıkılmıstım. Artık hayatımda vampirlerle ilgili romanlar okuyacagımı sanmıyorum cünkü vampir kitabı deyince kusasım geliyor. O kadar bunaldım yani :D
 
Konusu:
DÜNYA GENÇLİĞİNİN YENİ HEYECANI HUSH HUSH SERİSİ TÜRK HAYRANLARIYLA BULUŞUYOR...

KUTSAL BİR YEMİN
KOVULMUŞ BİR MELEK
YASAK BİR AŞK...

“Okuyucuyu sarsan tüyler ürpertici bir roman... Nora’nın kötü çocuk Patch’le fırtınalı aşkı okurları kendilerinden geçirecek.”
–Publishers Weekly

“Vampirlerden ve kurt adamlardan sıkılan gerilim ve aşk romanı hayranları Hush Hush serisini hemen benimseyecekler.”
–Booklist

“Sıra dışı bir aşk hikâyesi. Okurlar Fısıltı’yı baştan sona yürekleri ağızlarında okuyacak.”
–Falcata Times

Kovulmuş bir meleğe âşık olmak…

“Bütün sınıf arkadaşlarımın isimlerini biliyordum… biri hariç. Yeni öğrenci… Arkamdaki sırada, serinkanlı siyah gözleri karşıya sabitlenmiş bir hâlde kaykılmış oturuyordu…

Siyah gözleri beni âdeta delip geçiyordu. Dudaklarının kenarları yukarı doğru kıvrıldı. Kalbim bir an tekler gibi oldu ve o bir anlık duraksamada, kasvetli bir karanlık duygusunun bir gölge gibi üzerime örtüldüğünü hissettim. Bu duygunun kaybolması sadece bir an sürdü, ama ben hâlâ ona bakıyordum. Gülümsemesi dostça değildi, bela kelimesini heceleyen bir gülümsemeydi. Ve vaat doluydu.”

Özeti:
Nora Grey babasının kaybından sonra insanlara güven sorunu duymaya başlayan, arkadaşı Vee’nin aksine erkeklerle ilgilenmeyip iyi bir üniversite hedefi olan bir kızdır. Nora’nın en iyi arkadaşı Vee dersleri çok umursamayan, gerektiği zaman Nora’dan kopya çeken bir kızdır. Bir gün biyoloji öğretmenleri herkesin partner değiştirmesi gerektiğini düşünür ve Nora’yı okula yeni transfer olmuş olan ve hiç kimseyle doğru dürüst konuşmayan Patch’le partner yapar.

İşledikleri konu yüzünden partnerlerine soru sorup onlar hakkında öğrendiklerini not etmeleri gerekmektedir, Nora yeni partnerine sorular sorar ama hiçbirine doğru düzgün yanıt alamaz. Ayrıca daha yeni tanıştığı Patch onun hakkında her şeyi biliyor gibidir bu da Nora’yı oldukça ürkütür ama bir yandan da Patch’in cazibesinden etkilenir. Patch, Nora’nın şimdiye kadar gördüğü en garip insandır ve bu onu korkutuyordur.

Nora boş zamanlarında bilardo oynayan Patch’in kendisine karşı bir ilgisi olduğunu düşünmektedir çünkü Patch bunu ima eden sözler kullanmaktadır. Nora bu çocuğa her bakışında içinde bir şeylerin kıpırdadığını hisseder ama bunu asla kendine itiraf edemez. Patch’le ilgili doğru olmayan bir şeyler vardır ve bunun ne olduğunu merak eder.

Arkadaşı Vee’yle bir gün kahvaltı ederlerken özel okula giden iki liseliyle tanışırlar. Elliot ve Jules adındaki bu çocuklar Vee’nin çok hoşuna gitmiştir. Jules kızlarla pek konuşmasa da Elliot, Nora’ya karşı özel bir ilgi göstermiştir. Elliot’ın kendi liselerine transfer olduğunu öğrenen Vee buna çok sevinirken Nora başında Patch gibi bir dert varken bir de Elliot’la uğraşacak olmanın sıkıntısını yaşamaktadır.

Bir gün evine dönerken Vee’den ödünç almış olduğu arabayla kar maskeli birine çarpar ve maskeli kişi arabaya büyük hasar verip Nora’ya saldırmak ister. Nora korkuyla gaza basıp arkadaşının evine gider ve telefonda arkadaşına bir hayvana çarptığını söyler. Arabasını arkadaşının evinin önüne park eder ve Vee’ye hasarı göstermek istediğinde arabada ufacık bir çizikten başka hiçbir şeyin olmadığını fark eder. Nora bunun hayal gücünün bir oyunu olduğunu düşünür ve babasının ölümünü hala atlatamayıp psikolojisinin tam olarak düzelmediğini sanır.

Annesi çalıştığı iş yüzünden çoğu zaman şehir dışına gitmektedir ve Nora evde tek kalmaktadır. On altı yaşındaki Nora, birisinin kendisini camdan izlediğine şüphelenir ama kimseyi göremez. Patch’in esrarengiz tavırları ilk başta Nora’nın ondan şüphelenmesine sebep olur ama Nora daha sonrası aşırı paranoyak davrandığını düşünür.

Elliot, Nora’ya çıkma teklifi eder ve arkadaşı Jules’la Vee’nin de kendileriyle gelebileceğini söyler. Nora pek istemese de bu teklifi kabul eder ve Vee’yle beraber erkeklerle buluşmak üzere eğlence merkezine giderler. Burada Patch’le karşılaşan Nora onun kendisini rahatsız etmemesi için görmezlikten gelir ama Vee Elliot’a Patch’in sürekli Nora’yı takip ettiğini söyler. Bu aslında Nora’nın içten içe şüphelendiği bir şeydir çünkü nereye gitse orada Patch’le karşılaşmaktadır.

Patch Nora’yı bir şekilde ikna eder ve eğlence merkezinde baş başa kalırlar. Nora, Patch’in yanından ayrılarak Vee’yi arar ama onu bulamaz ve cep telefonunun şarjı da bitmiştir. Patch onu eve bırakmayı teklif eder ve arabası yanında olmayan Nora da mecburen bunu kabul eder. Evde Patch’le romantik anlar geçiren Nora ondan hoşlanmaktan korktuğunu itiraf eder, Patch ise sözleriyle her zamanki gibi Nora’yı beğendiğini ima eder.

Ertesi gün Nora arkadaşı Vee’yle alışverişe gider ve birinin kendisini takip ettiğinden şüphelenir. Bunu en yakın arkadaşına itiraf ettiği zaman Vee montları değiştirmeyi önerir ve Vee, Nora gibi hareket ederek dükkandan çıkar.

Nora başka bir yoldan gider ve biraz ilerledikten sonra Vee’nin saldırıya uğramış olduğunu fark eder hemen acil yardım çağırır ve arkadaşı hastaneye kaldırılır.

Nora bazı davranışlarından dolayı Elliot’tan şüphelenir ama Vee saldıran kişinin aynı Patch’in ölçülerinde biri olduğunu ve kar maskesi taktığını söyler. Bu Nora’nın Patch’e olan güvenini sarsar. Vee hastaneden çıkınca Nora’yı, Patch’le ilgili şeyler öğrenmek için ikna eder ve yanlarında Eliott’la beraber Patch’in çalıştığı yere gidip Patch hakkında bilgiler öğrenmeye çalışırlar.

Nora bir gün Patch’in sırtında olan ters ‘v’ şeklinde yara izini görür ve internette yaptığı bazı araştırmalarla onun düşmüş bir melek olduğundan şüphelenir çünkü Patch tıpkı internette yazdığı gibi Nora’nın beynine girip ona bir şeyler söyleyebiliyordur.

Ne yapacağına karar veremeyen Nora Eliott’ı araştırmaya karar verir ve bu yüzden onun yaşadığı yer olan Portland’a gider. Burada başına bir sürü olay gelir ve Nora yardım çağırmak için Patch’i arar.

Patch hemen arabasıyla Nora’yı almaya gelir ama yarı yolda araba bozulur ve Patch’le Nora eski bir motelde kalmaya karar verirler. Nora buradayken Patch’in sırtındaki yara izine dokunur ve bu sayede onunla ilgili bir sürü şey öğrenir. Öğrendiği şey kendisini oldukça korkutmuştur çünkü Patch’in en büyük isteği insan olmaktır ve insan olabilmesi için kendisinin kurban olması gerekmektedir. Nora bunu öğrendikten sonra Patch’ten kaçmaya çalışır çünkü onun kendisini öldürmek için bu motele getirdiğini düşünür.

Patch, Nora’ya en başta amacının onu öldürmek olduğunu ama zaman geçtikçe Nora’ya aşık olmaya başladığını söyler.Nora ona inanmak ister ama hala kendisini takip eden esrarengiz kişinin kim olduğunu öğrenememiştir çünkü Patch bunu inkâr etmektedir. Acaba Nora’yı öldürmek isteyen kişi kimdir ve neden onu öldürmek istiyordur? Patch gerçekten de Nora’yı seviyor mudur yoksa insan olmak için onu kullanıyor mudur?

Bilgileri:

Çeviren: Sevinç Tezcan Yanar
Yayın Yılı: 2011
Orjinal Adı: Hush-Hush
416 sayfa
Kitap Kağıdı
13,5x21 cm
Ciltli
ISBN:6054456000
Dili: TÜRKÇE

---------------

ALINTIDIR
 
975700402-28qsz8t.jpg


-İnsanlararası iletişimde husumeti, anlaşmazlıkları ve yanlış anlamaları uyuma dönüştürmek

-Sözlü çatışmalardan ağız kavgalarından ve sinir patlamalarından kaçınmak

-Sözünüzü, insanlarla huzurlu bir birlikteliğin aracı haline getirmek ister misiniz?

Sözlü dövüş sanatı Tongue Fu size bütün bunların yolunu gösteriyor.
Tongue Fu ile şu teknikleri öğrenebilirsiniz:

-Unutmanız gereken sözler ve kullanmanız gereken sözler hangileridir?

-”Haklısınız” demenin muazzam dönüştürücü gücünden nasıl yararlanabilirsiniz?

-Sözel zorbalarla nasıl başa çıkabilirsiniz?

-Başkaları bamtelinize dokunduğunda ne yapabilirsiniz?

-Onurunuzu koruyarak münakaşalardan nasıl sıyrılabilirsiniz?

-Ne diyeceğinizi bilmediğinizde ne diyebilirsiniz?

-Susmayı kendi yararınıza nasıl kullanabilirsiniz?

-Duygularınızı nasıl kontrol edebilirsiniz?

İçindekiler:Teşekkürler, Giriş, Yazarın Notu

-Birinci Kısım: Tepki Değil Yaklaştın Gösterin.
1. Kızgınlığı Hızla Aşmak
2. Zorluklan Nükteyle Karşılayın
3. insanlarla Onların Dertlerini Konuşun
4. Şikâyetleri Anında Sona Erdirin
5. Münakaşalardan Zarif Bir Şekilde Sıyrılın
6. Oyunun Adını Koyun
7. Dilinizi Tutun
8. Ne Söyleyeceğinizi Bilmediğinizde
9. Hata Değil Çözüm Bulun

-İkinci Kısım: Unutulacak Sözler Kullanılacak Sözler
10. Kabul Edin, Münakaşaya Girmeyin
11. Eleştirmenlik Değil Koçluk Yapın
12. Emretmeyin Rica Edin
13. “Yapamam Çünkü” Engelini Kaldırıp Atın
14. Problem’sizleşin
15. Aşırılığa Gitmekten Sakının

-Üçüncü Kısım: Çalışmaları İşbirliğine Dönüştürün
16. Kulak Verin
17. Hayâsız Davranışa Karşı Kurallar
18. Kavgaları Yatıştırın
19. Açık Bir Kafayla Yaklaşın
20. Kontrolü Paylaşın

-Dördüncü Kısım: İstediğinizi, İhtiyaç Duyduğunuzu ve Hak Elliğinizi Fazlasıyla Elde Edin
21. Muharebelerinizi Kendiniz Seçin
22. Hayır Deyin
23. Ustaca Çıkın
24. Güven Duyun ve Öyle Davranın
25. ikna Etmenin Beç İlkesi
26. Zorbalardan Kopun
27. insanlara Taze Bir Başlangıç Olanağı Verin
28. Duygularınızın Yönetimini Üstlenin
29. Olumlu Bir Bakı; Açınız Olsun
30. Nezaketten Yaşatın

Sonsöz: Niyetleri Eyleme Dönüştürün
“ZENGİNLİĞİNİZ DOSTLARINIZ OLSUN.” WILLIAM SHAKESPEARE

Giriş
Bu kitabın nasıl yazıldığını merak ediyor musunuz?

1989′de, eğilim programları uzmanı olan Dr. Ray Oshiro benden Hawaii Üniversitesi için zor insanlara nasıl davranmak gerektiği konusunda kamuya açık bir atölye çalışması düzenlememi rica etmişti. İkimiz de aynı eğilimi saptamıştık: Kuruluşlar, işgörenlerinin kaba müşterilerle ve işbirliğine açık olmayan çalışma arkadaşlarıyla başa çıkmayı Öğrenmesi için giderek daha çok eğitim talep ediyorlardı.

Bu kursun programını oluştururken, çoğu insanın zor davranışlarla uğraşmaya niçin son derece hazırlıksız olduğunu anladım. Çatışma çözümü, tarih, matematik ya da fen bilgileri gibi okullarda öğretilmiyordu. Bu yüzden, birisi kendilerine kötü davrandığında insanlar ne yapacaklarını ya da ne söyleyeceklerini bilemiyorlar. Çoğu zaman ya aynıyla mukabele ediyor ya da sessiz kalıp acı çekiyorlar. Her ikisi de bir işe yaramıyor.

Amacım, insanların günlük temelde karşılaştığı meydan okumalara anında yanıt vermede kullanabileceği gerçek yaşam seçenekleri geliştirebilmekti. Teorilerle zaman harcamak istemiyordum. Birisi size bağırdığında ya da ilginiz olmayan bir konuda sizi suçladığında bayağı sözlerle yanıt vermenin bir yararı olmaz.

Seminere başladığımızda daha ilk derste doğru yolda olduğumuzu gördüm. Kahve molasında katılımcılardan biri yerinden kalkmamıştı. Sandalyesinde oturmuş başını sallıyor ve uzaklara bakıyordu. Yanına yaklaşıp ne düşündüğünü sordum.

“Sam” dedi, “ben emlakçıyım. Bazı müşterilerim çok kendini beğenmiş ve aşırı talepkârdır. Bana istedikleri gibi davranabileceklerini düşünürler. Ben artık bundan bıktım. Bu seminere onlara kargılık vermede ve hadlerini bildirmede kullanabileceğim birkaç yöntem öğrenmek umuduyla katılmıştım. Ama sizin konunuz galiba bu değil, öyle değil mi?”

Kursun özünü bu kadar çabuk kavramış olmasından duyduğum sevinçle kendisini onayladım. “Doğru söylüyorsunuz. Eğer insanlar zorsa, onlara karşılık vermek veya buna sinir olmak ya da kızmak hiç bir işe yaramaz.”
Sözlerini şöyle sürdürdü: “Ben dövüş sanatları kurslarına devam ediyorum. Karate, Tai Çi, aikido ve judo öğrendim. Sizin önerdiğiniz aslında kung fiı’nun sözlü biçimi, değil mi?” “Doğru” diye yanıtladım, “bu bir tür… sözlü dövüş sanatıdır, adına tongue Ju! diyebiliriz.” Birbirimize baktık ve aynı anda kahkahaya boğulduk. Evreka! Doğru ad bulunmuştu.

O tarihten bu yana, Genç Başkanlar Örgütüne üye yöneticilerden ve Ulusal Vergi Bürosu müfettişlerinden Honolulu polis teşkilatının üyelerine kadar çok değişik gruplar için yüzlerce atölye çalışması düzenledim. Katılımcılar hep konuyla ilgili bir kitap olup olmadığını soruyorlardı; bu fikirleri birlikte eve götürmek, tekrar tekrar okumak ve arkadaşları, aileleri ve çalışma arkadaşlarıyla paylaşmak istiyorlardı.

Tongue Fu’nun Özeti
“Gönüllüler olmaksızın kurbanlar da olmaz ”
ANONİM

Kung fu’nun (İnsanın iç gelişimini vurgulayan bir Çin dövüş sanatı) amacı fiziksel bir saldırıyı etkisiz hale getirmek, silahsızlandırmak ya da caydırmaktır. Tongue Fu’nun (insanın iç gelişimini vurgulayan zihinsel bir sanat) amacı ise psikolojik bir saldırıyı etkisiz hale getirmek, silahsızlandırmak ya da caydırmaktır. Özsavunmanın sözlü biçimidir; acı sözler söylemek ya da susup kalmak yerine başvurulabilecek yapıcı bir seçenektir.

Sözlü dövüş sanatının asıl amacı, kendinizi sözlü saldırılara hedef olmaktan koruyacak şekilde nasıl güven içinde davranacağınızı öğrenmektir. Ama kışkırtıldığınızda da, bu zihinsel ve dilsel dövüş sanallarını ustaca kullanarak kendinizi koruyabilmelisiniz. Bundan böyle bir saldın karşısında hiçbir zaman kendinizi yıkılmış ve çaresiz hissetmeyeceksiniz.

Tongue Fu, sadece adil ya da dürüst olmayan davranışlara karşı koymakla ilgili değildir. Aynı zamanda bir yaşam felsefesi; hem işinizde hem de dışarıda herkesle daha iyi geçinmenize yardımcı olabilecek bîr iletişim tarzıdır.

Çatışmaları nasıl önleyeceğinizi, nasıl işbirliği oluşturacağınızı ve başkaları düşüncesiz ya da kaba davrandığında bile nasıl nazik kalmayı tercih edebileceğinizi öğreneceksiniz.

Zor insanlarla uğraşmaktan hiç kimse hazzetmez. Ne ki, bu günlük yaşamın ayrılmaz bîr parçasıdır. Bu fikirler size anlaşması zor insanları ustaca silahsızlandırarak kişisel ve mesleki ilişkilerinizi daha az gerilimli ve daha tatmin edici kılmada yardımcı olabilir. İnsanlar sizi ayaklan altına almaya çalışırken kendinizi yüceltmenizi sağlayacak onlarca zeki ve nükteli, dövüşken olmayan yanıt Öğreneceksiniz. Son olarak, başkalarının parmaklarına basmadan kendi ayaklarınız üzerinde nasıl durabileceğinizi, yara almanıza İzin vermeden ve kimseyi yaralamadan nasıl var olabileceğinizi göreceksiniz.

Yazarın Notu:
Babam, “İyi fikirlerin düzinesini beş paraya alabilirsiniz ve kullanmadığınızda bir teneke parçası kadar bile değerleri yoktur” derdi. Tongue Fu teknikleri de, ancak onları izleyip davranışlarınıza temel yaptığınızda size yarar sağlayabilir.
Bu fikirleri yaşamınıza kararlılıkla uygularsanız niyetlerinizi muhtemelen daha kolay gerçekleştirebileceksiniz. Sevilen bir öğretmenimiz şöyle derdi: “Kısa bir kurşunkalem uzun bir hafızadan çok daha iyidir.” Lütfen, Tongue Fu’ya elinizde bir kalemle okuyun (tabii, kitap bir kütüphaneye ya da bir başkasına ait değilse). Önemli noktaların altım çizin. Sayfa kenarına kendiniz için notlar alın. Sizin açınızdan özellikle önem taşıyan ya da güncel görünen bir öneriyle karşılaştığınızda, bunu bir karta yazıp aynanıza ya da ilan tahtanıza iliştirin.

“Gözden ırak olan akıldan da ırak olur” derler. Eğer eylem planlarınızı gözünüzün önünde tutarsanız, aklınızda da tutarsınız. Bu görsel hatırlatıcıların sürekli gözünüzün önünde durması öğrendiklerinizi kullanmanıza yardımcı olacaktır.

Bu Konuda Size Atıfta Bulunabilir miyim?
“Bilge kişilerin aklı ve yılların deneyimi atıflarda ebedileşir.”
BENJAMIN DISRAELI

Disraeli doğru söylüyordu. Bu kitapta sık sık atıflarla katılacaksınız; bu ebedi gözlemleri günlük yaşamınıza uygulayacağınızı umuyorum. Mümkün olan yerde, alıntıyı yaptığım yazarın adını verdim. Ama göreceğiniz gibi, bu atıfların çoğu Anonim olarak adlandırılan o üretken âlime aittir. Bazılarını rastladıkları kaynağı hatırlayamayan atölye katılımcıları sağladı, bazıları belli bir kişiye atıfla bulunmayan alıntı kitaplarından alındı, bazılarını da bilgisayarımın belleğinde buldum.

Kitapta ayrıca birçok tanımla karşılaşacaksınız. Tanıdık bir sözcüğe sözlükten bir kere daha bakmak çoğu zaman taze bir bakış açısı sağlar. Sözcüklerin anlamının daha derin bir kavrayışını keşfetmek genellikle çok hoşuma gider. Umarım sözcüklere gösterdiğim özen sizin için de aydınlatıcı olur.

Başkalarından Öğrenin
“Başkalarının yanlışlarından öğrenmeliyiz. Hepsini kentlimiz yapacak kadar çok zamanımız yok.”
GROUCHOMARX

Bu kitapta bulacağınız birçok örneği bana gönüllü olarak sağladıktan için atölye katılımcılarına teşekkür etmek isterim. “Doktor sağlığa, koç üstün performansa, öğretmen de bilgiye ulaştıran kestirme yoldur” denir. Tongue Fu Hazinesinin katkıcılarıysa, içten bir yaklaşımla, deneme ve yanılma yöntemiyle öğrenmenize ihtiyaç kalmadan kendi deneyimlerinden yararlanabilmeniz için, öykülerini sizlerle paylaşmayı kabul ettiler. Getirdikleri yorumlarının sizi zor insanlarla basa çıkmada başarıya ulaştıracak bir kestirme yol olacağını umuyorum.

Cavaharlal Nehru, “Bizden alınması mümkün olmayan tek şeyin, cesaret ve onurla davranmak ve yaşamımıza bir anlam veren ideallere bağlı kalmak” olduğunu vurgulamıştı. İdeal. “mükemmellik standartı, gayret ve çabanın nihai hedefi ya da amacı” olarak tanımlanır.

Tongue Fu’nun idealistçe bir yaklaşım olduğunu düşünebilirsiniz. Öyledir ve işlerlidir. Tongue Fu seminerlerinden mezun olan binlerce kişi, saygısız insanlara onurlu bir şekilde davranma cesaretini gösterebilirseniz çok daha anlamlı ve ödül dolu bir yaşam sürdürebileceğinizin kanıtıdır. Kendinize, günlük yaşamınızda bu ideallere bağlı kalacağınıza söz verin. Göreceksiniz ki, işiniz, eviniz ve semtinizdeki bütün ilişkilerinizde çok daha iyi sonuçlar elde edeceksiniz.
 
Okuyana Helal olsun, yazı okadar gözümü aldıki... ancak iyi bir paylaşım olmuş.
Bir kavga esnasında , Kullanılması söyle olurdu heralde (amacım sizi rencide etmek değil) :)

saldıran :-Ben Aukido biliyorum.
savunan :-Bende, sizden ustun olmasın ancak , tatlı bir dokunus ile dagları usulce ve nazikce yıkıp , essiz karamell ilaveli... (vıdı vıdı vıdı 100kelime daha) yaparak hayatın essizligini bulabilen ; Tongue Fu biliyorum.
saldıran :- Abi , kralsın bak Allah'ını seversen git başımdan.

"Tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır"da ... Bu Tongue FU çıkartmaktan fazlasını yapıyo anlaşılan :D

Amacım sizi kırmak değil , veya size karşı bir sorunumda yoktur ; sadece birkac dakika sonra bedenime girecek olan iğnelerin sayısı ... Oldukca fazla. :) O yuzden birazcık kafa dagıtmak istedim :D
 
Okuyana Helal olsun, yazı okadar gözümü aldıki... ancak iyi bir paylaşım olmuş.
Bir kavga esnasında , Kullanılması söyle olurdu heralde (amacım sizi rencide etmek değil) :)

saldıran :-Ben Aukido biliyorum.
savunan :-Bende, sizden ustun olmasın ancak , tatlı bir dokunus ile dagları usulce ve nazikce yıkıp , essiz karamell ilaveli... (vıdı vıdı vıdı 100kelime daha) yaparak hayatın essizligini bulabilen ; Tongue Fu biliyorum.
saldıran :- Abi , kralsın bak Allah'ını seversen git başımdan.

"Tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır"da ... Bu Tongue FU çıkartmaktan fazlasını yapıyo anlaşılan :D

Aslında pek dediğiniz gibi değil . Bir örnek ile açıklayayım :

MÜNAKAŞALARDAN ZARİF BİR ŞEKİLDE SIYRILMAK İÇİN EYLEM PLANI

Anne ve babanızın ellinci evlenme yıldönümleri için semtteki parkta yer ayırttınız.Siz piknik masalarını hazırlar ve çevreyi süslerken başka bir aile geliyor ve oğullarının mezuniyet partisi için parkı kendilerinin ayırtmış olduğunu öne sürüyor . Sizi pavyona el koymakla suçluyor ve dışarı attırmak için güvenliği çağırmakla tehdit ediyor . Ne yaparsınız ?

UNUTMANIZ GEREKEN SÖZLER :
Hemen münaşakaya başlarsınız .
" Bir dakika . Sizin kadar bizim de burada hakkımız var."

Bir karşıtlık atmosferi yaratıp münaşakayı tırmandırırsınız .
" Masaları kullanmak istiyorsanız daha önceden gelmiş olmanız gerekirdi "

Karşınızdakilere siz diye hitap ederek onları daha da kızdırırsınız .
" Böyle paldür küldür gelip bizi sepetleyeceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz ."

Kendi konumunuza kilitlenip onları düşman gibi görürsünüz .
" İnanamıyorum . Bunu aylardır planlıyoruz . Her şeyi berbat ettiler . "

KULLANMANIZ GEREKEN SÖZLER :
Münaşakadan kaçınırsınız .
"Buna bir çözüm bulabiliriz sanıyorum."

Bir anlaşma atmosferi yaratıp münaşakayı önlersiniz .
"İlave birkaç masa bulup bulamayacağımızı bir araştıralım."

Biz sözcüğünü kullanarak dar boğazı aşmaya çalışırsınız .
"Yerleri nasıl dağıttıklarının bir kaydının olup olmadığına daha sonra bakabiliriz . Ama şimdi ... "

Sonuç almaya yönelik olarak işbirliği yaparsınız .
"Konuklarımız geldiğinde hazır olacağımız şekilde bu yeri nasıl paylaşabileceğimize bakalım . İkimiz de aynı şeyi istiyoruz . "
 
Okuyana Helal olsun, yazı okadar gözümü aldıki... ancak iyi bir paylaşım olmuş.
Bir kavga esnasında , Kullanılması söyle olurdu heralde (amacım sizi rencide etmek değil) :)

saldıran :-Ben Aukido biliyorum.
savunan :-Bende, sizden ustun olmasın ancak , tatlı bir dokunus ile dagları usulce ve nazikce yıkıp , essiz karamell ilaveli... (vıdı vıdı vıdı 100kelime daha) yaparak hayatın essizligini bulabilen ; Tongue Fu biliyorum.
saldıran :- Abi , kralsın bak Allah'ını seversen git başımdan.

"Tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır"da ... Bu Tongue FU çıkartmaktan fazlasını yapıyo anlaşılan :D

Amacım sizi kırmak değil , veya size karşı bir sorunumda yoktur ; sadece birkac dakika sonra bedenime girecek olan iğnelerin sayısı ... Oldukca fazla. :) O yuzden birazcık kafa dagıtmak istedim :D

Burası Keyifhane bölümü değil. Gereksiz yorumlardan kaçınalım lütfen.
 
Aslında pek dediğiniz gibi değil . Bir örnek ile açıklayayım :

MÜNAKAŞALARDAN ZARİF BİR ŞEKİLDE SIYRILMAK İÇİN EYLEM PLANI

Anne ve babanızın ellinci evlenme yıldönümleri için semtteki parkta yer ayırttınız.Siz piknik masalarını hazırlar ve çevreyi süslerken başka bir aile geliyor ve oğullarının mezuniyet partisi için parkı kendilerinin ayırtmış olduğunu öne sürüyor . Sizi pavyona el koymakla suçluyor ve dışarı attırmak için güvenliği çağırmakla tehdit ediyor . Ne yaparsınız ?

UNUTMANIZ GEREKEN SÖZLER :
Hemen münaşakaya başlarsınız .
" Bir dakika . Sizin kadar bizim de burada hakkımız var."

Bir karşıtlık atmosferi yaratıp münaşakayı tırmandırırsınız .
" Masaları kullanmak istiyorsanız daha önceden gelmiş olmanız gerekirdi "

Karşınızdakilere siz diye hitap ederek onları daha da kızdırırsınız .
" Böyle paldür küldür gelip bizi sepetleyeceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz ."

Kendi konumunuza kilitlenip onları düşman gibi görürsünüz .
" İnanamıyorum . Bunu aylardır planlıyoruz . Her şeyi berbat ettiler . "

KULLANMANIZ GEREKEN SÖZLER :
Münaşakadan kaçınırsınız .
"Buna bir çözüm bulabiliriz sanıyorum."

Bir anlaşma atmosferi yaratıp münaşakayı önlersiniz .
"İlave birkaç masa bulup bulamayacağımızı bir araştıralım."

Biz sözcüğünü kullanarak dar boğazı aşmaya çalışırsınız .
"Yerleri nasıl dağıttıklarının bir kaydının olup olmadığına daha sonra bakabiliriz . Ama şimdi ... "

Sonuç almaya yönelik olarak işbirliği yaparsınız .
"Konuklarımız geldiğinde hazır olacağımız şekilde bu yeri nasıl paylaşabileceğimize bakalım . İkimiz de aynı şeyi istiyoruz . "

Bu da , her dovus sanatında oldugu gibi , saldırmaktan çok savunmayı hedefliyor gibime geldi , yani gayet sakin bir şekilde olayları olumlu ilerletiyoruz. :P
 
Bugün gittiğim bir marketteki kitap reyonundaki bu kitap sanki "beni al" diye seslendi bana. Tanıtımını sizlerle paylaşmak istedim, okuyuncaya kadar dayanamadım :)

Paulo Coelho - Elif
Yayın tarihi Mart 2011, 256 sayfa

Arka kapaktaki yazı:
“Hilal’e isminin anlamını sordu; Türkçede ayın ilk günlerinde aldığı yay biçimi demektir. Ülkemin bayrağında da vardır hilal...”

Elif’in başkahramanı dünyaca meşhur yazar Paulo Coelho, bir süredir bilgelik yolunda gelişmesinin durduğunu hissetmektedir. Belki de yapması gereken tek şey, esrarengiz ustası J.nin tavsiyesine uyup, “Gönlünün onu çektiği yere,” gitmektir...

Rastlantılar Coelho’yu Rusya’ya savurur. 9288 kilometrelik yolu, bu uçsuz bucaksız ülkeyi, baştan sona trenle kat etmeye karar verir. Daha ilk durağından itibaren manevi bir arayışa dönüşen bu yolculukta ona üç kişi eşlik eder: Bir Tao ustası, Rus yayıncısı ve en ilginci, yetenekli bir keman virtüözü olan, sıra dışı genç bir Türk kadını; Hilal...

Coelho, son romanı Elif’le, bir kez daha hayatı güzelleştiren hazineleri ve mucizeleri kutluyor. Zamanın, mekânın, yaşadığımız başka hayatların dışında bir yerde, katıksız “aşk”ın peşinde, ruhun upuzun yolunu kat ediyor.

Ama bu kez, bizlere çok tanıdık gelen duraklardan geçerek...
 
Düşlerin Yorumu Avusturya'lı nörolog Sigmund Freud'un en ünlü çalışmalarından biridir. Aslında 1899 yılında yayımlanan kitap yayınevi tarafından 1900 tarihiyle basılmıştır. Freud, araştırma hayatı boyunca bu çalışmasına devam etmiş ve gelişmeleri yeni baskılarına eklemiştir. Yazıldığı dönemde çok ilgi çekmemesine rağmen sorguladığı konu ve uyguladığı yöntemle zamanla ön plana çıkan eser olumlu ve olumsuz birçok tepki almıştır. Özellikle rüya incelemelerinin bilimselliğinin tartışmaları Freud'un eleştirildiği önemli noktalardan biri olmuştur.
Düşlerin Yorumu, yazarın düşün dünyasını her açıdan etkileyen Oidipus kompleksini de ilk defa ileri sürdüğü eseridir. Eserin yazılma aşamasından Freud'un Wilhelm Fliess ile yazışmalarında, bu fikri edindikten sonra "önce kafasındaki düşünceleri yazmak istediğini, daha sonra literatürü inceleyip duruma göre tartışmasını değiştirmeyi planladığını" belirtmektedir. Araştırmanın özgünlüğü için böyle bir gereksinim hissettiğini ifade eder. Fakat bazı iddialarının Nietzsche'nin Tragedya'nın Doğuşu adlı eserindeki Oedipus ile ilgili tartışmalarına benzerlik göstermesi, Freud kendisine herhangi bir gönderme yapmasa da, ondan etkilendiğine işaret edebilir.


Rüya Nedir?
Kitabın ilk bölümünde rüyaların oluşumunu, nedenlerini ve işlevlerini sorgulayan yazar tarih boyunca bu konuda yapılmış çalışmalardan alıntılar yapmaktadır. Tartışmalar uyku durumu ve uyanıklık durumu arasındaki ilişkiyi inceler. Kimine göre uyku durumu uyanıklı durumunun doğrudan devamı, kimine göre ise bu iki durum birbirinden tamamen bağımsızdır. Bölümün sonlarına doğru bu tartışmaları kendi psikanaliz yaklaşımı doğrultusunda özetler. Freud'a göre rüyalar insanın uyanık hayatında arka plana itilmiş, sosyal ve etik değerlerle kontrol altında tutulmuş veya bastırılmış düşünce ve duygularının uykuda bilincin rahatlamasıyla görsel açıdan ön plana çıkmasıdır..

Freud'un Rüya Yorumlama Teknikleri
Kitabın ikinci bölümünde rüya yorumlamasında kullandığı yöntemleri açıklayan yazar, örnek olarak kendi gördüğü 23-24 Temmuz 1895 tarihli "Irma" rüyasını kullanmaktadır. Bu tartışmasında iki yöntem ön plana çıkar: "Sembolizm" ve "şifre" yöntemi. Sembolik rüya anlayışını yeteri kadar bilimsel olmadığı gerekçesiyle elese de özellikle edebiyatçılar tarafından yaratılan yapay rüyalar için geçerli bir sistem olarak tavsiye etmektedir. Bilincin incelenmesi bağlamında kendisi şifre çözme yöntemini tercih etmiştir. Bu metoda göre rüyaların bir bütünü oluşturan parçalarının rüyayı gören kişinin uyanık hayatı ve psikolojisi üzerinden incelenemesi söz konusudur.

Bir "Dilek Gerçekleşmesi" Olarak Rüya
Freud, üçüncü bölümde rüyalar üzerine tavrını açıkça ortaya koymaktadır. Ona göre rüya bir "dilek gerçekleşmesi"dir. Araştırmacının bu açıklaması tepki almış ve çevresindeki birçok insan aksini kanıtlamak için rüya örnekleri vermişlerdir. Kitabında bunlardan bazılarını anlatan Freud, bu sözde dilek gerçekleşmesi olmayan rüyaların aslında nasıl dilek gerçekleşmesi olduğunu yorumlarıyla kanıtlamaktadır. Yazara göre rüyalar bazen oldukça açık bir şekilde bazen de ilk bakışta ortaya çıkmayan gönderimlerle, ama her seferinde rüyayı gören kişinin uyanık hayatta gerçekleştiremediği bir dileğin rüya aracılığıyla gerçekleştirilmesi ve bir bakıma bilincin rahatlatmasıdır.

Rüyada Çarpıtma ve Sansür
Rüyanın bir dilek gerçekleştirme olduğunu söyleyen yazar, rüyanın bunu doğrudan gerçekleştirmemesini "çarpıtma" kavramı ile açıklar. Kitabı dördüncü bölümünü ise bu çarpıtmayı örneklerle açıklamaya ayırır. Rüya-çarpıtması, bilincin rüyalara uyguladığı bir çeşit sansürdür. Bu doğrultuda rüyanın dilek gerçekleştirme olduğu iddiasını şu şekilde güçlendirir:
“ Rüya (baskı altında tutulmuş) bir dileğin (başka bir kılıkta) gerçekleşmesidir. ”

Rüyanın Malzemeleri
Freud, kitabın bir sonraki bölümünde rüya malzemesinin nereden geldiğini açıklamaktadır. Buna rüyanın içeriğini ikiye ayırmakla başlar: rüyada görülen asıl içerik ve bu içeriğin oluşumuna katkıda bulunan ve yorumlanmasında önem taşıyan düşünsel içerik. Asıl içerik, yani görülen malzeme deşifre edilmesi gereken malzemedir ve uyanık hayatla kurulan bağlantılar doğrultusunda yorumlanarak düşünsel niteliği ortaya çıkarılır. Rüya yaratımında bu içerikleri yaratan malzemelerin üç ana özelliği vardır:
1.Rüya görüldüğü gecenin gündüzündeki izlenimleri tercih eder.
2.Bu izlenimlerden genellikle önemli olan detayları değil kıyıda köşede kalmış ufak detayları seçer.
3.Çocukluğumuzdan kalma çok eski, unuttuğumuzu sandığımız detayları bulup çıkarabilir.
Bölümün devamında rüya malzemesinin niteliklerini ve bu niteliklerin nasıl bir araya gelip rüyanın iki seviyeli içeriğini oluşturduklarına örnekler vermektedir. Rüya malzemesinin kaynakları üç genel grupta toplanmaktadır. Yakın döneme ait anılar, bebeklik dönemine ait anılar ve doğrudan bedensel kaynaklardan gelen uyarıcılar. Yazar rüyaların en önemli malzemesi olarak bebeklik anılarını verirken yakın dönem anılarının da bir çeşit tetik olarak altını çizmektedir. Bedensel uyarıcıları etkisini ise kabul etmekle birlikte önemsiz, daha doğrusu etki seviyesi çok düşük olarak değerlendirmektedir.

Tipik Rüyalar
Freud bu bölümde ayrıca hemen hemen herkesin gördüğü "tipik" rüyalara örnekler verip yorumlamaktadır. Bunlardan birincisi "çıplaklık" rüyasıdır. Kişinin rüyasında kendini çıplak ya da yarı-çıplak görmesi, bundan rahatsızlık duyması, durumdan kurtulmak için bir şeyler yapmak istemesi ama yapamamasını içerir. Yazarın yorumlamasına göre bu tip rüyalar rüyayı gören kişinin bebeklik dönemindeki "teşhircilik" dileğinden kalmadır. Bebeklerin çıplaklıklarından aldıkları zevkten büyürken, kültürleşme sürecinde, vazgeçilmek zorunda olunması ve bastırılmasıyla bu dileğin izleri yetişkinlikte rüyada dilek gerçekleşmesi olarak orataya çıkmaktadır. Rüyada duyulan utanç ise bilinçaltındaki ikincil alanın sansürcü olarak devreye girmesidir.
Tipik rüyaların ikinci örneği sevilen birinin öldüğünün görülmesidir. Freud bu rüyaları da bebeklikten kalma dileklere bağlamaktadır. Eğer öldüğü görülen kişi bir kardeş ise kişinin yaşadığı, yine erken yaşlardan kalma, kendisine gösterilen ilginin paylaşılma durumu ve buna bağlı olarak rekabet duygularını içermektedir. Fakat bu rekabet duygusunda yaş farkı önemli yer tutmaktadır. Bu rüyalarda görülen kişi anne ya da baba ise yine benzer bir ilgi paylaşımı durumu söz konusudur. Bu tür rüyalarda hemen her zaman kişi kendi cinsiyetinden olan ebeveynin öldüğünü görmektedir. Yani genellikle kız çocuk annenin, erkek çocuk babanın öldüğünü görür. Bunun nedeni kültürleşme sürecinde çocukta cinsiyet ayrımlarının oluşmaya başlaması ve kendi cinsiyetinden olanın olası rakipliğidir. Kısacası özde çocuksu bir bencillik yatmaktadır. Fakat şu unutulmamalıdır ki çocuklar için ölüm yetişkinlerindeki deneyimindeki anlamını taşımamaktadır. Onlar için ölüm kişinin uzun süreli uzaklaşmasından, bir yerlere gidip dönmemesinden öteye gitmemektedir. Yani yetişkinlerdeki gibi hayatın sona ermesi, toprağa gömülme, biyolojik bedenin çürümesi, hiçlik, varolmamak gibi karmaşık duygu ve düşünceleri içermez. Çocuk ölümden bahsettiğinde oldukça masum duygulara sahiptir. Kişinin yetişkinliğinde bu tür rüyalar görmesi yine çocukluktan kalma dileklerin gerçekleşmesidir.

Oedipus Rex
Ana madde: Oidipus kompleksi

Freud, tipik rüyalar altında erkek çocuğun babasının ölümünü dilemesinden bahsederken ünlü Oedipus teorisini de ilk defa ortaya koymaktadır. Efsaneye göre Thebes'in kralı Laius oğlu Oedipus'un kendisini öldürüp tahtına geçeceği kehanetini duyduktan sonra oğlunu Thebes'ten uzaklaştırır. Başka bir kral tarafından büyütülen Oedipus babasını öldürüp annesiyle evleneceği kehanetini duyunca ülkesinden ayrılır. Yolda Laius ile karşılaşır ve savaşarak onu öldürür. Thebes'e vardığında büyük sfenks'in bilmecesini çözer ve kral ilan edilir. Bilmeden annesiyle evlenir ve çocuk sahibi olur, bunu öğrendiğinde ise ceza olarak kendi gözlerine mil çektirir. Bu bağlamda Freud, erkek çocukların anneleri ile olan yakınlığının büyüdüğünde bozulması ve babanın bir irade temsilcisi olarak bunun nedeni olmasından dolayı çocuğun bilinçaltında rekabet ve nefret oluşur. Zamanla kültürleşme sürecinde bu duygular unutulsa da erkek çocuğun bilinçaltında babanın yerini alma ve anneye tekrar tamamen sahip olma (bebeklik dönemindeki gibi) dileği yer edinir. Efsanede ve Sofokles'in oyununda Kral Oedipus'un hikâyesi aslen kaderden kaçılmayacağı ve Tanrıların gücünü anlatsa da Freud'un baba-oğul rekabetini örneklemesi için önemli bir araç olmuştur.
William Shakespeare'in Hamlet oyununu da bu bağlamda değerlendiren Freud, edebi eserlerin yazarlarının psikolojik süreçlerinin ürünleri olduğunu ileri sürerek Psikanalitik edebiyat kuramının temellerini atmıştır.

Rüyanın İşleyişi
Freud, rüyaların oluşumu ve işleyişi için üç önemli işlemden bahsetmektedir: yoğunlaştırma (condensation), üst-belirleme (over-determination) ve yer değiştirme (displacement)'dir.

Yoğunlaştırma
oldukça az olan rüya malzemesinin aynı anda bir çok düşünce ve duygunun ifadesi olmasına denir. Bu nedenle Freud "Yazıldığında rüya yarım sayfa dolduracaktır ama arkasında yatan analizi altı, sekiz, oniki kat daha çok sayfa isteyecektir" demiştir. Bu yoğunlaştırmanın herhangi bir oranı ya da orantısı bulunmamaktadır, çünkü rüya gerçeğin birebir sembolü değil, bir çok işlemden geçmiş ifadesidir.

Üst-Belirlenme
Yoğunlaştırmayla bağlantılı olarak rüyaların düşünsel ifadesinde bir "üst-belirlenme" oluşur. Yazar bunu şu şekilde açıklar: çağrışımlar aracılığıyla rüya içeriğinin bir öğesi birçok düşünceye bağlanabilir, ya da bir düşünce birçok farklı rüya öğesinde temsil edilebilir. Bu şekilde rüyanın içeriği ve onu oluşturan düşünceler arasında birçok kesişme noktası olmasına Freud üst-belirlenme demektedir.

Yer Değiştirme
Psikanalize göre rüyalar "farklı" şekilde odaklanırlar. Rüyanın içeriğinde ön plana çıkan öğeler rüyaya neden olan düşünsel gerçek için aynı derecede önemli olmayabilir. Ya da rüyayı oluşturan düşünsel içeriğin en önemli detayları rüyada önemsiz bir yere sahip olabilir. Hatta rüyada hiç yer almayabilir ve sadece analiz ile kurulacak bağlantılarla ortaya çıkabilirler. Bu önem ve odak değişikliklerine Freud "yer değiştirme" demektedir.

Rüyada Temsiliyet
Rüyadaki öğelerin rüyayı oluşturan düşüncelerle arasındaki bağlantı özde temsiliyete dayanmaktadır. Yani rüyasını gördüğümüz şeyler rüyada gerçekleşen düşünsel bir süreci ifade etmemektedirler. İfade edilen süreç kişinin uyanıkken gerçekleştirdiği entelektüel bir aktivitedir. Rüya bu sürecin niteliklerini kalıp olarak alır ve belirli bağlantılarla malzemesine ekler. Bu nedenle rüyalarda mantık bağlantıları, neden-sonuç ilişkileri ya da çelişkiler doğrudan belirmez. Örneğin rüyada "hayır" yoktur, bu olumsuzluğu rüya, malzemenin karşısına çıkardığı karşıtlık ve çelişki ile verir. Ayrıca iki ya da daha fazla şey arasında seçim yapılması gereken durumlarda rüya seçenekleri birleştirerek bileşik bir yapı yaratır. Mesela rüyadaki bir kişi birden fazla kişinin belirleyici niteliklerini taşıyarak bir melez karakter olur. Bu tür durumlarda düşün yorumu "şu ya da bu" şeklinde değil, ikisi birden, yani "ve" bağlacıyla kurulmalıdır.
Buna ek olarak Freud, temsiliyet ilişkilerinde dile çok büyük önem vermektedir. Rüya oluşum aşamasında görsel olarak temsil edemediği şeyleri, dil oyunlarıyla başka imajlara yönlendirerek görselleştirir. Bu bağlamda, kimi zaman, eşanlamlılık, eşseslilik gibi nitelikler ön plana çıkar.

Rüyada Hesap İşlemleri ve Konuşma
Rüya kendi kendine konuşma üretecek bir düşünsel sürece sahip değildir. Genellikle rüyada konuşulanlar, kurulan cümleler daha önce uyanıkken söylenmiş, duyulmuş, ya da okunmuştur. Bunların dışında kalanlar da bir şekilde onlara bağlantılıdırlar. Burada yine dil oyunları devreye girer.
Hesap işlemleri ise genellikle yanlış çıkmaktadır. Bunun nedeni olarak Freud, aslında bu hesap işlemlerinin gerçek hesapla bir alakaları olmamalarını gösterir. Rüyada geçen sayılar uyanık hayatta başka bağlamlarda geçmiş olan sayılarla alakalıdırlar. Rüya oluşurken rakamların ifade ettikleri önemi temsiliyet yöntemiyle ortaya koyar.
Bu savı destekleyecek bir kanıt şu olabilir: Uyurken insanların mantıksal ve matematiksel işlemlerden sorumlu olan beynin pre-temporal lobunun pasif halde olmasıdır.

Saçma Rüyalar
Çoğu zaman kişi gördüğü rüyanın saçmalağından bahseder. Freud'a göre sağlıklı bir insanı gördüğü saçma rüyalar aslında bir eleştiri ve alay mekanizmasıdır. Rüya ifade etmek istediği düşünce ve duyguyu ona uygun gördüğü bir formatta yaratır. Yani düşünsel içerik rüyanın şeklini belirler. Bu tür rüyalar analiz edildiğinde ortaya genellikle ifade edilen duruma bir eleştiri söz konusudur, ama bu eleştiri bir çeşit sansürden geçer. Yazar özellikle babası ölmüş kişilerin babalarını gördükleri rüyaların bu şekilde olduğunu ve bunun yine Oidipus kompleksi ile bağlantılı olduğunu iddia etmektedir. Belki de saçma rüyaların işlevinin en iyi örneği edebiyattaki "deli" ya da "aptal" karakterlerini verir. Bu karakterler en ifade edilmesi zor şeyleri, deli oldukları gerçeğinin arkasına saklanarak rahatlıkla ifade edebilmektedirler. Örnek olarak Shakespeare'in oyunlarından Kral Lear ve Hamlet verilebilir. Kral Lear'daki "deli" karakteri Lear'ın en büyük eleştirmeniyken, Hamlet deli olduğunu iddia ederek kontrolü elinde tutar.
Bu bölümde Freud dikkatleri rüyaların kendi yargı mekanizmaları olmadığına çekmektedir. Yani rüyalarda ön plana çıkan değer yargıları ve ilgili yorumsal nitelikler rüyadan değil, rüyanın oluşumunu sağlayan düşünsel malzemeden gelmektedir. Yani bir çeşit uyarlamadır. Kimi zaman bu uyarlama o kadar başarılı olur ki, rüyanın bağımsız bir düşünce süreci varmış duygusu yaratır.

Rüyaların Duygusal Etkileri
Benzer bir durum rüyalarda ifade edilen duygular ile asıl hissedilen duygular için de söylenebilir. Rüyanın malzemesi olan düşünceler yoğun bir sansür ve değişim sürecinden geçer, ama bu düşüncelere bağlı olan duygular kalır. Bunun sonucunda bazen "rüya görme" süresince korku, üzüntü gibi duygular hissedilmesi gerekirken bu duygular hissedilmez. Ya da rüyada alakası olmayan bir durumda sevinç veya acı hissedilebilir. Kısacası rüyada hissedilen duygunun kaynağı rüyadaki imgeler ve olaylar değil, onların altında yatan ve yönlendirmeyle oluşmasını sağlayan asıl düşüncelerdir. Ayrıca rüyanın kendi malzemesi ile düşünsel malzemesinin duygular ile bağlantısı şu şekilde açıklanabilir: Rüyada bir duygu varsa, bu mutlaka rüyanın düşünsel kaynağında da bulunur. Ama düşünsel malzemeye bağlı bir duygu illa rüyanın kendisinde var olacak diye bir kural bulunmamaktadır.

Rüya Sürecinin Psikolojisi
Rüyaların büyük bir bölümü uyanıldığında unutulmuş olur. Hatırlanmaya çalışıldığında eklemeler olacağı varsayımıyla Freud'un rüyalara ve psikanalitik niteliklerine verdiği önem eleştirilmektedir. Fakat Freud'a göre bu eleştiriler yersizdir. Rüyaların unutulması ve başkasına anlatılırken değişebilmesi durumu aslında yorumlamayı önemli ve olumlu şekilde etkiler. Bunu şu şekilde açıklayabiliriz: Rüya bir "dilek gerçekleşmesi"dir. Genellikle bilinçaltında kalan bir dileğin rüyanın oluşum sürecinden geçerken sansüre ve değişime uğramasıyla oluşan, yoğunlukla görsel bir deneyimdir. Bilinçaltındaki dileğin rüyada ifadesini sağlayan sansür kişi uyandığında da devam eder. Rüyaların unutulması veya anlatılırken değişikliğe uğraması aynı sansürün ürünüdür. Yani yorumlanan malzemeye yapılan değişiklik de yorumlamanın bir parçası olmalıdır. Nitekim, ister uyku halinde ister uyanıkken olsun düşünce dilekler aynı sistemin sürecinden geçmektedir.
Yazara yöneltilen bir eleştiri de yorumlamaların psikiyatrist tarafından rastgele bağlantılar üzerine kuruluyor olmasıdır. Freud'a göre bu bağlantılar rastgele değil bir kırılma noktasına kadar sürdürülen çağrışımlarla birbirlerine bağlıdırlar. Kimi zaman sansürden dolayı bu bağları görmek kolay olmayabilir ama psikanalitik yöntemi iyi bilen bir doktor, hastanın da yardımıyla bu bağlara ulaşabilmektedir.
Freud aslen nörolog olduğu için çalışmalarının büyük bir çoğunluğu histeri üzerinedir. Rüya yorumlarında da histeri hastaları üzerinde kullandığı bazı yöntemleri kullanmaktadır. Ona göre histerinin belirtilerinden halüsinasyon özde rüya ile benzerdir. Çılgın fantaziler artık kendini saklamaya gerek duymayan bir sansürün ürünüdür. Kontrol edilemeyen sansür karşı çıktığı parçaları tamamen siler ve geriye anlaşılması imkânsız sayıklamalar bırakır.


Kaynak: Vikipedia
 
Bundan yıllar önce, edebiyat hocamızın hangi tür kitaplar okuyorsunuz sorusuna karşılık olarak bir arkadaşım fantazi-kurgu yanıtını vermişti. Hoca da öyle bir tür diyerek arkadaşımı yerin dibine sokmuştu. Okuduğu kitap Yüzüklerin Efendisi serisiydi... Burdan şuraya gelmek istiyorum. Seneler önce de bu tarz kitaplar vardı ve kaliteliydi bu kitaplar. Bugün bakıyorum da ortalık vampir serileriyle doldu taştı. Yeni çıkanların hiç birini okumadım. Konularına baktığımda İpek Ongun serilerinin fantastik versiyonu gibi geliyorlar bana. Eğer bu türün gerçekten kaliteli yazarlarını okumak isterseniz size bir kaç tavsiyem olabilir.

İllaki vampir kitabı olsun derseniz, Vampirle Görüşmeyi tavsiye ederim. Filmi de yapıldı. Devamı olarak Vampirin Şarkısı (Lestat) tavsiye ederim. Birde Ravenloft var tabi. Bunlar vampir kitaplarının çıkış noktalarıdır.

Bunların dışında en kaliteli yılların yazarı diyebileceğim bir kaç kişi var.

En önemlisi akımın babası: J.R. Tolkien (Yüzüklerin Efendisi serisi- Hobbit- Silmarilyon)

Benim ev sevdiğim yazarlardan: David Eddings (Belgariad-Maloryon-Ellenium-Tamuli serileri)

Kitabının önsözüne "tabutumun çivileri çakılana dek yazacağım" diyen bir yazar (dediği gibi de oldu, öldüğünde Zaman Çarkı serisini bitirememişti, sesini kaydetmiş, karısı onun yerine yazdı): Robert Jordan (Zaman Çarkı serisi-büyü içerikli isteyenler için mükemmel bir seri)

Ve M. Weis & T. Hickman (Efsaneler serisi-ejderha mızrağı-ölüm kapısı serisi)

Ve R. A. Salvatore (Kara Elf- Buz Yeli vadisi- Drizzt Dourden'in Maceraları- Karanlığın Yolları)

Ve Ursula K. Leguin'in Yer Deniz serisi

Bu kitaplar frp'ye ilgi duyanların okumasa olmazlarıdır. Bende çoğunun e-kitabı var isteyenler nette rahatlıkla bulabilirler, bulamadıklarınız için siteye yükleyebilirim..

Saygılar,
AphraeL
 
Tavsiye etmem, Gündüz Ölüsü vampir kitaplarının en iyisidir benim için. Tabi birde Vampire Diaries var ama onun dizisini daha çok öneririm. Kitabı saçma.
Bütün vampir kitaplarıyla karşılaştırılırsa burada bahsedilenlerin vampirlerle alakası yok. Bunun yerine True Blood serisini okuyun daha iyi. Emin olun en azından biraz gerçekçi geliyor .
Bu seride vampirler tatlı, şeker, canayakın, sevgi dolu. Ben bile Zoey kadar şirin olamazdım! Ki kendisinin bir otoritesi var sözde kitapta. Seriyi internette yayınlanan hikayelere benzetiyorum :D
Kitaptaki geride kalmış espriler ve bilindik lise geyiği insanı bayıyor. Ayrıca betimlemesi çok sıkıcı, Zoey'in banyoya girişini 5 sayfada anlattığını hatırlıyorum.
 
Çok sürükleyici bir romana benziyor bende merak ettim açıkçası.Alıp okumak gereki =)
 
Geri
Üst