Pazar
Sevgili Uzun Bacaklı Dede,
Sizce de komik değil mi? Size bu mektubu yazmaya dün başlamıştım, fakat tam "Sevgili Uzun Bacaklı Dede" satırını yazarken akşam yemeği için böğürtlen toplamam gerektiği aklıma geldi ve mektup kağıdımı masanın üzerine bırakıp dışarı çıktım. Bugün odama döndüğümde kağıdın tam ortasında ne buldum dersiniz? Gerçek bir Uzun Bacaklı Dede!
Örümceği bir bacağından dikkatlice tutup pencereden aşağı bıraktım. Kesinlikle örümceklere zarar vermem. Onlar bana sizi anımsatıyor.
Bu sabah atları arabaya bağlayıp kasabadaki kiliseye gittik. Burası, ön cephesinde üç helezon ve üç tane Dor üslubunda (belki de İyon üslubundaydı, bu ikisini hep karıştırıyorum) kolonu olan beyaz, küçük şirin bir kilise.
Herkesin, uykulu bir şekilde palmiye yaprağından yapılmış yelpazelerini salladığı, insanın uykusunu getiren güzel bir vaaz dinledik. Rahibin sesi dışında duyulan tek ses, dışarıdaki ağaçlarda vızıldayan çekirgelerin sesiydi. Kendimi ayağa kalkmış ilahi söylerken bulduğumda uyandığımı anladım. Ancak sonrasında vaazı dinlemediğim için çok pişman oldum. Böyle bir ilahiyi seçen insanın psikolojisini incelemek isterdim doğrusu. İlahinin sözleri aynen şöyleydi:
Gel, bırak eğlenceyi, dünyevi zevkleri,
İlahi zevklerde ara neşeni.
Aksi halde uzun bir yolculuk bekler seni,
Bırakırım, boylarsın cehennemin dibini.
Semple'lar ile din konusunu tartışmanın doğru olmayacağına karar verdim. Onların tanrısı (çok eski Püriten atalarından miras kalan bir tanrı bu) dar görüşlü, mantıksız, adaletsiz, acımasız ve yobaz biri. Çok şükür bana kimseden tanrı miras kalmadı! Kendi Tanrım'ı aklımda istediğim gibi düşünmekte özgürüm. Benim Tanrım iyi kalpli, yaratıcı, bağışlayıcı ve anlayışlı bir Tanrı - üstelik mizah anlayışı da var.
Bir Gençlik Masalı / Jean Webster