Varlıkları, yaşamımızın bir döneminde hayatımıza sonradan uğrayan bir tür zannediyoruz. Halbuki ilk insan daha yaratılır yaratılmaz ilk siyasi musallatlı da oradaydı. Karşı çıktı. Muhalefet etti. İnsanı görür görmez sabote oldu ve düşmanlık beslemeye başladı. Bu varlık iblis denen bir cindi ve kendi Krallığı dünya denen bir gezegendi. İnsan türünün görücüye çıkacağı galaktik konseye dünya lideri olarak katılmıştı iblis. Fetihlerine çok fazla güvendiği için güç zehirlenmesi yaşadığı ve istilacı bir türe dönüştüğü hemen fark edildi o toplantıda.
Allah ta insanı bizzat iblisin mekanına indirdi. Fetih ettiği yerlerin (güneş sistemi) insan tarafından iblisten geri alınışını görmek istedi belki de bu sürgün dolayısı ile.
Yani Kozmik irade cinleri değil insanı destekleyecekti artık yeryüzünde. Psikolojik üstünlük herzaman insanda olacaktı. Tabi insan, tanrısı ile doğru bir bağ içinde kalabilirse. İblisin tek bir kazanma şansı vardı : insanı köklerinden uzaklaştırmak ve onu uyutarak oyalamak.
Şimdi hal böyleyken, bütün işlerin arkasında şeytanlar(düşmüş melekler) ve melekler vardır.
Bütün işlerimiz, o işlere uyumlu enerjilerin akması veya akmaması üzerinden yürür (veya bloke olur) . Enerjisi akmayı bırakan herşey doğallığını yitirir ve istop eder. Buna ölüm, ayrılık, boşanma, aldatma, bereketsizlik, kısırlık, sefalet veya depresyon gibi faktörler de dahildir.
Evreni, gizli yönetici unsurları üzerinden okuyamayan herkes yaşadığı sorunları sadece semptomları üzerinden değerlendirme eğilimindedir. Bu da bir sorunu bastırmaya çalışırken başka sorunlara sürüklenmemize yol açan bir durumdur. Böyle devam eden bir hayat çok değil daha 50'li yaşlarına varamadan yaşama sevincini yitirmeye başlayacaktir ve Araf denen boşluğa suruklenecektir. Anlam ararsın ama aradığın anlamı sana hiç bir insan yapımı new age felsefesi bir türlü tam olarak veremez.