"Gizlimabet Parapsikoloji Platformu"

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Kitapkurdu Bölümü

Ya bu çok uğraş ve gerçekten büyük bir inanç gerektiren bir şey ya da "meleğimi gördüm, onunla konuştum" gibi şeyleri diyen adamlarda şizofreni belirtileri var.
 
gizli_yonleriyle_ataturk_2008_7_14_81628.jpg




gizli_yonleriyle_ataturk_2008_7_14_81628_arka.jpg

Bu kitabı sadece bu günler İçin değil, gelecek nesillere de bir anı olarak kalması için yayınlıyoruz. Öyle bir anı ki, dünyanın eşini benzerini görmediği bir anı... Unutmamak ve unutturmamak için Atatürk ile ilgili bu bilgileri biraraya getirdik. Gelecek nesiller de okusun ve bu anının peşini bırakmasın diye...

Biz bu anıyı hiç unutmadık ve unutmayacağız. Bu anıyı unutturmak isteyenlere karşı İnadına Ulu Önder Atatürk diye haykırmaya devam edeceğiz...

Bu kitabımızda Atatürk'ün sıradışı özelliklerini farklı bir bakış açısıyla ele aldık. Kitabımızın ilerleyen sayfalarında sizlerin de çok açık bir şekilde göreceği gibi, "Atatürk geleceği görüyordu" sözü bile az kalacak ve "Atatürk geleceği görmekle kalmıyor, adeta biliyordu" diyeceksiniz,

Tükiye'de ilk kez, Tufan Öncesi Uygarlıklar ve Türklerin kökeni ile İlgili araştırmaları gerçekleştiren Mustafa Kemal Atatürk'ün gizli kalmış yönlerini ilgiyle okuyacaksınız

ARKADAŞLAR BEN OKUDUM ÖNERİRİM GÜZEL BİR KİTAPTIR KISA BİŞEY ZATEN BİLGİ BİLGİDİR :)
 
  • Beğendim
Tepkiler: AJA
ruhlar_kitabi_2011_1_22_105811.jpg


SArka Kapa

Ruh gerçekte nedir?
İnsanın, ruhuna yönelik bir farkındalık taşıması daha mutlu ve doygun bir yaşam sürmesine nasıl katkılar yapar?
Bedenin ölümünden sonra ruhu nasıl bir akıbet bekler?
Ruhların bireyin ve Dünya'nın gelişimi üzerinde etkileri var mıdır?
Ruhlarla iletişim kurulabilir mi? Ruhçuluk felsefesinin temel prensipleri nelerdir?
Kader var mıdır? İnsan düşünce ve eylemleriyle kaderini kendisi mi tayin eder?
Enkarnasyon nedir? Enkarnasyonun doğal yasaların işleyişi ve evrensel adalet üzerindeki etkisi ne yöndedir?
Evreni düzenleyen doğa yasalarının temel prensipleri nelerdir? Bunlar daha mutlu bir yaşam sürmek, daha mutlu ve müreffeh toplumlar oluşturmak üzere sosyal yaşama nasıl adapte edilebilir?

Allen Kardec bu kitabında, duyarlılık sahibi pek çok insanın zihnini meşgul eden sorulara yüksek seviyeli ruhsal tebliğler aracılığıyla yanıtlar arayarak, bireyin daha mutlu ve doygunluk içinde bir yaşam sürmesi, dolayısıyla insanlığın genel gelişiminin hızlandırılması için gerekli bilgileri ortaya koymaktadır. Ruhçuluk felsefesinin en çok merak edilen yönlerine ışık tutan bu kitap, reenkarnasyon doktrini de dahil olmak üzere pek çok konuya son derece mantıklı ve gerçekçi bir açıdan yaklaşarak, zihnimizdeki pek çok soruya yanıt vermekte, hayatımızı daha mutlu ve müreffeh kılmamız için gerekli temel prensipleri bize son derece sade bir dille açıklayarak bir kılavuz işlevi görmektedir.

BİRAZ PAHALI BİR KİTAPTIR AMA İLGİNÇ BİR KİTAP BEN EV ARKADAŞIMLA BİRLİKTE ALMIŞTIM BİDE BİLİMSEL YÖNDEN NE DENDİGİNİ BİLMEK İSTEYEN OKUYABİLİR :)
 
istanbulun_kadim_sirlari_2011_8_19_3482.jpg

Arka Kapa

İstanbul'un Kadim Sırları, siz başka bir İstanbul'la tanıştıracak... Uzun yıllar süren bir araştırmanın sonucunda ortaya çıkan bu kitabı okuduktan sonra, İstanbul'u dolaşmayı bir deneyin. Bakın nelerle karşılacaksınız...

Üç büyük dinin kutsal emanetleri neden İstanbul'da buluştu? Onlardaki bu kadim kutsiyeti farkedenler kimlerdi?

Kutsal Ahid sandığı İstanbul'da mı?

Kimler, ne zaman, niye Ayasofya'nın yerini işaretledi? Bu merkez kime ne anlatmak istiyor?
Kadim sembolizmdeki anahtar işaretleri günümüze nasıl bir mesaj iletiyor?
İşaret koyucu Kelt keşişleri İstanbul'da ne arıyordu?
Dünya üzerinde birtakım ruhsal fenomenlerin yaşadığı noktalar var mı? Bunlar boyut kapıları mı?
İlahi bir planın parçası olarak kurulan İstanbul'un gerçek tarihini ne kadar biliyoruz?
Gerçeklerin su üstüne çıkacağı ve gökyüzü ile yeryüzünün el ele vereceği kıyamet kapısı İstanbul'da mı açılacak?
İnsanı öte dünyaya bağlayan enerji hatları gerçek mi? Kutsal geometri neyi ifşa ediyor_
İstanbul'un altında başka bir İstanbul mu var?

Bu ve benzeri yüzlerce sorunun yanıtını bu kitapta bulacaksınız.
İstanbul'un Kadim Sırları binlerce yıl sonra gün ışığına çıkıyor..

BENİM ZEVKLE OKUDUGUM BİLGİLENDİGİM BİR KİTAP YENİ ŞEYLER ÖĞRENMEYİ SEVENLERE TAVSİYE EDERİM :) HI BİDE KİTAP FİYATLARI KONUSUNDA SORUNU OLANLAR ORTAK ARKADAŞIYLA OLSIN BİZ GENELLİKLE 2 KİŞİ ALIRIZ O YUZDEN 2HAFTADA BİR 2 3KİTAP ALMA SANSIM OLUYOR.. :)
 
Ekli dosyayı görüntüle 1334

Bugün kimsenin sorma yürekliliğini göstermediği sorulara sertliğin verdiği yatkınlık; yasaklanmış olana yüreklilik; labirente önceden- belirlenmişlik.
Yedi yalnızlıkta edinilmiş bir deneyim.
Yeni bir müzik için yeni kulaklar.
En uzaklar için yeni gözler.
Şimdiye dek sağır kalınmış doğrular için yeni bir vicdan.

Ve yüce üslubun iktisat istemi: gücünü, heyecanlanmalarını derli-toplu tutmak…

Kendi kendine saygı; kendi kendine sevgi; kendi kendisi karşısında koşulsuz bir özgürlük…

İşte!
Bunlardır benim okurlarım ancak, benim sahici okurlarım, benim önceden belirlenmiş okurlarım:
geri kalan neye yarar ki —geri kalan, insanlıktır yalnızca.

— Kişinin, gücüyle, ruhunun yüksekliğiyle, insanlığa tepeden bakması gerekir —hor görüşüyle…


Alıntıdır.
 
"Bazıları geleceğe olan inançlarını kaybetmedikleri için sabrederler. Bazıları, işi bitirmeye cesarete edemediklerinden. Korkaklık, hiç kuşkusuz hor görülesi bir şey, ama gene de yaşamın düzenine dahil. Tıpkı boyun eğmek gibi, o da hayatta kalmanın bir aracı."

"Hayat, kendi yolunu çizer hep; yatağından edilince hemen bir yenisini kazan nehirler misali."

"Yüreği, aklınızı çelebilir, bu normaldir.''

Gelmemenin bir vakti yoktur. İnsan coşkuyla beklerken ne kadar zaman geçerse, o büyük günün yaklaştığına o kadar inanır. Bir yıl mı geçmiş? Ne yapalım dersiniz, hazırlanması en az bir yıl sürerdi zaten. İki yıl mı geçmiş? Gelmesinin eli kulağındadır."

"Zaman denen şey bir yanılsamadır. Geçmişin, saatlerin ve günlerin ve haftaların ve on yılların kül kadar ağırlığı vardır; gelecek zamansa, ister sonsuza dek sürsün, daima saniye saniye yaşanır."

Alıntıdır.

Kitabı birkaç hafta önce okudum. Anlatım dili, işlediği konu ve olaylar insanı sürüklüyor. Tereddüt etmeden tavsiye edebileceğim kitaplardan biri...:)
 
Bu kitap çok güzel ve yazarın bir özelliği o kadar Atatürk hayranı ki kızına Mustafa Kemal adını vermiş. Bu kitabı herkesin okumasını tavsiye ederim.
 
Tanrı, günesi her gün yeniden dogurarak, bizi mutsuz kılan her seyi degistirmemiz için zaman tanıyor bize. Oysa biz her gün, böyle bir zamanın bize bagıslandıgını görmezden geliyoruz, bugünün düne benzedigi gibi, yarına da benzeyecegini düsünüyormus gibi davranıyoruz. Ama dikkatini yasamakta oldugu güne veren kisi, o büyülü anın varlıgını kesfediyor. O büyülü an belki de sabah anahtarı kilide soktugumuz dakikada, aksam yemegini izleyen suskunluk sırasında, bize birbirinin benzeri gibi gelen bin bir seyde gizli. Ama öyle bir an var ve iste o anda yıldızlar tüm güçleriyle içimize doluyor ve bizi mucizeler gerçeklestirmeye hazır hale getiriyor. Kimi zaman, üstesinden gelemedigimiz bir hüzne gömüldügümüz izlenimine kaptırırız kendimizi. Yasadıgımız günün büyülü anının geçip gittiginin, buna karsın hiçbir sey yasamadıgımızın farkına varırız. Oysa yasam, büyüsünü ve güzelligini kendi içinde gizlemektedir.
Içimizde yasamayı sürdüren çocuga kulak vermeliyiz. O çocuk, büyülü anın hangi an oldugunu bilir. Onun gözyaslarını kolayca bastırabiliriz, ama sesini bogamayız. O çocuk, varlıgını hep sürdürür. O küçücük çocuklara ne mutlu ki gökyüzü krallıgı onlarındır. Yeniden dogmayı bilmezsek, yasama, çocuk gözlerimizin saflıgıyla ve heyecanıyla yeniden bakmayı basaramazsak, yasamımızın bir anlamı kalmaz. Canımıza türlü biçimlerde kıyabiliriz. Bedenlerini öldürmek isteyenler, Tanrının yasasını çignerler. Ruhlarını öldürmek isteyenler de aynı seyi yaparlar, onların isledikleri günahı, insanlar açık seçik görmese de.
Yüregimizde hala yasayan çocugun söylediklerine kulak verelim. Onun varlıgından utanç duymayalım. Yapayalnız bıraktıgımız ve onu neredeyse hiç dinlemedigimiz için korkuya kapılmasına izin vermeyelim. Varlıgımızın dizginlerini biraz olsun onun eline verelim. O çocuk, her günün bir sonraki günden farklı oldugunu bilir. Yeniden sevildigini hissettirecek biçimde davranalım ona. Onu hosnut edelim - bu, alısık olmadıgımız biçimde davranmak anlamına gelse de, baskasının gözüne saçmalık gibi görünse de. Insanların bilgelik taslamasının Tanrı katında delilik oldugunu anımsayalım.Ruhumuzda barınan çocuga kulak verirsek, gözlerimiz yeniden parlayacaktır.
O çocukla temasımızı yitirmezsek, yasamla yakınlıgımızı da yitirmeyiz."
 
Efsanevi tarih severlere önerebileceğim nadide bir kitap. Helen ve Paris'in savaştan sonraki hayatlarını da anlatarak farklı bi boyuta taşıyor...

Bir Tanrının kızı, bir kralın karısı, antik çağın en kanlı savaşının ödülü...Helen

...Truva, eski çağlardan kalma surlarıyla
Yerle bir edildi, o seçkin kraliyet şehri
Ve pek çok erdemli kahraman
Yaşamını yitirdi - hiç kime inkar edemez
Bunların hepsi Helen içindi, Menelay'ın karısı...

Ok yaydan bir kez çıkınca, geri dönüşü olmadı.

(John Lydgate, Truva kitabı, takriben 1412-1420)
Helen ' in ağzından olayları yaşıyoruz...

"Masmavi denizin parıltısı, dev dalgalar be beyaz köpükler arasında canavarların kahverengi tüylü sırtları gibi duran adalar...

Truva sahili görünmüştü - bu kadar çabuk mu? Uzun zamandır tek bir arzuyla yanıp tutuşuyordum ; Truva'yı yeniden görmek! Kapısından içeri girmek, sokaklarında gezinmek, binaların duvarlarına dokunmak, evet zamanında önemsemediğim sıradan taş duvarları bile özlemiştim. Truva'ya ait her bir ayrıntı benim için çok değerliydi. Güney kapıya yöneldim; en büyük olana. Truva'ya ilk adım attığım gün bu kapıdan geçerken gözüme ne kadar da devasa görünmüştü. Hatta tepesinin bulutlara uzandığı bile geçmişti aklımdan. Ama şimdi yukardan bakınca hiç de öyle görünmüyordu..."

Saygılarımla...​
 
Oxford mezunu, akıllı bir genç olan Nicholas Urfe, Londra'da bir partide Avustralyalı bir kız olan Alison Kelly ile tanışır. Alison ile ilişkisinin ciddileşmesinden korkan Nicholas, bir Yunan adası olan Phraxos'ta İngilizce öğretmenliği yapması yönündeki teklifi kabul eder ve oraya taşınır. Böylece umduğundan daha hızlı gelişen ilişkisinden kaçabilir. Bir Akdeniz adasında yalnız kalan adam çok sıkılır ve depresyona girer. Bu sıkıntılı günlerde de uzun yürüyüşlere çıkar. Yürüyüşlerinin birinde Maurice Conchis isminde, II. Dünya Savaşı sırasında Nazilere yardım ettiği iddiaları olan zengin bir Yunan ile tanışır. Conchis, evinde yalnız yaşamaktadır.

Nicholas bir anda kendini Conchis'in psikolojik oyunlarının, hayat hakkındaki paradoksal fikirlerinin, gizemli kişiliğinin içinde bulur. İlk başlarda bu tanrıcılık oyunu Nicholas'a şaka gibi görünür fakat olaylar gelişip büyüdükçe Nicholas'ın neyin gerçek neyin sanal olduğunu anlama yeteneği kaybolmaya başlar.

Tercihi ve bilgisi dışında bu oyunun bir oyuncusu olur ve Nazi işgali canlandırmalarının, absürd de Sade oyunlarının, Yunan mitolojisi parodilerinin Conchis'in değil, kendi yaşamının bir parçası olduğunu fark eder.

Küçük bir Yunan adasına öğretmen olarak giden ve orada kendisini usta bir düzenbazın yarattığı psikolojik yanılsamaların içinde bulan Nicholas Urfe'nin hikâyesini anlatmaktadır.

Bu kitap benim okuduğum ilk romandı ve ozamanlar henüz 11 yaşındaydım :D Şimdi tekrar okudum ve etkileyici ilginç bir eser. Tavsiye ederim. Yazarı John Fowles...
 
Bu kitabı okurken, din adına bildiğiniz her şeyi unutun. Kuran’da ki Gerçek İslam ışığında; dinin bütün gerçekleri, tüm çıplaklığı ile sunuldu. Bugüne kadar sizden gizlenen, anlatılmayan, saklanan gerçekleri bu kitapta okuyacaksınız. Ve büyük oyunun farkına bir kez daha varacaksınız…

Mücahitlikten Müteahitliğe transfer olan Şeytan Evliyalarına güçlü bir meydan okuma…

İşte Kitaptan Bazı Notlar;

• Adem ilk insan değildir!

• Kuran’a göre Şeytan/Halk Dьşmanı kimdir ?

• Dinsel Uydurmalar ve Hurafeler

• Hz.Yusuf Rüya görmemiş ve tabir etmemiştir.

• Halife Osman’ın Cenaze namazı kılınmamıştır ?

• Peygamber kimseyi cennetle müjdelememiştir.

• Peygamber’in Veda Haccı ‘’uydurmadır.’’

• Kuran’da ki Gerçek Namaz.

• Adem ilk insan değildir!

• Cennet bir yeryüzü idealidir.

• Bedir Savaşında ki ‘’müşrikler’’, savaş esnasında Allah’a şöyle dua etmiştir; Ya Rabbi bu mal mülk düşmanlarına karşı bize yardım et.

• Hz. İsa ölü birini diriltmemiştir.

•Hz.Musa denizi ikiye ayırmamıştır.

• Dinler Arası Dialog yalanı.

• Liberal-Molla İttifakı!

• Said Nursi ‘’Müslüman mıdır ?’’

• Devrim Ayetleri!

• Kuran’da ki Huruf’u Mukatta, yani Elif lam mim ile başlayan surelerin çözümü.

-----------------------------------------------------
ŞEYTAN EVLİYALARI

Hz.Yahya şöyle der;
“Hikmet, miskinleri kral tahtına oturtur.” (İbni Hanbel, Kitabuz’zühd)
Bu cümle, bütün bir kitabı özetliyor. Kur’an’ın şiarını, meselesini gözler önüne seriyor…
Hikmet, hukm kökünden gelir. Hükmetmek manasındadır. Yönetim biçimidir. İdaredir…
Gizli, sırlı, mistik bir olguya işaret etmez.
Hz.Yahya güzel söylemiş; “doğru yönetim, miskinleri kral tahtına oturtur.”
Kur’an’da bunu söylemiyor mu ?
Biz yeryüzünün ezilenlerini önderler yapmak istedik. (Kasas Suresi 5. Ayet)
Fıkıh koridorlarında, salavat meclislerinde gezinip, son model jipiyle Cuma namazına gidenler, hikmeti; yumurtada beliren Allah yazısı sanadursun; hikmet, adaletin ta kendisidir…
Evet, uzun bir süredir anlatıyoruz. İslam ve Sosyal Adalet, İslam ve Kapitalizm ilişkisinden dem vuruyoruz. Mahalle duvarları sarsılıyor, çürük ve kaçak yapılar yıkılıyor, mücahitlikten müteahhitliğe terfi edenler kaçışıyor…
Allah elçisi İsa ne güzel söylemiş;
Hazinelerinizi Allah katında biriktirin, çünkü kişinin kalbi hazinelerinin yanındadır…
Yeryüzünün servet ve iktidar sahipleri, ve bunların “uleması” fıkıh naraları atadursun, gerçekler bir bir ışıldıyor.
Ve yeni kitabımız ‘’Şeytan Evliyaları’’ okurlarla buluştu. Kitabımızda a’dan z’ye birçok meseleyi ele alarak; izah ve beyanda bulunduk.
Bu çalışmamız, 1350 senelik Kerametizm dininin çıkarlarına meydan okumaktadır.
Çünkü kerametizm, afyon dindir. Adaleti ‘’ilahi adalet’’ adı altında insanlıktan mahrum kılan, zorbanın, kenzcinin, emperyalistin yanında duran, yoksulu, yetimi karşısına alan bir dindir.
Allah ve Kuran ile hiçbir bağı yoktur…
Evet, ezberleri bozduk. Bozmaya devam edeceğiz…
Esenlikle

Eren Erdem

------------------------------------------------------------------

Şeytan Evliyası
Odatv / 9 Mayıs 2010


(ZÜMER suresi 3. ayet) Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı-duru din yalnız ve yalnız Allah'ındır! O'ndan başkasını evliya edinerek, "biz onlara, bizi Allah'a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz" diyenlere gelince, hiç kuşkusuz Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. Şu bir gerçek ki, Allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz.

Kuran’ın bu muhteşem uyarısında yatan gizli bir mesajı unutturma çalışmaları hızla yürütülüyor. Ayet metninin ilk bölümünde yer alan "O’nun berisinden veliler edinme" ifadesi, muazzam bir kelam mucizesidir.

Beride kalan, uzaklaşan gibi anlamlar, Kuran’da "şeytan karakterinin temel özelliklerini" yansıtır.

Kuran’da, doğa üstü, eli mızraklı ve boynuzlu bir şeytan tanımı olmadığı gibi, şeytandan bahsederken, onun bir karakter ölçüsü olduğu vurgulanır.

Şeytan, kelime manası itibari ile "ştn" kökünden türemiş, "uzaklaştı" manasına gelen bir kişilik ölçüsüdür. Ahaddiyetten kopuş neticesinde oluşan durum tanımlanırken, "uzaklaşma fiili" ortaya çıkar ve şeytani tavır kendisini gösterir.

Uzaklaşılan şey nedir?

(BAKARA suresi 208. ayet) Ey iman sahipleri! Hepiniz toptan barış içine girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır.

(BAKARA suresi 268. ayet) Şeytan sizi fakirlikle korkutur, sizi görünür görünmez çirkinliklere sürükler. Allah ise size kendisinden bir bağışlanma ve lütuf vaat eder. Allah, Vâsi'dir, Alîm'dir.

(BAKARA suresi 275. ayet) O ribayı yiyenler, şeytanın bir dokunuşla çarptığı kişinin kalkışından başka türlü kalkamazlar. Bu böyledir, çünkü onlar, "Alış-veriş de riba gibidir." demişlerdir. Oysa ki Allah, alış-verişi helal, ribayı haram kılmıştır. Kendisine Rabb'inden bir öğüt gelip de yaptığından vazgeçenin geçmişi kendisine, işi Allah'a kalmıştır. Yeniden ribaya dönene gelince, böyleleri ateşin dostlarıdır. Sürekli kalacaklardır orada.

Kuran’da şeytan kavramının geçtiği yaklaşık 85 ayetin yüzde 90’ı; iktisadi düzlemde veriler sunmaktadır. Şeytani tavrın "mal ve mülk arttırma adına entrika üretme" karakteri olduğu vurgulanmaktadır.

Yani şeytan "spekülatördür". Sermayenin güçlenmesi adına "küçük birikimleri yok eden" spekülasyon odağıdır.

Bu bahsettiğim, şeytan kelimesine atfedilen bir manadır.

Diğer yönleri ile ele aldığımızda; Allah’ın vahiy yolu ile beyan ettiği ilkeleri yozlaştırarak "kişisel heves ve arzularına entegre edenler", şeytan karakterini yansıtmaktadır.

Bu işin başında, Kuran dışı dincilik gelir.

Kuran’ın salt mesajını anlaşılmaz kılarak, kendi ilkelerini "din adı altında pazarlayan odakların", Kuran bünyesindeki ismi "şeytan"dır.

(NİSA suresi 38. ayet) Bunlar, Allah'a ve âhiret gününe inanmazlar da halka gösteriş olsun diye mallarını dağıtırlar. Evliyası şeytan olan için ne kötü arkadaştır o.

(NİSA suresi 76. ayet) İman edenler Allah yolunda savaşırlar; küfre sapanlarsa tağut yolunda savaşırlar. O halde, şeytanın evliyası ile savaşın. Hiç kuşkusuz, şeytanın tuzağı çok zayıftır.

Abd-ı ABD

Emperyalizm, dinin ana hedefidir. Bu, Kuran’ın mesajının "emek ve halk yanlısı olduğunun" alametidir.

Kuran’a göre en büyük zulüm "şirk"tir.

(YÛSUF suresi 106. ayet) Onların çoğu şirke bulaşmış olmadan Allah'a iman etmez.

(ZÜMER suresi 65. ayet) Andolsun, sana da senden öncekilere de şu vahyedilmiştir: Eğer şirke saparsan amelin kesinlikle boşa çıkar ve mutlaka hüsrana düşenlerden olursun.

(RÛM suresi 42. ayet) De ki: "Yeryüzünde dolaşın da öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bir bakın! Onların çoğu şirke sapan insanlardı."

(LOKMAN suresi 13. ayet) Hani, Lukman, oğluna öğüt vererek şöyle demişti: "Oğulcuğum, Allah'a ortak koşma! Çünkü Allah'a ortak koşmak, gerçekten büyük bir zulümdür."

Şirk, kelime manası itibari ile "şirket kelimesi ile aynı kökten ve mana birliğinden" gelmektedir.

Şirk, Allah’ın “yönetim kurulu başkanı” ilan edildiği çoklu anlayışın genel adıdır. Yani, Allah’a yaklaştırıcıların, Allah’a ait olan olgulara sahip çıkanların içinde olduğu dinin ismidir.

Bu dinde söz sahipleri, hocaefendiler, müctehidler, mehdiler, Mesihler, üstadlar vs. biçimindedir. Bir bütün olarak, Allah’a inanan bireylerin, Allah’a yaklaşma adına bağlandığı bu odaklar, Kuran dilinde "endad ve şüraka", yani yaklaştırıcı–put olarak nitelenmektedir.

Kendisini yaklaştırıcı olarak ilan eden bu odakların evrensel polaritedeki konumu "uzaklaştırıcı" olmalarıdır. Yani, esas tevhidi tutumdan kopartarak uzaklaştıran, ancak bu işi yaklaştırma iddiası ile yapan bu unsurlar, Kuran’da izah ettiğimiz "ştn", yani şeytan köküne muhatap olmakta, daha doğrusu Kuran verilerine göre şeytan" karakterini yansıtmaktadırlar…

Bu odaklar hiçbir zaman "dinin gerçeklerinin açığa çıkmasını istemez", çünkü ABD/kul oldukları sermayenin talimatnamesindeki maddelerin ihlali, ekmek teknelerinin sonunu getirecektir.

(TEVBE suresi 31. ayet) Allah'ın yanında hahamlarını ve ruhbanlarını da rabler/efendiler edindiler. Meryem oğlu Mesih'i de öyle. Oysa kendilerine, tek olan Allah'tan başkasına ibadet/kulluk etmemeleri emredilmişti. İlah yok o tek Allah'tan başka. Onların ortak koştuklarından arınmıştır O.

Dikkatli incelediğimizde, şirkin içinde olmanın önkoşulunun "Allah’a inanmak ve Allah ile birlikte farklı unsurların otoritesini kabul etmek" olduğu görülecektir. Kuran mesajında, sahte dinin etkisi ile "ateist" olmuşlara tepki verilmediği gibi, temel hedef yukarıda izah ettiğimiz "şirk toplulukları"dır.

Şirk, en büyük zulümdür. (Lokman 13) Zulüm, mazlumiyet gibi bir netice üreten kolektif bir eylemdir. Bu eylem neticesinde mazlum olan kimdir dersiniz?

(TEVBE suresi 34. ayet) Ey iman sahipleri! Şu bir gerçek ki, hahamlardan ve rahiplerden birçoğu halkın mallarını uydurma yollarla tıkabasa yerler ve Allah'ın yolundan geri çevirirler. Altını ve gümüşü depolayıp da onları Allah yolunda harcamayanlara korkunç bir azap muştula.

Şirk dininin ilahları (hocaefendiler, şeyhler, üstadlar vs.) dinin gerçeklerini halka anlatmaz. Dolayısı ile, üretim araçlarına egemen olması gereken halk kitleleri, infak gibi, salat gibi kavramlardan kopartılarak afyonlanır ve "kenz yolu" ile sermaye sürekli birilerine doğru akmaya başlar.

Bunun neticesinde toplumda derin uçurumlar ve sınıflar üremeye, halk ise mazlum konumuna düşmeye başlar. Şirkin zulüm boyutu bu noktada incelenmelidir. Çünkü şirk dininin ilahı olan "şeytan", insanlığı zelil ve perişan etme adına mücadele etmektedir. Kendi evliyası ile kol kola insanlığı ciddi bir yalan ile aldatmaktadırlar...

(FATIR suresi 5. ayet) Ey insanlar, Allah'ın vaadi haktır! O halde iğreti dünya hayatı sizi sakın aldatmasın! O yaman aldatıcı, o çok gururlu, sizi sakın Allah ile aldatmasın.

Şirk dininin ilahları, günümüzde Abd-ı ABD konumundadır. Abd, kelime manası itibari ile "kul" demektir. ABD emperyalizminin kulu konumundaki bu ilahlar (hubeller, mammonlar); halkı Kurandışı dinciliğin gölgesinde hiçleştirme ve yok etme projesi yürütmektedirler...

Ancak, tıpkı Kurtuluş Savaşı'nda olduğu gibi, "gerçek hak erleri" bu zulme karşı dirayet ve azim ile mücadele yürütmektedir!


Eren Erdem
 
İletişimin artıp internetin günlük yaşamımıza girmesiyle şu kalabalıklaşan dünyada herşey bir çorba misali birbirine karışmış durumda, insanlar reklamın iyisi kötüsü olmaz kuralıyla hareket etmeye başlayıncada işler iyice arap saçına dönüverdi. Artık millet inandığından şüphe duymaya şüphe duydukça karmaşıklaşmaya başladı.
 
Dinleri kötüleme ve dinsizlendirme propagandası gibi lütfen paylasımlara dikkat edelim

Bu konuyu açmam o konudaki düşünceleri savundugum ve propogandasını yaptıgım, anlamına gelmez sayın Gabriel.Her insana Yüce Mevlam Akıl Fikir vermiştir.Az çok neyin doğru neyin yanlış oldugunu biliyoruz elbet. Yinede Özür dilerim.
Not:Sayın Mod Arkadaşlar Konuyu Kilitlermisiniz.
 
Discovery channelde 5-6 sene önce bir belgeselle karşılaştım. Kızıldeniz'den atlı araba fosili çıkardılar ve fosili incelediklerinde Hz. Musa devrine denk düştüğünü de ispatladılar. Hz Musa denizi ikiye yarmadıysa o arabanın ve firavun cedesinin orada işi neydi? Hz. İsa'nın ise ölüyü dirilttiği ki bu tam anlamında bir diriltme değil. Birkaç dakikalık bir geri dönüştü, Kuran-ı Kerim'de yazmaktadır. Dünyada ise insandan önce insansılar ve cinlerin yaşamakta olduğu bilinir. Ancak ''insan'' dediğimiz varlığın Hz. Adem'le başladığı da Kuran'da açıklanmışken, Müslüman arkadaşlara sesleniyorum, imanınızı tehlikeye atmaktansa pek fazla kurcalamamak evladır. Rabbim ''ikra'' yani oku dedi evet ama o okumaktan kasıt neydi? Basir ve semi sıfatlarıyla farkındalığınızı yükseltmek ve yaratılan herşeyde Rabbin tecellisini görmekti. "Okuyacağım diyerek dininizi tehlikeye atmayın. Kuran-ı Kerim hikmetlerle dolu bir öğreticidi. Belki içerik olarak bir düz anlatım bir de sırlı manası vardır. Ancak Alemlerin Rabbi, akıl baliğ olan herkese bu kitabı okumayı emretmişse eğer, zekası vasat birinin anlayacağı anladığı kadarını da onu selayete erdirmeye yeteceği kadarını zaten Kuran-ı Kerim'de vermiştir. İnsanız, yaradılış itibarıyle meraklıyız. Bu da kötü bir durum değil elbette. Ancak kesinliği konusunda yanılgıya düşeceğimiz her konuda Allah'a sığınmak lazım. Bizim için Kuran-ı Kerim ve sünnet yeterli olmalıdır. Aksi hal, bizlerin zararına olabilir. Eğer ki bir takım sırlar bizlere aşikar olsun isteğindeysek o halde, samimi kullar olarak, bahsedilen günahlardan kaçınarak, ibadetlerimizi yerine getirelim ve gerisini Allaha bırakalım. İlim isteyene verilir. Son olarak Hz. Muhammed Aleyhisselam'ın duasından bir kısmını naklederek bitirmek isterim. ''Allah'ım faydasız ilimden sana sığınırım.'' Bizler de fayda getirmeyecek bilgilerden Allah'a sığınalım.
 
Geri
Üst