Doğru söylüyorsun.Ama burda sorun nerde mesela onu çözemiyorum.
İnsan biraz da böyle bir varlık işte.
***
Sonunun nerde olduğunu biliyoruz, hatta çözüm yollarını da rasyonel aklımızla kolayca kestirebiliyoruz. Ama gel gör ki sorunu çözmek istediğimiz kadar, sorunlarımızı sonsuza kadar sahiplenmeyi ve yaşatmayı de aynı oranda istiyoruz aslında. Bu ikilemi başkalarının hayatında çok daha kolay farkedebiliyorken, kendi hayatımızda da bu çarpıklığın hüküm sürebileceğinden şüphelenmiyoruz bile. Çünkü her türlü kırık dip duygumuzu öyle ya da böyle birileri veya birşeylerle özdeşleştirip onların gıyabında ya da onların yüzüne karşı tepkisel olarak yaşarayak bastırıyoruz. Halbuki dip duygu o 2024'teki kişiden kaynaklanmıyor. 1994'te seni rencide eden o akranının zorbalığından kaynaklanıyor hala. Hatta biraz daha derine indin mi, akran zulmüne neden öteki akranların değil de her seferinde sen denk geliyordun? Demek mi en uygun kişi konumundaydın. Demek ki en tepkisiz (kurban) ve tahrik edici dip duyguları sen yayıyordun ki gerilimi de her defasında üstüne çekiyordun . Ne tam caydırıcı bir tehdittin sana zulmeden kişiye karşı, ne de tam sevilip sayılan biriydin genel frekans olarak. Böylece aile dışında, ailenin frekans mirasını temsil etmeye başladın. Ben bunu hakketmedim dememeli o yüzden. Ben bunu hakedecek hangi frekansları etrafa yayıyorum demek lazım.
Bunu samimi olarak kendimize itiraf ederek idrak edebildiğimiz anda zaten aydınlanma da geliyor varoluşsal bazı sırlarımıza ve potansiyellerimize dair. Mesela birbirini destekleyen veya baltalayan bilinç katmanlarımızı ayırd etmeye başlıyoruz. Ama tabi ki bu sadece başlangıç, dönüşüm için asla yeterli değil . Çünkü ilmen ne kadar donanımlı olsan da, seni harekete geçirecek asıl kuvvet herzaman bilginin ve keşfin kendisi değildir. Hakikati çırılçıplak görüp bildiği halde, hakikate göre hareket etmekte çekimser kalabilirsin. İşte bu noktada yaşadığın hayatı akli melekelerinin değil de dürtüsel şartlanmışlıklarının yönettiğini sezdiğin anda, durtulerin yine aklını bastırır ve sana anlamsız bir his pompalar. Maalesef bazı insanlar için kendi farkındalıklarını onlara hissettirebilme fırsatı tam burada kapanır.
Okullarda önce öğretirler sonra öğrendigin kadarını sınarlar.
Evrensel ölçekte ise önce bir güzel sınanırsın, sınavdan kaldıktan sonra ihtiyacın olan bilgilere ulaşırsın. Bunun başka ön koşullu bir yolu yok maalesef. Yaşamayana anlatamazsın. Bunun yaşla bir alakası yok. Yaşayan ölülere anlatamazsın yani.