Adem'in Evrimi

Maji yer ilmidir. Maji yaparak cenneti kendinize bağlayamazsınız. Allaha büyü yapamazsınız mesela. Zaten büyünün kanununu tasarlayan O.

Maji yerdeki enerjileri kullanma biçimidir. Göklerde ve akıbetini belirlemede hükmü yoktur. Vebali de ağırdır. Büyücü bunu bilir. Büyücünün ahireti olmaz. Bilirler bunu. Umursamazlar ama.

Tam kapasite bir inanç, tam kapasite bir büyüyü kırar. Büyünün sınırları belli. Yeryüzü ile sınırlı. İnancın sınırları büyünün sınırlarını geçiyor.

Büyücü inancı açıklayamıyor. Ama inanç büyünün, büyücünün herșeyini, gizlisini saklısını ilimle açıklayabiliyor.
ahireti olur, olmaz mı hiç? cehennemle müjdelenmiş yüksek seviyenin insanları onlar <3
 
Kilo kaybının önüne nasıl geçiyorsunuz? Daha doğrusu kalori ve besin değeri hesabı yapıyor musunuz bunu uygularken
Henüz çok fazla bir kilo kaybı yaşamadım.İlk günler bünyem biraz zayıf düştü.Şimdi normal hissediyorum zaten.1 hafta oldum benim.Et süt gibi şeyler dışında besin tüketimi yapıyorum sağlıklikik yani bir hesap yapmiyorum.Benim içim önemli kanımda hayvani gıda olmaması.Ama tabi ilerki günlerde zor olabilir.
Kilo kaybının önüne nasıl geçiyorsunuz? Daha doğrusu kalori ve besin değeri hesabı yapıyor musunuz bunu uygularken
 
Ledün i

Havass bir majidir.Buyu onun çocuğudur.Maji kutsal bir şeydir.İnsiye olmayı gerektirir.Peygamberle bilinç düzeyleri çok yüksek olduğu için üst alemle bağlantıyla kendi majik sistemini yani Evrenin Kainatın tefrsisini oluşturmuştur.Kuran Kerim Evrenin tefsiridir.Ayni zamanda insanin tefsiridir.Sistemi kıracak kişi.Sistemi tekrardan yazabilir bana göre.

Peygamberler üzerine konuşmak istediğimizde, bize peygamberleri bildiren kaynaktan başka bir referans alamayız. Zira aksi olduğunda, yine aynı kaynağın bildirdiği üzere hakikatin üzerini örtüp tarihi tahrif etmiş olan o kınananlarla aynı duruma düşeriz.
Allah'ın resulü Muhammed'e, Allah, ne olduğunu söylemesini emrediyor bakalım o halde;

De ki: "Ben sadece sizin gibi bir insanım. İlahınızın bir tek ilah olduğu bana vahyediliyor. O halde şaşıp sendelemeden O'na yönelin ve O'ndan af dileyin. Vay haline ortak koşanların!" fussilet/6


De ki: "Ben kendi nefsime, Allah'ın dilediğinden başka ne bir yarar sağlayabilirim ne de bir zarar verebilirim. Eğer gaybı biliyor olsaydım iyilik ve güzelliği elbette çoğaltırdım. Bana kötülük dokunmamıştır bile. Ben, inanan bir topluluk için bir uyarıcı ve müjdeciden başkası değilim." A’râf / 188


İhtimaller, varsayımlar üzerinden ilerleyip mesajın ana odak noktasını kaçırmak bir tür şeytan hilesidir. Zira şeytan, insanları Allah ile aldatır.

"Ey insanlar, Allah'ın vaadi haktır! O halde iğreti dünya hayatı sizi sakın aldatmasın! O yaman aldatıcı, o çok gururlu, sizi sakın Allah ile aldatmasın." Fâtır / 5

Kur'an-ı Kerim'de rabbimiz bir çok sır, bir çok hikmet açık etmiş, kimini de gizlemiş.
Bizi kayıtsız şartsız ilgilendiren her şey apaçık biçimde ortada duruyor, geriye kalanlarını da ancak "ilim sahipleri" anlayacak diye çizgiyi çekmiş.

Majiyi konuşalım, teoriler üzerine tefekkür edelim, underground tarih alternatifleri ile hayatı anlamlandıralım.
Fakat akılcı bir yaklaşım sergilemek istiyorsak, konuştuğumuz şey evrensel olduğuna inandığımız bir kaynaktan çıkıyorsa, sınırları da ancak o kaynak belirler ve biz de o sınırlara uyarız.

Örneğin Süleyman büyücü/majisyen değildi, fakat bazı etki mekanizmalarını bizzat yaratıcıları Süleyman'ın emrine vermişti.

Fakat bu maji masalı öyle bir karmaşa ki, ismet sıfatına sahip elçilerin dahi hayatlarını bilinmez bir karanlığa sürüklüyor.

"Havass"

Elit olandır, seçkindir, rabbiyle bağını tertemiz kurmuştur. Rabbi de ona dilerse, dilediği kadar verir.
bunun dışında kalan ne varsa şeytanların uydurmakta olduklarıdır, islamca bakınca.
Ne yaparsak yapalım, kafamızı duvarlara vurup kıvılcım bile çıkarsak, layık değilsek, nasibimizde yoksa bir havass'lık oluşmaz.

"Onu aceleye getiresin diye dilini onunla hareketlendirme!" Kıyame/16

Vahiy akarken hemen ezberlemek için tekrar ediyor resulullah, bu ayet nazil oluyor.

Sabır arkadaşlar.

Sana ilmi nasip eden onu zihnine nakşetmeyi de bilir,
Yolunu açmayı da.

Bunlar da benim düşüncelerim, Selam.
 
Peygamberler üzerine konuşmak istediğimizde, bize peygamberleri bildiren kaynaktan başka bir referans alamayız. Zira aksi olduğunda, yine aynı kaynağın bildirdiği üzere hakikatin üzerini örtüp tarihi tahrif etmiş olan o kınananlarla aynı duruma düşeriz.
Allah'ın resulü Muhammed'e, Allah, ne olduğunu söylemesini emrediyor bakalım o halde;

De ki: "Ben sadece sizin gibi bir insanım. İlahınızın bir tek ilah olduğu bana vahyediliyor. O halde şaşıp sendelemeden O'na yönelin ve O'ndan af dileyin. Vay haline ortak koşanların!" fussilet/6


De ki: "Ben kendi nefsime, Allah'ın dilediğinden başka ne bir yarar sağlayabilirim ne de bir zarar verebilirim. Eğer gaybı biliyor olsaydım iyilik ve güzelliği elbette çoğaltırdım. Bana kötülük dokunmamıştır bile. Ben, inanan bir topluluk için bir uyarıcı ve müjdeciden başkası değilim." A’râf / 188


İhtimaller, varsayımlar üzerinden ilerleyip mesajın ana odak noktasını kaçırmak bir tür şeytan hilesidir. Zira şeytan, insanları Allah ile aldatır.

"Ey insanlar, Allah'ın vaadi haktır! O halde iğreti dünya hayatı sizi sakın aldatmasın! O yaman aldatıcı, o çok gururlu, sizi sakın Allah ile aldatmasın." Fâtır / 5

Kur'an-ı Kerim'de rabbimiz bir çok sır, bir çok hikmet açık etmiş, kimini de gizlemiş.
Bizi kayıtsız şartsız ilgilendiren her şey apaçık biçimde ortada duruyor, geriye kalanlarını da ancak "ilim sahipleri" anlayacak diye çizgiyi çekmiş.

Majiyi konuşalım, teoriler üzerine tefekkür edelim, underground tarih alternatifleri ile hayatı anlamlandıralım.
Fakat akılcı bir yaklaşım sergilemek istiyorsak, konuştuğumuz şey evrensel olduğuna inandığımız bir kaynaktan çıkıyorsa, sınırları da ancak o kaynak belirler ve biz de o sınırlara uyarız.

Örneğin Süleyman büyücü/majisyen değildi, fakat bazı etki mekanizmalarını bizzat yaratıcıları Süleyman'ın emrine vermişti.

Fakat bu maji masalı öyle bir karmaşa ki, ismet sıfatına sahip elçilerin dahi hayatlarını bilinmez bir karanlığa sürüklüyor.

"Havass"

Elit olandır, seçkindir, rabbiyle bağını tertemiz kurmuştur. Rabbi de ona dilerse, dilediği kadar verir.
bunun dışında kalan ne varsa şeytanların uydurmakta olduklarıdır, islamca bakınca.
Ne yaparsak yapalım, kafamızı duvarlara vurup kıvılcım bile çıkarsak, layık değilsek, nasibimizde yoksa bir havass'lık oluşmaz.

"Onu aceleye getiresin diye dilini onunla hareketlendirme!" Kıyame/16

Vahiy akarken hemen ezberlemek için tekrar ediyor resulullah, bu ayet nazil oluyor.

Sabır arkadaşlar.

Sana ilmi nasip eden onu zihnine nakşetmeyi de bilir,
Yolunu açmayı da.

Bunlar da benim düşüncelerim, Selam.
Bence insanlar derin bir uykuda buda benim görüşüm...
 
Peygamberler üzerine konuşmak istediğimizde, bize peygamberleri bildiren kaynaktan başka bir referans alamayız. Zira aksi olduğunda, yine aynı kaynağın bildirdiği üzere hakikatin üzerini örtüp tarihi tahrif etmiş olan o kınananlarla aynı duruma düşeriz.
Allah'ın resulü Muhammed'e, Allah, ne olduğunu söylemesini emrediyor bakalım o halde;

De ki: "Ben sadece sizin gibi bir insanım. İlahınızın bir tek ilah olduğu bana vahyediliyor. O halde şaşıp sendelemeden O'na yönelin ve O'ndan af dileyin. Vay haline ortak koşanların!" fussilet/6


De ki: "Ben kendi nefsime, Allah'ın dilediğinden başka ne bir yarar sağlayabilirim ne de bir zarar verebilirim. Eğer gaybı biliyor olsaydım iyilik ve güzelliği elbette çoğaltırdım. Bana kötülük dokunmamıştır bile. Ben, inanan bir topluluk için bir uyarıcı ve müjdeciden başkası değilim." A’râf / 188


İhtimaller, varsayımlar üzerinden ilerleyip mesajın ana odak noktasını kaçırmak bir tür şeytan hilesidir. Zira şeytan, insanları Allah ile aldatır.

"Ey insanlar, Allah'ın vaadi haktır! O halde iğreti dünya hayatı sizi sakın aldatmasın! O yaman aldatıcı, o çok gururlu, sizi sakın Allah ile aldatmasın." Fâtır / 5

Kur'an-ı Kerim'de rabbimiz bir çok sır, bir çok hikmet açık etmiş, kimini de gizlemiş.
Bizi kayıtsız şartsız ilgilendiren her şey apaçık biçimde ortada duruyor, geriye kalanlarını da ancak "ilim sahipleri" anlayacak diye çizgiyi çekmiş.

Majiyi konuşalım, teoriler üzerine tefekkür edelim, underground tarih alternatifleri ile hayatı anlamlandıralım.
Fakat akılcı bir yaklaşım sergilemek istiyorsak, konuştuğumuz şey evrensel olduğuna inandığımız bir kaynaktan çıkıyorsa, sınırları da ancak o kaynak belirler ve biz de o sınırlara uyarız.

Örneğin Süleyman büyücü/majisyen değildi, fakat bazı etki mekanizmalarını bizzat yaratıcıları Süleyman'ın emrine vermişti.

Fakat bu maji masalı öyle bir karmaşa ki, ismet sıfatına sahip elçilerin dahi hayatlarını bilinmez bir karanlığa sürüklüyor.

"Havass"

Elit olandır, seçkindir, rabbiyle bağını tertemiz kurmuştur. Rabbi de ona dilerse, dilediği kadar verir.
bunun dışında kalan ne varsa şeytanların uydurmakta olduklarıdır, islamca bakınca.
Ne yaparsak yapalım, kafamızı duvarlara vurup kıvılcım bile çıkarsak, layık değilsek, nasibimizde yoksa bir havass'lık oluşmaz.

"Onu aceleye getiresin diye dilini onunla hareketlendirme!" Kıyame/16

Vahiy akarken hemen ezberlemek için tekrar ediyor resulullah, bu ayet nazil oluyor.

Sabır arkadaşlar.

Sana ilmi nasip eden onu zihnine nakşetmeyi de bilir,
Yolunu açmayı da.

Bunlar da benim düşüncelerim, Selam.
Majiysen olabilmek için insiye olmak gerekir.İnsiyelerde tekamülde ilerlemiş kişilerdir.Zaten bir insanın majiysen olabilmesine Yaratıcı karar verir.Buyü ile majinin bir alakası yoktur.Aksine Maji büyüye karşı savaşır.Yani anlatiklarinizla hiçbir alakası yok.
 
Esasında maji yeryüzü ilmidir. Evet etkilidir, evet alt kaderi değiştirebilir, ama kozmik bir ilim değildir maji. Tabiri caizse kaçak bir ilimdir. Anca üst kader alt kaderi yönetir. Kader üstünde kader vardır. Büyü nihai sözü söylemez, söyle ki :

Üst kaderde yol ayrılığı varsa, alt kaderde bu 10 değişik şekilde olabilir. Maji ile birbirini seven kişileri ayırmak, anca üst kadere hizmet eder. Üst kaderde ayrılık yoksa büyü de zaten tutmaz, sevenler ayrılmadığı gibi daha da kenetlenir.

Dikkatli bakılırsa Musa majisyenlerin ilminin çok üstünde bir ilimle onları yeniyor.

Zaten firavunun büyücüleri devleti büyü ile yönetiyorlar. O günün devlet istihbaratı, büyücülerin cinleri. 4 bir yana kulak misafiri olmaya gönderiliyorlar. Birgun 1.kat semadan haber çalan cinler, o gün doğan bir israiloglunun firavunun sonunu getireceği bilgisini getiriyorlar. Islamdan önce cinler gaybi biliyorlardı (ama parçaları birleștiremiyorlardı) söyle ki :

Firavun, o gün doğan tüm israiloğlu çocuklarını öldürtüyor. Neden? Çünkü büyücülerin fallarına milli istihbarat teșkilatı gibi itibar ediliyor ve olaylara daha başlamadan müdahale ediliyor. Yani mısır ihtişamını buna borçlu.

Ama Musayı evlat ediniyorlar.

Çok sonra Musa büyücüleri çaresiz bırakacak bir ilme yükseliyor. Firavunun büyücüleri, Musaya yenildikleri gün bunun büyüden çok daha ötesi olduğunu en iyi kendileri anlıyor çünkü.

Şimdi cinler gaybi bildi mi? Evet bildiler ; bir israiloğlu çıktı Mısırı perișan etti.

Ama cinler bu kişinin Firavunun evlat edindiği Musanın eli ile olduğunu bilebildiler mi? Hayır.

Iș işten geçince anlamış oldular.
Sebe', 14:
Böylece onun (Süleymanın) ölümüne karar verdiğimiz zaman, ölümünü, onlara, asasını yemekte olan bir ağaç kurdundan başkası haber vermedi. Artık o, yere yıkılıp-düşünce, açıkca ortaya çıktı ki, şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı böylesine aşağılanıcı bir azab içinde kalıp-yaşamazlardı.
 
Sebe', 14:
Böylece onun (Süleymanın) ölümüne karar verdiğimiz zaman, ölümünü, onlara, asasını yemekte olan bir ağaç kurdundan başkası haber vermedi. Artık o, yere yıkılıp-düşünce, açıkca ortaya çıktı ki, şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı böylesine aşağılanıcı bir azab içinde kalıp-yaşamazlardı.
İslam'dan önce cinler gaybı biliyorlardı ifaden için paylaştım. "İslam'dan önce" tanımını, Kur'an'dan önce olarak düzeltelim çünkü İslam ilk resulden beridir tebliğ edilen bir şey.
Konuya dönersek, cinler Kur'an'dan önce de gaybı bilmiyorlardı. Bilselerdi, Kur'an'dan binlerce sene öncesinde (Süleyman as döneminde) yaşadıkları bu azabın içinde kalmazlardı.
 
Kara para aklama...
Kara para aklama değil bu.İnternetten öğrendigin yanlış bilgilerle hiç bir zaman bir yere varamayacaksin demek...
Evrenin sistemi feraset ile anlasibilir.Olay örgüleri görmek neden sonuç ilişkilerini bilmek.Olan olayların arka yüzü görebilmek.
Büyü kirletilmiş bir kelimedir.Kotu bir enerjidir.
Maji irade doğrultusunda değişiklik yaratmaktır.
Yaratıcı kötü enerji yaratığı gibi iyi enerjiyde yaratmıştır.
Başta söylediğim gibi majiysenlerin hepsi insiyedir.
Ağır bedeller ödeyip Yaratıcı tarafından güç tasarrufu verilir.
En büyük majiysen Tanrıdır.Geri kalanı onun bağlantısıdir.
Peygamberler hepsi Birer majisyendir.
Yaşadıklari dünya etki etme güçleri vardır.
Avam bunları anlaması güçdür.
Çünkü Matrix içinde uyuyordur.
Majiysen olabilmek için ölmeden önce ölebilmek gerekir.Yani insiye olmak.Sirlara vakıf olmak.
Daha kimin ne olduğunu bilmeden yargıda bulmak avam ahlakidir.
 
Kara para aklama değil bu.İnternetten öğrendigin yanlış bilgilerle hiç bir zaman bir yere varamayacaksin demek...
Evrenin sistemi feraset ile anlasibilir.Olay örgüleri görmek neden sonuç ilişkilerini bilmek.Olan olayların arka yüzü görebilmek.
Büyü kirletilmiş bir kelimedir.Kotu bir enerjidir.
Maji irade doğrultusunda değişiklik yaratmaktır.
Yaratıcı kötü enerji yaratığı gibi iyi enerjiyde yaratmıştır.
Başta söylediğim gibi majiysenlerin hepsi insiyedir.
Ağır bedeller ödeyip Yaratıcı tarafından güç tasarrufu verilir.
En büyük majiysen Tanrıdır.Geri kalanı onun bağlantısıdir.
Peygamberler hepsi Birer majisyendir.
Yaşadıklari dünya etki etme güçleri vardır.
Avam bunları anlaması güçdür.
Çünkü Matrix içinde uyuyordur.
Majiysen olabilmek için ölmeden önce ölebilmek gerekir.Yani insiye olmak.Sirlara vakıf olmak.
Daha kimin ne olduğunu bilmeden yargıda bulmak avam ahlakidir.
Dostum ezber diyorsun, ezbere konuşuyorsun.

Bu kadar ağdalı konuşacaksan lise talebelerine yönelmeni tavsiye ederim, tercih etmiyorum, fakat iş ilmi konulara gelecekse rahlemin önüne diz çöker ders istersin.

Baştan aşağı kibir akıyor paçalarından, övüp durduğun şeytanlarına koşup görevini yerine getirdiğini söyle de başını okşasınlar şimdi.
 
İslam'dan önce cinler gaybı biliyorlardı ifaden için paylaştım. "İslam'dan önce" tanımını, Kur'an'dan önce olarak düzeltelim çünkü İslam ilk resulden beridir tebliğ edilen bir şey.
Konuya dönersek, cinler Kur'an'dan önce de gaybı bilmiyorlardı. Bilselerdi, Kur'an'dan binlerce sene öncesinde (Süleyman as döneminde) yaşadıkları bu azabın içinde kalmazlardı.

Evet bu da doğru bir yaklaşım. Cinler gaybı hiçbir zaman tam manası ile bilmiyorlardı.

Ama cin suresinde yine de 1.kat semaya çıkıp mele-i ala' dan bilgi çaldıkları ve bu bilgileri kahinlere getirmeyi başardıkları anlatılır.

Yani cinler gaybi bilmiyorlar, ama kulak hırsızlığı yaparak birșeyler çalabiliyorlardı.

Başka bir yerde yazdım: gayptan parçalar çalabiliyorlardı ama onları birleștirmek için daha önemli parçalar var onlardan engelleniyorlardı.

O yüzden de, firavunun kahinlerine haber getiren cinler, o gün doğan, hatta israiloglu mahallesinde doğan bir bebeğin Mısırın sonunu getireceğini söylediler. Doğru mu? Doğru. Ama Firavun o bebeği kendi eli ile besledi, ona Mısırın sırlarını öğretti. Yani cinler o kişinin Musa olduğunu asla bilemediler. Bilselerdi, belki de Firavunun emri ile o gün doğan tüm Israilagillarini öldürmezler, direk nokta atışı ile bebek Musayı öldürürlerdi.


Sonuç : cinler gaybı tüm yönleri ile bilebilecek kadar bilgiye zaten ulaşamıyirlardi, ama öyle bilgiler getirebiliyorlardı ki, bunu yorumlamayı bilen geleceği kestirebiliyordu. Ama Kuranın inmeye başlaması ile Cinler onu da yapamaz olmaya başladılar. Gayb sonuçta katman katman olan bilgiler bütünü. Biraz ilimle insan bile belli gayb katmanları çözebilir. Meteoroloji ya da tıbbi teșhislerle bir çok mesele Gayb olmaktan çıkar. Ama kaderi çözmeye kalkışmak insanı ters köşeye yatırır.
 
Son düzenleme:
Evet bu da doğru bir yaklaşım. Cinler gaybı hiçbir zaman tam manası ile bilmiyorlardı.

Ama cin suresinde yine de 1.kat semaya çıkıp mele-i ala' dan bilgi çaldıkları ve bu bilgileri kahinlere getirmeyi başardıkları anlatılır.

Yani cinler gaybi bilmiyorlar, ama kulak hırsızlığı yaparak birșeyler çalabiliyorlardı.

Başka bir yerde yazdım: gayptan parçalar çalabiliyorlardı ama onları birleștirmek için daha önemli parçalar var onlardan engelleniyorlardı.

O yüzden de, firavunun kahinlerine haber getiren cinler, o gün doğan, hatta israiloglu mahallesinde doğan bir bebeğin Mısırın sonunu getireceğini söylediler. Doğru mu? Doğru. Ama Firavun o bebeği kendi eli ile besledi, ona Mısırın sırlarını öğretti. Yani cinler o kişinin Musa olduğunu asla bilemediler. Bilselerdi, belki de Firavunun emri ile o gün doğan tüm Israilagillarini öldürmezler, direk nokta atışı ile bebek Musayı öldürürlerdi.


Sonuç : cinler gaybı tüm yönleri ile bilebilecek kadar bilgiye zaten ulaşamıyirlardi, ama öyle bilgiler getirebiliyorlardı ki, bunu yorumlamayı bilen geleceği kestirebiliyordu. Ama Kuranın inmeye başlaması ile Cinler onu da yapamaz olmaya başladılar. Gayb sonuçta katman katman olan bilgiler bütünü. Biraz ilimle insan bile belli gayb katmanları çözebilir. Meteoroloji ya da tıbbi teșhislerle bir çok mesele Gayb olmaktan çıkar. Ama kaderi çözmeye kalkışmak insanı ters köşeye yatırır.
Sevgili Retro, paylaşımın için teşekkür ederim.
Mele-i Ala olarak bahsettiğin Yüce Meclis, Rahman katından (19.boyut) indirilen Kur'an'da, "mukarrebun, yaklaştırılanlar" olarak geçmektedir. Ve bunun 1. Sema olduğuna dair bir bilgi mevcut değil. Rahman katına en yakın-yaklaştırılmış olarak 18. Boyutta bulunan bir meclistir. Aynı boyut için, tüm alemlerdeki işleyişin bağlı olduğu Ana Kitap bilgisi de veriliyor vahiyde. Birbirleriyle bağlantılı hususlar, ki gayb denilen, bilinmeyen her şeyi de Ana kitap bilgisiyle bilirler. Yani bu bilgilere vakıf olan Yüce Meclis 19. Boyuta yakın olan 18. Boyutta yer almaktadır.
Konuya dönecek olursak, cinler, Ademoğulları indirilmeden önce İlahi planda görevli olan, haberleşme kadrosunda yer alan varlıklardı. Fakat daha sonra görevden alındılar ve Âdemoğulları ile birlikte imtihan dünyasına indirildiler. Konuya bu perspektiften bakabilirsin.

Bahsettiğin Cin suresinin, 26. ayetinde "Allah'ın gaybı kimseye göstermeyeceği" ifade edilir. Bir sonraki ayette ise "rızasına ulaşan bir resul hariç" bilgisi veriliyor. Cinler, bu rızaya ulaşan varlıklar olmadığına göre bahsettiğin husus da Kur'an ifadeleriyle alakalı olmuyor.
Şeytanların Yüce Meclise kulak verme fasılı Saffat 6-10 ayetleri arasında da geçmektedir. İnceleyebilirsin.

Biraz da mantık yürütecek olursak, asasına yaslanmış bir halde vefat eden bir adamın (Süleyman as) ölümünden haberdar olmaları için, bahsettiğin parça bilgiler yetmez miydi?
Kur'an parça veya bütün demiyor, onların kesin olarak gaybı bilemeyeceğini söylüyor. Kur'an dışında bir kaynak ile bunu ifade edebilirsin ama Kaynağın kendisi ile tutarlı bir durum söz konusu değilse dikkat etmek gerekir. Teşekkür ederim paylaşımların için tekrardan
 
Güzel derlemișsin @Furking
Tebrikler.

***


Cinlerin șerrinden emin olmak için ne onları gereğinden fazla hafife almak ne de onları gözümüzde çok fazla büyütmek gerekir. Hakkıyla anlamak gerek.


Cinler gaybı bilmezler demek, mukadderattı bilmezler demektir. Kuranda gayb kelimesi ile kıyamet saatinden, kişinin cennetlik mi cehennemlik mi olduğuna kadar çok fazla şey kastedilebilir. Gayb çok genel bir kavramdır. Bazı gayb bilgileri ise, bilinmezin menzilinden (levhi mahvuz) bilinene doğru seyir halindedir. Kıyamet saati gibi. Cinler, eskiden bilinmezin sınırlarından çıkan (yani levhi mahvuzdan onaylı) ve artık bilinene doğru seyir eden bazı hadiseleri, kozmik ulaștırma zincirinden, insanlardan daha erken edinebiliyorlardı. Bu bilgileri insanlara sattıkları zaman sanki geleceği biliyormuș gibi bir algı olușturuyorlardı. İnsanın gözünden bakarsan belki de 100 yıllık bilgi getirebiliyorlardı sana.


Farzı misal ; İstanbuldan develerle bir tahıl kervanı yola çıkacak ve Erzurum'a gidecek. 20 günlük yol. Erzurum insanı 20 gün sonra öğrenecek kervanda buğday mı, yulaf mı arpa mı olduğunu. Ama cinlere sorarlarsa 20 gün önceden ogrenebilirler. Çünkü kervan yola koyulduğu andan itibaren cinler içinde buğday mı, arpa mı, yulaf mı olduğunu görebilirler. Ama tahıl tipine karar veren kişi karar vermedikçe cinler bunu da bilemez. Belki adam zar atarak karar verecek.. Yani cin suresi cinlerin nanometrik kader hesaplamalarını yapmada fıtren yetersiz kaldıklarını görüyoruz. Halbuki "kader" demek Türkçesi ile "ölçü" demektir. Yani hesaplanabilitesi var olan ama sonsuz komplex değişkenleri içinde barındırdığı için de beyin yakan bir denklem olduğunu anlıyoruz.

Cinler gaybı içeriden bilmezler. Gayb, Gayb olmaktan çıktıktan çok sonra o bilgiyi çalarak öğrenirler. Ama bu bile kahinlere çok büyük avantajlar sağlıyor olmalı ki eski sistemler hep bunun üzerine kurulmuș.


Cin suresi:

﴾8﴿
Hakikaten biz (cinler) göğü yokladık, onu güçlü muhafızlar ve alev toplarıyla doldurulmuş bulduk.


﴾9﴿
Halbuki biz (daha önce, göğü) dinlemek için onun oturulabilecek yerlerinde otururduk; fakat şimdi kim dinlemek isterse kendisini gözetleyen bir alev topuyla karşılaşıyor.


﴾10﴿
Bilmiyoruz, yeryüzündekiler hakkında bir kötülük mü murat edildi yoksa rableri onlar için bir iyilik mi diledi?

(burası önemli : gayb bu ayette neticeler üzerinden vurgulanıyor. Mesela başına kötü bir şey geleceğini söyleyebilirler, ama o kötü şey aslında seni çok önemli bir yere getirecek birșeye dönüşüp dönüşmeyecegini asla bilemezler. Üst kader sadece Allahın bilgisindedir, alt kader bir derece hesaplanabilir, ama neticeleri kesinlikle yanıltır. )

﴾12﴿ Sonunda anladık ki yeryüzünde Allah’ın iradesini asla engelleyemeyiz.

(yani büyü için görevlendirilsek te, biz alt kaderi kısmen değiştirebiliriz anca. Ana kadere müdahale edemeyiz)
 
Son düzenleme:
Geri
Üst