Dört duvar arasına sinip, hayattan ve insanlardan tecrit yaşamak en kolayı dimi? Tabi buna yaşamak denirse.. Neyiniz var sizin? Nasıl bukadar kolay vazgeçebiliyorsunuz kendinizden? Nekadar heveslisiniz ölmeye öyle, ki zaten eninde sonunda öleceksiniz, bu acele niye...? Bitek siz kazık yediniz dimi insanlardan, bi siz yalnissınız, bi sizin sırtınızda dağlar gibi yük var, bi tek siz kaybettiniz sevdiklerinizi... Sizden gayrı herkesin işi fıstık, içsel huzurun zirvesinde mutluluk deryasında fink atıyorlar ve bunlar doğuştan altın tepside sunulmuş onlara.. Kusura bakmayın arkadaşlar ama siz ne ictiniz böyle.. Yaşınızı, sosyal konumunuzu bilmiyorum ama, mızmız ergenler gibi sızlanmışsınız resmen yazılarınızda. Silkelenin ve kendinize gelin rica ederim. Hiç birimiz muhteşem hayatlar yaşamıyoruz her daim. Dünya öyle biyer değil. Dibe vurduğumuz dönemler de oluyor, mutluluktan ağladığımız anlarda.. İnişli çıkışlıdır herkes için hayat, herkesin sınavı baska başka... Dört başı mamur kimse yok. Mühim olan, hiç bir durumun kalıcı olmadığını bilmek. Dem de geçici, gam da geçici der annem sık sık, anda kalabilmeyi öğrenirseniz, mutlu olduğunuz zamanların arttıgını farkedersiniz. Büyük şeylerin olmasını beklemeyin mutluluk için, sağlıklı bir sabaha uyanabilmek, bir çiçeğin renklerinin tonlarındaki ayrıntılarda yaradılısın sırrına ermek, bir pencerenin önünden geçerken burnuna gelen harika yemek kokusundan anneni hatırlayıp tebessüm etmek... Hayat işte bu ve bunun gibi milyonlarca minik mutluluk anlarından ibarettir ve aslında hepimizin vermek zorunda olduğu yaşam mücadelesinin en güzel motivasyon desteğidir bu mutluluk anları. O yüzden, tembel tembel hayıflanıp, kolayı seçmek, kendinize acımak yerine, harekete geçin, insanlara yardım edin mesela, elinizden ne geliyorsa, ondaki haz hiç bişeyde yok, paranızla degil illaki..birinin hayatına dokunun pozitif yönde, sayenizde tüm yaşamı güzelleşsin, en az bir hobi edinin, hobiler sizin en harika arkadaşlarınızdır, ruhunuzu doyurur, inanılmaz güzel vakit geçirirsiniz ve ortaya sadece size ait ir eser cıkarırsınız, üretkenliğin hazzına varabilmek cok az insana nasip olur. Doğayı sevin, oyle laf olsun diye değil, kutsarcasına sevin çünkü doğa mucizelerle dolu bir öğretmendir, yeterki ona merakla bakmasını bilin. Kendinizi sevin arkadaşlar, yalnızlıgınızla dost olamayışınızın nedeni kendinizi sevmemeniz ne yazıkki. Yalnızlık, şiirlerde şarkılarda bize empoze edildiği gibi tü kaka birşey değil yahu. Kendinizi sevmeyi, kendinize kıymet vermeyi öğrenirseniz, herkesten çok kendinizi en katı mahkemelere tabi tutmaktan artık vazgeçerseniz, en önemlisi de, icinizi kemirip duran lanet olası suçluluk duygusundan bi kurtulabilirseniz, emin olun herşeyin o kadar da berbat ve içinden çıkılmaz olmadığını görürsünüz. Dışarda muhteşem bir dünya var, ve biz hediye edilmiş harika bir yaşam...sizin de diğerleri gibi içine karışıp akıp gitmenize hiç bir engel yok, ne duruyorsunu?.. Uzun yazdım diye kızanlar; ben elime üşenmemişim, siz gözünüze üşendiyseniz, umurumda değilsiniz ? Sert üsluplu yazım için de af dilemiycem ayrıca, bile isteye yazdım, o kadar. Ülkemin hımbıl bir gençliğe değil, enerjik, uyanık, tuttuğunu koparan, kafası çalışan, cin! gibi bi nesile ihtiyacı var. Tek bir insanımıza esin, şevk olabilirse satırlarım, benden bahtiyarı olmaz inanın. Umudunuzu kaybetmemeniz dileklerimle, herşey gönlünüzce olsun.