Net bir bilgi yokmu ?

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan darkman05
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
"Diyanet İşleri Başkanlığı, 3 Mart 1924 tarihinde Şeriye ve Evkaf Vekaletinin yerine kurulan, İslam dininin inançları, ibadet ve ahlâk esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmekle görevli kurumdur. "
Şu an ülkedeki din işleri konusunda ilgili kurum diyanettir. ve yaptığı açıklama bellidir. dövme yasak ve lanetlenmiş, geçici dövme de derinin üstündedir ve gusül abdestini ve normal abdesti engeller.
gayet net. ancak islami bi konunun burada açılması hiç mantıklı değil. islamiyettesiniz, bu yüzden bu soruları soruyorsunuz. ancak burada nerdeyse her dinden, her görüşten insan var. bu yüzden cevapların belki hepsi farklı olacak ve kafanız karışacaktır. net bir bilgi olmayacak yani. bunu islami sitelerde sorun. buyrun size başka bir cevap-alıntıdır-;
Değerli kardeşimiz;
Dövme, insan cildinde boya maddesiyle yapılan kalıcı şekil demektir.
İnsanlar, çok eski zamanlardan beri vücutlarının çeşitli yerlerine dövme yaptırmışlardır. Bugün bu adet, yer yer sürdürülüyor. Avrupa ve Amerika'da bazı gençler bunu bir "süs" şeklinde yaparken, yurdumuzda da birtakım havai gençler onları taklit ediyorlar. Cahiliye Arapları dövmeyi süslenmek için yaparlarken; dövme ile bedenlerine çeşitli şekil ve suretler yaparak bununla mafsallarının güç kazandığına inanırlardı. Bugün ise bu tamamen bir özentiden öteye geçmemektedir.

İlkel dövme ana hatlarıyla, deriye yan yana küçük delikler açmak ve bu deliklere is, sürme, mürekkep, kına, çivit gibi boyalı maddeler doldurmak suretiyle yapılır. Bunun yanında bıçakla veya tırnakla derin yarıklar meydana getirerek, yahut süslenecek kısımlara barut gibi yanıcı maddeler sürüp yakarak yapılanları da vardır.

Modern dövmeciler ise özel olarak imal edilmiş elektrikli dövme kalemleri kullanmakta ve dövme yaptıran şahsın acı duymaması için de cildine lokal anestezi uygulamaktadır.

İlkel dövmelerin genellikle mavi renkte olmasına karşılık modern dövmeler çeşitli sentetik boyalar kullanıldığı için bir tablo gibi renkli olabilmektedir.

İlâhî dinler dövmeyi yasaklamıştır. Tevrat vücuda dövme yaptırmayı, ölü arkasından düzenlenen ağıt sırasında ağlayanın tırnaklarıyla yüzünü yırtması olayı ile birlikte ele almış ve, "Ölüler için bedeninizde yara açmayacaksınız, kendinize dövme işaret koymayacaksınız" (Levililer, 19/28) cümlesiyle her ikisini de yasaklamıştır.

Arapça'da veşm kelimesiyle ifade edilen dövme, Hz. Peygamber devrinde Câhiliye çağının bir uzantısı olarak özellikle kadınlar arasında yaygın bulunuyordu.

En güzel şekilde yaratılan insanın tabii görüntüsünde değişiklikler yapılmasını hoş karşılamayan Hz. Peygamber, bu türden çeşitli uygulamalar yanında dövmeyi de yasakladı; dövme yapan ve yaptıran kadınlara Allah'ın lanet ettiğini bildirdi. Bir fiili işleyenin Allah ta****rafından lanetlenmesi onun haram ol****duğunu gösterir. (bk. Buhârî, Libâs, 87; Müslim, Li****bas, 119-120)

Konu ile ilgili hadis metinlerinde sadece kadınların zikredilmesinin sebebi, Arap toplumunda bugün olduğu gibi daha çok kadınların dövme yaptırmasıdır. Dövme yaptırmanın dinî hükmü açısından kadınla erkek arasında fark yoktur.

Dövmeyi yaptıran insan nasıl hareket edecektir?
İmam Nevevî, sağlık bakımından zarar vermediği takdirde dövmenin vücuttan giderilmesi gerektiğini söyler. Yapılacak operasyonun vücuda zarar vermesi veya geride çirkin bir manzara bırakması sebebiyle dövme giderilemezse kişi tövbe etmekle günahından kurtulur. (Şerhu Müslim, XIV, 106)
Bundaki hüküm, dövmeyi yaparken kullanılan maddeye göre değişir. Şayet bu maddeler dinen necis sayılanların arasında bulunuyorsa, dövme de o hükme girer. Şayet temizse, o da temizdir. Bunda yapılacak şey, şayet ufak bir müdahale veya ameliyatla hallediliyorsa gidermeye çalışmaktır. Şayet giderilemiyor, buna da imkan bulunamıyorsa, o şekilde bırakılır. Çünkü Cenab-ı Hak kuluna kaldıramayacağı yükü yüklemez, onun üstesinden gelemeyeceği, yapamayacağı şeyleri istemez.

Dövme abdeste ve gusle engel olur mu?
Dövme derinin altındadır. Yani dış derinin altında yer alıyor. Abdest ve gusulde ise derinin altını değil, üstünü yıkamak farzdır. Dövme de derinin altında kaldığına göre, onun bedenin herhangi bir yerinde bulunması abdeste ve gusle mani olmaz. Üzerinin yıkanmasıyla abdest ve gusül sahih olur.
Ayrıcai dövme, namaz kılmaya, ibadetlerin yerine gitirmeye, camiye ve cemaate gitmeye, Kuran okumaya da asla engel değildir.

Böyle bir günahı işlemiş olan kimse de Allah'tan mağfiret diler, tövbe istiğfar eder. Ve inşallah da kabul edilir.
 
bir kaç gün girememiştim cevaplar yine kafa karıştırdı Allah dövme yaptıranları lanetlemiştir diyor ama kuranda yazmıyor ?
 
Kuran-ı kerim'de değil ancak hadislerde geçmektedir. buharinin hadis kitabında da geçer, hadislerin güvenirliği ise şöyle ki;

[h=1]Hadislerin güvenirlilik derecesi nedir? Sahihi Buhari kitabı güvenilir bir hadis kitabı mıdır? [/h]
Değerli kardeşimiz;
Kısaca müellifine nisbet ederek Buhârî diye bilinen Câmi'u's-Sahîh'in tam adı: "El-Câmi'u's-Sahîh el-Müsned min Hadîsi Resûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem ve Sünenihî ve Eyyâmihi"dir.
Hocası İshak İbnu Râhuye'nin: "Biriniz sahîh hadîsleri müstakil muhtasar bir kitapta cemetse." tavsiyesi üzerine yola çıkan Buhârî, Sahîh'ini on altı yılda; altı yüz bin hadîsten seçerek vücuda getirmiştir.
Firebrî'nin rivâyetine göre, herhangi bir hadîsi Sahîh'e dahil etmezden önce yıkanıp iki rekat namaz kılan Buhârî, Allah'a istihârede bulunup mânevî bir işâret aramış, ondan sonra hadîsin sıhhatine hükmetmiştir. "Bu şekilde sıhhati nazarında sübût bulmayan hiçbir hadîsi Sahih'e almadım." der. Es-Sahîh'in bu şartlar altında tebyîz'i Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın kabr-i şerifleriyle, minberi arasında gerçekleşir.
Buhârî, eserini tamamlayınca Ahmed İbnu Hanbel, Yahya İbnu Mâin, Ali İbnu'l-Medînî gibi devrinin üstadlarına arzeder. Bunlar, rivâyete göre, dört tanesi hariç bütün hadîslerin sıhhatinde ittifak edip, takdirlerini ifâde ederler. Zehebî:
"Buhârî'nin el-Cami'u's-Sahîh'i, Kitabullah'tan sonra Kütüb-i İslâmiye'nin en kıymetlisi, en üstünüdür. Bir kimse onu dinlemek için bin fersahlık mesâfeye yolculuk yapsa, bu zahmete değer, seyahati boşa gitmez." der.
Eser, te'lîfinde müellifin takip ettiği titizlik sebebiyle en sahih hadîsleri cemederek, bütün ümmetin icmaya yakın bir ittifakla tam bir güvenine mazhar olmuş, "Kur'ân'dan sonra ikinci Kitap" olma şerefini kazanmıştır. Öyle ki, musîbet ve belâlara karşı, tıpkı Kur'ân gibi teberrüken okunması bile müesseseleşmiştir. Sağlam bir senetle Buhârî'nin kendisinden şu rivâyet anlatılmaktadır:
"Bir gece rüyamda Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı gördüm. Ben önünde durmuş, elindeki yelpaze ile Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı sineklerin tâcizinden koruyordum. Bunun mânasını bir tabirciden sordum. Bana: 'Sen Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı kizbe karşı müdafaa edeceksin.' diye yordu. Beni, el-Cami'u's-Sahîh'i te'life sevkeden bu rüya oldu."
Eserin ehemmiyet ve makbuliyetini anlatma zımnında Ebu Zeyd el-Mervezî'den şu rivâyet kaydedilir. Ebu Zeyd demiştir ki:
"Ben, birgün Rükn ile Makam arasında uyuyordum. Rüyamda Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'i gördüm. Bana: "Ey Ebu Zeyd, ne zamana kadar benim kitabımı değil de Şâfiî'nin kitabını tedrîs edeceksin?" dedi. Ben: Ey Allah'ın Resûlü senin kitabın hangisi? diye sordum. "Muhammed İbnu İsmâil'in Camiî" dedi."
-alıntı-
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Geri
Üst