Dün sabah bir arkadaşımın telefonuyla uyandım. Kendimi çok kötü hissediyorum, lütfen gel konuşmamız lazım dedi. Son dönemde hayatındaki zorluklarla başa çıkamamaya başladığını biliyordum ama sanırım artık tavan yapmıştı. Bir kahve içmeye gittik, sonra o an ansızın hadi dedi bir iskele biliyorum oraya gidelim. Arabama bindik, baya yol gittikten sonra tamam dedi burası. Issız sakin bembeyaz bir kumsalda tahta bir iskele, oradan defalarca geçmiş olmama rağmen o kadar güzel olduğunu fark edememiştim. Çürük müdür acaba diye korka korka gittik iskelenin ucuna oturduk, pırıl pırıl bir deniz, ışıl ışıl bir güneş sanki cennetten bir kare gibiydi. Beş dakika önce ikimizde kötüyken o an çok iyi hissediyorduk. Sonra nasıl oldu konu döndü dolaştı meleklerle iletişim kurma mevzusuna geldi. O ana kadar gerçekten bilgimin olmadığı hatta duyduğumda ne saçmalıyor ya bu manyaklar diye düşündüğüm bir konuydu. O an o kadar gerçek geldi ki, belki de arkadaşım o kadar inanarak anlattı ki. Gözlerinde inancın o parıltısını gördüm. Beki İkala'nın kitabından bahsetti, okumalısın dedi. dün öğleden sonra kitabı buldum. Dün akşam bitirdim. Hislerim çok yoğun ama düşüncelerim de bir o kadar karmaşık. İçimden bir ses düşünmeyi bırak ve sadece inan olacak diyor. Beki Hanımın yazdığına göre bu ses meleklerimin sesi ama bir yanımda saçmalama yok artık daha neler ya diyor sanırım bu da egomun sesi.
Bu önümüzdeki hafta meleklere bir şans vereceğim, denemekten zarar gelmez. Beki Hanım da öyle yazmış zaten kitabının girişinde isterseniz bir bilimadamı gibi, bir çocuk gibi deneyin, meleklerinizi sınayın onlardan sürekli işaret yollamalarını isteyin, he orada olacaklar diyor.