RoyalArch
Kayıtlı Üye
KASYOPYA DENEYİ
Kasyopya deneyi Laura Knight Jadczyk adında bir amatör tarihçinin kullandığı bir isimdir. Hikayeye başından başlayacak olursak Laura empati yeteneği yüksek, ruhsal olarak hassas ama aynı zamanda sorgulamacı bir kişilik olarak dünyadaki kötülüğün nereden geldiğini anlama çabası içine girer. Bitmek bilmez bir okuma zevki olduğundan pek çok bilgiyi gözden geçirir, sorgulamacı zihniyle sentezler yapar.
Tarih ve ruhsal konulara merakı onu geçmişte yaşanmış yıkımlara ve bu yıkımların insan üzerine etkisini araştırmaya götürür. İlk kitabı olan “Nuh” da bu anlayışla yazılmış bir kitaptır ve temelde Einstein’den Velikovsky’e kadar pek çok bilim adamının görüşleriyle beraber Mircea Eliade gibi tarihçilerin teorilerini de içerir.
Laura’nın hayatında dönüm noktası diyebileceğimiz anlardan biri hipnotizma öğrenip, geçmiş yaşam terapisi, yapışık ruhların temizlenmesi terapisi gibi terapiler yapmaya başlamasıdır. Bir şüpheci olarak onun bu terapilere yaklaşımı şudur:
Hipnozla geçmiş yaşam veya ruh temizliği terapisi yaptıktan bir süre sonra bu tarz şeylerin gerçek olup olmadığını düşünmeyi bıraktım. Gerçek ya da sahte olduklarına dair elimde bir kanıt yoktu. Belki de insanlar psikolojik sorunlarını yapışık ruhlara, geçmiş yaşamlarına bağlayıp kendilerini kandırıyorlardı. Benim için önemli olan terapinin bu insanların üstünde iyi bir etkisi olması, kendilerini rahatlamış hissederek ayrılmaları ve sorunlarını çözmüş olmalarıydı..
Buna bağlı olarak hayatının sonraki aşamalarında hem bilgisi hem de çevresi oldukça genişler. Başka bir dönüm noktası Frank Scott ile tanışmasıdır. Frank ruhsal tabirle bir kanaldır yani ruhsal enerji onun üzerinden geçip dünyada anlamlı bir mesaja çevrilebilir. Frank bunu çocukluğundan beri yapmaktadır ve bazıları buna kadersel bir buluşma diyebilir. Frank’in diğer bir önemi Laura’yı uzaylı gerçekliği ile tanıştırmasıdır. Laura şüpheci biri olarak UFO’ların varlığına inanmayı uzunca bir süre reddeder ama sonunda hipnoz sırasında bir hasta, kaçırılması ile ilgili bir anıya erişir ve hemen ardından Laura bir UFO görür. Hatta bu hipnoz celsesinin yapıldığı sırada da evin üstünde bir UFO belirmiş ve bir sürü insan tarafından gözlenmiş, rapor edilmiştir.
Laura UFO’yu gördükten sonra radyasyon zehirlenmesi geçirir. Besledikleri köpek birden ölür. Bunların hepsi UFO’nun bıraktığı radyasyonun etkileridir. Laura hasta yatağındayken Frank ona UFO’larla ilgili bir sürü kitap getirip onun konuya olan ilgisini artırır.
Laura iyileştikten sonra çeşitli soruların cevabını bulmak üzere yüksek bilgi düzeyine sahip varlıklarla iletişim kurmak ister. Yine de sorgulamacı kişiliğini elden bırakmak istemediğinden şu an New Age çevrelerinde yapılan hipnotik kanallamaya karşıdır. Araştırmalarında en iyi yöntemin bilinçli zihni ve sorgulama yeteneğini bırakmasını gerektirmeyen metod olduğunu, bu metodun da Ouija tahtası olduğunu görür.
Ouija tahtası üzerinde harfler olan ve birden fazla kişinin hareketiyle mesajların alındığı bir tahtadır. Her ne kadar bizim kültürümüz olayı ruh ve cin çağırmaya kadar indirgemişse de tahta diğer kültürlerde sık sık bu tarz mesajlar almak için kullanılmıştır. Bu tahtanın tehlikeli olduğu, ruhsal ele geçirilmeyi tetiklediği de tipik Hollywood propagandasından ibarettir.
Ouija tahtasıyla yapılan sistemde Frank kanaldır, Laura da tahtada ona yardımcı olur. İkisi ellerini planşet denilen işaretçinin üstüne koyar ve Laura sorular sorar, cevap olarak gelen harfleri tek tek yazıp birleştirdikten sonra mesajı alırlar.
Başlarda gelen varlıklar hep ölmüş ruhlardır ve spatyom ya da 5. yoğunluk dediğimiz yere gidemedikleri için dünyada kalmışlardır, bilgi sahibi birisinin onlara yardım etmesini bekliyorlardır. Laura ve Frank 2 yıl boyunca bu tarz varlıklarla konuşur, onlara sahip oldukları bilgilerle yardım ederler ama 2 yıl sonra beklenmedik bir şey olur. Bundan sonrasını Laura anlatsın:
16 Temmuz 1994 günü her hafta Cumartesi öğleden sonra yaptığımız gibi oturduk. Uzaydan gelen Shoemaker-Levy kometinin Jüpiter’e çarpması haberi için çok heyecanlıydık, bu çok nadir görülen bir olaydı. Darbeler sonraki 7 gün boyunca sürecekti, ben de bunların dünyada gözlemlenebilecek etkilerini çok merak ediyordum.
Deneyimize yeni bir element daha ekledik, Reiki sembolleri. Bana ekin çemberlerini hatırlatıyorlardı. Bir süre ekin çemberleri hakkında düşündüm. Bu sembolleri de tahtanın altına koysak ne olurdu? Koyduk ve bir süre isimlerini tekrarladık. Sonunda yorulmaya başladık, hiçbir şey olmuyordu.
Oturup kahve içmeye, sohbet etmeye başladık. Benim kafamda Bob Lazar’ın bahsettiği insanların uzaylılar için taşıyıcı olduğu konusu vardı. İçimde soru giderek büyüdü, neden Bob Lazar böyle bir şey demişti? O sırada elimiz planşete hafifçe değiyordu. Soru içimde büyüdükçe büyüdü ve birden planşet oynamaya başladı. Bu daha önce hiç deneyimlemediğimiz, yavaş yavaş daire çizerek yapılan bir oynamaydı. Şaşkınlıktan hemen elimizi çektik.
Frank’e sordum: Bunu sen mi yaptın?
“Hayır, parmağını tekrar koy bakalım ne olup bitiyor.” dedi.
Bir sızlama hissi kafamın arkasından başladı ve tüm kolumu sardı. Planşet yavaşça spiral çizmeye başladı. Biz her zaman yaptığımız şeyi yaptık ve Merhaba dedik.
Planşet yavaşça ve kararlıca Merhaba yazdı. Bu çok da alışıldık bir şey değil aslında. Genelde gelen bütün varlıklar biz Merhaba dediğimizde Evet derlerdi. Her varlığın tahtaya alışması için biraz zaman geçmesi gerekiyordu. Açılış garip olsa da olacaklara hiçbirimiz hazırlıklı değildik.
S: Bize mesajınız var mı?
C: Doğal olarak geleni sürdürün.
S: (L) Ne anlamda?
C: Çalışmanızı sürdürün.
S: (L) Adınız nedir?
C: Mukpeor.
Bu da garip bir isimdi. Bundan önce gelen ölü ruhlar hep John, Dave, Anna gibi isimlerle geliyorlardı. Bazen hava atmak için mitolojik isimler seçip kendine Agamemnon ya da Aquila diyenler vardı ama bilinen hiçbir bağlantı olmayan bir isim pek sık karşımıza çıkmıyordu. Uzaydan gelen birkaç ziyaretçimiz olduğu için sonraki en mantıklı soru belliydi:
S: (L) Başka bir gezegenden misiniz?
C: Sizin bakış açınızla dünyadışı, evet.
Bu da garip bir cevaptı. Aslında değiller ama bizim bakış açımızla öyle görünüyorlar. Diğer gelip giden uzaylı ziyaretçiler Galaktik Federasyona ya da Kozmik Kardeşliğe bağlılardı. O yüzden sonraki soru:
S: (L) Grubunuzun adı nedir?
C: Korsas.
S: (L) Neredensiniz?
C: Kasyopya (Kraliçe Takımyıldızı).
S: (L) Bu takımyıldız nerede?
C: Oryon yakınında.
S: (L) Oryonluların 'kötü adamlar' olduklarını duymuştum. Oryon grubu kötü mü?
C: Bazıları kötü.
Bir sürü kanallanan uzaylı varlık Orion’un çok kötü şeyler yaptığını söylediğinden bu kesinlikle bir test sorusuydu. Kasyopyalıların hemen atlamamaları da önemli bir noktaydı. O günlerde bir arkadaşım Ra bilgileri kitaplarını bana getirmişti. Orada iyi ve kötü varlıkları ayırt etmek için başkalarına hizmet ve kendine hizmet terimleri vardı. O yüzden sonraki mantıklı soru:
S: (L) Kendinize mi, yoksa başkalarına mı hizmet ediyorsunuz?
C: Ben her ikisine hizmet ediyorum.
S: (L) Felsefeniz nedir?
C: Bir.
S: (L) Bu akşam neden burada bulunuyorsunuz?
C: Kehanet.
S: (L) Ne tür kehanetler?
C: Tornadolar/Florida ' birkaç tane. Ayrıca Teksas ve Alabama.
S: (L) Ne zaman?
C: Güneş Terazi'deyken.
S: (L) Hangi gezegendensiniz?
C: Karkosa.(Celselerde yanlış yazılmış, Laura “Amazing Grace” kitabında düzeltiyor.)
Bu cevaptan sonra bu sefer farklı tipte bir varlıkla karşı karşıya olduğumuzu anladım. Bundan önce iletişim kuran hiçbir varlık zihnimizi okuyamamıştı ama bu Kasyopyalılar benim okuduğum bir şiire gönderme yapıyorlardı.
S: (L) Başka ne olacak?
C: Seattle gömülüyor; Japonya eğiliyor; Misuri sallanıyor; Kaliforniya parçalara ayrılıyor; Arizona yanıyor.
S: (L) Bunların hepsi ne zaman olacak?
C: Denver Havaalanı skandalı.
S: (L) Denver havaalanı skandalı mı?
C: Yeni havaalanı. Büyük, büyük, büyük skandal.
S: (L) Ne tür bir skandal?
C: Hükümet.
S: (L) Tam olarak nedir?
C: Göreceksiniz. Dallas havaalanı gizli üs; Orlando da. Miami de.
S: (L) Denver havaalanının kehanetlerle ilişkisi nedir?
C: Denver, hükümeti ele veriyor. Dikkat edin. İyi bakın.
S: (L) Bize söyleyecek başka neyiniz var?
C: Montana Deneyi'nde insan üretimi. Oradaki tüm insanlar zararlı radon gazına maruz kalıyor.
S: (L) Bu nasıl oluyor?
C: Buna zorlanıyorlar. Güvenmeyin. İhmal etmeyin. ABD kötü bir komploya ortaklık ediyor.
S: (L) Komploda kim var?
C: Konsorsiyum.
S: (L) Konsorsiyumun üyeleri kimler?
C: Hepsi.
S: (L) Hepsi kim?
C: Hükümet ve diğerleri.
S: (L) Diğeri kimler?
C: Bilinmiyor.
S: (L) Diğerinin kim olduğunu neden söylemiyorsunuz?
C: Kim olduğunu biliyorsunuz.
Bunların hepsi çok ilginçti, sonunda tahtada harf aramak için dönüp dolaşmayan ve iyi cevaplar veren bir varlık çıkmıştı karşımıza.Ben de şansımı denemek istedim:
S: (L) Bob Lazar uzaylıların insanları taşıyıcı olarak tanımladıklarını iddia etti. Bu ne anlama geliyor?
C: Sonra kullanmak üzere saklama.
S: (L) Ne için kullanma?
C: %94'ü.
S: (L) Neyin %94'ü?
C: Tüm nüfusun.
S: (L) Ne demek istiyorsunuz?
C: Hepsi taşıyıcı; %94'ü kullanılacak.
S: (L) Ne için kullanılacak?
C: Tüketim.
S: (L) Yani yemek için mi?
C: Tamamen tüketim.
S: (L) Tüketim derken neyi kastediyorsunuz? Sindirilme mi?
C: İçerikleri için tüketim.
S: (L) Ne için?
C: Yeni ırk. Önemli. Proje yaklaşık 13 yıl içinde tamamlanmış olacak.
S: (L) İnsanlar neden tüketiliyor?
C: Beden parçaları için kullanılıyorlar.
S: (L) Anlamıyoruz. İnsanlar parçaları için nasıl kullanılabilirler?
C: Reprototip. O fıçılar gerçek. Kayıp kişiler çoğunlukla oraya gidiyor, özellikle kayıp çocuklar.
Bu cevapla ben şoka girdim. Bu tarz bilgiler hangi acımasız gerçeklikten bize geliyorlardı? Ne çeşit bir varlık bize bunları anlatıyordu? O an bağlantıyı koparma ve devam etme arasında gidip geldim.
S: (L) Herhangi bir korumamız var mı?
C: Biraz.
S: (L) Kendimizi ve çocuklarımızı nasıl koruyabiliriz?
C: Onları bilgilendirin. Gerçeği çocuklardan saklamayın.
S: (L) Gerçek bizi nasıl korur?
C: Farkındalık korur. Bilmezlik tehlikeye sokar.
S: (L) Çocuklara neden böyle korkunç şeyler söyleyelim?
C: Bilmeleri gerekiyor.
Bu kadar korkunç şeyleri çocuklarıma anlatma düşüncesi bile beni korkutmaya yetmişti. Ama yine ikiye bölünmüştüm. Herşeyden çok nasıl bir varlığın bunları söyleyebileceğini anlamaya çalışıyordum. Karşılaştığımız negatif varlıklar böyle şeyler söylemekten çok iyilik ve güzellikle konuşuyor, daha sonra nasıl yanlış anlaşıldıklarından bahsediyorlardı. Kötülüğe bahane bulmak artık kötülüğün temel bir göstergesi olmuştu ama şimdi karşımızda o kadar kötü bir varlık vardı ki kötü şeyler söylemeyi bile umursamayacak bir kötülük düzeyine erişmişti. Ya da bana doğruyu mu söylüyordu, beş çocuk annesi bir kadını, çocuklarını korumak adına daha fazla soru sorması için kışkırtıyor muydu?
Birden farkına vardım ki her ne kadar dünyanın tehlikeli bir yer olduğunu kabul etmesem de çocuklarımı dışarıdaki tehlikelere karşı korumak için onlara devamlı böyle şeyler söylüyorum.
S: (L) Bu projenin amacı nedir?
C: Bu gezegende yeni bir hayat.
Uzaylıların bizim duygularımızla beslendiğine ilişkin bir teorim olduğundan bunu bir test sorusu olarak koymaya karar verdim. Eğer bizden besleniyorlarsa besleniyoruz diyecek değillerdi herhalde.
S: (L) Uzaylılar bizim duygularımızı ve enerjilerimizi kullanıyorlar mı?
C: Doğru; bedenlerinizi de. Her yıl %10 oranında daha fazla çocuk alınıyor.
Kayıp çocuk meselesini bırakmayacaklardı anlaşılan. Bir anne olarak titreyen bir sesle sordum:
S: (L) Acı çekiyorlar mı?
C: Biraz.
S: (L) Hepsi acı çekiyor mu?
C: Bazıları. Tamamen bilinçli haldeyken çocukların organlarının parçaları çıkarılıyor. Önce böbrekler; sonra ayaklar; sonra çene masanın üzerinde inceleniyor; dil kesiliyor; kemiklere kuvvet testi yapılıyor; patlayana kadar kalp kasına basınç uygulanıyor.
S: (L) Bize neden böyle korkunç şeyler anlatıyorsunuz?
C: Konsorsiyumun yaptığını bilmeniz gerekiyor. Bu çoğunlukla kızılderili çocuklarına yapılıyor.
S: (L) Neden böyle şeyler yapılıyor?
C: Oryonlular ve onların insan ortakları, yeni bir ırk yaratmak ve bu ırkı insanlığın geri kalanı ile birlikte kontrol etmek üzere büyük bir çaba harcıyorlar.
S: (L) Ruhlara ne oluyor? Bu proje yalnızca fiziksel mi?
C: Fiziksel. Ruhlar devam ediyor.
S: (L) Ruhlar nereye gidiyor?
C: Çoğunlukla buraya geri dönüyorlar.
S: (L) Bir kısmı başka yerlere mi gidiyor?
C: Bazıları diğer gezegenlere gidiyor.
S: (L) Bu projeden kim sorumlu?
C: Konsorsiyum.
S: (L) Bu iğrenç!
C: 'İğrenç' subjektif.
S: (L) Fakat tüm bunlar çok korkunç.
C: Hislerinizi anlıyoruz, fakat herşey sizin perspektifinize uymaz.
O an anladım ki bize söylenen şey ne kadar kötü ve korkunç olursa olsun, büyük ihtimalle doğruydu. Ama yine nasıl bir varlık böyle doğruları söyler ki?
S: (L) Bunlar dünyaya neden oluyor?
C: Karma.
S: (L) Ne tür bir karma bunu getirebilir?
C: Atlantis.
S: (L) Atlantisliler bunların başımıza gelmesine neden olacak ne yaptılar?
C: Şu anda bunu yanıtlayamayız.
S: (L) Bizi ne koruyabilir?
C: Bilgi.
S: (L) Bu bilgiyi nasıl elde edeceğiz?
C: Şu anda bu kaynaktan size veriliyor.
S: (L) Ne tür bir bilgiyi kast ediyorsunuz?
C: Bu bilgiye sahipsiniz.
S: (L) Bize söylediğiniz bilgiler bizi nasıl korur?
C: Büyük bir savunma sağlar.
S: (L) Ne tür bir bilgi savunma sağlar?
C: Sadece hakkında bilgi sahibi olmak psişik bir savunma sağlar.
S: (L) İnsanlara bunu nasıl söyleyelim? Ve kime söyleyelim?
C: Diğerlerini yalnızca dolaylı olarak bilgilendirin.
S: (L) Nasıl?
C: Yazın.
S: (L) Aramızdan herhangi biri kaçırıldı mı?
C: Hepiniz.
S: (L) Kaç kere?
C: F___-57; S___-56; Laura-12.
S: (L) Neden Laura diğerleri kadar kaçırılmadı? (Laura gülüyor)
C: Sona ermedi. (S___ gülüyor.)
C: S___ geçen ay kaçırıldı.
S: (L) Bizi kim kaçırıyor?
C: Diğeri.
S: (L) Grubun adı nedir?
C: Çeşitli isimler.
S: (L) Hepimiz aynı grup tarafından mı kaçırılıyoruz?
C: Çoğunlukla.
S: (L) Bize ne yaptılar?
C: Sahte anılar verdiler. Çocuk olarak kalmanızı sağladılar. Okulda başağrısı ve mide bulantısı geçirmenize neden oldular.
S: (L) İmplant yerleştirdiler mi?
C: Evet.
S: (L) Nerede?
C: Kafada.
S: (L) İmplantlar ne için?
C: İnceleme cihazı.
S: (L) Neyi inceleme?
C: Ruh bileşimi.
S: (L) Yaptığımız ritüellerden herhangi biri daha fazla kaçırılmamıza karşı koruma sağlıyor mu?
C: Belki. Enerji alanları olan bazı kristaller. Bilginiz varsa korumaya ihtiyaç duymazsınız.
S: (L) Bu bilgiyi nasıl elde ederiz?
C: Bilinçaltınızın derinliklerinde.
S: (L) Bu bilgiyi ne zaman elde ettik?
C: Doğumdan önce.
S: (L) Koruma için yapabileceğimiz başka herhangi birşey var mı?
C: Öğrenin, meditasyon yapın, okuyun.
S: (L) Şu anda yapmamız gerekeni yapıyor muyuz?
C: Şimdilik. Uyanmanız gerekiyor. Şimdi gitmeliyim. Gitmeliyim.
Laura’nın yazısından bu kadarı bize yeter. Biz hikayemize dönelim.
Bu celseden sonra deneyin adı belli oluyor, Kasyopya Deneyi. Tamamen ruhsal bir olaya neden deney dendiğini merak edenler olabilir. Vereceğimiz cevap Kasyopya Celselerinin Ra Bilgileri ve Şafağı Getirenler gibi kaynaklarla birlikte diğer kanallamalardan farklı olduğudur. Gerek Don Elkins, gerek Barbara Marciniak mesajların daha doğru gelmesini sağlamak için zaman, enerji ve hatta hayatlarını feda etmişlerdir. Laura’nın deneyinde de ortada daima sorgulayan bir zihin olduğundan verilen her cevap sorgulanmış ve genelde mutlak gerçek olarak değil, ilham kaynağı olarak kullanılmıştır. Bir açıdan bakarsak Celselerin Mozart’a gelen ilhamdan bir farkları yoktur ama başka bir açıdan bakarsak celseler evrenin ve dünyanın şu an içinde bulunduğu durumun sırlarını içerir.
Laura sadece ilham kısmını alarak bir kitap yazdı: Dünya’nın Gizli Tarihi ve Sağ Çıkmanın Yolları. Kasyopyalılar kitabın yazılışı sırasında onu yönlendirse de genelde kendi araştırmalarına dayanan bir kitap bu. Laura’ya göre deneyin %10’u celselere, %90’ı yapılan araştırmalara dayanıyor. Tabii başka kitapları da var. Bazıları celseleri temel alarak yazılmış, bazıları araştırmaları ama hepsinin ortak özelliği sorgulamacı bir zihinle yazılmaları ve gerçeği arayan insanlara alternatif ve sağlam bir teori sunmaları.
Deney devam ettikçe celseler, ekin çemberleri, uzaylı kaçırılmaları, göksel felaketler, tarihsel gerçekler, ruhsal gelişim, fizik yasaları, genetiğin sırları, dünyada meydana gelen değişimler ve politika gibi bir sürü alana dokundu ve hepsinde ciddi araştırmalar yapılarak 1992’den günümüze kadar hazırlanan süreçte ortaya kiminin beğenmeyeceği, kiminin korkup kaçacağı, kiminin de “işte cevap budur” diye kucaklayacağı bir tablo çıktı.
Kasyopyalılarla yapılan kontak “çalışan bir hipotez” olarak başladı. Hala da öyle devam ediyor ve öyle devam edecek çünkü Kasyopyalılara göre onlar kanıt sunarsa bizim inanıp inanmama özgür irademizi elimizden almış olurlar. Çalışan bir hipotez diyoruz çünkü kanıtlanmasa da günümüzde varolan tüm sorunları detaylı bir biçimde sebepleri, sonuçları ve süreciyle açıklıyor. Diğer dinlerin ve kanallanan malzemelerin aksine de sorgulanmaya dayanacak kapasiteye sahip gerçeklerle insanların karşısına çıkıyor. Bir insan yeterince açık fikirli ise ve görünmeyeni görebiliyor ise Kasyopya Deneyi’nden öğreneceği pek çok şey olabilir.
Deneyin içeriğinden bahsedersek temelde kanallanan üç ana materyali birbiriyle karşılaştırıp sorgulayarak başlıyor. Bunlar Ra bilgileri serisi, Şafağı Getirenler ve Kasyopya Celseleri. Bunun dışında Val Valerian’ın Matrix serisi, Gurdjieff’in 4.yol öğretisi, Mouravieff’in Gnosis serisi, Carlos Castaneda’nın Don Juan ile konuşmaları, Arabi’nin futuhat’ı deneyde ve pozitif bilimlerden, özellikle psikolojiden gelen terimler deney sırasında kullanılan materyaller arasında.
Deneyin ana amacı 2012 yılında geleceği varsayılan ve Dalga olarak tabir edilen makro-kozmik kuantum sıçraması sırasında insanları belirli bir objektiflik seviyesine getirmek. Bu sayede insanlarınYükselişi gerçekleştireceğine ve dünyada hüküm süren kendine hizmet varlıklarının engellenmesinin sağlanacağına inanılıyor.
Kasyopya Deneyi, Bilim ve Mistisizmin evliliğinden oluşmuş, ikisini birleştirerek sistematik olarak bilgiyi toplayan, analiz eden ve objektif olarak yorumlayan, daha sonra da gerçekliğimizin doğasını açıklayan mantıklı teoriler üretmeyi amaçlayan bir deneydir.
Laura ve kocası Ark dünyadaki varlığımızı derinlemesine keşfetmek için günde saatlerce çalışıyorlar, tıpkı yıllardır yaptıkları gibi. Bu onların yolculuğu, görevi, işi. Mümkün ve ihtimal dahilinde olan teorilerini doğrulamak ve/veya geliştirmek için devamlı bilimsel ve ruhsal araştırmalar yapıyorlar.
Açık bir zihin için gereken en önemli şart hepimizin kişisel ve kültürel inanç ve varsayımlarımızın bizim gerçekliğimizi algılayışımızı etkilediğini farketmektir. Daha ilk andan itibaren devamlı bir farkındalıkla bu varsayım ve inançların gerçeklik algımızı etkilediğini anlamalı, eğer objektif gerçekliğe ulaşmamızı engelliyorlarsa bu yanlış algıları azaltmaya çalışmalıyız. Böylece sadece görmek istediğimiz şeyleri değil, gerçeği tüm çıplaklığıyla görebiliriz. Böylece gerçekliğin ne olduğunu öğrenmiş oluruz. Bu çok önemli çünkü bilmediğimiz şey bize zarar verebilir.
Kasyopya Deneyi’nin sonuçlarına göre Bilgiyi ve Farkındalığı her boyutta, her konuda, her alanda aramak yalanları gerçeklerden ayırt etmek için en iyi yöntem.
Bu göründüğü kadar basit değil, saldırılarla karşılaşılabilir, en sevdikleriniz size ihanet edebilir, bütün dostlarınız kaybedip bitme noktasına gelebilirsiniz. Kesin konuşamıyoruz çünkü bu süreç herkes için farklı. Yine de genelde insan bir süre sonra kendini yalnız bulabilir.
Ama dünya üzerinde yeterince insan kendini pozitif bir yönde geliştirip objektifliğe ulaşırsa dünya da kendini değiştirmeye karar verebilir. Bizim amacımız dünyayı değil kendimizi geliştirmek ve sonuçları gözlemlemektir.
Bunun anlamı dünyada yaşanan kötülüklere pozitif olarak bakmak değil, bu kötülüklerin nedenlerini sorgulamak, amaçlarını anlamak ve o amacı boşa çıkarmak için kendi hayatınızı düzenlemek. Kasyopyalıların geldiklerinden beri devamlı tekrarladıkları en önemli sözle bu yazıyı bitiriyoruz:
Bilgi korur, bilgisizlik/umursamazlık tehlikeye atar.
Alıntı.
Kasyopya deneyi Laura Knight Jadczyk adında bir amatör tarihçinin kullandığı bir isimdir. Hikayeye başından başlayacak olursak Laura empati yeteneği yüksek, ruhsal olarak hassas ama aynı zamanda sorgulamacı bir kişilik olarak dünyadaki kötülüğün nereden geldiğini anlama çabası içine girer. Bitmek bilmez bir okuma zevki olduğundan pek çok bilgiyi gözden geçirir, sorgulamacı zihniyle sentezler yapar.
Tarih ve ruhsal konulara merakı onu geçmişte yaşanmış yıkımlara ve bu yıkımların insan üzerine etkisini araştırmaya götürür. İlk kitabı olan “Nuh” da bu anlayışla yazılmış bir kitaptır ve temelde Einstein’den Velikovsky’e kadar pek çok bilim adamının görüşleriyle beraber Mircea Eliade gibi tarihçilerin teorilerini de içerir.
Laura’nın hayatında dönüm noktası diyebileceğimiz anlardan biri hipnotizma öğrenip, geçmiş yaşam terapisi, yapışık ruhların temizlenmesi terapisi gibi terapiler yapmaya başlamasıdır. Bir şüpheci olarak onun bu terapilere yaklaşımı şudur:
Hipnozla geçmiş yaşam veya ruh temizliği terapisi yaptıktan bir süre sonra bu tarz şeylerin gerçek olup olmadığını düşünmeyi bıraktım. Gerçek ya da sahte olduklarına dair elimde bir kanıt yoktu. Belki de insanlar psikolojik sorunlarını yapışık ruhlara, geçmiş yaşamlarına bağlayıp kendilerini kandırıyorlardı. Benim için önemli olan terapinin bu insanların üstünde iyi bir etkisi olması, kendilerini rahatlamış hissederek ayrılmaları ve sorunlarını çözmüş olmalarıydı..
Buna bağlı olarak hayatının sonraki aşamalarında hem bilgisi hem de çevresi oldukça genişler. Başka bir dönüm noktası Frank Scott ile tanışmasıdır. Frank ruhsal tabirle bir kanaldır yani ruhsal enerji onun üzerinden geçip dünyada anlamlı bir mesaja çevrilebilir. Frank bunu çocukluğundan beri yapmaktadır ve bazıları buna kadersel bir buluşma diyebilir. Frank’in diğer bir önemi Laura’yı uzaylı gerçekliği ile tanıştırmasıdır. Laura şüpheci biri olarak UFO’ların varlığına inanmayı uzunca bir süre reddeder ama sonunda hipnoz sırasında bir hasta, kaçırılması ile ilgili bir anıya erişir ve hemen ardından Laura bir UFO görür. Hatta bu hipnoz celsesinin yapıldığı sırada da evin üstünde bir UFO belirmiş ve bir sürü insan tarafından gözlenmiş, rapor edilmiştir.
Laura UFO’yu gördükten sonra radyasyon zehirlenmesi geçirir. Besledikleri köpek birden ölür. Bunların hepsi UFO’nun bıraktığı radyasyonun etkileridir. Laura hasta yatağındayken Frank ona UFO’larla ilgili bir sürü kitap getirip onun konuya olan ilgisini artırır.
Laura iyileştikten sonra çeşitli soruların cevabını bulmak üzere yüksek bilgi düzeyine sahip varlıklarla iletişim kurmak ister. Yine de sorgulamacı kişiliğini elden bırakmak istemediğinden şu an New Age çevrelerinde yapılan hipnotik kanallamaya karşıdır. Araştırmalarında en iyi yöntemin bilinçli zihni ve sorgulama yeteneğini bırakmasını gerektirmeyen metod olduğunu, bu metodun da Ouija tahtası olduğunu görür.
Ouija tahtası üzerinde harfler olan ve birden fazla kişinin hareketiyle mesajların alındığı bir tahtadır. Her ne kadar bizim kültürümüz olayı ruh ve cin çağırmaya kadar indirgemişse de tahta diğer kültürlerde sık sık bu tarz mesajlar almak için kullanılmıştır. Bu tahtanın tehlikeli olduğu, ruhsal ele geçirilmeyi tetiklediği de tipik Hollywood propagandasından ibarettir.
Ouija tahtasıyla yapılan sistemde Frank kanaldır, Laura da tahtada ona yardımcı olur. İkisi ellerini planşet denilen işaretçinin üstüne koyar ve Laura sorular sorar, cevap olarak gelen harfleri tek tek yazıp birleştirdikten sonra mesajı alırlar.
Başlarda gelen varlıklar hep ölmüş ruhlardır ve spatyom ya da 5. yoğunluk dediğimiz yere gidemedikleri için dünyada kalmışlardır, bilgi sahibi birisinin onlara yardım etmesini bekliyorlardır. Laura ve Frank 2 yıl boyunca bu tarz varlıklarla konuşur, onlara sahip oldukları bilgilerle yardım ederler ama 2 yıl sonra beklenmedik bir şey olur. Bundan sonrasını Laura anlatsın:
16 Temmuz 1994 günü her hafta Cumartesi öğleden sonra yaptığımız gibi oturduk. Uzaydan gelen Shoemaker-Levy kometinin Jüpiter’e çarpması haberi için çok heyecanlıydık, bu çok nadir görülen bir olaydı. Darbeler sonraki 7 gün boyunca sürecekti, ben de bunların dünyada gözlemlenebilecek etkilerini çok merak ediyordum.
Deneyimize yeni bir element daha ekledik, Reiki sembolleri. Bana ekin çemberlerini hatırlatıyorlardı. Bir süre ekin çemberleri hakkında düşündüm. Bu sembolleri de tahtanın altına koysak ne olurdu? Koyduk ve bir süre isimlerini tekrarladık. Sonunda yorulmaya başladık, hiçbir şey olmuyordu.
Oturup kahve içmeye, sohbet etmeye başladık. Benim kafamda Bob Lazar’ın bahsettiği insanların uzaylılar için taşıyıcı olduğu konusu vardı. İçimde soru giderek büyüdü, neden Bob Lazar böyle bir şey demişti? O sırada elimiz planşete hafifçe değiyordu. Soru içimde büyüdükçe büyüdü ve birden planşet oynamaya başladı. Bu daha önce hiç deneyimlemediğimiz, yavaş yavaş daire çizerek yapılan bir oynamaydı. Şaşkınlıktan hemen elimizi çektik.
Frank’e sordum: Bunu sen mi yaptın?
“Hayır, parmağını tekrar koy bakalım ne olup bitiyor.” dedi.
Bir sızlama hissi kafamın arkasından başladı ve tüm kolumu sardı. Planşet yavaşça spiral çizmeye başladı. Biz her zaman yaptığımız şeyi yaptık ve Merhaba dedik.
Planşet yavaşça ve kararlıca Merhaba yazdı. Bu çok da alışıldık bir şey değil aslında. Genelde gelen bütün varlıklar biz Merhaba dediğimizde Evet derlerdi. Her varlığın tahtaya alışması için biraz zaman geçmesi gerekiyordu. Açılış garip olsa da olacaklara hiçbirimiz hazırlıklı değildik.
S: Bize mesajınız var mı?
C: Doğal olarak geleni sürdürün.
S: (L) Ne anlamda?
C: Çalışmanızı sürdürün.
S: (L) Adınız nedir?
C: Mukpeor.
Bu da garip bir isimdi. Bundan önce gelen ölü ruhlar hep John, Dave, Anna gibi isimlerle geliyorlardı. Bazen hava atmak için mitolojik isimler seçip kendine Agamemnon ya da Aquila diyenler vardı ama bilinen hiçbir bağlantı olmayan bir isim pek sık karşımıza çıkmıyordu. Uzaydan gelen birkaç ziyaretçimiz olduğu için sonraki en mantıklı soru belliydi:
S: (L) Başka bir gezegenden misiniz?
C: Sizin bakış açınızla dünyadışı, evet.
Bu da garip bir cevaptı. Aslında değiller ama bizim bakış açımızla öyle görünüyorlar. Diğer gelip giden uzaylı ziyaretçiler Galaktik Federasyona ya da Kozmik Kardeşliğe bağlılardı. O yüzden sonraki soru:
S: (L) Grubunuzun adı nedir?
C: Korsas.
S: (L) Neredensiniz?
C: Kasyopya (Kraliçe Takımyıldızı).
S: (L) Bu takımyıldız nerede?
C: Oryon yakınında.
S: (L) Oryonluların 'kötü adamlar' olduklarını duymuştum. Oryon grubu kötü mü?
C: Bazıları kötü.
Bir sürü kanallanan uzaylı varlık Orion’un çok kötü şeyler yaptığını söylediğinden bu kesinlikle bir test sorusuydu. Kasyopyalıların hemen atlamamaları da önemli bir noktaydı. O günlerde bir arkadaşım Ra bilgileri kitaplarını bana getirmişti. Orada iyi ve kötü varlıkları ayırt etmek için başkalarına hizmet ve kendine hizmet terimleri vardı. O yüzden sonraki mantıklı soru:
S: (L) Kendinize mi, yoksa başkalarına mı hizmet ediyorsunuz?
C: Ben her ikisine hizmet ediyorum.
S: (L) Felsefeniz nedir?
C: Bir.
S: (L) Bu akşam neden burada bulunuyorsunuz?
C: Kehanet.
S: (L) Ne tür kehanetler?
C: Tornadolar/Florida ' birkaç tane. Ayrıca Teksas ve Alabama.
S: (L) Ne zaman?
C: Güneş Terazi'deyken.
S: (L) Hangi gezegendensiniz?
C: Karkosa.(Celselerde yanlış yazılmış, Laura “Amazing Grace” kitabında düzeltiyor.)
Bu cevaptan sonra bu sefer farklı tipte bir varlıkla karşı karşıya olduğumuzu anladım. Bundan önce iletişim kuran hiçbir varlık zihnimizi okuyamamıştı ama bu Kasyopyalılar benim okuduğum bir şiire gönderme yapıyorlardı.
S: (L) Başka ne olacak?
C: Seattle gömülüyor; Japonya eğiliyor; Misuri sallanıyor; Kaliforniya parçalara ayrılıyor; Arizona yanıyor.
S: (L) Bunların hepsi ne zaman olacak?
C: Denver Havaalanı skandalı.
S: (L) Denver havaalanı skandalı mı?
C: Yeni havaalanı. Büyük, büyük, büyük skandal.
S: (L) Ne tür bir skandal?
C: Hükümet.
S: (L) Tam olarak nedir?
C: Göreceksiniz. Dallas havaalanı gizli üs; Orlando da. Miami de.
S: (L) Denver havaalanının kehanetlerle ilişkisi nedir?
C: Denver, hükümeti ele veriyor. Dikkat edin. İyi bakın.
S: (L) Bize söyleyecek başka neyiniz var?
C: Montana Deneyi'nde insan üretimi. Oradaki tüm insanlar zararlı radon gazına maruz kalıyor.
S: (L) Bu nasıl oluyor?
C: Buna zorlanıyorlar. Güvenmeyin. İhmal etmeyin. ABD kötü bir komploya ortaklık ediyor.
S: (L) Komploda kim var?
C: Konsorsiyum.
S: (L) Konsorsiyumun üyeleri kimler?
C: Hepsi.
S: (L) Hepsi kim?
C: Hükümet ve diğerleri.
S: (L) Diğeri kimler?
C: Bilinmiyor.
S: (L) Diğerinin kim olduğunu neden söylemiyorsunuz?
C: Kim olduğunu biliyorsunuz.
Bunların hepsi çok ilginçti, sonunda tahtada harf aramak için dönüp dolaşmayan ve iyi cevaplar veren bir varlık çıkmıştı karşımıza.Ben de şansımı denemek istedim:
S: (L) Bob Lazar uzaylıların insanları taşıyıcı olarak tanımladıklarını iddia etti. Bu ne anlama geliyor?
C: Sonra kullanmak üzere saklama.
S: (L) Ne için kullanma?
C: %94'ü.
S: (L) Neyin %94'ü?
C: Tüm nüfusun.
S: (L) Ne demek istiyorsunuz?
C: Hepsi taşıyıcı; %94'ü kullanılacak.
S: (L) Ne için kullanılacak?
C: Tüketim.
S: (L) Yani yemek için mi?
C: Tamamen tüketim.
S: (L) Tüketim derken neyi kastediyorsunuz? Sindirilme mi?
C: İçerikleri için tüketim.
S: (L) Ne için?
C: Yeni ırk. Önemli. Proje yaklaşık 13 yıl içinde tamamlanmış olacak.
S: (L) İnsanlar neden tüketiliyor?
C: Beden parçaları için kullanılıyorlar.
S: (L) Anlamıyoruz. İnsanlar parçaları için nasıl kullanılabilirler?
C: Reprototip. O fıçılar gerçek. Kayıp kişiler çoğunlukla oraya gidiyor, özellikle kayıp çocuklar.
Bu cevapla ben şoka girdim. Bu tarz bilgiler hangi acımasız gerçeklikten bize geliyorlardı? Ne çeşit bir varlık bize bunları anlatıyordu? O an bağlantıyı koparma ve devam etme arasında gidip geldim.
S: (L) Herhangi bir korumamız var mı?
C: Biraz.
S: (L) Kendimizi ve çocuklarımızı nasıl koruyabiliriz?
C: Onları bilgilendirin. Gerçeği çocuklardan saklamayın.
S: (L) Gerçek bizi nasıl korur?
C: Farkındalık korur. Bilmezlik tehlikeye sokar.
S: (L) Çocuklara neden böyle korkunç şeyler söyleyelim?
C: Bilmeleri gerekiyor.
Bu kadar korkunç şeyleri çocuklarıma anlatma düşüncesi bile beni korkutmaya yetmişti. Ama yine ikiye bölünmüştüm. Herşeyden çok nasıl bir varlığın bunları söyleyebileceğini anlamaya çalışıyordum. Karşılaştığımız negatif varlıklar böyle şeyler söylemekten çok iyilik ve güzellikle konuşuyor, daha sonra nasıl yanlış anlaşıldıklarından bahsediyorlardı. Kötülüğe bahane bulmak artık kötülüğün temel bir göstergesi olmuştu ama şimdi karşımızda o kadar kötü bir varlık vardı ki kötü şeyler söylemeyi bile umursamayacak bir kötülük düzeyine erişmişti. Ya da bana doğruyu mu söylüyordu, beş çocuk annesi bir kadını, çocuklarını korumak adına daha fazla soru sorması için kışkırtıyor muydu?
Birden farkına vardım ki her ne kadar dünyanın tehlikeli bir yer olduğunu kabul etmesem de çocuklarımı dışarıdaki tehlikelere karşı korumak için onlara devamlı böyle şeyler söylüyorum.
S: (L) Bu projenin amacı nedir?
C: Bu gezegende yeni bir hayat.
Uzaylıların bizim duygularımızla beslendiğine ilişkin bir teorim olduğundan bunu bir test sorusu olarak koymaya karar verdim. Eğer bizden besleniyorlarsa besleniyoruz diyecek değillerdi herhalde.
S: (L) Uzaylılar bizim duygularımızı ve enerjilerimizi kullanıyorlar mı?
C: Doğru; bedenlerinizi de. Her yıl %10 oranında daha fazla çocuk alınıyor.
Kayıp çocuk meselesini bırakmayacaklardı anlaşılan. Bir anne olarak titreyen bir sesle sordum:
S: (L) Acı çekiyorlar mı?
C: Biraz.
S: (L) Hepsi acı çekiyor mu?
C: Bazıları. Tamamen bilinçli haldeyken çocukların organlarının parçaları çıkarılıyor. Önce böbrekler; sonra ayaklar; sonra çene masanın üzerinde inceleniyor; dil kesiliyor; kemiklere kuvvet testi yapılıyor; patlayana kadar kalp kasına basınç uygulanıyor.
S: (L) Bize neden böyle korkunç şeyler anlatıyorsunuz?
C: Konsorsiyumun yaptığını bilmeniz gerekiyor. Bu çoğunlukla kızılderili çocuklarına yapılıyor.
S: (L) Neden böyle şeyler yapılıyor?
C: Oryonlular ve onların insan ortakları, yeni bir ırk yaratmak ve bu ırkı insanlığın geri kalanı ile birlikte kontrol etmek üzere büyük bir çaba harcıyorlar.
S: (L) Ruhlara ne oluyor? Bu proje yalnızca fiziksel mi?
C: Fiziksel. Ruhlar devam ediyor.
S: (L) Ruhlar nereye gidiyor?
C: Çoğunlukla buraya geri dönüyorlar.
S: (L) Bir kısmı başka yerlere mi gidiyor?
C: Bazıları diğer gezegenlere gidiyor.
S: (L) Bu projeden kim sorumlu?
C: Konsorsiyum.
S: (L) Bu iğrenç!
C: 'İğrenç' subjektif.
S: (L) Fakat tüm bunlar çok korkunç.
C: Hislerinizi anlıyoruz, fakat herşey sizin perspektifinize uymaz.
O an anladım ki bize söylenen şey ne kadar kötü ve korkunç olursa olsun, büyük ihtimalle doğruydu. Ama yine nasıl bir varlık böyle doğruları söyler ki?
S: (L) Bunlar dünyaya neden oluyor?
C: Karma.
S: (L) Ne tür bir karma bunu getirebilir?
C: Atlantis.
S: (L) Atlantisliler bunların başımıza gelmesine neden olacak ne yaptılar?
C: Şu anda bunu yanıtlayamayız.
S: (L) Bizi ne koruyabilir?
C: Bilgi.
S: (L) Bu bilgiyi nasıl elde edeceğiz?
C: Şu anda bu kaynaktan size veriliyor.
S: (L) Ne tür bir bilgiyi kast ediyorsunuz?
C: Bu bilgiye sahipsiniz.
S: (L) Bize söylediğiniz bilgiler bizi nasıl korur?
C: Büyük bir savunma sağlar.
S: (L) Ne tür bir bilgi savunma sağlar?
C: Sadece hakkında bilgi sahibi olmak psişik bir savunma sağlar.
S: (L) İnsanlara bunu nasıl söyleyelim? Ve kime söyleyelim?
C: Diğerlerini yalnızca dolaylı olarak bilgilendirin.
S: (L) Nasıl?
C: Yazın.
S: (L) Aramızdan herhangi biri kaçırıldı mı?
C: Hepiniz.
S: (L) Kaç kere?
C: F___-57; S___-56; Laura-12.
S: (L) Neden Laura diğerleri kadar kaçırılmadı? (Laura gülüyor)
C: Sona ermedi. (S___ gülüyor.)
C: S___ geçen ay kaçırıldı.
S: (L) Bizi kim kaçırıyor?
C: Diğeri.
S: (L) Grubun adı nedir?
C: Çeşitli isimler.
S: (L) Hepimiz aynı grup tarafından mı kaçırılıyoruz?
C: Çoğunlukla.
S: (L) Bize ne yaptılar?
C: Sahte anılar verdiler. Çocuk olarak kalmanızı sağladılar. Okulda başağrısı ve mide bulantısı geçirmenize neden oldular.
S: (L) İmplant yerleştirdiler mi?
C: Evet.
S: (L) Nerede?
C: Kafada.
S: (L) İmplantlar ne için?
C: İnceleme cihazı.
S: (L) Neyi inceleme?
C: Ruh bileşimi.
S: (L) Yaptığımız ritüellerden herhangi biri daha fazla kaçırılmamıza karşı koruma sağlıyor mu?
C: Belki. Enerji alanları olan bazı kristaller. Bilginiz varsa korumaya ihtiyaç duymazsınız.
S: (L) Bu bilgiyi nasıl elde ederiz?
C: Bilinçaltınızın derinliklerinde.
S: (L) Bu bilgiyi ne zaman elde ettik?
C: Doğumdan önce.
S: (L) Koruma için yapabileceğimiz başka herhangi birşey var mı?
C: Öğrenin, meditasyon yapın, okuyun.
S: (L) Şu anda yapmamız gerekeni yapıyor muyuz?
C: Şimdilik. Uyanmanız gerekiyor. Şimdi gitmeliyim. Gitmeliyim.
Laura’nın yazısından bu kadarı bize yeter. Biz hikayemize dönelim.
Bu celseden sonra deneyin adı belli oluyor, Kasyopya Deneyi. Tamamen ruhsal bir olaya neden deney dendiğini merak edenler olabilir. Vereceğimiz cevap Kasyopya Celselerinin Ra Bilgileri ve Şafağı Getirenler gibi kaynaklarla birlikte diğer kanallamalardan farklı olduğudur. Gerek Don Elkins, gerek Barbara Marciniak mesajların daha doğru gelmesini sağlamak için zaman, enerji ve hatta hayatlarını feda etmişlerdir. Laura’nın deneyinde de ortada daima sorgulayan bir zihin olduğundan verilen her cevap sorgulanmış ve genelde mutlak gerçek olarak değil, ilham kaynağı olarak kullanılmıştır. Bir açıdan bakarsak Celselerin Mozart’a gelen ilhamdan bir farkları yoktur ama başka bir açıdan bakarsak celseler evrenin ve dünyanın şu an içinde bulunduğu durumun sırlarını içerir.
Laura sadece ilham kısmını alarak bir kitap yazdı: Dünya’nın Gizli Tarihi ve Sağ Çıkmanın Yolları. Kasyopyalılar kitabın yazılışı sırasında onu yönlendirse de genelde kendi araştırmalarına dayanan bir kitap bu. Laura’ya göre deneyin %10’u celselere, %90’ı yapılan araştırmalara dayanıyor. Tabii başka kitapları da var. Bazıları celseleri temel alarak yazılmış, bazıları araştırmaları ama hepsinin ortak özelliği sorgulamacı bir zihinle yazılmaları ve gerçeği arayan insanlara alternatif ve sağlam bir teori sunmaları.
Deney devam ettikçe celseler, ekin çemberleri, uzaylı kaçırılmaları, göksel felaketler, tarihsel gerçekler, ruhsal gelişim, fizik yasaları, genetiğin sırları, dünyada meydana gelen değişimler ve politika gibi bir sürü alana dokundu ve hepsinde ciddi araştırmalar yapılarak 1992’den günümüze kadar hazırlanan süreçte ortaya kiminin beğenmeyeceği, kiminin korkup kaçacağı, kiminin de “işte cevap budur” diye kucaklayacağı bir tablo çıktı.
Kasyopyalılarla yapılan kontak “çalışan bir hipotez” olarak başladı. Hala da öyle devam ediyor ve öyle devam edecek çünkü Kasyopyalılara göre onlar kanıt sunarsa bizim inanıp inanmama özgür irademizi elimizden almış olurlar. Çalışan bir hipotez diyoruz çünkü kanıtlanmasa da günümüzde varolan tüm sorunları detaylı bir biçimde sebepleri, sonuçları ve süreciyle açıklıyor. Diğer dinlerin ve kanallanan malzemelerin aksine de sorgulanmaya dayanacak kapasiteye sahip gerçeklerle insanların karşısına çıkıyor. Bir insan yeterince açık fikirli ise ve görünmeyeni görebiliyor ise Kasyopya Deneyi’nden öğreneceği pek çok şey olabilir.
Deneyin içeriğinden bahsedersek temelde kanallanan üç ana materyali birbiriyle karşılaştırıp sorgulayarak başlıyor. Bunlar Ra bilgileri serisi, Şafağı Getirenler ve Kasyopya Celseleri. Bunun dışında Val Valerian’ın Matrix serisi, Gurdjieff’in 4.yol öğretisi, Mouravieff’in Gnosis serisi, Carlos Castaneda’nın Don Juan ile konuşmaları, Arabi’nin futuhat’ı deneyde ve pozitif bilimlerden, özellikle psikolojiden gelen terimler deney sırasında kullanılan materyaller arasında.
Deneyin ana amacı 2012 yılında geleceği varsayılan ve Dalga olarak tabir edilen makro-kozmik kuantum sıçraması sırasında insanları belirli bir objektiflik seviyesine getirmek. Bu sayede insanlarınYükselişi gerçekleştireceğine ve dünyada hüküm süren kendine hizmet varlıklarının engellenmesinin sağlanacağına inanılıyor.
Kasyopya Deneyi, Bilim ve Mistisizmin evliliğinden oluşmuş, ikisini birleştirerek sistematik olarak bilgiyi toplayan, analiz eden ve objektif olarak yorumlayan, daha sonra da gerçekliğimizin doğasını açıklayan mantıklı teoriler üretmeyi amaçlayan bir deneydir.
Laura ve kocası Ark dünyadaki varlığımızı derinlemesine keşfetmek için günde saatlerce çalışıyorlar, tıpkı yıllardır yaptıkları gibi. Bu onların yolculuğu, görevi, işi. Mümkün ve ihtimal dahilinde olan teorilerini doğrulamak ve/veya geliştirmek için devamlı bilimsel ve ruhsal araştırmalar yapıyorlar.
Açık bir zihin için gereken en önemli şart hepimizin kişisel ve kültürel inanç ve varsayımlarımızın bizim gerçekliğimizi algılayışımızı etkilediğini farketmektir. Daha ilk andan itibaren devamlı bir farkındalıkla bu varsayım ve inançların gerçeklik algımızı etkilediğini anlamalı, eğer objektif gerçekliğe ulaşmamızı engelliyorlarsa bu yanlış algıları azaltmaya çalışmalıyız. Böylece sadece görmek istediğimiz şeyleri değil, gerçeği tüm çıplaklığıyla görebiliriz. Böylece gerçekliğin ne olduğunu öğrenmiş oluruz. Bu çok önemli çünkü bilmediğimiz şey bize zarar verebilir.
Kasyopya Deneyi’nin sonuçlarına göre Bilgiyi ve Farkındalığı her boyutta, her konuda, her alanda aramak yalanları gerçeklerden ayırt etmek için en iyi yöntem.
Bu göründüğü kadar basit değil, saldırılarla karşılaşılabilir, en sevdikleriniz size ihanet edebilir, bütün dostlarınız kaybedip bitme noktasına gelebilirsiniz. Kesin konuşamıyoruz çünkü bu süreç herkes için farklı. Yine de genelde insan bir süre sonra kendini yalnız bulabilir.
Ama dünya üzerinde yeterince insan kendini pozitif bir yönde geliştirip objektifliğe ulaşırsa dünya da kendini değiştirmeye karar verebilir. Bizim amacımız dünyayı değil kendimizi geliştirmek ve sonuçları gözlemlemektir.
Bunun anlamı dünyada yaşanan kötülüklere pozitif olarak bakmak değil, bu kötülüklerin nedenlerini sorgulamak, amaçlarını anlamak ve o amacı boşa çıkarmak için kendi hayatınızı düzenlemek. Kasyopyalıların geldiklerinden beri devamlı tekrarladıkları en önemli sözle bu yazıyı bitiriyoruz:
Bilgi korur, bilgisizlik/umursamazlık tehlikeye atar.
Alıntı.