p4inkiLLer
Kayıtlı Üye
Bazen kötülük Işığın Savaşçısının peşini bırakmaz, böyle olunca savaşçı onu
çadırına davet eder.
Ve ona sorar: "Bana mı zarar vermek istiyorsun yoksa beni kullanarak
başkalarına mı?"
Kötülük, onu duymamış gibi yapar. Savaşçının ruhundaki karanlığı bildiğini
söyler. Henüz kapanmamış yaralara dokunur ve intikam al der. Savaşçının,
düşmanlarım mahvetmek için başvurabileceği bazı hilelerden ve kurnazlıklardan
söz eder.
Işığın savaşçısı onu dinler. Konuşmaları tavsar gibi olunca, değişik planları
hakkında sorular sorarak kötülük'ü sözlerine devam etmesi için destekler.
Söylenecekler söylenince ayağa kalkıp dışarı çıkar. Kötülük, bu uzun
konuşmanın ardından kendisini o kadar yorgun ve tükenmiş hisseder ki
savaşçının peşinden gidecek gücü bulamaz.
Işığın savaşçısı, bilmeyerek yanlış bir adım atar ve uçuruma yuvarlanır.
Hayaletlerden ürker, yalnızlık kıvrandırır onu. Savaşçının amacı Hayırlı
Savaş'tır, böyle bir şeyin başına gelebileceğini hayal bile etmemiştir, ama
gelmiştir.
Karanlıkta büzülüp kalan savaşçı, üstadına başvurur.
"Üstat, uçuruma yuvarlandım," der ona. "Buranın suları çok derin, çok karanlık."
"Şunu unutma," dedi ona üstadı. "Suya dalmak, boğulmak için yeterli değildir,
yüzeyin altında kalırsan boğulursun."
Ve savaşçı, düştüğü bu kötü durumdan var gücüyle kurtulmaya çalışır.
Sana söylediğimi bir kez daha yaz:
Işığın savaşçısının kendine ait zamana ihtiyacı vardır. Bu zamanı dinlenmek,
derin düşünmek ve Dünyanın Ruhu ile bağlantı kurmak için kullanır. Bir
savaşın ortasındayken bile düşünecek zaman bulur.
Zaman zaman oturur savaşçı, gevşer, çevresinde olup bitenin olmasına izin verir.
Bir gözlemciymiş gibi dünyaya bakar, ona bir şeyler katmaya ya da ondan bir
şeyler almaya kalkışmaz, hiç karşı koymadan kendini hayatın akışına bırakır.
Daha önce karmaşık görünmüş olan her şey yavaş yavaş basitleşmeye başlar. Ve
savaşçı mutlu olur.
çadırına davet eder.
Ve ona sorar: "Bana mı zarar vermek istiyorsun yoksa beni kullanarak
başkalarına mı?"
Kötülük, onu duymamış gibi yapar. Savaşçının ruhundaki karanlığı bildiğini
söyler. Henüz kapanmamış yaralara dokunur ve intikam al der. Savaşçının,
düşmanlarım mahvetmek için başvurabileceği bazı hilelerden ve kurnazlıklardan
söz eder.
Işığın savaşçısı onu dinler. Konuşmaları tavsar gibi olunca, değişik planları
hakkında sorular sorarak kötülük'ü sözlerine devam etmesi için destekler.
Söylenecekler söylenince ayağa kalkıp dışarı çıkar. Kötülük, bu uzun
konuşmanın ardından kendisini o kadar yorgun ve tükenmiş hisseder ki
savaşçının peşinden gidecek gücü bulamaz.
Işığın savaşçısı, bilmeyerek yanlış bir adım atar ve uçuruma yuvarlanır.
Hayaletlerden ürker, yalnızlık kıvrandırır onu. Savaşçının amacı Hayırlı
Savaş'tır, böyle bir şeyin başına gelebileceğini hayal bile etmemiştir, ama
gelmiştir.
Karanlıkta büzülüp kalan savaşçı, üstadına başvurur.
"Üstat, uçuruma yuvarlandım," der ona. "Buranın suları çok derin, çok karanlık."
"Şunu unutma," dedi ona üstadı. "Suya dalmak, boğulmak için yeterli değildir,
yüzeyin altında kalırsan boğulursun."
Ve savaşçı, düştüğü bu kötü durumdan var gücüyle kurtulmaya çalışır.
Sana söylediğimi bir kez daha yaz:
Işığın savaşçısının kendine ait zamana ihtiyacı vardır. Bu zamanı dinlenmek,
derin düşünmek ve Dünyanın Ruhu ile bağlantı kurmak için kullanır. Bir
savaşın ortasındayken bile düşünecek zaman bulur.
Zaman zaman oturur savaşçı, gevşer, çevresinde olup bitenin olmasına izin verir.
Bir gözlemciymiş gibi dünyaya bakar, ona bir şeyler katmaya ya da ondan bir
şeyler almaya kalkışmaz, hiç karşı koymadan kendini hayatın akışına bırakır.
Daha önce karmaşık görünmüş olan her şey yavaş yavaş basitleşmeye başlar. Ve
savaşçı mutlu olur.