"Gizlimabet Parapsikoloji Platformu"

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

İnancı olmayanlar için ölüm sonrası dünya

brotherhood

Kayıtlı Üye
Merhaba arkadaşlar

Eşim ve ben eskiden Müslümandık. Şu an herhangi bir dini inanca bağlı değiliz. Yaratıcının varlığına inanmaktayız, ancak öteki dünyanın olup olmadığı konusuna açıklık getirebilecek bir argüman bulamadım. Eşim bu konuda derin bir üzüntü hissediyor. Ölüm sonrası dünyanın varlığıyla ilgili dini kaynak göstermeden kendince bir açıklama getirebilmiş kimse bulunuyor mu ?

Sevgilerimle
 
Ben bu dünyayla uyumlu olmadığımızı düşünüyorum. Tüm canlılar doğayla barışık ve uyumluyken biz zararlı bir türüz. Sırt ağrılarımızın bile dünya yerçekimine uygun olmadıgımız için oluştuğunu düsünmekteyim. Doğada bir çok canlı doğduktan cok kısa bir sürede hayata atılırken insan yavrusu yıllarca bakıma muhtaç aslında bir cok örnek var ama kısa tutayım. Buraya bence başka bi yerden geldik ve oraya döneceğiz sanki.
 
Ölüm: Canlının hayatının sona ermesi, yaşamsal faaliyetlerinin durması, yaşama gücünün yok olması.

Bedenimiz çürüyecek ve kemiklerimiz eriyip zaman içerisinde yok olmayacak mıyız? 5 duyu organımızı yitirmeyecek miyiz?

“Sonra siz, öldükten sonra mutlaka diriltileceksiniz.”Mü'minûn 23:16

Öldükten sonra 'diriltilmek' tekrardan spawn atılacağımızdan bir çok sure'de bahsedilir fakat bu spawn neye göre atılacak ve hangi yaşımız da tam olarak tekrardan diriltileceğimiz gibi detaylar hakkında hiçbir bilgi verilmez sadece 'O, her türlü yaratmayı bilir' denip geçilmiş.

Kuran'da zaten hali hazırda bir ton çelişki mevcut iken , 'ölüm' gibi bir gerçeklik hakkında şüphesiz bilgilendirici bir sure olmaması da şaşırtıcı değil zaten ,
Bol keseden cennet-cehennem, ödül-ceza, umut-korkutma sunan; sürreal bir hikayeden öteye gidemeyen, detaylandırmayan ve inanırlarını yalnızca inançla bırakan, kesinlikle bilgi vermeyen bir kitap olduğu için ölüm sonrası yine muallakta kalıyor.

Ölüm sonrası için olasılıklar zaten çok fazla, ancak ben tekrardan yaratılışa inanmadığım için, ölüm benim için kesin bir bitiştir. Algılar, duyular, beyin ve beden yok olduğunda, insan da tamamen yok olur.
 
Ölüm sonrası hayatlarımızı farklı boyutlarda devam ettiriyoruz diye düşünüyorum.
Ölülerin yaşadığı diyar faklı ama orda da kalıcı değiller. Sanırım en sonunda kara delik hepimizi yutacak, ötesindeki gerçek yurdumuza giden yol orası.
 
İnsanda çakra denilen sinir ağlarına etki edip insanı hayatta tutan ruh adını verdiğimiz yaşam enerjisi olmasa idi hayatta olmazdık. Bu yaşam enerjisinin de kendi kendine oluşamayacağı, bu da tek bir Yaratıcı tarafından ölüm sonrası insanların hesaba çekileceği mantığını ortaya koyuyor şahsi fikrim.
 
Bazen öteki tarafın aslında burası olduğunu düşünüyorum. Çünkü cennet ve cehennemi aynı anda yaşıyoruz. Sonra biraz daha düşününce geçiyor.
 
İnancı olmayanlar için ölüm sonrası hayat?

Saçmalık bu.

Ölüm sonrası hayat zaten semavi dinler ile gelen bir müjdedir. Diğer tüm yeryüzü uydurma dinlere hatta sprituel akımlara semevi dinlerden devşirilmiştir ahiret fikri.

Hatta ahiret fikri, cennet ve cehennem zamanla yozlaşmış, klişeleşmiş ve yerini reenkarnasyon fikri almıştır.


Bilim ile ahirete varamazsın yani. Ahiretin bilimsel bir ispatı kesin olarak yoktur. Gidenler kartpostal atsalardı olurdu belki.


Ama şuradan yola çıkabilirsin : bilimi yapan 5 duyu. Otesi bilim için haram zone. Peki sen bilimin yanında 6.bir duyu haline sahip misin? Kutunun dışında da bir şeyler olabilir diye şüphelenebilecek kadar zeki bir varlık misin?

Her soruya bilim ile ulaşılamaz. Bazı soruları sen kendin olarak sorar, kendindeki hallerden oluşan vizyonlarla kendi kendini yanıtlarsın. Bunu yaparken de sadece merak edersin. Merak edebilen bir insana ihtiyacı olan cevaplar teker teker zaten verilir.
 
İnancı olmayankar için sadece bu dünya var.


İşin aslı "inanç" nedir? Bir şeye zorla inanabilir misin?

İnanç felsefesinden biraz girelim : inanç denen şey aslında içinde fıtri olarak oluşan "kanaattir" . Bir şeylere sırf biryerde öyle okudun diye inanamazsın yani. Mesela kutsal kitaplara.


İşin aslı şu ki : inanıp inanmayı insanlar kendileri de seçmiyorlar. İşin aslı insanlar inanıp inanmamaya değişik tepkiler verecekleri şekilde yaratılıyorlar. Inanmaya karşı değişik pozisyonlar alacakları bir genetik yatkınlık ile yaratılıyorlar.



Bu bilgiye yine ayetlerle ulaşıyoruz. Bazı insanlar bu dünyaya has mahluklardır. Ötesini merak ta etmezler, umursamazlar da.
 
İnancı olmayanlar için ölüm sonrası hayat?

Saçmalık bu.

Ölüm sonrası hayat zaten semavi dinler ile gelen bir müjdedir. Diğer tüm yeryüzü uydurma dinlere hatta sprituel akımlara semevi dinlerden devşirilmiştir ahiret fikri.

Hatta ahiret fikri, cennet ve cehennem zamanla yozlaşmış, klişeleşmiş ve yerini reenkarnasyon fikri almıştır.


Bilim ile ahirete varamazsın yani. Ahiretin bilimsel bir ispatı kesin olarak yoktur. Gidenler kartpostal atsalardı olurdu belki.


Ama şuradan yola çıkabilirsin : bilimi yapan 5 duyu. Otesi bilim için haram zone. Peki sen bilimin yanında 6.bir duyu haline sahip misin? Kutunun dışında da bir şeyler olabilir diye şüphelenebilecek kadar zeki bir varlık misin?

Her soruya bilim ile ulaşılamaz. Bazı soruları sen kendin olarak sorar, kendindeki hallerden oluşan vizyonlarla kendi kendini yanıtlarsın. Bunu yaparken de sadece merak edersin. Merak edebilen bir insana ihtiyacı olan cevaplar teker teker zaten verilir.
Dedim @Retro bi cevap verseydi bu konuya 😊
 
Ölüm ve sonrası tam anlamıyla bilinmezler yumağıdır ve bütün din ve inanışlar korku üzerine kuruludur..

Ölüm ve sonrası hakkında dünyada bulunan bütün din ve inanışlar ve onların eğer varsa kutsal kitapları ve din adamlarının hepsi de çok farklı şeyler anlatırlar.

Bu konuda bilimsel, bilimsel, görsel ve deneysel olarak hiçbir bilgi olmamasına rağmen geçimini din üzerinden sağlayan her dini inancın din adamlarının tek ortak noktaları ölüm ve sonrasını alabildiğine korkunç hale getirip kendilerini kurtarıcı olarak göstererek saltanat ve konforlarlarını sürdürmekten başka bir şey değildir ve dünyada hiçbir iş yapmadan en konforlu hayatı yaşayan kişiler de yine din adamlarıdır..

Kutsal kitaplara baktığımızda ise hiçbir Kutsal kitabın kedi döneminde yazılmadığını o kitap inmiş peygamberin ölümünden çok uzun yıllar sonra yazıldığını görebiliriz ve her Kutsal atfedilen kitap ta kendi tanrının seçilmiş ırkı ilan eder ve tanrinin diğer toplumları yok etmeyi emrettiği söyler..

Tarihsel olaylara baktığımızda durum daha da vahimdir, katliamlar her ne kadar ticaret ve nüfus bölgelerini genişletmek gibi görünse de haçlı seferlerinde tutun da vadedilmiş topraklar adına dünyada işlenen tüm toplu katliamların arkasında da yine din ve din adamlarının tanrı adına cennet vaadi ile yönlendirmesini rahatlıkla görebiliriz..

Kısaca söylemek gerekirse ahiret ve ölüm sonrası, tıpkı doğum ve doğum öncesi gibi bilmezlere doludur ve hala çözülmüş te değildir..
 
Ölüm ve sonrası tam anlamıyla bilinmezler yumağıdır ve bütün din ve inanışlar korku üzerine kuruludur..

Korku üzerine kurulu değildir, huşu üzerine kuruludur.

"Huşu" kelimesi Türkçeye "korku" olarak geçmiştir ama beraberinde getirmesi gereken diğer yüksek çözünürlüklü anlamlar buharlaşmıştır.

Bizden zaten korkabilmemiz istenir. Doğal yoldan. Korkamayan kişi kendini peşin peşin yeterli götür ve 5 duyu içinde kalmayı yeğler. Konfor alanından çıkamamaktır korkamamak.

"Huşu" denen kavram, bu alandan çıkmayla gelen ve yükseltici bir korku türüdür. Heyecan içeren, diri tutan bir enerji türüdür. Dev bir iş makinesinin yanından geçerken gelen o irkilme hissi gibidir. Güneşi, evreni yaratanin yanında hissetmemiz gereken bir tür fıtri haldır. Bu olmasa insanlar monotonlukta erimeye başlarlar, hatta bunun doğal bir getirisi olarak ta hazlara dalarak kibre saparlar. Kibirle bakan da tanrının büyüklüğünü tastik etme noktasında kesinlikle çekimser kalacaktır. Yahu tanrı büyük ama hakkıyla büyük, e yaratmış yani, bizi de yaratmış, hatta biz onun sisteminin içinde bize sorulmadan yaratılan varlıklar hükmündeyiz günün sonunda, büyük olan sistemin kodu değil, kodlayıcısı yani, biz kodlardan ibaretiz biraz düşünürsek . Şimdi bu gerçeği idrak etmek korku yaratır, ama huşu denen bir doğal korku (ile uyanma da) yaratır. Bu korkuyu takip edemeyenler matrixten de bir türlü çıkamazlar ve 5 duyuda köklenmeye ve kibir denen bir tanrı yanilsamasında kalmaya devam ederler.



Tanrıyı korku krallığının imparatoru olarak tanımlayan kişi zaten kendisi kibirli bir enerji sarmalına karıştığı için bu tarifi uygun buluyordur. Asıl kendisinin bilinmezlere karşı derin korkuları ve kabusları vardır, bastırmaya çalışıyordur.
 
Son düzenleme:
Tanrıyı korku krallığının imparatoru olarak tanımlayan kişi zaten kendisi kibirli bir enerji sarmalına karıştığı için bu tarifi uygun buluyordur. Asıl kendisinin bilinmezlere karşı derin korkuları ve kabusları vardır, bastırmaya çalışıyordur.

Tanrıyı korku imparatoru olarak lanse eden kişi ben değilim her fırsatta "tanrıyı rahman ve rahiym olarak anlatmak yerine tanrı yakar cehennem" gibi en acımasız hikayelerle tanrıyı acımasız olarak göstermeye kalkanlar yine din adamlarıdır..
 
Geri
Üst