hekate22
Elit Üye
Yaratıcı bazen ip uçları veriyor diye söz edilir; buna inanıyorum bazen ama, mantığımıza ne kadar uyduğu ve psikoloji bağlamında bir takındı olup olmadığı da göz ardı edilmemeli. Halüsinasyon gibi...
Hz. Musa ile zihinsel tekamül 'ün ilk aşaması başlandığı söyleniyor. Her şey ve çok şey söyleniliyor ve yazılıyor. Bunu ne attım ne de aldım; ama ele avuca gelen birşey mi diye düşündüm. Aklıma ilk gelen Tevrat'da iko evre vardır, Musa ve Isa. Musa da pek maneviyat ağırlığı yoktur, genelde kanun ve yasalar ağırlık'lı. Isa dönemi daha fazla maneviyat işler, yani tekâmül sürecinin işlevi olarak bakarım. Hz. Isa, Enel hak'tan bahsetmeye başlamış ve onu çarmıha gerilmesinin sebepi olmuş.
Hz. Muhammet dönemi ise hakikatin mağfirete dönüşü olarak kabul edilmiş.
Yani o manevi kültürü, bilgiyi tekrar getirmek; Şöyle söylediği yazılıymış, "hakikate , hakka vardığını belli etmeyeceksin, normal yaşayacak ve insanlara marifetini öğreteceksin "
Manevi kültürü, ve ruhu öğrenen kişi dünyadan koparlar. Brahman, buda gibi hakikatte kalanlar...
Halif olmak, aydınlanmış olmanın süresinden geçer ve halif olmadan tekamül yolunda hiç bir şey kazanılmadığı yazar; çünkü nötr'lenen bir süreçtir.
Hz.Muhammet'e islam tebliği olmadan önce dini sorulsaydı hiç bir dine sahip olmadığı bilinirdi o süreç de;
Ne hıristiyanların, ne yahudilerin.
Bu konunun başladığı yer aslında şurdan dı; Kuranın neredeyse türkçe okunmasının yasaklanabileceği...
Ve bazı kişilerin dinden çıkma korkusundan
sorgulamaya araştırmaya çekindiklerinden bahsedildiği...
Evet, tüm peygamberler kardeşti, hıristiyan, yahudi ve müslüman.
Biz bu gün asla ( hakikati çözdük ) diyemeyeceğiz.
Bir söz vardır ve severim: "bilen söylemez , söyleyen bilmez"
Burada güzel olan şey yolun sonsuz olmasıdır, arayışta olmaktır. Yenilenme,yenilik.
Budizm de gecen şu sözü belki bu yüzden sevdim.
"Kozmik gece ve günü"
Geceler olmasaydı' günleri de görme şansımız olur muydu? Ve sanırım kozmik felaketler korkulacak bir şey değil; lakin insanoğlu bilmediğinden korkarmış ve üçüncü boyut'da kalma sürecimiz bundan uzuyor olabilir.
Umarım konuyu derleyip toparlamaya çalışırken daha da karmaşık hale getirmemişimdir. Düşündüğümüzü yazmak her zaman kolay olmuyor.
Fikirleri olan arkadaşların düşüncelerini öğrenmek hoşuma gidecektir, çeşitlilik, hayatın renkleriyle işlenmiş bir halı gibi olması ret edilecek bir şey değil, aslında, onu görebilmeyi öğrenebilsek ve kabul etsek, ne savaş olur ne de acı.
Hz. Musa ile zihinsel tekamül 'ün ilk aşaması başlandığı söyleniyor. Her şey ve çok şey söyleniliyor ve yazılıyor. Bunu ne attım ne de aldım; ama ele avuca gelen birşey mi diye düşündüm. Aklıma ilk gelen Tevrat'da iko evre vardır, Musa ve Isa. Musa da pek maneviyat ağırlığı yoktur, genelde kanun ve yasalar ağırlık'lı. Isa dönemi daha fazla maneviyat işler, yani tekâmül sürecinin işlevi olarak bakarım. Hz. Isa, Enel hak'tan bahsetmeye başlamış ve onu çarmıha gerilmesinin sebepi olmuş.
Hz. Muhammet dönemi ise hakikatin mağfirete dönüşü olarak kabul edilmiş.
Yani o manevi kültürü, bilgiyi tekrar getirmek; Şöyle söylediği yazılıymış, "hakikate , hakka vardığını belli etmeyeceksin, normal yaşayacak ve insanlara marifetini öğreteceksin "
Manevi kültürü, ve ruhu öğrenen kişi dünyadan koparlar. Brahman, buda gibi hakikatte kalanlar...
Halif olmak, aydınlanmış olmanın süresinden geçer ve halif olmadan tekamül yolunda hiç bir şey kazanılmadığı yazar; çünkü nötr'lenen bir süreçtir.
Hz.Muhammet'e islam tebliği olmadan önce dini sorulsaydı hiç bir dine sahip olmadığı bilinirdi o süreç de;
Ne hıristiyanların, ne yahudilerin.
Bu konunun başladığı yer aslında şurdan dı; Kuranın neredeyse türkçe okunmasının yasaklanabileceği...
Ve bazı kişilerin dinden çıkma korkusundan
sorgulamaya araştırmaya çekindiklerinden bahsedildiği...
Evet, tüm peygamberler kardeşti, hıristiyan, yahudi ve müslüman.
Biz bu gün asla ( hakikati çözdük ) diyemeyeceğiz.
Bir söz vardır ve severim: "bilen söylemez , söyleyen bilmez"
Burada güzel olan şey yolun sonsuz olmasıdır, arayışta olmaktır. Yenilenme,yenilik.
Budizm de gecen şu sözü belki bu yüzden sevdim.
"Kozmik gece ve günü"
Geceler olmasaydı' günleri de görme şansımız olur muydu? Ve sanırım kozmik felaketler korkulacak bir şey değil; lakin insanoğlu bilmediğinden korkarmış ve üçüncü boyut'da kalma sürecimiz bundan uzuyor olabilir.
Umarım konuyu derleyip toparlamaya çalışırken daha da karmaşık hale getirmemişimdir. Düşündüğümüzü yazmak her zaman kolay olmuyor.
Fikirleri olan arkadaşların düşüncelerini öğrenmek hoşuma gidecektir, çeşitlilik, hayatın renkleriyle işlenmiş bir halı gibi olması ret edilecek bir şey değil, aslında, onu görebilmeyi öğrenebilsek ve kabul etsek, ne savaş olur ne de acı.