Sevgimizin bir tanesiydin Müjgan.
Saçları sırtına kadar sırma sırma dökülür,
elleri ufacık, gözleri dört defa lacivertti.
Ve de her ne hikmetse o da bana gönüllüydü.
Öyle bir sevdim ki Müjgan’ı,
dünyamı şaşırdım, haddimi bilemedim,
evleniriz gibi geldi bana.
Evimiz, yuvamız olur, ışığımız yanar,
fakir soframız kurulur gibi geldi.
Sahil bahçesinde gazoz içerekten
gizli gizli mal-ü hülya kurardık.
Sonrada çarşılara giderdik.
Eşya beğenirdik elden düşme;
aynalı konsolumuz
topuzlu karyolamız bile olacaktı.
Müjgan’ın her an her bir daim yanında olacaktım
ama olmadı gitti.
Nereye mi ?
Paraya gitti abicim paraya.
Nasılda sevmiştim yıllarca ben seni.
Her akşam bekledim yollarını.
Elbet bir gün biz yuva kurarız derken,
duydum evlenmişsin sen zengin bir gençle.
Zengin olsaydım sensiz kalmazdım
her an düşünüp seni hiç ağlamazdım.
Param olsaydı aşkım kalırdın
seve seve yanımda benimle yaşardın
Nikah resimlerimizi de çektirdiydik.
Sonra karpuzcu Raşit ağabeyinin
kayınbiraderine borç ederekten
nişan yüzüklerimizi de yaptırmıştık.
Ama Müjgan takmadı bunu
takamadı uçuverdi elimden.
Meğer gizlice altın bir kafes bulmuş kendine.
Müjgan’ın gelinliğini hususi diktirmişler,
benim gibi kiralık tel duvak almaya kalkışmamışlar yani
öyle sevindim ki.
Mesut ve bahtiyar olsun diye dualar ettim her gece.
Sonramı ne oldu?
Müjgan gibi bende
birbirimize ettiğimiz sözleri,
ettiğimiz yeminleri unuttum.
Bir daha mahalleye gelmedi Müjgan, gelemedi.
“Bizim dar ve eski sokaklara otomobili sığmıyormuş.” dediler.
“Senede birkaç ay zaten Avrupa’daymış.” dediler.
“Zaman şifalı bir ilaçtır unutursun.” dediler,
Unuttum bende unuttum,
hiç aklıma gelmedi.
Hatırlamıyorum Müjgan’ı
hatırlamıyorum şimdi.
Bu şiiri de ben yazmadım zaten
Unuttum abi, bende unuttum.
Hatırlamıyorum şimdi
Müjgan’ın gözleri ne renkti.
*Ah müjgan ah