hekate22
Kayıtlı Üye
Kadi Abdülcebbar'ın Mecusi Teoloji Tenkidi
Peygberin vahyi tebliği Mekke ve Hristiyan halklarla aynı sosyal çevre içersinde yer almaktaydı. Kur'an'da Ehl-i Kitap olarak adlandıran Yahudi ve Hıristiyan halklarla aynı sosyal çevre içersinde yer almaktaydı. Kur'an'da bir çok ayette, gerek birlikte yaşama tecrübesinden gerekse geçmişte bu toplumların peygamberleriyle olan ilişkilerinden bahsedilmektedir.
Hz. Ömer'in halifeliği döneminde başlayan fetih hareketleriyle birlikte islam vahyi Hicaz yarımadası sınırlarının dışına çıkmış buluştaydı. Yeni fethedilen yerler aynı zamanda yeni ve farklı inanç ve kültürlerle karşılaşma anlamına da gelmektedir. Irak ve özellikle iran'in fethedilmesi müslümanlar ile bu coğrafyada yaşayan düalist karekterli Mecusi ve semevi imanca sahip halkların ilişkilerini zotunlu kılmıştır. Böylece bolgede hakim olan farisi inancın birbirineicra edilemeyen iki tanrılı düalist teolojisi tevhid merkezli islam vahyi karşı karşıya gelmiştir...
Dualist çevrelerle aynı sosyal yapı içersinde yer alan islam'ın ilk entellektüel aydınları olan Mu'tezili kelamcılar, düalist teoloji karşısında tevhid akidesini korumak için bir yandan Kur'an'in teolojik eksenini, ilkrlerini belirlemeye ; diger yandan da temelini kadim inançlardan alan düalist Tanri tasavvuru ilr bunun etrafında şekillenmiş olan evren ve insan anlayışını akli ve naklî delillerle çürütmeye çalışmışlardır. Hocası Ebu Abdullah el-Basri den ( ö. 369/979-80) sonra Mu'tezili geleceği devam ettiren Kadi Abdülcebbar, islam dışı inançlara karşı yapmış olduğu reddiyeler bir ciltte özelleştirilmiştir. Abdülcebbar, bu cildin üçte birinde düalist karakterli senevi ve mecusi inançların görüşlerini naklederek aklî delillerle tenkit etmiştir.
MECUSI KAVRAMI
Mecusi kelimesinin araplaşmış nir kelime olup aslının "kulakları küçük adam" anlamına gelen " minc kuş " olduğu ve bu adamın Mecusi dinine ilk inanan kişi olup insanları ona davet ettiği ifade edilir. Çoğulu
" Mecus" olan mecüsi kavramının farsça kökenli " ateşe tapan" anlamına gelen mağüs kavramından geçtiği düşünülmektedir. "Eski Farsça'da " din adamı sınıfı anlamına gelen mağüs, yunanca mages, magos...
Ateşi Tanri olarak kabul etmeyen Mecusi'ler, onu, kötülüğü temizleyen tanrısal âlemin sembolü ve inançların daki unsurların en önemlisi olarak kabul ederler.
Yakup Hafızoğlu
Peygberin vahyi tebliği Mekke ve Hristiyan halklarla aynı sosyal çevre içersinde yer almaktaydı. Kur'an'da Ehl-i Kitap olarak adlandıran Yahudi ve Hıristiyan halklarla aynı sosyal çevre içersinde yer almaktaydı. Kur'an'da bir çok ayette, gerek birlikte yaşama tecrübesinden gerekse geçmişte bu toplumların peygamberleriyle olan ilişkilerinden bahsedilmektedir.
Hz. Ömer'in halifeliği döneminde başlayan fetih hareketleriyle birlikte islam vahyi Hicaz yarımadası sınırlarının dışına çıkmış buluştaydı. Yeni fethedilen yerler aynı zamanda yeni ve farklı inanç ve kültürlerle karşılaşma anlamına da gelmektedir. Irak ve özellikle iran'in fethedilmesi müslümanlar ile bu coğrafyada yaşayan düalist karekterli Mecusi ve semevi imanca sahip halkların ilişkilerini zotunlu kılmıştır. Böylece bolgede hakim olan farisi inancın birbirineicra edilemeyen iki tanrılı düalist teolojisi tevhid merkezli islam vahyi karşı karşıya gelmiştir...
Dualist çevrelerle aynı sosyal yapı içersinde yer alan islam'ın ilk entellektüel aydınları olan Mu'tezili kelamcılar, düalist teoloji karşısında tevhid akidesini korumak için bir yandan Kur'an'in teolojik eksenini, ilkrlerini belirlemeye ; diger yandan da temelini kadim inançlardan alan düalist Tanri tasavvuru ilr bunun etrafında şekillenmiş olan evren ve insan anlayışını akli ve naklî delillerle çürütmeye çalışmışlardır. Hocası Ebu Abdullah el-Basri den ( ö. 369/979-80) sonra Mu'tezili geleceği devam ettiren Kadi Abdülcebbar, islam dışı inançlara karşı yapmış olduğu reddiyeler bir ciltte özelleştirilmiştir. Abdülcebbar, bu cildin üçte birinde düalist karakterli senevi ve mecusi inançların görüşlerini naklederek aklî delillerle tenkit etmiştir.
MECUSI KAVRAMI
Mecusi kelimesinin araplaşmış nir kelime olup aslının "kulakları küçük adam" anlamına gelen " minc kuş " olduğu ve bu adamın Mecusi dinine ilk inanan kişi olup insanları ona davet ettiği ifade edilir. Çoğulu
" Mecus" olan mecüsi kavramının farsça kökenli " ateşe tapan" anlamına gelen mağüs kavramından geçtiği düşünülmektedir. "Eski Farsça'da " din adamı sınıfı anlamına gelen mağüs, yunanca mages, magos...
Ateşi Tanri olarak kabul etmeyen Mecusi'ler, onu, kötülüğü temizleyen tanrısal âlemin sembolü ve inançların daki unsurların en önemlisi olarak kabul ederler.
Yakup Hafızoğlu