fthbl
Kayıtlı Üye
Kainat ve de bilgi sonsuz olduğuna göre o zaman hiç bir zaman bir şeyde karar kılamayacaksınız asla tatmin olamayacaksınız demektir.@ yule
Kesin bir şekilde konuşamıyorum;
çünkü her yeni bilgiyle fikirlerim değişiyor.
İşin daha da kötüsü insan aklı sınırlıdır herşeyi kavrayamaz,insan ömrü de sınırlı bu sonsuz bilgiyi öğrenme sürecinde.Kainatın ömrünü düşündüğümüzde insan ömrü nedir ki,bir kıvılcım çaktı bitti.
Ben de bir zamanlar metafiziğe fena halde sarmıştım,Bedri Ruhselman ın ve o akımın kitaplarını okuyodum günde 5-6 saat.Sonra beynim o okuduklarımla meşgul oluyodu 2-3 saat ister istemez.Beyin en çok oksijen harcayan organ olduğu için müthiş yoruluyodum.Bir de işin içine şüphe girince gel de çık işin içinden.Birinin "a" dediğine öbürü "b" diyor.Hangisi doğru asla bilemiyorsun ve şüphe beynini kemirip duruyor.
Onun için bir insanın şüphe duymadan inanabileceği,bu insan söylüyorsa doğrudur diyebileceği birisi,bir üstadı bir rehberi bir yol göstericisi varsa
bu ona verilmiş çok büyük belki de en büyük nimettir.Çok şükür ben öyle birisini buldum.Son yüzyılın müceddidi Bediüzzaman hazretleri bu zamanın insanına "necisin","nereden",nereye" gibi insanoğlunun en son merek ettiği soruları cevaplamış.İnsanın ne olduğunu ,nerden geldğini,nereye gittiğini,kainatın ve bu dünya hayatının ne olduğunu,nasıl ve neden yaratıldığını,yaratıcı ile olan bağımızın mahiyetini anlatmış.Kendisi Allah ın Hakim ve Rahim isimlerine mazhar olduğu için bu anlatış tarzı çok hikmetli ve şefkatli bir tarzda olmuş.
Bediüzzaman hazretleri bu kainatı ve yaratıcısını anlayabilmen için önce "ben" yani ego/ene dediğin şey nedir onu çözmen lazım demiş.
Eğer insan bu "ben" i tanırsa o zaman büyük bir insan olan, yani büyük bir "ben" olan kainatı ve asıl "ben" olan ve tek "ben" deme hakkına ve yetkisine sahip olan yaratıcıyı tanır.Çünkü insana "benlik" denen şey emanet verilmiş ve bunun gayesi de asıl "ben" i tanıması.Bu ben sayesinde insan asıl "ben" i yani yaratıcıyı tanır."ben" der nasıl görüyorsam demek ki yaratıcı da öyle görüyor,ben nasıl iştiyorsam demekki yaratıcı da öyle işitiyor der.Böylece yaratıcının sıfat ve isimlerini tanır.Sonra da işin aslını anlayıp emanet olan "ben" liği sahibine teslim eder.
Tabi bu lafla olacak bişey dil,yaşayarak olacak bişey.Eski zamanda insanlar bunu için 40 günden 40 yıla kadar süren ağır riyazatlara ve seyri süluklara girerlermiş.Bunun neticesi Beyazid Bistami diyor ki "Namazda bir ara şaşırdım acaba kılan mıyım kılınan mı".Cüneydi bağdadi diyorki "Beyazıd cazibesine dayanamadı o makamda takıldı kaldı".Mevlana diyor ki "onların ömürlerinde bir kere tattıklarını ben her gün maşrapalarla içiyorum".
Bediüzzaman hazretleri de Muhyiddin Arabi için diyor o makamı en son makam zannetti bundan daha ötesi olamaz deyip takıldı kaldı diye.
Ayrıca diyor ki "İbni Sina nın Farabi nin boğulduğu yerde benim ayağım dahi ıslanmadı".Yani İbni Sina gibi müthiş bi akıl yollarda takılıp kalmış.
Bu yolda sırf akılla ilerlemek mümkün dil.Mutlaka ilahi bilgi ve destek şart.Cebrail a.s kainatın aklını temsil eder.Mirac da demiyor mu peygamberimize "ben bundan sonrasını gidemem sen tek başına gideceksin diye?".