dexter
Elit Üye
"Güneş her zaman olduğu gibi aynı kalır ve asla bir "oluşum" içine girmez. Oysa ay, büyür, küçülür, kaybolur, tüm evrene hükmeden oluşum, doğum ve ölüm yasasına boyun eğer. İnsan gibi ayın da duygusal bir "tarihi" var dır; çünkü insan gibi ayın da ölümle noktalanan çöküş dönemi vardır. Ay üç gece boyunca yıldızlı gökte görünmez. Ama bu "ölümün" ardından yeniden doğuş gelir: "yeni ay". Ayın karanlıklara gömülmesi kesin bir son değildir. Sin için söylenen bir Babil ilahisinde ay “kendi kendine büyüyen bir meyve” olarak betimlenir. Kaderi yüzünden kendi özünden yeniden doğar.
Sürekli olarak ilk biçime geri dönmek, bu sonsuz döngüsellik, ayın, yaşamın ritimlerini mükemmel bir biçimde temsil eden bir gök cismi olmasına neden olmuştur. Sürekli oluşum yasaıyla yönlendirilen tüm kozmik düzlemleri –sular,yağmur, bitkiler, bereket- denetlenmesi şaşırtıcı değildir. Ayın evreleri, ancak çok sonra keşfedilecek astronomik zamandan ayrı bir zaman kavramının oluşmasına neden olur. Buzul çağından beri ayın evrelerinin
büyüsel anlamı ve erdemleri bilinmektedir. Ritmik değişim ve bereket ölçüsü olarak ayın uyandırdığı sezgilerden türeyen spiral, yılan ve şimşek simgelerine Sibirya’nın buzul bölgesi kültürlerinde rastlıyoruz. Zaman, her yerde ay evreleri aracılığıyla ölçülür. Günümüzde avcılık ve toplayıcılıkla geçinen bazı göçebe halklar hala ay takvimini kullanmaktadırlar. Hint-Aryan dillerindeki gök cisimleriyle ilgili en eski sözcük, ay anlamına gelen sözcüktür: me;Sanskritçede, mami, “ölçüyorum” eyleminin köküdür. Ay, evrensel ölçüm aracıdır. Bu eski ölçümün Avrupa'daki halk inanışlarında izleri hala sürmektedir; bazı bayramlar gece kutlanır; örneğin Noel gecesi, Paskalya, Pentekost, Aziz Yuhanna Günü.
Ayın evreleri aracılığıyla kontrol edilen ve ölçülen zaman "canlı" bir zamandır. Sürekli biyokozmik bir görüngüye -yağmur ya da bataklıklar, tohumlar ya da adet dönemlerine- gönderme yapar. Çeşitli “kozmik düzlemlerdeki” bir sizi görüngü ay ritminin etkisi altında ya da bu ritme göre birbiriyle iletişime gier. Ayın “erdemlerini” kabul eden "ilkel zihniyet" bu görüngüler arasında, belli bir yakınlık ilişkisi kurar ya da bunları birbirine eşdeğer kılar. Örneğin en eski zamanlardan, özellikle de neolitik çağdan beri, tarımın keşfiyle birlikte, ay, su, yağmur, kadınların ve hayvanların doğurganlığı, bitkiler, ölümden sonra insanın kaderi ve erginleme törenleri, aynı simgelerle birbirine bağlanırlar. Ayın ritimlerinin etkisiyle yapılan bazı sentezler, birbirinden farklı gerçeklikleri birbiriyle örtüştürür ve birleştirirler; ‘İlkel’ insan, gök cisminin dönemsel değişim yasasını iç güdüsel olarak farketmemiş olsaydı, bunların yapısal koşutlukları ya da işlevsel benzerlikleri keşfedilemezdi.
Ay ölçer ama aynı zamanda birleştiri. ‘Güçleri’ ya da ritimleri, sonsuz çeşitlilikteki görüngüyü ve simgeyi ‘ortak paydada’ birleştirir. Tüm kozmos, saydamlaşır ve ‘kurallara’ bağlanır. Dünya, farklı ve özerk varlıkların faaliyet gösterdiği sonsuz bir mekan olmaktan çıkar: bu mekanda, birbirinden farklı türler bir arada bulunurlar ya da birbiyile eşdeğerdirler. Bu örtüşmeler ve denklikler, anlaşılacağı üzere gerçekliğin rasyonel bir incelemesi sonucunda değil bu bütünün giderek daha da fazlas sezilmesiyle ortaya çıkar. Her ne kadar, ayın oldukça belirli, neredeyse özgün işlevinden ayrı yan mitler ya da ayinler olsa da (örneğin efsanevi ay yaratıklarının tek bir eli ya da ayağı vardır ve büyüyle yağmur yağdırırlar vb.) belirli bir dönemdeki ayla ilgili değerlerin hepsini bir araya toplamayan ay simgesi, ayini ya da miti yoktur. Parça ne olursa olsun bütünü temsil eder. Örneğin, buzul çağından beri ay simgesi olarak bilinen spiral, ayın evrelerini temsil eder ama aynı zamanda vulva ve deniz kabuğuna benzetilmesinden dolayı cinsellikle, suyla (ay=deniz kabuğu) ve üretkenlikle ilgili özellikler (boynuzlar, çift sarmal vb) gösterir. Muska olarak takılan bir inci, kadına suyla (deniz kabuğu), ayla (deniz kabuğu ay simgesidir; ay ışığında oluşur vb), cinsellikle, doğum ve embriyolojiyle ilgili güçler kazandırır. Şifalı bir bitkide ay, su ve bitki üçlüsünün iyileştirici etkileri bir arada bulunur; hatta bu bitkiyi kullanan, bu üçlüden yalnızca birinin etkilerini bilse bile bitkide etkili olan bu üçüdür. Örneğin; bitkiler ölüm, yeniden doğum, ışık ve karanlık (kozmik bölgeler olarak kabul edilirler), doğurganlık ve bolluk düşüncelerini çağrıştırır vb. Tek yönlü ya da soyutlanmış bir simge, amblem ya da etki yoktur. "Her şey birbirine bağlıdır," her şey birbiriyle ilgilidir ve kozmik yapıya sahip bir bütünün parçasıdır."
Kaynakça: Mircea Eliade.Dinler Tarihine Giriş.syf:167.Kabalcı Yayınevi.İstanbul.2003
Sürekli olarak ilk biçime geri dönmek, bu sonsuz döngüsellik, ayın, yaşamın ritimlerini mükemmel bir biçimde temsil eden bir gök cismi olmasına neden olmuştur. Sürekli oluşum yasaıyla yönlendirilen tüm kozmik düzlemleri –sular,yağmur, bitkiler, bereket- denetlenmesi şaşırtıcı değildir. Ayın evreleri, ancak çok sonra keşfedilecek astronomik zamandan ayrı bir zaman kavramının oluşmasına neden olur. Buzul çağından beri ayın evrelerinin
büyüsel anlamı ve erdemleri bilinmektedir. Ritmik değişim ve bereket ölçüsü olarak ayın uyandırdığı sezgilerden türeyen spiral, yılan ve şimşek simgelerine Sibirya’nın buzul bölgesi kültürlerinde rastlıyoruz. Zaman, her yerde ay evreleri aracılığıyla ölçülür. Günümüzde avcılık ve toplayıcılıkla geçinen bazı göçebe halklar hala ay takvimini kullanmaktadırlar. Hint-Aryan dillerindeki gök cisimleriyle ilgili en eski sözcük, ay anlamına gelen sözcüktür: me;Sanskritçede, mami, “ölçüyorum” eyleminin köküdür. Ay, evrensel ölçüm aracıdır. Bu eski ölçümün Avrupa'daki halk inanışlarında izleri hala sürmektedir; bazı bayramlar gece kutlanır; örneğin Noel gecesi, Paskalya, Pentekost, Aziz Yuhanna Günü.
Ayın evreleri aracılığıyla kontrol edilen ve ölçülen zaman "canlı" bir zamandır. Sürekli biyokozmik bir görüngüye -yağmur ya da bataklıklar, tohumlar ya da adet dönemlerine- gönderme yapar. Çeşitli “kozmik düzlemlerdeki” bir sizi görüngü ay ritminin etkisi altında ya da bu ritme göre birbiriyle iletişime gier. Ayın “erdemlerini” kabul eden "ilkel zihniyet" bu görüngüler arasında, belli bir yakınlık ilişkisi kurar ya da bunları birbirine eşdeğer kılar. Örneğin en eski zamanlardan, özellikle de neolitik çağdan beri, tarımın keşfiyle birlikte, ay, su, yağmur, kadınların ve hayvanların doğurganlığı, bitkiler, ölümden sonra insanın kaderi ve erginleme törenleri, aynı simgelerle birbirine bağlanırlar. Ayın ritimlerinin etkisiyle yapılan bazı sentezler, birbirinden farklı gerçeklikleri birbiriyle örtüştürür ve birleştirirler; ‘İlkel’ insan, gök cisminin dönemsel değişim yasasını iç güdüsel olarak farketmemiş olsaydı, bunların yapısal koşutlukları ya da işlevsel benzerlikleri keşfedilemezdi.
Ay ölçer ama aynı zamanda birleştiri. ‘Güçleri’ ya da ritimleri, sonsuz çeşitlilikteki görüngüyü ve simgeyi ‘ortak paydada’ birleştirir. Tüm kozmos, saydamlaşır ve ‘kurallara’ bağlanır. Dünya, farklı ve özerk varlıkların faaliyet gösterdiği sonsuz bir mekan olmaktan çıkar: bu mekanda, birbirinden farklı türler bir arada bulunurlar ya da birbiyile eşdeğerdirler. Bu örtüşmeler ve denklikler, anlaşılacağı üzere gerçekliğin rasyonel bir incelemesi sonucunda değil bu bütünün giderek daha da fazlas sezilmesiyle ortaya çıkar. Her ne kadar, ayın oldukça belirli, neredeyse özgün işlevinden ayrı yan mitler ya da ayinler olsa da (örneğin efsanevi ay yaratıklarının tek bir eli ya da ayağı vardır ve büyüyle yağmur yağdırırlar vb.) belirli bir dönemdeki ayla ilgili değerlerin hepsini bir araya toplamayan ay simgesi, ayini ya da miti yoktur. Parça ne olursa olsun bütünü temsil eder. Örneğin, buzul çağından beri ay simgesi olarak bilinen spiral, ayın evrelerini temsil eder ama aynı zamanda vulva ve deniz kabuğuna benzetilmesinden dolayı cinsellikle, suyla (ay=deniz kabuğu) ve üretkenlikle ilgili özellikler (boynuzlar, çift sarmal vb) gösterir. Muska olarak takılan bir inci, kadına suyla (deniz kabuğu), ayla (deniz kabuğu ay simgesidir; ay ışığında oluşur vb), cinsellikle, doğum ve embriyolojiyle ilgili güçler kazandırır. Şifalı bir bitkide ay, su ve bitki üçlüsünün iyileştirici etkileri bir arada bulunur; hatta bu bitkiyi kullanan, bu üçlüden yalnızca birinin etkilerini bilse bile bitkide etkili olan bu üçüdür. Örneğin; bitkiler ölüm, yeniden doğum, ışık ve karanlık (kozmik bölgeler olarak kabul edilirler), doğurganlık ve bolluk düşüncelerini çağrıştırır vb. Tek yönlü ya da soyutlanmış bir simge, amblem ya da etki yoktur. "Her şey birbirine bağlıdır," her şey birbiriyle ilgilidir ve kozmik yapıya sahip bir bütünün parçasıdır."
Kaynakça: Mircea Eliade.Dinler Tarihine Giriş.syf:167.Kabalcı Yayınevi.İstanbul.2003