"Gizlimabet Parapsikoloji Platformu"

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Arınmanın önemi

Peki ya karma diye bir şey yoksa?:unsure:

Ne fark eder?
Karmaya inananlar genellikle kendi yaptıklarını ile kendine yapılanları obrektif bir şekilde eşleştirebilen ve evrenin matematiğine ilham ve patik veriler yolu ile ulaşabilen kişilerden çıkıyor.

Evren, herkesin karmaya inanmasını da istemiyor. Çünkü herkes iç aleminde şuur ve hayat sahibi olmayabilir. Dışa vurum olarak herkes kanlı canlı bireyler izlenimi verse de, kimin ne kadar bilişsellik sahibi olduğunu asla bilemeyiz. Aramızda AFK'lar var. Otomatik döngüde yaşayan ve 5 duyunun ötesine kafası basmayanlar var.

Karmaya inanmak için kutunun dışından düşünerek te fikir yürütebilmek ve parçaları kendi yaşam bütününde bularak birleştirebilmek gerek. Hafıza bu yüzden var. Yoksa ne gerek vardı hafızamıza?
 
Arınma kendini belli etmeye başladıkça, işler de kendiliğinden yola girerken ; arınma ihmal edildikçe de değişik suretlerdeki kaygılar da hissedilir olmaya başlarlar ve kısa sürede bir duygu durumu oluşturarak muhakemeyi de etkiledikleri için, işleri yoluna sokmada extra efor ve yaşam enerjisi harcamaya devam etmek zorunda kalırız. Bu, ters orantılı bir kuvvettir. Tükenişe bile götürebilir insanları. Zaten plaza kültüründe yıldızı neredeyse iflas etmiş yardımcı yan karakterleri heryerde görmeye de başladık..


Gündelik yaşamın koşuşturması ve telaşı, insanların büyük çoğunluğunu, yorgun bir günün üstüne bir de arınma yapmaları için ekstra efor harcamaya itecekmiş gibi bir algı vardır. Bu yanlıştır. Arınma, gereksiz yükleri bırakmadır. Onları Yüklenme ve kendi değişmez parçan yapma değil. Arınmış insanların işleri ve gündelik koşuşturmaları onları asla yormaz. Periyodik olarak kendilerini hafiflettikleri için işlerin kendi kendilerine yoluna girmesine izin verirler. Evren pasif gözlemcilerin arınmış güçlü niyetleri doğrultusunda her kırılma noktasında yeni bir bir rota oluşturur çünkü.
 
1- Acı, birisi onu hissetmeye hazır olana dek nesilden nesle aktarılır.
2- Çoğu jenerasyon mavi hapı alarak acıdan kaçınır.
3- Hiçbir şey olmamış gibi davranan atalarımız var, onlardan geliyoruz. (evet, sırlarımız kadar hastayız)
4- Ancak acı hissedilmeyi ve dengelenmeyi gerektirir.
5- Acıyı yok sayarak ilerleyen nesillerden birinde de, tüm acıları hisseden bir çocuk doğar. Sistem kendini dengelemek için acıya duyarlı bir kimlik ile kurtarma kodlarını aktive eder.
6 - Bu çocuk tüm neslin devamını kurtaracak bir kurtarıcı iken, sistemi anlamayan ailesi tarafından eleştrilere maruz kalan bir günah keçisi muamelesi görebilir.
7- Soydan gelen Varoluşsal sancıları paratoner gibi üzerine çekmiş olan bu çocuk ailesini arındırırken, hayatta da isteksiz, aidiyet sorunu olan, pasif ve kendi hakkını arayamayan bir birey olacaktır. Onun rolü sadece mevcut olmak, kabullenilmemişleri kabullenmek için sesini hiçbir şeye çıkarmamak ve mevcudiyeti üzerinden soyu dengelemektir.

Sistemi iyi okuyanlar kesinlikle bu çocuklara şifa oluyorlar ve bu özel tasarım çocuklar hayatlarının 2. baharına yeniden bir ruhani doğuş ile başlayabiliyorlar. Derinlere inerek, insanların ruhlarına sirayet ederek onlara spritül katmanların gizlerini öğreten bireyler olabiliyorlar. Ama sistemi kötü okuyan, acıdan kaçan, acıdan kaçmak için daha ağır acılar yaşatmaktan geri durmayan evebeynler de hayatlarının sonuna kadar bir günah keçisine tahammül etmek zorunda kalarak kendilerini acı acı çezalandırmaya devam ediyorlar.
 
Son düzenleme:
1- Acı, birisi onu hissetmeye hazır olana dek nesilden nesle aktarılır.
2- Çoğu jenerasyon mavi hapı alarak acıdan kaçınır.
3- Hiçbir şey olmamış gibi davranan atalarımız var, onlardan geliyoruz. (evet, sırlarımız kadar hastayız)
4- Ancak acı hissedilmeyi ve dengelenmeyi gerektirir.
5- Acıyı yok sayarak ilerleyen nesillerden birinde de, tüm acıları hisseden bir çocuk doğar. Sistem kendini dengelemek için acıya duyarlı bir kimlik ile kurtarma kodlarını aktive eder.
6 - Bu çocuk tüm neslin devamını kurtaracak bir kurtarıcı iken, sistemi anlamayan ailesi tarafından eleştrilere maruz kalan bir günah keçisi muamelesi görebilir.
7- Soydan gelen Varoluşsal sancıları paratoner gibi üzerine çekmiş olan bu çocuk ailesini arındırırken, hayatta da isteksiz, aidiyet sorunu olan, pasif ve kendi hakkını arayamayan bir birey olacaktır. Onun rolü sadece mevcut olmak, kabullenilmemişleri kabullenmek için sesini hiçbir şeye çıkarmamak ve mevcudiyeti üzerinden soyu dengelemektir.

Sistemi iyi okuyanlar kesinlikle bu çocuklara şifa oluyorlar ve bu özel tasarım çocuklar hayatlarının 2. baharına yeniden bir ruhani doğuş ile başlayabiliyorlar. Derinlere inerek, insanların ruhlarına sirayet ederek onlara spritül katmanların gizlerini öğreten bireyler olabiliyorlar. Ama sistemi kötü okuyan, acıdan kaçan, acıdan kaçmak için daha ağır acılar yaşatmaktan geri durmayan evebeynler de hayatlarının sonuna kadar bir günah keçisine tahammül etmek zorunda kalarak kendilerini acı acı çezalandırmaya devam ediyorlar.
Kendini dönüştüren bir gün herşeyi dönüştürebilecek güce ulaşabilir mi sence @Retro
 
Kendini dönüştüren bir gün herşeyi dönüştürebilecek güce ulaşabilir mi sence @Retro

Bu tamamen kendini neye dönüştürdüğünle alakalı. :D

**

Bu konuya klasik yaklaşımım şu şekilde :

Gücün kadar taşıyabilirsin. Taşıma kabiliyetin kadar bedel yükü yüklenebilirsin. Ödediğin bedel kadar da evren seni belli bir yaratma kabiliyetine veya gamechanger hakemliğine getirir. Böylece şartları oluşturan başlangış şartlarına kadar birşeyleri temelden değiştirebilme kolaylığına ulaşırsın. Başkasına zor veya imkan dışı gelen şeyler senin müdahil olmanla değişebilir veya sana hizmet edecek şekilde seyredebilir.

Ne dedik başta? Gücün kadar taşıyabilirsin. Ama gücün var diye herşeyi değiştirmeye kalkarsan, bu sefer de herşey bir olmuşçasına her yerden engel de yersin.
Güç, taşıma kabiliyetine, taşıma kabiliyeti bedel üstlenmeye, bedeller ise evrenin sonradan sana vereceği tılsımlara dönüşür. Bu bir süreçtir ve hayatının önemli bir kısmını vakfederek ödenir. Güç tek başıma hamdır. Yıkıcıdır. Yapıcı değil. Gücüne güvenenler genelde başka güçlüklerle boğuşarak batarya gibi tükenişe geçerler.

Herkez kabını doldurabildiği kadardır. Kabını fulleyebilen insanlar bir arada ise de , kabı daha geniş olanın hükmü daha bağlayıcıdır. Onun duası ve iradesi daha temelden gelen daha keskin başlangıç şartları oluşturur.
 
Bu tamamen kendini neye dönüştürdüğünle alakalı. :D

**

Bu konuya klasik yaklaşımım şu şekilde :

Gücün kadar taşıyabilirsin. Taşıma kabiliyetin kadar bedel yükü yüklenebilirsin. Ödediğin bedel kadar da evren seni belli bir yaratma kabiliyetine veya gamechanger hakemliğine getirir. Böylece şartları oluşturan başlangış şartlarına kadar birşeyleri temelden değiştirebilme kolaylığına ulaşırsın. Başkasına zor veya imkan dışı gelen şeyler senin müdahil olmanla değişebilir veya sana hizmet edecek şekilde seyredebilir.

Ne dedik başta? Gücün kadar taşıyabilirsin. Ama gücün var diye herşeyi değiştirmeye kalkarsan, bu sefer de herşey bir olmuşçasına her yerden engel de yersin.
Güç, taşıma kabiliyetine, taşıma kabiliyeti bedel üstlenmeye, bedeller ise evrenin sonradan sana vereceği tılsımlara dönüşür. Bu bir süreçtir ve hayatının önemli bir kısmını vakfederek ödenir. Güç tek başıma hamdır. Yıkıcıdır. Yapıcı değil. Gücüne güvenenler genelde başka güçlüklerle boğuşarak batarya gibi tükenişe geçerler.

Herkez kabını doldurabildiği kadardır. Kabını fulleyebilen insanlar bir arada ise de , kabı daha geniş olanın hükmü daha bağlayıcıdır. Onun duası ve iradesi daha temelden gelen daha keskin başlangıç şartları oluşturur.
Bende herşeyi dönüşteribilecegime inanmıyorum zaten.Kendimi hayatımi dönüştüreyeyim yeter.Bazi insanların bir çok şeyden nasibi yok gibi geliyor.Sinif ayrımı yapmak istemiyorum ama.Malesef dünya sınıf ayrımında oluşuyor.
 
Bunun tersi de var. Acıya koşan. Türkçe de çilekeş kelimesinin başka dillerde analogları var mıdır acaba.

Aynen. Hatta kendi müzik tarzları ve özel aksesuarları bile var : arabesk ve jilet

Dramatik hale getirmeden rahat duramama hastalığı, duygu sömürüsü, melankoli, toplumu panik ve yaygaraya sürükleme gibi olguları artık magazin ve haber kanallarında bile görüyoruz.

Mizah anlayışımız ve komedi kültürümüz bile kaba, anırmalı, yaygaralı ve cin çarpmış gibi kaş göz büküp, bağlama yapılmış gibi salağa yatmalı..


Gerçi "ölümlü dünya" güzeldi. Ali Atayımız var çok şükür 😀
 
Hayatımda uyuşturucu hiç kullanmadım.Ama metafizik aleme yatkınlığım arttıkça uyuşturucu kullanmış gibi hissediyorum özellikle geceleri.Bunuda açıklarmisin Sn @Retro
 
Karma vardır ve tüm ibadetler bir kulvarda sadece karmik temizliği sağlamaya hizmet eder.

Secde, cenin pozisyonuna benzer. Anne karnı travmaları üzerinden yüklenmeye başladığımız tüm duyguları, aynı pozisyonu alarak kas hafızasının bağlantıları üzerinden re-code ederiz. Yeniden yazarız.

Annemi affet duası ile biter namaz ve selam verip kalkarız. Toxic evebeynler için Affetmek Allahın bileceği iş olsa da sen onlar için af dileyebilecek bir duruma geldiğin anda özgürleşme de otomatik olarak gercekleşir.

Zekat ve sadaka aidiyet ve köklenme sorununu çözer. Kimler fedakarlık yapamaz ? birilerini kendinden göremeyen, ötekileştiren ve bunun devamında da kendi de artık ait hissedemeyen kişiler. Çok tehlikeli ve asayiş bozan bir haldedirler. Çünkü mecburen parçalamaktan ve birilerini birilerine karşı kiskirtmaktan beslenirler. Boşluk kabul etmiyor sistem çünkü , kendini birliğe yayamazsan, birlikten kopuk hale gelip herkesi kendin gibi egosalliklara indorgemeye oynarsın. Bunu da idrak dışı bir dürtü ile değişim motivasyonlar altında yaparken kendini anlayamazsın.

Oruç : dürtü kontrolunu arttırarak amigdala beyinden epifiz beyne geçerek evreni daha anlamlı hale getirmeni ve birlik hissine daha hızlı geçmeni sağlar.
Akıl olmadan karma de neymiş dersin. Çok yersen latifelerin kapanır ve aydınlanmanı erteledikçe ertelersin..
 
Son düzenleme:
Karma vardır ve tüm ibadetler bir kulvarda sadece karmik temizliği sağlamaya hizmet eder.

Hz. Ademin hatalarından ve sevaplarından oluşan kendi amel kitabindaki bir index haritasının sırrına istinaden 40 tane evladı oldu. Sadece bir tanesi Ademin kitabındaki hataları ve ihmalleri üzerinden bir köklenme oluşturdu ve o kişi Kabil'di.

Kabil'in kendindeki halleri düzeltme şansı kesinlikle vardı. Ama İblis diğer 39 evlada asla sızamayacağı için Kabil'deki köklenmeyi gördü ve onu uzunca bir süre destekledi. Kabil iblisin kötü enerji olarak değil de hafıza olarak, ilim olarak, idrak olarak gelebileceğini hesaplayamadı. İstidadı bunu sezmeye yetmiyordu malesef.

Derken çapraz evlilik ayeti geldi, bu hükme göre Kabil'e de kendine en benzemeyen (genetik olarak en uzak düşen) kardeşi ile evlenmesi gerektiği bildirildi. Kabil ise bunu istemedi. İblis istetmemeyi başardı. İlk vahye karşı gelmesi ile de idrakı daha da kapandı. Kendine genetik olarak en yakın olan kardeşine talip oldu. Ve ilk tutku cinayetini işleyecekti.



Sonuç : İblis Ademden alacağını aldıktan sonra en zayıf evladı ile de hayatı boyunca uğraştı.


İşte karma hesaplamaları daha ilk insanın ilk icraatları üzerinden hükmen başlamış oluyordu. Yasin suresine göre öldükten sonra bile yapıp ettiğimiz birçok amel, söz ve ardımızda bıraktığımız evlatlara verdiğimiz eğitim üzerinden onların da sevap veya günahlarından paylar alarak atirmetiğimizi bakiyelemeye devam ederiz.
 
Hani olur ya bayrağı teslim edersin maratonda, teslim ettikten sonra da pistte daha fazla koşacak gücün de yetkin de kalmamıştır. Bununla birlikte de bayrağı senden kapan arkadaşına kalmıştır tüm akıbetin ve yarışın bitimini kenardan izlersin.. Bayrak elden ele gezer ve yarış nihayetinde biter.

Yarışı iyi bir derece ile bitiremezseniz de antrenörünüz hanginizin bayrağı teslim etmede ne kadar süre geciktirdiğine bakar ve tüm suçu o ve onun gibi gecikenler yüklenir. Çünkü oyun kollektif bilincin başarısı üzre tasarlanmıştır ve kimse ben merkezci davranarak yırtamaz.


İşte kabir azabı da böyledir. Dünyada daha fazla hayır amel yapacak gücün kalmamıştır ve kenardan kendi akıbetini takip etmeye devam edersin. Geride bıraktığın dikili ağaçlar olsun, yaptırdığın veya yıktırdığın okullar,camiler,çeşmeler vs olsun, hayırlı veya hayırsız evlatlarından çıkan ameller olsun, tüm bu ameller ve o amellerin doğurduğu ameller üzerinden doğrudan pay almaya devam edersin.

Öyle insanlar var ki 5 vakit namaz üzere ölürler, cennetlik zannedersin, ama etrafa yaptıkları tahribatlar ve o tahribatlardan doğan kötü yan etkilerin veballeri ve hatta veballerin veballeri senin başlattığın bir girdiye dayanıyordur ve olay akışını mezarından izledilçe mezarında bir şeyler seni rahatsız etmeye başlar.

İbadetlerin ile gelen hayırlar yediğin kul haklarını ödemeye yetse de, bir noktada hesaplamalar kıyamete kadar devam edeceği için ecelinin üstüne ecel terleri dökebilirsin de.

Yasin suresi neden Kuranın kalbidir anladık mı şimdi ? çünkü sana öldükten sonrası için de hayırlı işler bırakmış olmanı tavsiye ediyor.
 
Son düzenleme:
Hz. Ademin hatalarından ve sevaplarından oluşan kendi amel kitabindaki bir index haritasının sırrına istinaden 40 tane evladı oldu. Sadece bir tanesi Ademin kitabındaki hataları ve ihmalleri üzerinden bir köklenme oluşturdu ve o kişi Kabil'di.

Kabil'in kendindeki halleri düzeltme şansı kesinlikle vardı. Ama İblis diğer 39 evlada asla sızamayacağı için Kabil'deki köklenmeyi gördü ve onu uzunca bir süre destekledi. Kabil iblisin kötü enerji olarak değil de hafıza olarak, ilim olarak, idrak olarak gelebileceğini hesaplayamadı. İstidadı bunu sezmeye yetmiyordu malesef.

Derken çapraz evlilik ayeti geldi, bu hükme göre Kabil'e de kendine en benzemeyen (genetik olarak en uzak düşen) kardeşi ile evlenmesi gerektiği bildirildi. Kabil ise bunu istemedi. İblis istetmemeyi başardı. İlk vahye karşı gelmesi ile de idrakı daha da kapandı. Kendine genetik olarak en yakın olan kardeşine talip oldu. Ve ilk tutku cinayetini işleyecekti.



Sonuç : İblis Ademden alacağını aldıktan sonra en zayıf evladı ile de hayatı boyunca uğraştı.


İşte karma hesaplamaları daha ilk insanın ilk icraatları üzerinden hükmen başlamış oluyordu. Yasin suresine göre öldükten sonra bile yapıp ettiğimiz birçok amel, söz ve ardımızda bıraktığımız evlatlara verdiğimiz eğitim üzerinden onların da sevap veya günahlarından paylar alarak atirmetiğimizi bakiyelemeye devam ederiz.
Retro üzerimizde huddam metafizik varlık olabilir.Ama hiç şeytanlikla alakam yok vallahi.Bence şeytan diğer insanları daha iyi kontrol ediyor.Hayatim boyunca saf iyi niyetli olamaya çalıştım.
Ama insanların art niyetleri ile kötülükleri karışlaştim.Şeytan bence kabil soyunu değil Habil soyunu daha iyi yönetiyor.Baktin zaman bütün peygamberlerde kabil soyundan.
 
Jaas konusunu görünce tekrar yazmak istedim. Benim babamla alakalı sorunlar çıkmıştı. Çok spesifik bir durum. Atalardan birinin topluma liderliği ve buna bağlı olarak kişinin yaşadığı hayal kırıklığı. Babam böyle biriydi ve bu durumdan dolayı çok ihmal edildim çocukken. Aramız çok iyi zamanla düzelttim affettim onu anladım. Onun da yapmak istediği şeyler olduğunu ve bu hayatı bir kerecik deneyimlediği gerçeğini kabullendim. Yıllarca bunun üzerine çalıştım çabaladım. Jaas tekrar önüme serdi her şeyi. Başlarda seanstan sonra iyi hissediyordum. Karar mekanizmam güçlendi mesela. Kafamda belirsiz olan şeyler netleşti fakat benim jaas öncesi yapmış ve kendime inşa etmiş olduğum her şey sıfırlandı. İletişim problemim vardı insanlarla, onay ihtiyacı hissederdim eskiden. Senelerce çabaladım kurtuldum bu illetten derken seans sonrası yine gün yüzüne çıktı bu davranışım.

Neden böyle bir sonuç aldım acaba?
Ben bunu çözdüm. Hem jaas hem theta..
. Sorunun baba kısmını halletmişim fakat konunun asıl temeli halama duyduğum öfke üzerine kuruluymuş.

Bu süreçte neler oldu hemen özet geçmek istiyorum; yeni bir yola koyulacağım vakitlerde ortaya çıkan sağ dizimdeki ağrı tamamen geçti. Babamla olan ilişkim tamamen iyileşti. Daha doğrusu babam iyileşti desem daha yerinde olur. Neşeli, pozitif bir adam haline geldi. Karar verip uygulama mekanizmam hızlandı.
 
Buraya çok fazla şey yazılır üzerine konuşulur fakat kötü niyeti olmayan birinin karşılık alamadığı zaman zarar vermeyen aşk işlemleri yapmasının veya yaptırmasının olumsuz bir durum olduğunu kendi adıma konuşuyorum tabi, hiç bir şekilde düşünmüyorum. Bazı insanların duygusal yönü ağır basabiliyor genellikle kadınlar doğası gereği duyguları ile hareket edebiliyor başka bir çare kalmayınca da mecburen yapıyor veya yaptırıyor.
 
Geri
Üst