Aldatılma psikolojisi

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Ori
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Aldatma kabiliyeti olan birey, aslan gibi duran muhatabını bile aldatır. Olayın ne emek vermekle ne de kendini sevmekle zerre ilgisi yok.
Aslan gibi durmak diye bir olay yok. Dimdik duranların bilinçaltlarında neler çalışıyor bilemiyoruz. Aslan gibi duran muhatabı aldatıyor da niye ötekini aldatmiyor??? diyorum.
Çözüm kesinlikle ders verenlerde değil, ders alması gerekendedir. O yüzden alana kadar ders devam eder.
 
Konunun en başından beri çoğunluk, aldatma değerlendirmesini aldatılan üzerinden yapıyor.

Yaşadığı travmatik deneyim sonucu kurban psikolojisine giren bireyin bilinçaltını araştırma ihtiyacı duymak ; suçsuzda suç bulma potansiyelimizin diğer yaşamlar üzerindeki etkisini gösteriyor. Yetersizlik korkusu ya da fikri olmayan bireye, senin yetersizlik duygun var diyerek yani parmak uzatarak kişiyi buna inandırmak da cabası.

Ve kusura bakmayın ama yobaz kesimin '' tecavüze uğradı çünkü giyimi bozuktu '' demesiyle eş değer.

Yeni çağ değerlendirmelerinde ayna nöron örneğim bile aldatılan üzerine çekiliyor. Çünkü yaşam koçları size bunu öğretiyor.

Mesela hiçbiri çıkıp şunu demiyor : Aldatan, eylemi yaptığında yaşayacağı duygu durumu merak ediyor. Demiyor çünkü suçlanacak bir şey lazım.
Neticede kişiyi merak duygusu üzerinden yargılayamaz. Bu bireye has bir kavramdır. Haliyle kişinin ortaya koyduğu davranışa kulp bulmak zorunda.


Merak duygusu, macera isteğini tetikler.
Neden merak ettiği ise aldatanın bilinçaltı ile alakalıdır. Aldatılanın değil.
 
suçsuzda suç bulma potansiyelimizin diğer yaşamlar üzerindeki etkisini gösteriyor.
Suçsuzda suç bulmak değil. İnsan kendine suç işliyorsa üzgünüm ama başkasına işlemekten daha çok suçludur.
Yetersizlik korkusu ya da fikri olmayan bireye, senin yetersizlik duygun var diyerek yani parmak uzatarak kişiyi buna inandırmak da cabası.
O duygu olmasa o diyguya enerji yüklenmemiş ve dolayısı ile gerçeklikte deneyimlenmemiş olurdu. Demek ki varmış inansa iyi olur.
Ve kusura bakmayın ama yobaz kesimin '' tecavüze uğradı çünkü giyimi bozuktu '' demesiyle eş değer.
Yok yok. Çok ayrı dünyalar. Anlattığımın uzaktan yakından bununla alakası bile yok.
Giyimi bozuk olduğu için tecavüze uğramaz ama "Giyimi bozuk" diye işleyenlerin çocukluğundan bu yana yıllar boyu bilinçaltında yarattığı hasar ile tecavüzcüleri alanına çekebilir.
Aynı şeye inanmadığimız için anlaşamadık. Siz rezonansın bu tür sonuçların etkeni olduğunu reddediyorsunuz. O sebeple örnekler vermemizin bir anlamı olmuyor çünkü kaynak size göre daha farklı.
 
***Ve de şöyle unuttuğumu ekleyeyim,
Genelinde siz ön bilinci baz alıyorsunuz sanırım, örnekleriniz de egonun, gündelik hayatın, önbilincin ürünleri sözkonusu. Ben onun kapağını kaldırıp altına bakıyorum. Üstteki kısım beni ilgilendirmez. Yani tecavüze ugrayan birinin ne giydiği beni ilgilendirmez ama bu kişi 4 yaşındayken, iki büyüğün giyimi bozukluk konusu hk. konuşmalarından duyduğu yargılar ve buna ait kayıtları ilgilendirir. Tecavüzcüyü ceken o kayıtlardır.
 
Konunun en başından beri çoğunluk, aldatma değerlendirmesini aldatılan üzerinden yapıyor.

Yaşadığı travmatik deneyim sonucu kurban psikolojisine giren bireyin bilinçaltını araştırma ihtiyacı duymak ; suçsuzda suç bulma potansiyelimizin diğer yaşamlar üzerindeki etkisini gösteriyor. Yetersizlik korkusu ya da fikri olmayan bireye, senin yetersizlik duygun var diyerek yani parmak uzatarak kişiyi buna inandırmak da cabası.

Ve kusura bakmayın ama yobaz kesimin '' tecavüze uğradı çünkü giyimi bozuktu '' demesiyle eş değer.

Yeni çağ değerlendirmelerinde ayna nöron örneğim bile aldatılan üzerine çekiliyor. Çünkü yaşam koçları size bunu öğretiyor.

Mesela hiçbiri çıkıp şunu demiyor : Aldatan, eylemi yaptığında yaşayacağı duygu durumu merak ediyor. Demiyor çünkü suçlanacak bir şey lazım.
Neticede kişiyi merak duygusu üzerinden yargılayamaz. Bu bireye has bir kavramdır. Haliyle kişinin ortaya koyduğu davranışa kulp bulmak zorunda.


Merak duygusu, macera isteğini tetikler.
Neden merak ettiği ise aldatanın bilinçaltı ile alakalıdır. Aldatılanın değil.

Eğer bir kişide yetersizlik algısı vardır gözüyle bakacaksak; bunun için elimizde sağlam veri olması gerekir.

Aldatılan, aldatan kişiye takıntı geliştirmişse.. Aldatıldığı halde ilişkiyi canlı tutuyorsa..
Aldatan ne yaparsa yapsın kabul ediliyorsa şayet o zaman aldatılan sorgulanabilir.
Acı çektiği yerde bulunma dürtüsü psikolojik rahatsızlıktır ve etkenler araştırılır.

Fakat, ilişiğini kesmiş bir bireye sen yetersizsin diyemeyiz. Bu yüzden de yaşadığı olayı yumuşatarak '' Sadakat bir seçim meselesidir '' der geçeriz.
 
Eğer bir kişide yetersizlik algısı vardır gözüyle bakacaksak; bunun için elimizde sağlam veri olması gerekir.
İşte o sağlam verilere ulaşabilecek tek kişi kişinin kendisi. Başka kimsenin veri gözlemlemesi gerekmiyor. Yol göstericiler sadece yardımcı olabilir. Tahminde bulunabilir. Kişi kendi defterlerini açar bulur. Eğer istiyorsa, reddetmiyorsa ve bilgiyi arıyorsa.
 
Aldatıldığı halde ilişkiyi canlı tutuyorsa..
Tutmuyor diyelim, ama her ilişkide aldatılır çoğu zaman.
İnsanın libidosu hastalıklı olmaya çok müsait. Yeni doğan çocuk annesini babasını şartsız koşulsuz sever. Ve bu sevginin üstüne aileyle ilişkilerin verdiği etkisi siniyor. Çocuk sevgiyi anne babadan öğreniyor. Seviyorum+ korkuyorum, seviyorum + özlüyorum, seviyorum + yalnızım, seviyorum + şiddet görüyorum.

Bilinçaltımız herşeyi bilir, görür. Karşıdaki kişiyi ilk defa görmenize rağmen. Bilinçaltınız o kişi size o "sevgiyi" yaşatabileceği görüyor. Yani partneriniz den memnun değilseniz ama seviyorum diyerek onunla birlikteyseniz bu insan sizin konfor bölgesine uyumlu biri. Ve bilinçaltındaki sorunlarını çözmez seniz hep böyle konfor bölgenize uyumlu insanlara aşık olursunuz.

Tecavüz konusunda Amerika'da deney yapılmış. 4 seri tecavuzculara 10 tane kadın gösterip. Hangilere tecavüz ederlerdi diye sordular. Aynı kadinlari seçmişler.
Yani bu taraftan baktığımız zaman, suçlu bile yok. Genler + yetiştirilme ortamınin sonucunda kişilik şekkilenmiş.
Sonuçta hepimiz kafadan hastayız. Çoğumuz bunun farkında değil ama.
 
Son düzenleme:
Bilinçaltımız herşeyi bilir, görür. Karşıdaki kişiyi ilk defa görmenize rağmen. Bilinçaltınız o kişi size o "sevgiyi" yaşatabileceği görüyor. Yani partneriniz den memnun değilseniz ama seviyorum diyerek onunla birlikteyseniz bu insan sizin konfor bölgesine uyumlu biri. Ve bilinçaltındaki sorunlarını çözmez seniz hep böyle konfor bölgenize uyumlu insanlara aşık olursunuz.

Rüyaların gerçeğe çıkması da hep bundan. 🙂 Rüyada bilinçaltı olacakları bildiği için canı istediğinde kopya veriyor.
Beynimiz mikro analizler yapıyor sanırım. Sonuçta biz farkında olmasak da ilk gördüğümüz andan itibaren beyin bir sürü veri işliyor o kişiyle alakalı. Atıyorum şu an; X kişisinin o an bir mimiği kişinin çocukken ona yeterli sevgiyi vermeyen ebeveyni ile eşleşiyor. Tanıdık bir yer; sevgi eksikliği ile o tanıdık kaynağa yöneliyor. Bilinçli olarak farkında değil fakat evet bilinçaltı her şeyin farkında...

Peki rüyalar nasıl oluyor? Hiç hoşlanmadığım alakasız bir kişiyi rüyamda gördükten sonra hoşlanmaya başlamıştım. Hem de öyle böyle değil. Kendime kaç kere beyninin bir illüzyonu dediysem de söz geçiremedim. Zaten çoktan bilinçaltında hoşlanmıştım fakat bilinç düzeyinde mi q kabul etmiyordum? Yoksa bilinçaltım mı "senin ihtiyacın bu" sinyali verdi?
 
Peki rüyalar nasıl oluyor? Hiç hoşlanmadığım alakasız bir kişiyi rüyamda gördükten sonra hoşlanmaya başlamıştım. Hem de öyle böyle değil. Kendime kaç kere beyninin bir illüzyonu dediysem de söz geçiremedim. Zaten çoktan bilinçaltında hoşlanmıştım fakat bilinç düzeyinde mi q kabul etmiyordum? Yoksa bilinçaltım mı "senin ihtiyacın bu" sinyali verdi?
İnan ki şu iki soruyu ben de çok merak ediyorum 😅
Bana yakın gelen teori şu;
Frekans olarak eşleşiyorsun o kişiyle, olasılıklarına almışsın ama olurunu olmazını egomuza göre ya batırıyoruz ya yaşatıyoruz. Ego da bilinçaltının başka bir olaydan kaydettiği talimat ile koruma amacını devreye sokup sana bir taraftan ket vuruyor. Bence o kişiler olması kadersel olarak o kodları tam tutturan kişiler. Bunları ikiz alev falan gibi kategorilendiriyorlar
 
Tecavüz konusunda Amerika'da deney yapılmış. 4 seri tecavuzculara 10 tane kadın gösterip. Hangilere tecavüz ederlerdi diye sordular. Aynı kadinlari seçmişler.
Yani bu taraftan baktığımız zaman, suçlu bile yok. Genler + yetiştirilme ortamınin sonucunda kişilik şekkilenmiş.
Sonuçta hepimiz kafadan hastayız. Çoğumuz bunun farkında değil ama.
Anlayamadım ben neden ayni kadinlari seçiyorlar?
 
Peki aldatıldığı halde tekrar aldatana dönen şahsiyetler hakkında yorumunuz nedir? Şahsen ben kendini bu denli düşüren insanlarla ilişkimi direk keserim.
Her ilişkinin matematiği farklı, çok bilinmeyenli denklem. Bazen bakarsın bunlar ayrılacak dersin ayrılmaz ayrılmayacak dediklerin ayrılır. Her ilişkinin dinamikleri birbirinden çok farklı özellikle genç yaşta baslayan evliliklerde ilerleyen süreçte aldatma oluyor. Merak ediyorlar sanırım , aldatma sonrasında ya boşanma ya da ilişki eskisinden daha sağlıklı devam ediyor. Herkesin kendi bileceği iş büyük konuşmamak lazım.
 
Çocukluk döneminde yaşanan travmatik olay veya olaylar sonucunda kurban programı (frekansı) taşıdıkları için.
Başımıza her gelen olay bizim frekansimiz nedeniyle oluyor .
Karma aslında bizim yarattığımız bir şey olduğuna göre (karma yerine frekans desekte olur) . Karmamizla frekansimizla adı her ne ise, biz olayları durumları ve kişileri hayatımıza alıyoruz.
Sonuç hep arınma enerji yükseltme ve korunma üçlüsüne çıkıyor inancımız ekolumuz ne olursa olsun.
 
Başımıza her gelen olay bizim frekansimiz nedeniyle oluyor .
Karma aslında bizim yarattığımız bir şey olduğuna göre (karma yerine frekans desekte olur) .
Karmayı sadece biz yaratmıyoruz, bizim yaptıklarımız var tabii ama yanısıra atalar ve önceki yaşamlar da devrede. Frekansı ise evet tam olarak biz yaratıyoruz.
Yani soydan veya geçmişten bir karma varsa onun çalışmasına zemin hazırlayacak travmatik olay yaşanıyor veya izleyici olarak şahit olunuyor. Böylece kod bu yaşamda da tasdikleniyor ve biz o frekansı çalıştırmaya başlıyoruz.
Görev belli. Evrende yer kaplayan bu negatifleri dönüştürmek. İnsalar başardıkça dünyanın dengesi sağlanacak ya da negatifler ağır bastıkça o taraf baskın olacak. Sadece kendimizi dönüştürürsek mümkün. Tekil olarak bizde dönüşürse soyda da dönüşür.
Karmamizla frekansimizla adı her ne ise, biz olayları durumları ve kişileri hayatımıza alıyoruz.
Sonuç hep arınma enerji yükseltme ve korunma üçlüsüne çıkıyor inancımız ekolumuz ne olursa olsun.
Evet tam olarak böyle. Kendimize merhamet edip, merak edip araştırıp, aydınlanıp düzeltmezsek işkence etmiş oluyoruz. Aslında parçası olduğumuz evrene ediyoruz. O da bize karşılık veriyor.
 
Geri
Üst