MaHaRa
Kayıtlı Üye
- Katılım
- 16 Eki 2008
- Mesajlar
- 87
- Tepkime puanı
- 6
320 kg. agirliginda bir kaya parçasi kendi kendine
200 metre “yürüyebilir” mi? Üstelik, hareket ettiginin
bir kaniti olarak da ardinda derince bir iz birakarak?..
ABD’nin Kaliforniya ve Nevada eyaletlerinin
sinirinda yer alan Ölü Vadi düzlüklerinden biri,
dünyanin en gizemli doga olaylarindan birine ev sahipligi yapiyor.
Racetrack Playa adi verilen eski bir göl yatagindaki kimi
kaya parçalari, görünürde “kendi kendine” hareket
ediyor. Yaklasik 2 km. genisliginde ve 5 km. uzunlugunda
olan ve denizden 200 metre yükseklikteki Racetrack Playa,
kuru, sert ve çatlamis bir zeminden olusuyor.
Yöreye gelen turistlerin gözüne ilk çarpan sey, çevreye
rasgele yayilmis küçük kaya parçalari ve arkalarinda
biraktiklari gizemli izler.
Ilk bakista hiç kimildamadan duruyormus gibi görünen
kaya parçalari, yaklasik yarim yüzyildir jeologlari ciddi
biçimde mesgul ediyor. Yürüyen kayalar ile ilk kez
1955’te ABD’li jeolog George M. Stanley ilgilendi. Stanley’in
varsayimina göre kayalarin hareket etmesinin nedeni buz
verüzgardi. Soguk havalarda bir grup kaya parçasinin çevresinde
buz tabakasi olusuyor. Rüzgar estikçe buz tabakasi çevreden
kopuyor, böylece tipki bir yelkenlinin su yüzeyinde süzülmesi
gibi, kayalar buz tabakasiyla birlikte kayiyorlardi.
Bu yaklasim uzun yillar dogru olarak kabul edildi.
Ancak bu teori özellikle küçük taslar için geçerliydi.
Kimileri 320 kg. agirligindaki kayalarin
“yürümesi”ni açiklayamiyordu.
1960’larda Racetrack Playa’nin ünü dünyaya yayildi.
Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü Jeoloji Bölümü’nden
Dr. Robert P. Sharp 1969’da yöreye gelerek yedi yil
sürecek incelemelerine basladi.
Dr. Sharp, 30 tas seçti ve bunlari isaretledi.
En büyügü 450 kg. agirliginda olan taslarin her birine
bir ad verdi. Taslarin kapladigi zeminin belirli yerlerine
özel çiviler çakarak gelismeleri izlemeye basladi.
Yedi yilin sonunda, 30 tastan 28’inin hareket ettigini
belirledi. Taslarin arkalarinda biraktiklari izlerin en
uzunu 201 metre ile, Dr. Sharp’in “Nancy” adini verdigi
250 kg. agirligindaki bir tasa aitti.Taslar kuzey–kuzeydogu
yönünde hareket ediyordu. Dr. Sharp, dogu ya da
güneydogu yönünde kimi sapmalar da gözlemlemisti.
Izler ise, düzlügün kurumus ve çatlamis
sert zemini kadar serttiler.
Demek ki, kayalar düzlügün kati ya da donmus oldugu
bir anda degil yumusak oldugu bir sirada hareket ediyorlardi.
Dr. Sharp, kayalarin hareketinde, yagmurun da en
az rüzgarkadar önemli bir etken oldugu sonucuna varmisti.
Amerikan Jeoloji Dernegi’nin yayin organi “Bulletin”da
yayimlanan makalesinde durumu söyle dile getirmisti:
“Olayin tüm gizemi, yagmur ve rüzgarin en uygun zamanda
birlikte oynadiklari oyundadir.”
“Yagmurla rüzgarin oyunu” teorisi de uzun yillar
kabul gördü. Ne var ki, 1990’larin basinda yapilan
yeni gözlemler kayalarin hiçbir biçimde rüzgar etkisiyle
hareket etmedigini ortaya koydu. Massachusetts
Amherst College’dan John Reid ve arkadaslarinin
Racetrack Playa’da 5 cm. yüksekliginde kar suyu
biriktiginde ve buzlanma oldugunda, bir insanin,
bu zeminde kaymadan yürümesinin oldukça zor oldugunu
ama iş kayalarin “yürümesi”ne gelince bununda olanaksiz
oldugu gözlemlediler. 25 kg. agirligindaki bir kayayi
buz üzerinde bir milim bile kipirdatmak mümkün olmuyordu.
Çünkü kayalar dolomit kökenli kireç tasindandi,
Yüzeyleri ise çok pürüzlüydü. Sürtünme katsayilari
0.8, bir ayakkabininki ise 0.1 idi. Bu da kayalarin buz
üzerinde rüzgarin etkisiyle kaymasi yaklasimini tümüyle
ortadan kaldiriyordu.
Reid ve arkadaslarinin teorisi ise, kayalarin altinda biriken
buzlarin, birkaç santimetre derinligindeki suda “yüzmeleri”
yönünde. Bu yaklasim, meteorolojik verilerle de uyum
içerisinde. Reid, kayalari hareket halinde saptamak için
kışın orada aylarca yaşamak ve yeterli araç gereç için de
yaklasik 1 milyon dolarlik bir yatirim gerektigini belirtiyor.
Ancak asiri soguk, rüzgar ve nem, yörede yaşami
olanaksiz kiliyor ve hiç kimse böyle bir işe kalkışamiyor.
Bugüne dek hiç kimse bu kayalari “yürürken” görmedi.
Son yillarda, şakaci turistlerin, kimi izlerin başina yeni kayalar
“koymasi” ya da yapay izler olusturmalari, “yürüyen kayalar”in
gizemini giderek daha da içinden çikilmaz bir duruma getiriyor
Kaynak: BilimTeknik-Geo (2003)