Spiritüel yasalar

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan angeldream
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
A

angeldream

Son donemde cekim yasasi cilginligidir gidiyor malumunuz. Hakli olarak spirituel dunyaya adim atmamis kisiler icin en cekici gelecek ve suan en ihtiyac olan ve dolayisiyla ilk ogretilmesi gereken yasa belkide. Bu anlamda boyle bir hareket oldukca sevindirici. Arkasinin gelecegine de inaniyorum.(umuyorum)

Ancak cevremde yasadigim, imkansible seylerde de "aaaaa sen reikici (!?) degil misin, boyle dusunuyormussun, cekiyormussun oluyormus, senin daha iyi yapman(bilmen) lazim, hadi sen oyna biz izleyelim..." durumlarindan dolayi imdat bayragi cekmek uzereyim.

Velhasil kelam; deneyimler bosa degil. Birsuru evrensel prensip oldugunu yakin cevremde anlatmaya baslamayi kendime gorev bildim.
Hayatinizin Amaci kitabinin yazari Dan Millman'dan destek alarak; (hatta direk ona yaslanarak) yasalari burada paylasmaya baslamaya karar verdim.

Sevgili Millman diyoki;

''Bir spirituel yasanin geceliligin herhangi turde bi inanca bagli degildir. Oyleyse ister bu yasalarin Buyuk Ruh ya da Yaratici tarafindan olusturulduklarini , ister evrenin isleyis bicimini yansittiklarina inanalim, onlar hayatimizi degistirecek guce sahiptir.

Sonsuz sayida sprituel yasa vardir. Bu kitapta ben insan hayati ve hayat yolunun ozel ihtiyaclariyla en direkt ve pratik(uygulanabilir) sekilde ana hatlariyla ilgili yasalari anlatiyorum.''



SPIRITUEL YASALAR (EVRENSEL PRENSIPLER)
1. Esneklik Yasasi
2. Secimler Yasasi
3. Sorumluluk Yasasi
4. Denge Yasasi
5. Süreç Yasasi
6. Kalıplar Yasasi
7. Disiplin Yasasi
8. Kusursuzluk Yasasi
9. Simdiki An Yasasi
10. Yargısızlık Yasasi
11. Inanc Yasasi
12. Beklentiler Yasasi
13. Durustluk Yasasi
14. Yuksek Irade Yasasi
15. Sezgi Yasasi
16. Eylem Yasasi
17. Devreler Yasasi


1. Esneklik Yasasi

Esneklik bize pasiflik ya da direnmeden daha cok yarar saglar; ortaya cikan her seyi etkin bicimde kullanarak, en acı verici kosulları dahi kucaklayarak, zorluklarimizla – onlari bir sprituel egitim bicimi olarak gormeye baslayarak – daha etkili bicimde basa cikariz.

Esneklik; yaşanan an’a katı bir bicimde direnmek yerine, onu pragmatik (yararcı) bir bicimde kabullenmeyi icerir. Bu hoslanmadigimiz biseye katlanmamiz, haksizligi gormezden gelmemiz ya da kurban edilmemize izin vermemiz anlamina gelmez. Esneklik, uyanik ve genisleyici bir farkindalik hali gerektirir; o sadece akisa uymayi degil, benimsemeyi ve yapici bir bicimde kullanmayi gerektirir. Bu yasayi uygulamakta ustalasarak, engelleri ilerleme vasitalari, sorunlari da fırsatlara donustururuz.

Bir grup insanin basina acı verici olay geldiginde bazıları sok, red ve korku icinde bu deneyime zihnen direnir; boylece agacin sert dalinin ruzgarda kirilmasi gibi en kotu deneyimi yasarlar, bazilari ise duygularini kabullenir, ifade ederler ama egilerek kirilmaktan kurtulurlar.

Esneklik yasasina ornek olusturan bir tampon etiketi gormustum. “ Eger arabayi surus seklimden hoslanmiyorsan, yaya kaldirimdan cekil” Biri arabayi uzerimize suruyorsa “boyle yapmamali, adil degil...” diye dusunecegimize hemen oldugumuz yerden sicrayarak cekilebilir ve reflekslerimizi sınama sansıyla karsılastigimiz icin sukran duyabiliriz.

Esneklik Yasasini yansitan ve somutlastiran aikido ve tai-chi gibi savas sanatlari direnc gostermeme uzerine kurulmustur. Itiliyorsanız cekin, çekiliyorsaniz itin, bir guc size dogru gelirken yolundan cekilin.

Hastalik, mali aksilikler gibi durumlar icin daima sukran duyamayiz kuskusuz. Ama bu yasa bize buyuk tabloyu gorebilmemiz icn gorusumuzu kendi otemize genisletmemiz gerektigni hatirlatir. Cunku ancak o zaman pozitif yada negatif de gorunse her durumun ruhumuzu guclendirmek icin firsat sundugunu anlayabilriz. Gerilim; zihin durumlara, duygulara, insalara direndigimizde meydana gelir.

Esneklik; bir yandan ogrenip gelsirken ve onumuzde olani etkili bicimde ele alirken diger yandan kendimizi, insanlari, durumlari kosulsuz kabullenmemiz anlamına gelir. Kosullara uyabilmek anlamina gelir. Su gibi kabımızın seklini aliriz. Inis-cikislardan uzak durmak, kacmak, direnmek yerine onlari deneyimlemeye acik oluruz.

“ Tanrım;
Bana degistiremeyecegim seyleri kabullenmem icin sukunet,
Degistirebilecegim seyleri degistirebilmem icin cesaret,
Ve aradaki farkı anlayabilmem icin bilgelik ver.”



2. Secimler Yasasi

Hayattaki en temel secimimiz, genisleme ya da daralma, yaratici ve ifade enerjilerimizi dunyaya pozitif ya da negatif bicimlerde sunma arasında yapilir. Kosullarimiz ne olursa olsun, gidecegimiz yonu secme gucune sahibiz.

Gunluk hayatlarimiz ozgur iradeyle yapilmis bir dizi secim ve uygulamalardan olusur. Kosullarimiza bagli olarak cok ya da az secimler yaasayabiliriz. Fiziksel kosullar, Zihinsel hastaliklar, yetersizlikler, karisikliklar secim gucumuzu carpitabilir veya sinirlayabilir. Zihin berrakligi ise cogaltir. Secimler Yasası, kosullarimiza nasil tepki gosterecegimizi secme gucumuzu ve sorumlulugumuzu isaret eder. Bu yasadigimiz surece asla yitimedigimiz bir guctur. Carpik ve sinirlayici inanclarimiz ne kadar az ise, secim gucumuz o kadar buyuk olur.

Bazen secimlerin bizim disimizda yapildigini hissederiz. ( ailemiz, arkadasimiz, tanrı vb.. ) Ornegin patronumuz bize “fazla mesai yapmak zorundasin, yoksa isine son veririm” derse secime sahip olmadigimizi dusnuruz ancak her secimin sonucunu gorur ve bilincli secimler yapariz. uzun vadede mutluluk getirecegine inanmadikca nadiren zor yolu seceriz. Ayrıca bilinaltimizdan gelen sezgisel mesajlara da itmat etmemiz gerekir. Bilinaltimiz, bilincli olarak istemedigmiz ama en yuksek hayrimiza olan deneyimleri secebililir veya belli insanlari hayatimiza cekebilir.

Hayatın icinde amacsizca dolanmak yerine, dogru yolda, dogru kisi ile birlikte, dogru isi yapmakta olup olmadigimizi dusunursek, sonunda bunlari kendimizin sectigini gorup anlayabilriz. Bu anlayis ile birlikte, secimlerimizi kabul etme, hayatimizin sorumlulugunu ustlenme ve belki yeni secimler yapma gucu de gelir. Eger kendimizi gucsuz, tikanmis, korkmus hissedersek, iste bu, secim gucumuzu hatirlamanin zamanidir.

-YARATICI SECIM: Yaratici enerji kabarip tasan, dinamik bir nitelige sahiptir. Onun ifade bulmaya ihtiaci vardir. Akmak ve kullanilmak icin mevcuttur. Bu enerji iki yuzu keskin bicak gibidir, yapıcı amaclar icin kullanilmazsa yikici yollardan bosalir. Yaratci enerjinin onu kesildiginde fizisel, duygusal, zihinsel duzeylerde acı verici rahatsizliklar haline gelir.

Yaratici enerjinizin nasl tezahur ettigni dusunun akiyor mu? Tikanik halde mi?, tıkanıksa ne tip fiziksel, ruhsal arazlar yasiyorsunuz? Baskı olustugunda yaratici enerjinizi nasil dengeliyorsunuz, egzersiz? Sigara, alkol, cok yemek, asiri cinsel istek? cok konusmak?... Yaratici enerjinizi pozitif yonde akitmak icin neler yapabilirsniz??

-IFADE SECIMI : İfade sadece konusmaktan yada fikirleri ve bilgileri aktarmaktan fazla biseydir. İfade enerjisi duygulardir. Pozitif ifade; konusma, sarki soyleme, rol yapma, muzik yapma, yazi yazma vb... sekillerde olabilir. Negatif ifade ise; kufretme, şikayet etme, eleştirme, sızlanma vb... sekillerde tezahur eder. Gercek duygularimizla temas etmemiz, onlari ifade etmemiz, yeni enerji duzeyleri, butunleme ve sifa meydana getirebilir.

Pozitif ifadeye itibar ederken; ofkemizi, korkumuzu, uzuntumuzu yadsimamiz gerektigini soylemek istemiyorum. Negatif duygulari bile pozitif yollarla ifade edbilriz. Ofkelendigimizde bagirip, cagirip kufretmek yerine “ bu davranisin beni ofkelendirdi ve aramiza istemedigim bi duvar koydu” seklinde ifade edebilriz. Secimler yasasi ifadeye uygulandiginda bize tum duygularimizi durustce ifade etmemmizin uzun vadede hem bize hem iliskilerimize yararli oldugunu hatirlatirim.

Bir seyi negatif bicimde ifade ettigniz son bir-iki konusmayi hatirlayin. Sizde ve karsidakinde hissettirdiklerini dusunun...... Elestirdigmiz zaman, genelde duygularimizi ifade etmedigmizde, duygularimizi yargilara donusturdugumuze dikkat edin. O konusmalar sirasinda duygularinizi durustce ve direkt olarak nasil ifade edebilirdiniz? Sonuc nasil olurdu?


Yasamak ve olmek zorundayiz; gerisini biz oluştururuz!


3.Sorumluluk Yasasi

Bir kez sorumluluk sinirlarimizi olusturdugumuzda, gorevimiz olanin tum sorumlulugunu ustlenebiliriz ve gorevimiz olmayani bırakabilriz; boyle yaparak; baskalarini desteklemekten daha cok zevk alir ve daha uyumlu bir işbirligi içeren ilişkiler yaratırız.



“Birikten kuvvet doğar. Hiç kimse, hepimizden daha akıllı ve kuvvetli olamaz.”


İnsanlar farklı sorumluluk duzeylerinde birlikte calistiklari her iste, bazı insanlar fazla gorunebilirler. Ama onlar baska insanlar tarafindan destklenmektedirler, destek olmasa cabalari verimsiz olurdu. Bireysel duzeyde, bizim insanlar olarak gorevlerimizi etkili bir bicimde yapmamiz buyuk olcude iç işbirliği durumumuza bagldir. Baskalarına yardım edebilmemiz icin once iç evimizi duzene sokmaliyiz.

Kendimizle, diger insanlarla ve kosullarimizla olan iliskilerimizde; kendi uygun sorumluluk duzeyimizin sınırlarını belirlemeye ve tanımlamaya, degerlerimizin, ihtiyaclarimizin, onceliklerimizn diger insanlarinkinden (hatta ana-baba,kardes,eş vb) haklı olarak cok farklı olabileceklerini gorup, kabul etmeye ihtiyacimiz var.

Baskalarını desteklemek, onlara hizmet ve yardım etmek icin guclu itilim duyanlarimiz, verme ihtiyacı icinde zayıf dusecek derecede aşırı işbirliğinde (aşırı özveri) bulunur. Aşırı özverililer, kendilerine verdikleri degeri baska insanlara yardım etme yeteneklerine dayandirir, karsılıgında hicbisey almadan akitir ve bir tur paspas rolu alirlar.

Bunun altında abartilmis sorumluluk duygusu yatar. Bu duygu bizi baskalarinin kendi davranislarinin sonuclarindan ders almalarina izin vermek yerine, onların hatalarını tamir etmeye calismaya goturur.

Asiri isbirligine fazla kaydigimizda, eninde sonunda diger yone, yani yeterince isbirligi yapmamaya kayariz. Duygusal ve zihinsel yorgunluk nedeniyle, “yetersiz isbirligi” haline donsutugumuzde; direnc gosterir, içerler, kendini tamamen geri cekme gibi durumlar yasariz.

Dogru bir isbirligi haline ve dengeli sorumluluga ulasabilmek icin tutumumuz ve eylemlerimizi degistirmemiz ve denge noktamizi bulmamiz gerekir. Bu o insanlara isleri kendi baslarina yapmalari icin cesaretlendirmek, yetki ve izin vermek anlamina gelebilri.

Sorumluluk yasası bize, rahatlik bolgemizi belirlemenin, ona saygı gostermenin, onun sınırları icinde calismanin onemini ve gerekliligini anlatır. Kendi iç degerimize saygı gostermemiz gerektigini hatırlatır.

Sorumluluk Yasasını uyguladıgımızda, baskalarını destekleriz, aynı zamanda baskalarını bize sundukları destegi kabul ederiz. Her ikisi arasında denge kurariz. Yapmamız ya da olmamız “gerektigini” dusundugumuz sey ile kalpten arzuladıgımız sey arasındaki farkı goruruz. Yapmaktan dolayı kendimizi icsel olarak iyi hissedebilecegimiz seyleri yapariz. İçsel olarak kendimizi iyi hisetmezsek duygularimizi ifade eder uzlasmaya variriz. Ben bu kadarini yapabilirm, gerisini sen yapmak zorundasin” Bu sorumlulugun kalbi ve isbirliginin ruhudur.


''İç huzura kavuşmak için, evrenin genel yöneticiliğinden istifa etmeliyiz.''
Larry Eisenberg


4.Denge Yasası

Denge kozmik, biyolojik, ve kisisel duzeylerde bizim (bedenimiz, zihnmiz ve duygularimiz) icin gecerldir. Bize, yaptigmiz herhangi biseyi fazla ozeniip yorularak yada bastan savma yapabilecegimizi ve sonra kacinilmaz olarak obur taraf dogru sallanacagimizi hatirlatir.

Eger yer cekimi evreni bir arada tutan zamk ise, denge onun sırlarını meydana cıkaran anahtardır. Tum kutbiyetlerin ( sıcak-soguk, hızlı-yavas, asagi-yukari, gurultu-sakin) arasında bir denge noktası, merkez yer alır. Dunya’nin kendisi de canli bir organizma gibi fonksiyon yapmaktadır. Onun uzerindeki hucreleri olusturan biz insanlar, dolasim sistemini olusturan okyanuslar ve ruzgarlar da ayrıca denge halnde var olmaliyiz. Bir anlamda halen yuzyuze oldugumuz ekolojik dram bizler olgunlasirken ve kendimize ozgu denge hallerimizi ogrenirken bireysel hayatimizda olup bitenleri yansıtmaktadır.

Cin taocular’dan Essene hahamlarina, Hristiyanlardan Muslumanlara kadar her kulturden bilgeler orta yolu, her seyin kararini savunmuslardır. Bununla birlikte denge her zaman aşırı uçlardan kaçınmaya bagli degildir. Denge ayrıca zaman zaman aşırı uçları da araştırıp, keşfetme, sarkacı dengede tutmak icin her iki tarafa da esit dikkat gosterme yetenegini icerir. Bazen aşırı çalışır, bazen aşırı dinleniriz. Her iki tarafı da esit kullandıgımız surece dengede kalır, sonunda yine merkeze doneriz.

Farklı yaradılışlarımız, duzenlerimiz ve yapılarımız nedeniyle dengeyi olusturan her sey birbirimiz icin farklı olabilir. Sınırlarımızı sınayarak, her iki aşırı ucları arastirarak ve sonuclarindan ders alarak denge noktamızı buluruz. Baskalarının ogutleri ve deneyimleri bize uymayabilir. Deneyim her zaman en kolay ogrenme yolu olmayabilir ama en emin yollardan biridir.

Hayatımızı bu yasanın ısıgında gozden gecirmemiz, kendimizi daha iyi bir perspektifle gormemize, uygun duzeltmeleri yapmamıza ve daha derin bir saglikli, uyum ve ic huzuru duygusuna kavusmamıza yardımcı olur.

-VERME&ALMA’NIN SIRRI: Her neye ihtiyac duydugumuzu hissediyorsak, bu gercekte, derin benligimizden gelen ve ihtiyac duydugumuz seyin aslında en cok vermemiz gereken şeydir.



“İkiyi bir yaptıgınız zaman ve dışınızı da içiniz gibi, ve yukarıyı da asagisi gibi yaptıgınız zaman; erkegi ve disiyi bir yaptiginiz zaman, iste o zaman Tanrı’nın alemine gireceksiniz”

5.Süreç Yasası

Günlük hayatlarımız hedefler ve başarılarla doludur. Bazılarımız hedeflerimizle o kadar mesguluzdurki, bir an once nihai sonuca ulasmak arzusuyla, aradaki o hedefe ulasmak icin gerekli yola ve surece onem vermeyiz. Ote yandan bazılarrımızın buradan oraya nasıl ulasabilcegimiz konusunda kafamiz oyle karisiktir ve oyle kuskuluyuzdur ki hedef saptamakta bile zorlaniriz ya da daralan bir gorusle bir adima saplanip kaliriz.

SurecYasasi bize; bir yolculugu sadece kucuk adimlara ayirmayi degil her adimi sanki kendi icinde sona eriyormus gibi degerlendirmeyi ogretir. Her adim kendi icinde kucuk bir basari haline gelir. Yol boyunca ogrendigimiz seyler, menzile erismekten daha onemli hale gelebilri.

Surec sorunlarini halletme durumunda olanlarimizin kendi kendilerine su soruyu sormalari gerekir. Bi hergun isini biran once tamamlayip “kurtulmak” icin acele eden postaci gibi mi; yoksa her gun semtlerin degşsen manzaralarindan zevk alan, sakin, olculu adimlarla yuruken insanlarla selamlasan postaci gibi mi olmak istiyoruz?

Cogumuz sadece zirveye ulasmak icin yasariz. Ama daga tirmanirken attigimiz her kucuk adimin, bir oncekinden daha yuksek oldugunu unuturuz.



Eger buyuk bir ihtirasa sahipseniz, onu gerceklestirme yonunde mumkun oldugunca buyuk bir adım atın. Bu kucuk bir adım da olabilir, ama onun simdilik atabileceginiz en buyuk adım olduguna itimat edin.


6.Kalıplar Yasası

Onu iyi olarak da, kotü olarak da adlandirsak, her kalıp en iyi niyetlerimize ragmen, biz farklı bisey yaparak o kalıbı kırmadıkca zaman icinde kendini yeniden öne sürer.

Biz insanlar spontane davranma gücüne sahibiz, eski şeyleri yeni biçmlerde yapabilir, hayatlarımızı ve davranışlarımızı değiştirebilir ve yeniden planlayıp yapılandırabiliriz. Ama doğal bir direnç bu olanağı sınırlar. Kalıplar oluşturma eğilimimiz hayati öneme sahiptir. Cocuklugumuzdan itibaren kalıpları gozlemleyerek, anne babamızdan taklit ederek ve uygulamaya koyarak dunyayı ve yasamayı anlamayı ogrendik.

Günlük hayatımızın gidişi içinde geliştirdigimiz yemekten once el yıkama gibi işlevsel kalıplar yadaalışkanlıklar için tasalanmamız gerekmez. Sadece gözlemlemek için bişeyi farklı yaptıgımızda kendimizi garip hisssederiz. Bu da alışkanlıkların gücünü gosterir.

-Kalıplar Yasası; öncelikle işlevsiz, negatif yada yıkıcı alışkanlıklara-degistirmeyi arzu ettigimiz kalıplara hitap eder. Verdiği kararlardan tekrar tekrar dönme eğiliminde olan, başladığı işi tamamlayamama ya da başarısızlıkların tekrarlama kalıbına sahip herkes icin onemlidir. Biz olayı yakından inceleyip, araya girip farklı bişey yaparak kalıbı kırana kadar, her kalıp kendni tekrarlama eğilimi gosterir.

Ozellikle bağımlılıklar konusunda yardımcı oluyor. Cani sigara içmek isteyince su içmek, pasta yemek isteyince yuruyuse cıkmak gibi degistirmek istedigin kalıbın yerine yeni işlevsel ve faydalı bir kalıp koy olayı. Savaşmak zorunda kalmadan zafer bayrakları dikmek.

7.Disiplin Yasası

Disiplin daha buyuk bir ozgurluge ve bagimsizliga giden en emin vasıtalardır. Onun sagladıgı odaklanma ile kazandigimiz beceri duzeyi ve bilgi derinligi bize hayatta yeni secenekler getirir.

Bizler tekrarlamalı ve rutin görevlerle ilgili sorun yaşar ve bunlara direnç gösteririz. Eğer disiplini; seçenekelerimizi sınırlmak, başarması irade ve kararlılık gerektiren(hergun egzersiz ve rejim gibi), yapmaktan hoşlanmadığımız şeyleri yapmaya kendimizi zorlamak olarak algılarsak disiplin ve özgürlük zıt görünebilir.

Disiplin Yasası bir paradoksu işaret eder. Özgürlük doğuştan hakkımız olmakla birlikte, bu dunyada tekrar kazanılması gerekir. Disiplin anahtardır. Bu prensip iç ve dış özgürlk için geçerldir.

Dış hayatımızda; arzular, endişeler, negatif imglelerle dolu, çalkalanan, kaçak bir zihnin esiri oldugumuzu hissederiz. Dış özgürlük; güçlü ve saglıklı bir bedene sahip olmayı, disiplinli bir çalışmadan kaynaklanan sosyal özgürlük, kendine saygı ve doyum... hayatta daha fazla seçeneğe sahip olmayı kapsar.

Özgürlük; biçok seyi deneyimleme yeteneğinden daha cok seyi icerir. Genislik acısından kazandıgımız seyi derinlik acısından yitirebilirz. Ama eger enerjimizi odaklar ve sıkıntıya katlanarak sebat edersek; bir deneyime sadece “girmez” onu “geçiririz”de. Bu süreçte kendimiz ve kapasitemiz hakkındadaha çok sey öğreniriz.

Disiplin; birz daha fazla yapma, biraz daha derine inme, bir şeylere dayanma, onları sonuna kadar göturme alışkanlığıdır. Disiplin; sıkıntının, işi henuz “anlamaya” başladığımız anlamına geldigini kabul eder.

Disiplin Yasası bize, öncelikler oluşturmayı, her seferinde (daha dogru yapana dek) birşer üzerine odaklanmayı, simdi yapmamız gereken faaliyetlere odaklanıp, daha sonra yapabileceklerimizi bir taraf koymayı öğretir.

Kararlılık; uzun zaman sürdürülebilecek bir disiplini içerir. Hayattaki hedeflerimiz arasındacogu kes kızrmızı halıdan cok bataklık uzanır. Bu bataklık, egitimve terbiye hazırlıgını, enerji fedakarlıgını temsil eder. Bataklıktan gecmenin sırrı; bize ilham veren bir hedefe sahip olmaktır. Bataklıgın oteki ucunda bizi neyin bekledigini hatırlatan bir fener gibi parlayarak bizi çeker. Disiplin ve kararlılık, burası ve hedeflerimiz arasındaki köprüdür.

Disiplini deneyimleme : Kendinizi saglam bir zeminde, artık pek kalmak istemediginiz bir yerde hayal edin. Uzakta parlak bir fener ışıldıyor. Bu hayatınızıda daha buyuk ozgurluk duygusuna ulasmamnın yolunu gosteren bir ısık. Şimdi bu ışıkla aranızda bataklıgın uzandıgını imgeleyin. Sallantılı, gizli tehlikeler iceren, karanlık... gecmek zaman ve enerjinizi alacak. Yolda cesaretsizlik, karışıklık yaşayabilir, gecikebilir, gecici olarak hedefinizi gozden kaybedebilir, neden yola cıktıgınızı unutabilr, vazgecme durtusu duyabilirisniz. Ama arzunuz yeterince gucluyse, ısık isizn icin yeterince parlaksa, o sizi bataklıktan gecirecektir. Bu parlak imge, zaman içinde hedefinizi gerçekleştirmeniz icin, yapmanız gereken şeyleri yapabilmenizi sağlayacak enerji üretmenize yardımcı olacaktır. Hayat Yolculugunuzun anahtarı, disiplin anahtarı budur.

8.Kusursuzluk Yasası

Aşkın bir perspektiften, herkes ve herşey kayıtsız sartsiz kusursuzdur. Geleneksel bir gorus noktasindan ise kusursuzluk mevcut degildir. Ulasabilecegimiz en iyi sey erdem ve gensiliktir. Ve ona ulasmak zaman ve uygulama ister.

Geleneksel acidan; dunya acı icindedir. Suclar, aclik, evsiz-barksızlar, savas, sefalet, hastalıklar... Hayatimizda istedigimiz biseyi elde edemedigimiz zaman acı cekeriz, elde ettigmizde ise bu alemde hicbisi kalici degildir. Aşkın acidan; kalbimiz acikken, herseyi kucaklayan bilgeilik, sevgi ve anlayis ile baktigimizda; dunyamizda, cevremizde, hayatimizda olan herşey buyuk bir tekamul sureci ile ilgili olarak kesinlikle mukemmeldir.

Herseyi kusursuz olarak kabul ederek, ayni zamanda kendi sorumlulugumuzu da kabul ederiz ki bu sorumluluk, dunyaya yardım etmek, biseyleri degistirmek, zaman ve para bagislamak, farkındaligi yukseltmek icin ugrasmayi kapsayabilri. Eger sucluluk duygusuyla ya da kasvetli bi ruhla davranirsak (elimizden geleni yaparken bile daja buyuk perspektife sahip olmamamizdan) daha az etkili olacaktir. Kendi acımızı giderene dek baskalarının acısını gideremeyiz.

Hayatın gerektigi gibi gelistigi olasiligini kavramayi ictenlikle isteyerek, gercek bir baslangic yapariz ve bu dunyanin kederleri arasinda sevincle ilerlemeyi ogrenmis olarak sefkatle davraniriz. Ama bu gelisimimiz, kendimizi degerli bulmanin bir kosulu olarak degil, kesif ve gelisimin pesin kabul ve sevincinden kaynaklanmali.

Kusursuzluk yasası, Esneklik ve Yargısızlık Yasası ile iliskilidir. Hepimiz; kusurun mukemmelligini takdir etmenin yararini gorebiliriz. Hayatın onları dogru zamanda ve dogru yerde karsimiza cikardigini idrak ederek, gunluk hayatlarimizin derslerini kusursuz olarak gorme kapasitemizi genisletebilriz.

Dunyamizda; hem guzel hem korkunc seyler meydana gelebilir. Bazılarından hoslanır ve onaylar, bazilarindan hoslanmaz ve direniriz. Kusursuz inanc; zihnimizin, bizim en yuksek hayrimiz acisindan neyin iyi oldugunun bilemeyeceginin farkindadir. Bu inanc, kusurun mukemmelligini takdir edebilmemiz icin bize ilham verir. Boyle bir farkindalik, daha genislemis bir hayat duygusunun kapılarını acar.

Kusursuzluk Deneyimi:
Ï “Yeterli!” / “Yeterliyim!” / “Onlar Yeterli!” / “Simdilik yeterli!” demeyi ogrenin
Ï Basımıza her ne gelirse veya her ne yaparsak kendinize sunu sorun; “ Bu hangi acidan kusursuz olabilri? Kusursuz bir ders mi, kusursuz bir firsat mi? Bundan kusursuz birsey elde edecek sekilde algimi nasil degistirebilrim?”

9. SİMDİKİ AN YASASI
Zaman diye bisey yoktur; gecmis ve gelecek dedigimiz sey, bizim zihinsel yapılarımızın disinda bir gerceklige sahip degildir. Zaman fikri, düsünce ve dilin uzerinde anlastigi bir duzendir. Bir sosyal anlasmadir; gercekte sadece simdiki an vardir.

Biz gecmisin pismanligini duyarken, gecmis o anda zihnimizden baska biyerd mevcut degildir ve o pismanligi zihnimizde olusturdugumuz goruntulerle canli tutariz. Gelecekle ilgili endise duydugumuzda, gelecek o anda zihnimizden baska bi yerde mevcut degildir ve imgeledigimiz goruntulerle o endiseyi zihnimizde canli tutariz.

Genellikle “sorun”larimiz; ister 2 saniye once ister yirmi yil once olsun, zaten olmus biseyi yada gelecek dedigimiz seyde olacagini dusundugumuz biseyi icerir. Simdiki An’da, nerdeyse asla, bir soruna sahip olmayiz.

Simdiki An Yasası; psisemizi enkazdan temizleyebilir ve bizi bir sadelik haline ve ic huzuruna dondurebilri. Bununla birlikte o bize gelecekte yardim etmeyecektir ve gecmiste asla olmamistir. Bu yasa bize; realiteyi, oyle oldugunu dusundugumuz haliyle, oyle olmasini arzu ettigimiz yada olmasindan korktugumuz haliyle degil, oldugu hali ile hatirlatir.

Bedenimiz simdiki an’da yasar. Yapmamiz gereken; olabildigince gevseyerek kendimizi bu an’a birakmak, onu kucaklamak, an be an yasarken karsilastigimiz seyleri adim adim ele almaktir.

Karıisiklik icine dusen ya da sabirsizlananlar gelecege yonelik planlarin sadece dusunceler oldugunu ve dusuncelerin degistigini gormeye baslayabilriler. Bu yasayi uygulamak da, her yasa gibi pratik ister. Zihnimizden gecen gecmis ya da gelecekle ilgili bi dusunce yuzunden gerilim, uzuntu ya da sikintiya kapildigimizi hissedebilriz. Sonra nerde oldugumuzu hatirlariz, -simdi ve burda- sonra unuturuz. Sonra daha ve daha cok hatirlariz, boylece simdiki anlarimizin niteligi giderek iyilesir.


Simdiki An Deneyimleme Sorulari:


  • Gercekten zamanin gecisini mi yoksa sadece dusuncelerin gecisini mi deneyimliyorsunuz?
  • Bu an’dan baska bi andayasayabilir misiniz?
  • Gecmis; su anda canli tuttugunuz yazili kayitlar, depolanmis anilar, birikmis gerilimler bicimind var olmasi disinda herhangi bi suretle mevcut mudur?
  • Gelecek zihnimizin beklentileri, projeksiyonlari disinda herhangi bi suretle mevcut mudur?
  • Gucunuz gecmiste, gelecekte mi yoksa simdide mi bulunur?
  • Gecmis bir pismanlik, sikinti aninda hissettiginiz duygu gercekten o anda olan biseyden mi kaynaklandi, yoksa bu duygu o anda zihninizden gecen gecmis yada gelecek hakkindaki dusuncelerinzden mi kaynaklandi?
  • Su anda hayatinizda herhangi bir sorun yada sikinti varmi? Genelde degil “simdi, suanda”. Bu sorunu kac gercek simdiki an boyunca deneyimliyorsunuz?
  • Simdi sorulari birakin, deriiiin bi soluk alin ve ebedi simdi icinde gevseyin.....



10.YARGISIZLIK YASASI

Evrensel ruh bizi yargilamaz; yargılar insaoglunun icadidir. Yargı, kendimizi yapay, cogu kez idealistce olan kusursuzluk, ahlak dogrulugu, gerceklik standartlarina gore yargilarken kullandigimiz kiyaslama ve hakimiyet kurma vasitasidir.

Eger evren bizi yargilamiyorsa kendimizi ve baskalarini yargilamaya ne hakkimiz var ve kimin standartlarina gore? Herseyi kendi ideal vizyonumuzun ve ideallerimizin kıstasıyla olcup kiyasladigimiz zaman hersey yetersiz kalir. Ancak bu buyuyen, hatalar yaparak ogrenen ve takamül eden gercek insanlarla dolu gercek bir dunyadir.

Bu yasa; ahlakı Tanrı’nin degil insanlarin icat ettigini hatirlatir, Öz’ün bizi asla yargilamadigi, sadece bize dengeleme ve ogrenme firsatlari verdigi onermesiyle baslar.

İdeallerimizin baskisini ve surekli kendimizi kanitlama ve duzeltme ihtiyaci hisseder, yetersiz gelmekten, kendi standartlarimizi karsilayamamaktan korkariz. Ironik bi bicimde en yuksek vizyona sahip olanlarimiz kendine en dusuk degeri verenler olabilir. Kendimizi daha sertce yargilama egilimi gosterdikce, bizim ic durtulerimizi temsil eder gibi, bizi elestiren insnlari hayatimiza daha cok cekeriz.

Yargılar, enerjinin onunu keser, ic savunmalar ve direncler olusturur ve negatif kaliplari yerinde tutarlar. Yargılardan kurtulmak degisim yolunu acar.


“Gençlik gerilerde kalirken ve zaman degisiklikler getirdikce, mevcut fikir ve kanilarimizin bircogunu degistirebiliriz.
Oyleyse; kendimizi en yuksek meselelerin yargici tayin etmekten sakinmaliyiz.“


11.INANC YASASI

Inanç Yasası, bizim okudugumuzdan, işittiğimizden ya da öğrendigimizden daha cok sey bildigimizi kabul temeline dayanir. Daha cok sey bilriz cunku biz daha oteye biseyiz, Evrensel bilgelik ile direkt baglantiya sahibiz; yapmamiz gereken sadece bakmak, dinlemek ve itimat etmektir.

Kendimize itimat ettigimize inaniriz ama aslinda baska birinden ( kitap, ogretmen, rehber, bilimadami, uzman, medyum’dan) gelmis zihinsel bilgiye, kuramlara ve inanclara itimat ettigimizi kesfedebiliriz. Bize ogut verecek, goruslerimizi onaylayacak diger kisilere itimat etme egilimdeyizdir. Kendimizi icimizden baska yerde arayabiliriz.

Uzman rehberlik de kesinlikle bir degere sahiptir. Ogretmenler bize zaman kazandirir, kendi kapilarimizi acmamiza yardim eder, yolu gosterir; kimse bize zaten sahip olamadigimiz biseyi veremez. Kararlarimizin kaynagi ve son soz sahibi olmasi gereken en derin sezgilerimize ve bilgeligimize daha cok itimat gelistirmeye ihtiyacimiz vardir. Aldigimiz ogutlerden once kendi deneyimlerimize dikkat etmemiz gerekir.

Inanc Yasası bize öz’e (Tanri’ya) itimat etmemizi hatirlatir. İlle de disimizdaki Tanrı’ya inanmayi gerektirmez, daha cok evrenin dogal bilgeligine, yasalarina, tum inis-cikislariyla hayatimizin gizemli surecine itimat etmeyi, nereye adım atarsak yolun ayaklarımız altında belirecegini bilmeyi gerektirir.

Zihnimizi aşmamiz, ona saplanip kalmaktan kurtulmamiz gerekir. Kendine itimadin en yuksek dereceye erismesi icin, onun varligimizin (fiziksel-zihinsel-ruhsal-duygusal) tum duzeylerinde olusmasi gerekir.

Bedenimizi dinler ve bize gostermesine izin verirsek; felsefeler olmadan da bedenimizin ihtiyac duyulan seyi bildigini ve yapabildigini kesfederiz.

Zihnimize bilgi depolama yetenegi acisindan degil ama yuksek bilgelige ulasma yetenegi acisindan itimat edebilriz. Boylece beynimizin bilgisayar degil, her istasyona ayarlanabilecek bir radyo olarak is gorudugunu anlariz. Baska bi deyisle; bilgi beynimizden gelmez, beynimiz “vasitasiyla” gelir.

Kendimize itimat etmemiz; Inanclarimizi bir kenara supurerek, en derin sezgilerimize itimat etmemiz anlamina gelir. Bunun otesinde, sezgi dedigimiz sey, spirituel yasalar olarak tezahur eden aynı evrensel zekadan beslenir.

Öz’e (icimizdeki Tanrı’ya) itimat ettigmizde, kendimize daha cok itimat ettikce; hayatimizin her durumunda is goren yuksek bilgelik ve sevgi duzenini daha cok hissederiz, -en yuksek hayrimiz icin- hatalar yapip, onlardan ders almaya istekli olmayi durumudur.

Öz’e gercekten itimat etmeyi ögrendigimizde; öz’ün sadece kendi icimizde degil baskalarinin da icinde oldugunu kavrar; Öz’un “kendimiz” ve “baskalari” dedigimiz parcasina da itimat edebiliriz.

Bu yasa; sadece tum durumlarin bize hizmet ettigine inanmak ya da ummak degil, yuksek bilgelige dayanan direkt kabuldur, (butune-olana-evrene-tanri’ya-kendimize) itimat etme cesaretidir.


12.BEKLENTİLER YASASI

Enerji dusunceyi izler; biz hayal edebildigimiz seye dogru ilerleriz, onun otesine degil. Varsaydigimiz, bekledigimiz ya da inandigimiz sey deneyimimizi yaratir ve renklendirir. Beklentilerimizi degistirerek, hayatin her alanindaki deneyimimizi degistirebilriz.


Deneyimlere dayanan inanclar yarattigimiza inaniriz ancak beklentiler yasasi bunun tersini beyan eder. Inandigiz ya da bekledigimiz seyler, zaman icinde, en derin ya da bilinalti duzeylerde, dış realitemizi sekillendirir.

Deneyim yaratmanin anahtarini “bilincalti” saglar. Her gun kendine kendilerine pozitif sozler tekrarlayan insanlar bir fikir veya niyet olusturabilir ama eger bilincalti olduklari yerde kalmayi bekliyorsa, orada kalacaklardir.

Bilincaltinda ne beklediginizi gormenin bir yolu, hemen simdiki hayatlariniza bakmaktir. – hayatimizin hos olan ve olmayan yanlarina – Sorunlarimiz negatif beklentilerimizi, nimetlerimizse pozitif beklentilerimizi aciga vurur. Beklentilerimizin mevcut hayatmizdaki etkilerini bir kez takdir ettigimizde, artik bize hizmet etmeyen beklentileri degistirmek icin gerekli adimlari atabiliriz.

Ilk anahtar: Hayal ettigimiz seyle ilgili ses ve duygu iceren, canli gorsel imgeler yaratmamiz - ve mumkun oldugunca cok duyu kullanmamiz - gerekir. Boylece imgeler zamanla, bilincaltimizda izlenimler yaratacaktir ve bilincalti dunyada yasadigimiz deneyimlerle, icimizde yarattigimiz yada imgeledigimiz deneyimleri birbirinden kuvvetli bi sekilde ayiramaz.

Ikinci anahtar: Istedigimiz yada sahip oldugumuz seyleri beyan ederken ortaya cikan aykiri mesajlara dikkat etmemiz, sonra bu aykiri mesajlari dikkat cekecek kadar negatif bicimde, yuksek sesle, abarti sekilde beyan etmemiz gerekir. Ornegin ekonomik bagimsizliga sahip oldugumuzu beyan ederken, ayni zamanda “Bu sacma, tamamen meteliksizsin” diyen bi duygu varligini hissediyorsak bu aykiri mesaji da yuksek sesle (hatta jack nicholson’vari sert tavirla sahneleyerek) tekrarlamaliyiz.

Diger insanlar ve dunya hakkindaki beklentilerimizi degistirdigimizde – degistirir gibi yapğmayip, gercekten degistirdigimizde – hayatimizin seklini de degistirebilriz.


13.DURUSTLUK YASASI

Gerçek iç realitemizi tanimak, kabul etmek ve ifade etmek durustlugun kalbini olusturur; ancak kendimize durust oldugumuz zaman baskalarina karsi da durust olabilriz. Butunluk anlaminda, durustluk, negatif durtulere ragmen yuksek yasalara uygun davranmayi gerektirir.

Durustluk Yasası; yuksek yasalari ve derhal gerceklesen, sakinilmaz ve kacinilmaz icsel sonuclari isaret eder. Dış davranis dusturlarini icerir ama onlar uzerine odaklanmaz, kendimize karsi durust olmamiz (icsel butunlugumuz) cevrsinde merkezlenir.

Eger eylemlerimizi kiskanclik, hirs, kurnazlik vb.. durtulerin yonetmesine izin verirsek, bu eylemlerin sonuclari derhal evrenin ve kendi psişemizin mekanigine dahil olur. Yuksek yasalara uymadigimiz icin cezalandirilmaya ihtiyacimiz yoktur, eylemlerin kendisi “cezadır”.

Baskalarina yalan soyleyebilmemiz icin once kendimize yalan soylememiz gerekir. Karisik gudulerle konustugumuz zaman henuz butun degilizdir. Durustlugun ilk adimi, catisan yanlarimizi uzlastirmamizi gerektirir ki, boylece niyetimizi soyleyebilelim ve soyledigimiz gercekten niyetmiz olsun.

Korkunun gercek duygularimizi ve ihtiyaclarimizi ifade etmemizi engellemesine izin verdigimizde, (ima etme, gormezden gelme, sızlanma, baskalarinin ne hissettigmiz bilmesini bekleme, insanlara duymak istediklerini soyleme, sözcükleri incitmek-yonetmek icin kullanma vb...) yani aldatici bir iletisim icine girdigimizde; o an icin istedigimizi elde etmis gorunebilirz ama uzun vadede en cok ihtiyac duygdugumuz ic isigimizi yitiririz.

İçimizin derinlerindeki durtulere ragmen butunlukle (durustlukle) davrandigimizi bildigimiz zaman, icimizdeki yuksek enerji ve ilham kapilarinin acildiklarini hissederiz. Butunlukle davrandigimiz, gercek ihtiyaclarimizi ve duygularimizi ifade etme casaret ve bilgeligine ulastigimizda; kisisel ve mesleki iliskilerimiz yeni bir hayat bulur, hedeflerimiz gerceklesir, hayatimizda derin degisimler yasariz.

''En yuksek ışığına göre yaşa;
Ve sana daha fazla ışık verilecektir!''


14.YUKSEK IRADE YASASI

Ayriliktaki benligimizin ve kucuk irademizin gorus noktasindan bakildiginda, kendi arzularimiz ve tercihlerimizi esas alarak davranmamiz normaldir; kucuk benligimizi ve irademizi yuksek bir iradenin rehberligine teslim ettigmizde ve eylemlerimizi ilgili herkesin en yuksek hayrina adadigimizda, hayatimiizn merkezinde ilhamli bir şevk hissederiz.

Yuksek irade yasası; inanclarini nihai gercekle karistiranlara, baskalarinin kendi yollarini izlemelri gerektigini unutarak kendi inanclarini empoze etmeye calisanlara, kendi kendini baltalama egilimi olanlara, kendi iyiliginden/niyetinden gizlice kuskulananlara, hayatina daha derin anlam kazandirmanin yollarini arayanlara, yanliz hissedenlere, kendini diger egolarla savasir bulanlara yardimci olur.

“Senin iraden olsun!” deyip yol gosterilmeisni bekledigimizde zihinin fazla yardimini goremeyz. Cunku zihin oyunu soyle oynar; “eger ben öz’ün bir parçasıysam ve öz benim parçam ise, o zaman ben ne istersem bu öz’ün iradesidir.” Bu nihai olarak dogrudur ancak ego yada ayriliktaki benlik butunu dusunmeden istedigini yapma egilimindedir. Dunyanin cektigi ıstraplarin coguna butunu dusunmeyen bi suru ayri, kucuk benlik yol acar.

Bunu kendi hayatinizda uygulamak icin icsel olarak kendinze su soruyu sormaniz gerekiyor “eger icimde sefkatli ve herseyi bilen bir Öz bana suan yol gosteriyor olsaydi, bu durumda ne yapardim?” Öz bizim vasitamiz ile is gorur, bizim sadece onu cagirmamiz, temas kurmamiz gerekir. Sonra ne yapacagimizi bilriiz (sonra icmizde yer alan en yuksek ve en iyi adina davraniriz)

Yuksek İradeye cagrida bulunmak kisisel tercihleri ve cikarlari aşan gudulerle, ilgili herklesin en yuksek hayri adina hareket etmeyi gerektirir. Kucuk benlik iradesiyle is gordugumuzde sinirliyizdir. Sonuclar elde edebilriz ama duşersek yanlız duseriz.

Bize yol gostermesi icin yuksek iadeye basvurdugumuzda; genisledigimizi, yucekdigimizi, daha buyuk amacla baglanti kurdugumuzu hissederiz. Hayatimiz daha derin ve yuksek bi anlam kazanir. Bu icsel yuksek irade duygusyla uyum icine girdigimizde, soyledigimiz/yaptigmiz herseyi herkesin yuksek hayrina adadaigimizda, sefkat, sevgi enerjileri ve ışık gunluk hayatimiza girer.

Uygulama;
Gunluk hayatnizda sorun olarak ugrastiginiz, bi secim yada kararinizi dusunun. Once “zihnim ne yapmak istior?” diye dusunun, sonra “ yuksek benligim, benim bilge, sevecen, sefkatli yanim ne yapmak istiyor?” diye sorun. Sorunu duygu merkezinizde (kalbinizde) tutarak, ictenlikle “benim degil, senin iraden olsun” deyin. Sonra dinleyin ve hissedin. En derin hislerinizin gosterdigi yolu izleyin.


15. EYLEM YASASI

Ne hissedersek hissedelim, ne bilirsek bilelim, potansiyel yeteneklerimiz ne olursa olsun, sadece eylem onları hayat geçirir. Kararlilik, ceasret ve sevgi gibi kavramlari anladigini sadece dusunenler, bigun, ancak yaptigimiz zaman bildigimizi kesfederler; yapmak anlamaya donusur.

Bu dunyada eylemde buunmak kolay degildir. Tum sözcükleri, kavramları ve fikirleri eyleme donusturmek enerji gerektirir; ozveri gerektirir. Guvensizligi, uyuşuklugu, kayıtsızlıgı, mazeretleri ve mevcut durumu sarsacak bir sey yapmamak, gidişatı sürdürmek için bulabilecegimiz yuz tane iyi nedeni aşarak, engellerin usteisnden gelmemiz gerekir. Ama hayattan aynı mesajı almaya devam ederiz. “Yapmamız gereken seyi yapmamız, onu yapmayıp iyi bi neden bulmaktan daha iyidir!” Bu mesaj eylem yasasini ifade eder.

Binlerce motive edici konusmacı yattıgımız yerden kalkmamız, yeni bir hayat baslamamız, biraz çaba, irade ve disiplin gostermemiz icin bize ilham vermeye calisir. Yine de cogumuz duygusal, zihinsel veya fiziksel acı harekete gecmemizi gerektirecek kadar agirlastiginda eyleme geceriz.

Gelin bunu degistirelim!!! Gelin eylem ve degisikligin basta sıkıntı, caba ve enerji gerektirdigini kabul edelim. Eylem; dusunce ve duygulardan daha gucludur. Ne hissedersek hissedelim, ne dusunursek dusunelim kuvvet v ecesaretle davramamız gereken zamanlar vardir.

Bu dunyanin sukunetli savascilari izin beklemezler; hangi eylemde bulunmalari gerektigini bilir, hissederler ve cesaret ve butunluk (oz’u sozu birlik) yolunu secerler. Kalpleri onayliyorsa korku, guvensizlik duygularina ragmen eyleme gecerler. Zihnimiz , gecmisten bazı sesler yankılandırabilir. (yapamazsın!, gucun yetmez, incinirsin, basaramzsin...) cok gecmeden bu sesler artık nadiren gelmeye baslar.

Cesaret gosterme sansina sahip oldugun tek zaman korktugun zamandir. Korku duymak iyidir. Hazir olmadigini gosteren bi isaret olabilri ama senin suanki durmun bu degil. Korku harika bi hizmetkar, kotu bi efendidir. Onu istedigin kadar hisset, butunuyle deneyimle ve inisi gerceklestir.

''Riske girmekle birleşmedikçe, vizyon yeterli olmaz.
Merdiven çıkmadıkça, o merdivenlere gözünü dikip bakmak yetmez.''


EYLEMI DENEYIMLEME :
Bi giris kapısının 3 m. Gerisinde ayakta durdugunuzu imgeleyin. Disari cikmak istiyorsunuz cunku disarda guzel bi gun var. Disarisi en yuksek umutlarinizi, aziz hedeflerinizi, onu yasamak icin dogmus oldugunuz hayati temsil ediyor.

En son korku veya asiri guvensizlik duydugunuz zamani hatirlayin. Korkuyu hissedin! Sonra o duyguyu disimiza atlamis Bay veya Bayan Korku olarak imgeleyin.

Simdi acik kapiya, mutlu geleceginize dogru yuruyorsunuz. Tam cikacakkken Bay/Bayan Korku onunuze dikiliyor ve “Dur bu senin icin cok fazla, Gidemezzzsinnn!” diyor.

Hayatimizda bicok kez durdurulmamiza, yavaslatilmamiza, kafamizin karistirilmasina izin verisimiz gibi Bay/Bayan Korku’nun sizi durmdurmasina izin verin. Ve bunu butunuyle deneyimleyin, hisssedin.

Bu senaryoyu tekrar tekrar, ayni hizda canlandirin.uzulene kadar degil ama kızana kadar.. bu biz sure alabilri, tekrar tekrar o duyguyu deneyimleyin. Gercekten ofke duydugunuzda son adimi atmaya hazirsiniz demektir.

Aynı sahneyi yeniden oynatin, bu kez Bay/Bayan Korku sizi durdurmaya veya ikna etmeye calistiginda yokmus gibi davranin ve sadece kapıdan cikip gidin.

Disari cikmayi ne kadar cok istediginizi hatirlayin, hayat yolunuza devam edin. “yapmamaniz gerek” yonundeki tum sebeplere ragmen devam edin, hedefinize odaklanin, Bunun ne farklı bi duygu verdigini hissedin. Saf eylemin prensibini ve gucunu hissedin.


16.DEVRELER YASASI

Dogal dunya, gunduz ve gece gibi ve mevsimlerin gecisi gibi, buyuk bir devreler modeli icinde var olur. Mevsimler birbirini itmezler; ne de bulutlar gokyuzunde ruzgarlarla yarisirlar; hersey tam zamaninda vaki olur. Herseyin bi yukselis ve dusus zamani vardir. Yukselen hersey duser ve dusen hersey tekrar yukselecektir. Bu “devreler” prensibidir.

Değişik enerji formları değişik hızlarda titreşirler; nehirler gibi, enerji yüksek bir düzeyden alçak bir düzeye akar, tekrarlanan devrelerden geçer, soluk alıp verişimiz gibi genişler ve sonra daralır.

Evrende herşey bir enerji formu olduğundan herşey Devreler Yasası’nın hakimiyet alanına girer. Güneşin doğuşu ve batışı, ayın büyümesi ve küçülmesi, dalgaların gelgiti, mevsimlerin dönüşü. Bu bize herşeyin bir zamanı olduğunu hatırlatır. Herşeyin bir en uygun ve bir de en uygunsuz zamanı vardır.

Enerji yükselirken eylem ya da düşünce başarıya kolayca ilerler, düşüşe geçmiş bir devrede etkisi başarısız olur. Eyleme geçmemiz gereken zamanlar ve hareketsiz kalmamız gereken zamanlar vardır, konuşmamız gereken ve susmamız gereken zamanlar vardır, çalışmanın bir zamanı ve dinlenmenin bir zamanı vardır, yükselen bir devreden yararlanmanın zamanı ve içimize dönüp sabırla bekleyerek bir sonraki yükselen dalgaya hazırlanma zamanı vardır. Çok az şey, doğru şeyi yanlış zamanda yapmaktan daha düş kırıklığı yaratıcı olabilir. Bir devre uygunsuz olduğunda, onun yeniden yükselmesini bekleriz.

Herbirimiz kendi ritimlerimize sahibiz. Devreler yasası ile uyum ve ritim içinde akmayı öğreniriz.

Malcom X’in hayatı bu yasanın örneğini sunar. Hayatının en aşağı noktasında (10 yıl hapis) kaderine direnmek ve yakınmak yerine hapishaneyi kozaya dönüştürdü, çalıştı, okudu. Bu koza içinde geçirdiği başkalaşım kednisinin ve birçok insanın hayatını dönüştürmesine yol açtı ve büyük bir lider olarak ortaya çıktı. (Esneklik Yasası ile birlikte kullanmıştır)

Genel olarak hayatınızda, okul-iş vb alanlarda kolyalık ve zorluk dönemlerinizi (devrelerinizi) düşünün. Herşeyin yolunda gider göründüğü zamanlarda posa yığınları arasından kendinize yol açmaya çalıştığınız zamanları düşünün. Hayatın dairesel bir devir oldugunu idrak edersek, belirli bir güvenliğe ve zamanlama duygusuna kavuşuruz.

''Sabır kuvvettir;
Zaman ve sabırla, dut yaprağı ipek haline gelir.''


17. SEZGİ YASASI

Artık kendi kimlik ya da deger duygumuz icin baskalarinin fikir ve kanılarına guvenmedigimiz, onlara tabii olmadigimiz zaman, ancak o zaman kendi sezgi ve bilgelik kaynagimizla temasa gecebiliriz. Hepimiz biseylere tapinma egilimindeyizdir; mesele kanı tanrısına mı yoksa kalbimizin tanrısına mı tapınacagimizdir.
Sezgi Yasası; bu dünyaya güçlü bir kimlik, merkez veya içsel yön duygusu olmadan gelenlerimiz için gerekli kaldıraç gücünü sağlayabilir. Kimlik duygusu edinebilmek için başkalarının bizimle ilgili onay, destek ve fikirlerine ihtiyaç duyarız. Başkalarının kanılarını izlemekle çok meşgul olduğumuzda, kendi sezgi duygumuzla, “kalbimizin tanrısıyla” teması yitirmek kolaydır.

Başkalarının kanılarına duyarlı olarak; onlara benlik duygumuzu onaylayacak ya da tehdit edecek gücü veririz, onların beklentilerine göre şekillenir ya da incinmeye açık hale geliri.

Başkalarının tüm kanılarına direnerek; tepki gösterir, kendi kanılarımızı “gerçek” olarak yüceltiriz. Hatta farkında olmadan insanların kendi süreçlerinin kutsallığına saygı göstermeyerek onlara tahakküm etmeye (zorla hükmetmek) kalkışabiliriz.

Kendimizi kontrol etmemiz ve dengelememiz için başkalarına danışmakta yanlış bişey yoktur. Farklı bakış açıları bize daha geniş bir perspektif sağlar. Ancak hayatımızı bir komite ile idare edemeyiz.

Sezgi Yasası bize; kanı’ları, kanı tanrısını izlediğimiz zamanları fark edip, otoriteyi (yetkiyi) kalbimizin tanrısına ve sessiz iç sesimize devretmeye başlamamızı hatırlatır. Kendi hayatımız için neyin en iyi olduğunu tayin ettiğimiz ve başkalarının da aynı şeyi yapmalarına izin verdiğimiz o yeri gözden kaçırmadan, başkalarının öğüt ve kanılarını dinleyebiliriz. O zaman; onlara bağımlı kalmadan görüşlerinden yararlanmakta özgür oluruz; eğer kanı bize uygun gelmiyorsa kolaylıkla bırakabiliriz, direnmez, görmezden gelmez, peşinden koşmayız; Tüm görüşleri kalbimizin bilgeliğine ve onayına sunarız.


“Giderek, söyleyecek daha az şeye sahip olduğumu gördüm,
sonunda sessizleştim ve dinlemeye başladım.
Sessizlikte, Tanrı’nın sesini keşfettim.”



Alıntıdır.
 
Tum yazilanlari dikkatle okumaya calisdim dikkatimi en fazla ceken sey Allah ve kul iliskisinin islami acidan yansimasina olan benzerlik oldu.
 
sevgili pantea islami veya başka din olarak ayırıma gerek yok bence Allah katında ama kuranda geçen bazı şeylerle örtüşüyor olabilir tabiiki :)
 
Tum dinlerin amaci huzur baris dogruluk durustluk ve yardimlasma olduguna gore tum dini inanislarla ortusuyor demek istemisdim aslinda.
 
Geri
Üst