aris
Kayıtlı Üye
Geçen yaz bir Reiki Master'ıyla tanışmıştım. Klasik Usui Sistem Reiki hocalığını iki sene önce almış, otuz yaşlarında bir arkadaştı. Sohbet biraz ilerleyince bana Usui Reiki dışında başka hangi enerji tekniklerini bildiğimi sordu. Cevabım ona çok acınası gelmiş olmalı ki gurur duyarak çantasından "spiritüel özgeçmiş"ini çıkardı. Hayatımda ilk defa spiritüel bir özgeçmişle karşılaştığım için son derece şaşkındım. Şaşkınlığım elime tutuşturduğu iki sayfayı inceledikçe artmaya başladı. Toplamda on küsur Reiki çeşidi ve Reiki'ler dışında da bir kaç farklı enerji tekniğini biliyordu. Otuz yaş için büyük başarı değil mi! Yazılı olanlardan hangilerinin aktif uygulayıcısı olduğunu sorduğumda ise içlerinden sadece bir kaçını uyguladığını ancak diğerlerine de inisiye olduğu için "teknik olarak öğretmesinde veya şifa verirken kullanmasında sakınca olmadığını" söyledi. Hatta üç dört tanesini kendisine uygun bulmadığı için inisiye olduğu günden sonra hiç kullanmadığını ancak özgeçmişinde göstermenin de zararını görmediğini ekledi.
Kendinize ve insanlara verdiğiniz/verebileceğiniz zararlar nerede başlar, ne zaman biter? Bunun takibini kim yapar veya zararın küçüklüğüne/büyüklüğüne kim karar verir? İnsanlara verebileceğiniz zararların bazıları oldukça gözle görülebilir ve sonucu herkes tarafından kabul edilebilir olabilir; bir doktorun yanlış tanısı/tedavisi sonucu hastasının ölümüne sebebiyet vermesi gibi. Ancak ruhsal dünyamıza, psikolojik dengemize verilen zararı ölçmek her zaman o kadar da kolay olmuyor. Olay kişinin vicdan terazisinde başlayıp biter diyerek konuyu sonlandırabiliriz fakat tüm bu spiritüel özgeçmişleri oluşturmadan önce vicdanımızın sesine ne kadar kulak veriyoruz acaba? Terazilerimizi ne kadar kullanıyoruz? Aslında nelere sebebiyet verdiğimizin farkında mıyız?
Öncelikle Reiki hocalığını ve insanlara şifa verme yolunu neden seçtiğimizi kendimize sormamız lazım. Benim Reiki 1.aşamayı alışım ile hocalığım arasında geçen süre 5 senedir. Bu beş sene içerisinde Reiki'yi düzenli olarak kullanarak hayatımın bir parçası haline getirmişimdir ve kendi tecrübelerime dayanarak yararından emin olduğum bu öğretiyi başkalarına da öğretmek istemişimdir. Ayrıca özellikle hocalığımı aldıktan sonraki bir dönem yoğun olarak şifa terapilerinde bulundum. Buradaki motivasyonum da gene faydasından emin olduğum bir öğreti yoluyla insanlara yardım edebilmekti. Burada altını kuvvetle çizmek istiyorum, dikkat ederseniz hep Reiki'yi kendi hayatıma almaktan, uzun süreler kullanmaktan bahsediyorum. Bildiğiniz gibi Reiki'nin en önemli özelliklerinden bir tanesi bildiğimiz geleneksel yollardan biriyle öğreniliyor olmamasıdır. Reiki'yi kitaplardan okuyarak, DVD’sini veya videosunu seyrederek öğrenemeyiz. Çünkü Reiki "bilgi bazlı" değil "deneyim bazlı" bir yaşam biçimidir. Reiki’yi, uygulama yoluyla ne kadar çok deneyimlerseniz o kadar çok hayatınızın içine almış olursunuz. O deneyimler size ait olmalıdır, sizin tarafınızdan yaşanmış olmalıdır. Kitaplardan, başkaları tarafından yazılmış makalelerden edinilen bilgiler veya bir kerelik inisiyasyon üzerine üç beş kerelik deneyimler hiç spor yapmadan sporun yararları hakkında bilgi edinip, dışarıdan gazel okumak gibi geliyor bana... Daha somut bir örnek vermek gerekirse doktor seçimlerimize dönelim, hastalandığımız zaman bize bakan doktorun pratisyen hekim mi olmasını yoksa daha deneyimli bir doktor olmasını mı tercih ederiz? Elbette daha deneyimli olmasını! Çünkü sadece tıp fakültesinden mezun olmakla "iyi" doktor olunmuyor. Pratik gerekiyor, tecrübe/birikim gerekiyor. Aynı şey öğretiler için de geçerli, Reiki için de geçerli. İnisiyasyon çılgınlığına kapılmış bir şekilde o uyumlamadan bu uyumlamaya koşan insanlara sesleniyorum. Öğrendiğiniz o enerjilerle ilişkinizin altyapısı ne kadar sağlam acaba?
Yaptığımız işle ilgili olarak iyi niyet sahibi olmak ve uğraştığımız şeyin bilincinde olarak gereken sorumluluğu almak aynı şeyler değiller maalesef. İyi niyet elbette gerekli, ancak sadece niyetimizin iyi olması tehlikeli uygulamaların önüne geçemiyor. Yukarıda bahsettiğim arkadaşın veya benzerlerinin iyi niyetinden şüphe duymamakla birlikte durumdan endişelenmeden edemiyorum. İnisiye olduğunuz tekniklerin kendi üzerinizdeki sonuçlarından emin değilken bunu başkalarına öğretmeye, onlar üzerinde denemeye nasıl cesaret edebiliyorsunuz, anlamak zor geliyor bana. Başkalarının ne dediğine dayanarak mı? Sadece başkalarının tecrübelerine dayanarak mı? Ortalarda dolaşan çoğu sözde tekniğin zaten uzun süreli bir geçmişi yok. Evet, inanç ayrı bir şeydir, bu teknik içime ısındı, ben bu tekniğin yararına inanıyorum, hislerime güveniyorum diyebilirsiniz. O sizin kendi seçiminizdir ancak bunu başkaları üzerinde denemeden, hocalık yapmaya başlamadan önce kendiniz üzerinizde uzun süreli gözlemler yapmanız gerekir. Bir de şunu merak ediyorum, Mikao Usui acaba neden klasik Usui Reiki’si dışında başka Reiki’ler keşfetmeye yeltenmedi? Taç çakrası veya kök çakrası bizim kadar açık olmadığı için mi dersiniz? Belki o zamanlar çakra açma seminerleri yaygın olmadığı içindir, kim bilir?
Bir işte uzmanım diyebilmek için insanlar senelerini hatta koca bir ömürlerini harcıyorlar. Doktorlar, öğretmenler, avukatlar herkes kendi dalında branşlaşmaya gidiyor, emek sarf ediyor. Bir inisiasyondan öbürüne koşarken aslında neden kaçıyoruz durup dikkatlice düşünmek gerekli. Bir oyuncaktan on dakika içinde sıkılıp hemen başka oyuncaklar arayan şımarık çocuklar gibiyiz. Kendimizle karşılaşmamak için geçici oyuncakların peşinden mi savrulup gidiyoruz acaba?
Berna Köker ÇELEBİ
Kendinize ve insanlara verdiğiniz/verebileceğiniz zararlar nerede başlar, ne zaman biter? Bunun takibini kim yapar veya zararın küçüklüğüne/büyüklüğüne kim karar verir? İnsanlara verebileceğiniz zararların bazıları oldukça gözle görülebilir ve sonucu herkes tarafından kabul edilebilir olabilir; bir doktorun yanlış tanısı/tedavisi sonucu hastasının ölümüne sebebiyet vermesi gibi. Ancak ruhsal dünyamıza, psikolojik dengemize verilen zararı ölçmek her zaman o kadar da kolay olmuyor. Olay kişinin vicdan terazisinde başlayıp biter diyerek konuyu sonlandırabiliriz fakat tüm bu spiritüel özgeçmişleri oluşturmadan önce vicdanımızın sesine ne kadar kulak veriyoruz acaba? Terazilerimizi ne kadar kullanıyoruz? Aslında nelere sebebiyet verdiğimizin farkında mıyız?
Öncelikle Reiki hocalığını ve insanlara şifa verme yolunu neden seçtiğimizi kendimize sormamız lazım. Benim Reiki 1.aşamayı alışım ile hocalığım arasında geçen süre 5 senedir. Bu beş sene içerisinde Reiki'yi düzenli olarak kullanarak hayatımın bir parçası haline getirmişimdir ve kendi tecrübelerime dayanarak yararından emin olduğum bu öğretiyi başkalarına da öğretmek istemişimdir. Ayrıca özellikle hocalığımı aldıktan sonraki bir dönem yoğun olarak şifa terapilerinde bulundum. Buradaki motivasyonum da gene faydasından emin olduğum bir öğreti yoluyla insanlara yardım edebilmekti. Burada altını kuvvetle çizmek istiyorum, dikkat ederseniz hep Reiki'yi kendi hayatıma almaktan, uzun süreler kullanmaktan bahsediyorum. Bildiğiniz gibi Reiki'nin en önemli özelliklerinden bir tanesi bildiğimiz geleneksel yollardan biriyle öğreniliyor olmamasıdır. Reiki'yi kitaplardan okuyarak, DVD’sini veya videosunu seyrederek öğrenemeyiz. Çünkü Reiki "bilgi bazlı" değil "deneyim bazlı" bir yaşam biçimidir. Reiki’yi, uygulama yoluyla ne kadar çok deneyimlerseniz o kadar çok hayatınızın içine almış olursunuz. O deneyimler size ait olmalıdır, sizin tarafınızdan yaşanmış olmalıdır. Kitaplardan, başkaları tarafından yazılmış makalelerden edinilen bilgiler veya bir kerelik inisiyasyon üzerine üç beş kerelik deneyimler hiç spor yapmadan sporun yararları hakkında bilgi edinip, dışarıdan gazel okumak gibi geliyor bana... Daha somut bir örnek vermek gerekirse doktor seçimlerimize dönelim, hastalandığımız zaman bize bakan doktorun pratisyen hekim mi olmasını yoksa daha deneyimli bir doktor olmasını mı tercih ederiz? Elbette daha deneyimli olmasını! Çünkü sadece tıp fakültesinden mezun olmakla "iyi" doktor olunmuyor. Pratik gerekiyor, tecrübe/birikim gerekiyor. Aynı şey öğretiler için de geçerli, Reiki için de geçerli. İnisiyasyon çılgınlığına kapılmış bir şekilde o uyumlamadan bu uyumlamaya koşan insanlara sesleniyorum. Öğrendiğiniz o enerjilerle ilişkinizin altyapısı ne kadar sağlam acaba?
Yaptığımız işle ilgili olarak iyi niyet sahibi olmak ve uğraştığımız şeyin bilincinde olarak gereken sorumluluğu almak aynı şeyler değiller maalesef. İyi niyet elbette gerekli, ancak sadece niyetimizin iyi olması tehlikeli uygulamaların önüne geçemiyor. Yukarıda bahsettiğim arkadaşın veya benzerlerinin iyi niyetinden şüphe duymamakla birlikte durumdan endişelenmeden edemiyorum. İnisiye olduğunuz tekniklerin kendi üzerinizdeki sonuçlarından emin değilken bunu başkalarına öğretmeye, onlar üzerinde denemeye nasıl cesaret edebiliyorsunuz, anlamak zor geliyor bana. Başkalarının ne dediğine dayanarak mı? Sadece başkalarının tecrübelerine dayanarak mı? Ortalarda dolaşan çoğu sözde tekniğin zaten uzun süreli bir geçmişi yok. Evet, inanç ayrı bir şeydir, bu teknik içime ısındı, ben bu tekniğin yararına inanıyorum, hislerime güveniyorum diyebilirsiniz. O sizin kendi seçiminizdir ancak bunu başkaları üzerinde denemeden, hocalık yapmaya başlamadan önce kendiniz üzerinizde uzun süreli gözlemler yapmanız gerekir. Bir de şunu merak ediyorum, Mikao Usui acaba neden klasik Usui Reiki’si dışında başka Reiki’ler keşfetmeye yeltenmedi? Taç çakrası veya kök çakrası bizim kadar açık olmadığı için mi dersiniz? Belki o zamanlar çakra açma seminerleri yaygın olmadığı içindir, kim bilir?
Bir işte uzmanım diyebilmek için insanlar senelerini hatta koca bir ömürlerini harcıyorlar. Doktorlar, öğretmenler, avukatlar herkes kendi dalında branşlaşmaya gidiyor, emek sarf ediyor. Bir inisiasyondan öbürüne koşarken aslında neden kaçıyoruz durup dikkatlice düşünmek gerekli. Bir oyuncaktan on dakika içinde sıkılıp hemen başka oyuncaklar arayan şımarık çocuklar gibiyiz. Kendimizle karşılaşmamak için geçici oyuncakların peşinden mi savrulup gidiyoruz acaba?
Berna Köker ÇELEBİ