Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Bilimsel araştırmalar bir çok duyu dışı algılama yeteneğinin varlığını saptadı, peki siz niye hala onlar hakkında bir şey duymadınız?
Duyu dışı algılamanın varlığı hakkındaki bilimsel araştırmalar son yirmi yıldır gazetelerde ve kitaplarda yayınlandığı için, artık bir sır niteliği taşımamakta. Fakat siz hala bu konuda bir şey öğrenmemiş olabilirsiniz, bunun temel nedeni bilimadamlarının, psikologların, psikiyatristlerin, parapsikologların ve medyanın bu konu hakkında kesin sonuçlara sahip olmaması. Bu konu hakkında bir şey duymamış olmanızın bir başka nedeni daha olabilir. Bunları keşfeden ve parapsikolog olmayan bilimadamları çalışmalarında parapsikolojiden ve ruhsal terminolojiden çok nadir yararlanırlar, çünkü eğer yararlanırlarsa keşifleri hakkındaki raporları kimse yayınlamaz. Bunun nedeni onaylanmış keşiflere ve gelişmelere rağmen, ruhsal terminolojinin bilimde hala yasak olmasıdır. Bir çok okuyucunun anlayacağı gibi, bilimsel çevreler tutucu bir şekilde duyu dışı algılamayı, parapsikolojiyi ve ruhsal araştırmaları reddetmekte. Bunun nedeni ise kısaca şöyle; Eski modern çağ bilimi, insanların sadece beş duyusu olduğunu ve bütün duyuların ruhsal-organik bir temele sahip olması gerektiğini kabul etmekte. Duyu dışı algılama yetenekleri ruhsal -organik bir açıklamayla, hile ve sanrıyı akla getiriyordu, bu aynı zamanda da bir çeşit psikolojik zihinsel bir karışıklık da olabilirdi.
Bilimin ´Saçmalık´ yaklaşımı
Modern çağın bilim adamları ve kuşkucu kimseleri, bio-organik bir temel bulunana ve duyu dışı algılama fenomenlerinin gelişmesini engelleyen nedenler ortadan kalkana kadar, duyu dışı algılamanın varlığını ispatlamanın hiç bir bilimsel yolu olmadığını savunuyorlar. Bunun için iyi kontrol edilen parapsikoloji uzmanları kendi kendilerine bir bilim yaratmıyorlardı. Sırası geldiğinde hile ve sanrısı olan hiçbir bio-organik temel olay duyu dışı algılamaya eşit değildi. Bu aşağı yukarı bilimsel kuruluşların ana görüşüdür, duyu dışı algılama fenomenlerinin ve parapsikolojinin, mantıklı ve makul reddetme hakkındaki kanuni kuram tarafından pseudoscience (pseudoscience saçmalık anlamına gelir) olarak meşru kılınmasından bahsedilmesi gibi. Aynı zamanda parabioloji terimleri yerine niçin parapsikoloji terimlerinin var olduğu ve hiçbir gerçek bilimadamının parapsikolojiyi ve ruhsal terimleri kullanmayacağının nedeni de açıklanmaktadır. Parapsikoloji ve ruhsal terimler saçma olarak kabul edilmekte ve hiç kimse siyasi bakımdan gerçek bilimsel düşüncelerinde pseudoscientific terminoloji yoluyla saçmalığı kullanmak istememekte. Bilimin geçmişteki parapsikolojiye olan tutumuna bakarsak, duyu dışı algılama yeteneklerinin var olup olmadığı tartışması, insanların beş fiziksel duyuya sahip olup olmadığına indirgenmeye çalışılmıştır. Veya eğer insanlar beş duyularının açıklayamadığı değişik çeşitlerde algılara sahip olduklarını hissediyorlarsa, ortada hissetmek gibi bir bio-organik temel var mıdır?
Anlaşılmayan hisler
Bazı bioloji ve nöroloji araştırmacılarının 1930´larda sormaya başladığı ve 1950´lerde, II. Dünya Savaşı´ndan sonra tekrar sormaya başladıkları soru şudur, beş duyu her şeyi çok mu iyi algılamakta? Beş duyu çoğunlukla görme, tatma, koku, duyma ve dokunma olarak tanımlanır. Fiziksel noksanlığın dışında, bütün insanların eşit oranlarda az ya da çok bunlara sahip olduğu düşünülür, işte bu yüzden beş duyu normal algılar olarak kabul edilmekte. Fakat en sonunda, fiziksel beş duyuya ulaşmanın veya fırsatların insandan insana değişebileceği veya sosyal ve çevresel faktörlerle önlenebileceği ya da çoğaltılabileceği anlaşıldı. Bu, kimsenin var olacağını hayal etmediği organik alıcıların de keşfini başlatan, beş duyunun fonksiyonunu ve kapsamını daha iyi anlamak için yapılmış bilimsel bir araştırmaydı.
İtiraf edildiği gibi, bu keşifler ancak sinirsel ve diğer bizim seçici duyu şebekelerimizi kapsayan, atomları gözetleme kapasitesine sahip elektron mikroskopların icadıyla mümkün oldu. 1980´lerin başında, bir çok araştırma alanında beş duyudan başka duyulara da sahip olduğumuz anlaşıldı ve bütün bu başka duyuların net bir organik açıklaması vardı. Bütün bu buluşlar 1984´te Robert Rivlin ve Karen Gravelle tarafından Deciphering The Senses: The Expanding World Of Human Perception adlı kitapta yayınlandı.
Beş yerine 17 duyu
Kitabın ön sayfasında kitabın özeti yer almakta; Yüzyıllardır insan duyularını açıklamak için, basitleştirilmiş ve yanlış bir model kullanıyoruz. Şimdi bile bioloji sınıflarında hala beş duyu öğretiliyor. Fakat son zamanlarda bilimsel araştırmalar, beş duyudan daha fazla şeylerin varlığını keşfettiler ve tamamiyle duyuların ne oldukları ve nasıl çalıştıkları hakkındaki anlayışımızı değiştirdiler. Söz konusu kitabın yazarları, tanınmış bir bilim yazarı olan Robert Rivlin ve hayvan iletişiminde uzman ve psikolog Karen Gravelle kitapta okuyucular için normalden yeni keşiflere, yeni keşiflerden bilinen duygulara dayanan bütün insan algılarını yeniden açıklıyorlar. Kitap "Onyedi Duyu" başlıklı yazı ile başlarken,"Bilinen Duyulara Dayanmayan" başlıklı yazı ile sona ermekte ve okuyucu kendisini konuların akıntısına kaptırmaktan alamıyor. Şimdi bilimsel açıdan kabul edilen onyedi duyu beş taneden daha iyi, değil mi? Ve hepsi için, daha önce bio organik temellerin yokluğu yüzünden ruhsal olarak adlandırılmalarını da içeren organik bir temel var. Hayalci ve sezici olmak, şimdilerde iki büyük kelime ve bio-bedenlerimiz, bir çok duyu dışı algılamayı açıklayan gruplar halindeki milyonlarca değişik açıklama ve işlem dizilişine sahip. Örneğin, Rivlin ve Gravelle, bazısı veya bir çoğu "Vemeronasal sistem izleri ne sahip, (Bloodhoundları yani koku alma hissi çok kuvvetli bir cins tazıları ünlü yapan bir çeşit koku alma) karşımızdakinin cinsel duyarlılığı, korku, sinir, sevgi, nefret ve diğer hisleri hakkında bilgi vermeyi mümkün kılan kimyasal sinyalleri belirtiyor. "İz" kelimesiyle yanılgıya düşmeyin (manası eski fakat şu anda kullanılmıyor ve körelmiş), çünkü ruhsal terimler bu konuda daha yaygın, örneğin;içine doğmak gibi... Rivlin ve Gravelle ayrıca beyin epifizinin şaşırtıcı kabiliyetlerini tartışıyor; çünkü eskiden eğer işlevselse, bilgilerin sadece fiziksel olarak kazanılabileceği düşünülürdü. Ayrıca iki yazar ayrıntılı olarak, bilimadamları tarafından ölçülebilen ve kafa derisinin dışındaki beynin elektriksel aktivitesini sınıflandırabilen Squid adlı bir düzeneği tartışıyorlar.
Ruhsallığın kabulu...
Beyin dalgalarının beynin, kafatasının, kafa derisinin ve derinin dışına yayıldığının saptanmasından beri, sözde diğerinin beyin derisinin dışına yayılan dalgalarla, duyu dışı algılamanın bazı şekilerinin bio-organik kuralı doğrulanmış. Gerçekten iki yazar "Bu kabiliyetlere sahip olan çok abartılmış bazı ruhsal ve mistik kişiler bu yüzden önemli uzaklıklardaki elektriği hissedebilirler sorusunu gündeme getirerek bizi kızdırıyor. Peki, hiç olmazsa bazen kendilerini ruhsal ve mistik olarak tanımlamadan bunu yapan insanlara ne demeli? Kitap, yayınlandığından beri büyük bir kitle bio-organik alıcılar, kimyasal, kimyasal elektriksel, elektriksel, elektro manyetik ve bio manyetik alıcılar hakkında bilgi sahibi oldu; bilgi transferleri için açıklanan her şey önceden hilesel ve kuruntu olarak düşünülürdü. Son zamanlarda ünlü ruhsal yetenek türlerinin bio-organik kaidelerini direk açıklayan bio-organik alıcılar ve seziciler keşfedildi. Elektro manyetik ve bio elektro manyetik alıcılardan ve sezicilerden bahsederken, Dr. Robert O. Becker (Gary Seldon´la birlikte "The Body Electric Electromagnetism and the Foundation nın yazarı) bütün yaşayan varlıklarda eski elektronik iletişim sistem kavramının, biolojik açıklamaya muhtaç olan hem normal hem de paranormal fenomenleri anlamada yararlı bir araç olabileceğini işaret ediyor. Gerçekten yaşayan varlıklar, evreneelektro manyetik bir ağla bağlıymış gibi görünüyorlar. (An Application of direct current Neural systems to psychic Phenomena/Psychoenergetic Systems 1977, cilt 2. sayfa 189-196) Bob Becker en sonunda yalnış terim olarak kabul edilen "ruhsallığı korkmadan kullanıyor.
Ruhsal güçlerimiz
Fakat 1977´den itibaren kabul edilen ve Becker´in ifadesinde de belirttiği gibi, elektronik iletişim sistemimiz tamamen ilkel olmaktan çıktı. Şu anda bir çok duyu dışı algılama yetenekleri için keşf edilmiş bio-organik kuralların tartışmasını uzatabilir ve sizi ruhsal terminolojinin çok nadir kullandığı, ilgili bin bilimsel kağıdın bibliyografyasal listesiyle etkileyebiliriz. Onun yerine izin verin bazı bilimsel düzenlerden bahsedelim; sinir sisteminin biolojik yapısından sezgisel kodlamayı sınıflandırarak, bio-enfraruj ve bio-ultraviole algı araştırmalarına kadar, bilinç altıyla algılanan araştırmalardan, bio manyetik navigasyon çalışmalarına kadar -bir çoğu ruhsal olan bir çok insan duyusu için bio-organik kurallar ortaya çıkarıldı. Bu bilimlerin hiç birisi de psikolojiyle ortak değil ve hepsi yasal ve de tamamen bilimsel olarak kabul ediliyorlar. Bu bilim dalları para psikolojik olarak kabul edilmediğinden beri genelde bilim, medya ve hatta bir çok parapsikolog düşünerek bir sonuç çıkaramıyor, çünkü belki de kullanılmış olan terminolojiler tıp kavramlarına benzemiyor.
Korkunun ve şehvetin kokusu
Bu yüzden izin verin size şu an bilinen bio-organik alıcıların ve sezgilerin bir listesini verelim ve siz onları ruhsal olaylarla bağdaştırın. Burundaki koklama hissi alıcılarıyla güdüyü, cinsel duyarlılığı, kini veya cömertliliği teşhis etme, kulaktaki alıcılarla, basıncı ve elektro manyetik frekanslardaki farkları duyabilme yeteneği gibi altıncı hisler vardır. Altıncı hissin bir başka şekli, vücut uyurken bile vücudun dışındaki hareketi sezen deri alıcılarıyla açıklanabilir. Altıncı hissin veya sezginin bir biçimi, doğrusal araştırma, doğrusal bulma ve endokrin ve de neuropeptit sistemlerdeki yerleşik alıcılar şeklinde çıkarılabilir. Bilinç altıyla algılanan hisler, görsel olmayan dalgaların yaydığı hareket hissi ve görsel olmayan titreşim örnekleri ve sözsüz mesajların anlamını çözmek icin sinirsel ağlar, bütün bunlar varlar ve çalışıyorlar. Şu an biliniyor ki beyin epifizi eğer iyi bir çalışma düzeni içindeyse, ayın ve güneşin günlük değişimlerine; güneş ve ay düzenlerine; güneş bozulmalarına, ayın neden olduğu gelgit değişimlerine ve özellikle biolojik olan (Auralar) manyetik alanlar gibi dikkatle bekleyerek ışıklı ve karanlık dönemlere cevap verirler. Ayrıca depremi ve fırtınayı hisseden, özelikle çiftçilerde, orman bekçilerinde, romatizmalı insanlarda, öküzlerde, köpeklerde, kedilerde ve yılanlarda görünen tahmini bir altıncı his biçimi vardır.Bu tam bir liste değil ruhsal yeteneklere bağlanabilecek daha bir çok bio-organik alıcılar ve sezgiler keşfedildi. Bu küçük örneklerden de anlayabileceğimiz gibi 20 yıldan beri parapsikoloji ve bilim arasında çatışma vardı. Parapsikolojiyle açıklanmayan fakat bilimin duyu dışı algılama olayı hakkında bakış açısından beklenenlerin keşfiyle kollektif araştırmanın alanı gelişti. Bir çok duyu dışı algılama yeteneği için artık bir bio-organik açıklama getirilebiliyor.
Nasıl ruhsal olunur?
Bu yeni kollektif alan benzer ruhsal terimlerden yararlanmıyor. Zaten gereği ve zorunluluğu da yok. Aslında bu yeni alanın terimleri ruhsal olanlardan daha iyi çünkü eski antik kökenli ruhsal deyimler, gerçekten tam olarak anlaşılmayan şeyler olmaya yöneliyorlar, oysa yeniler gerçekler üzerinde kurulmuş bir tarif sağlıyor. Bilim ve duyu dışı algı yeteneklileri arasındaki tartışmanın sonucu artık, medya çalışanlarının, bilim adamlarının, psikologların, psikiyatristlerin ve gerçek bilimsel parapsikologların gözü önünde hilesel veya kurgusal olayların dışına çıkıyor. Kısacası, artık şarlatanlara yer yok. Bu metodlar genelleştirildiği andan itibaren gerçek normalötesi duyu yeteneklileri sınanıp, ortaya çıkarılabilecekler.
Şu anda yapılması gereken tek şey alıcılarımızla ve sezicilerimizle dışımızla nasıl kavranabilir bir kontak kuracağımızı düşünmekten ibaret. Çoğumuzun ruhsal yetenekleri duyu dışı algı standartlarının ve normal düzeyin üzerinde veya dışında olabilir. Ama bu üst yetenekler eskiden sanıldığı gibi, herkeste yoktur ve de olamaz. Diğer yeteneklerinizi veya yeteneklileri düşünün, hepsi bir mi? Ne kadar bir ressam, şarkıcı, yazar, sporcu, iş adamı veya mühendis olabilirsiniz? Her biriniz, Picasso, Pavarotti, Tolstoy, Maradona, Bill Gates olabilir misiniz? Bunu iyi düşünün ve önce kendinizi aldatmayın, hele çıkar için asla. Çünkü bilim geliyor ve gerçeği gösterecektir. Sizin için yararlı olan, böyle bir yeteneğinizin cidden varolup, olmadığını anlamaktır, eğer varsa ne işe mi yarayacak? Bu cevap henüz belli değil, daha uzun zaman sonra belki. Ama İnsanlık çok farklı bir düzeye ve dünya görüşüne ulaştıktan sonra... Alıntı
Bilimsel araştırmalar bir çok duyu dışı algılama yeteneğinin varlığını saptadı, peki siz niye hala onlar hakkında bir şey duymadınız?
Duyu dışı algılamanın varlığı hakkındaki bilimsel araştırmalar son yirmi yıldır gazetelerde ve kitaplarda yayınlandığı için, artık bir sır niteliği taşımamakta. Fakat siz hala bu konuda bir şey öğrenmemiş olabilirsiniz, bunun temel nedeni bilimadamlarının, psikologların, psikiyatristlerin, parapsikologların ve medyanın bu konu hakkında kesin sonuçlara sahip olmaması. Bu konu hakkında bir şey duymamış olmanızın bir başka nedeni daha olabilir. Bunları keşfeden ve parapsikolog olmayan bilimadamları çalışmalarında parapsikolojiden ve ruhsal terminolojiden çok nadir yararlanırlar, çünkü eğer yararlanırlarsa keşifleri hakkındaki raporları kimse yayınlamaz. Bunun nedeni onaylanmış keşiflere ve gelişmelere rağmen, ruhsal terminolojinin bilimde hala yasak olmasıdır. Bir çok okuyucunun anlayacağı gibi, bilimsel çevreler tutucu bir şekilde duyu dışı algılamayı, parapsikolojiyi ve ruhsal araştırmaları reddetmekte. Bunun nedeni ise kısaca şöyle; Eski modern çağ bilimi, insanların sadece beş duyusu olduğunu ve bütün duyuların ruhsal-organik bir temele sahip olması gerektiğini kabul etmekte. Duyu dışı algılama yetenekleri ruhsal -organik bir açıklamayla, hile ve sanrıyı akla getiriyordu, bu aynı zamanda da bir çeşit psikolojik zihinsel bir karışıklık da olabilirdi.
Bilimin ´Saçmalık´ yaklaşımı
Modern çağın bilim adamları ve kuşkucu kimseleri, bio-organik bir temel bulunana ve duyu dışı algılama fenomenlerinin gelişmesini engelleyen nedenler ortadan kalkana kadar, duyu dışı algılamanın varlığını ispatlamanın hiç bir bilimsel yolu olmadığını savunuyorlar. Bunun için iyi kontrol edilen parapsikoloji uzmanları kendi kendilerine bir bilim yaratmıyorlardı. Sırası geldiğinde hile ve sanrısı olan hiçbir bio-organik temel olay duyu dışı algılamaya eşit değildi. Bu aşağı yukarı bilimsel kuruluşların ana görüşüdür, duyu dışı algılama fenomenlerinin ve parapsikolojinin, mantıklı ve makul reddetme hakkındaki kanuni kuram tarafından pseudoscience (pseudoscience saçmalık anlamına gelir) olarak meşru kılınmasından bahsedilmesi gibi. Aynı zamanda parabioloji terimleri yerine niçin parapsikoloji terimlerinin var olduğu ve hiçbir gerçek bilimadamının parapsikolojiyi ve ruhsal terimleri kullanmayacağının nedeni de açıklanmaktadır. Parapsikoloji ve ruhsal terimler saçma olarak kabul edilmekte ve hiç kimse siyasi bakımdan gerçek bilimsel düşüncelerinde pseudoscientific terminoloji yoluyla saçmalığı kullanmak istememekte. Bilimin geçmişteki parapsikolojiye olan tutumuna bakarsak, duyu dışı algılama yeteneklerinin var olup olmadığı tartışması, insanların beş fiziksel duyuya sahip olup olmadığına indirgenmeye çalışılmıştır. Veya eğer insanlar beş duyularının açıklayamadığı değişik çeşitlerde algılara sahip olduklarını hissediyorlarsa, ortada hissetmek gibi bir bio-organik temel var mıdır?
Anlaşılmayan hisler
Bazı bioloji ve nöroloji araştırmacılarının 1930´larda sormaya başladığı ve 1950´lerde, II. Dünya Savaşı´ndan sonra tekrar sormaya başladıkları soru şudur, beş duyu her şeyi çok mu iyi algılamakta? Beş duyu çoğunlukla görme, tatma, koku, duyma ve dokunma olarak tanımlanır. Fiziksel noksanlığın dışında, bütün insanların eşit oranlarda az ya da çok bunlara sahip olduğu düşünülür, işte bu yüzden beş duyu normal algılar olarak kabul edilmekte. Fakat en sonunda, fiziksel beş duyuya ulaşmanın veya fırsatların insandan insana değişebileceği veya sosyal ve çevresel faktörlerle önlenebileceği ya da çoğaltılabileceği anlaşıldı. Bu, kimsenin var olacağını hayal etmediği organik alıcıların de keşfini başlatan, beş duyunun fonksiyonunu ve kapsamını daha iyi anlamak için yapılmış bilimsel bir araştırmaydı.
İtiraf edildiği gibi, bu keşifler ancak sinirsel ve diğer bizim seçici duyu şebekelerimizi kapsayan, atomları gözetleme kapasitesine sahip elektron mikroskopların icadıyla mümkün oldu. 1980´lerin başında, bir çok araştırma alanında beş duyudan başka duyulara da sahip olduğumuz anlaşıldı ve bütün bu başka duyuların net bir organik açıklaması vardı. Bütün bu buluşlar 1984´te Robert Rivlin ve Karen Gravelle tarafından Deciphering The Senses: The Expanding World Of Human Perception adlı kitapta yayınlandı.
Beş yerine 17 duyu
Kitabın ön sayfasında kitabın özeti yer almakta; Yüzyıllardır insan duyularını açıklamak için, basitleştirilmiş ve yanlış bir model kullanıyoruz. Şimdi bile bioloji sınıflarında hala beş duyu öğretiliyor. Fakat son zamanlarda bilimsel araştırmalar, beş duyudan daha fazla şeylerin varlığını keşfettiler ve tamamiyle duyuların ne oldukları ve nasıl çalıştıkları hakkındaki anlayışımızı değiştirdiler. Söz konusu kitabın yazarları, tanınmış bir bilim yazarı olan Robert Rivlin ve hayvan iletişiminde uzman ve psikolog Karen Gravelle kitapta okuyucular için normalden yeni keşiflere, yeni keşiflerden bilinen duygulara dayanan bütün insan algılarını yeniden açıklıyorlar. Kitap "Onyedi Duyu" başlıklı yazı ile başlarken,"Bilinen Duyulara Dayanmayan" başlıklı yazı ile sona ermekte ve okuyucu kendisini konuların akıntısına kaptırmaktan alamıyor. Şimdi bilimsel açıdan kabul edilen onyedi duyu beş taneden daha iyi, değil mi? Ve hepsi için, daha önce bio organik temellerin yokluğu yüzünden ruhsal olarak adlandırılmalarını da içeren organik bir temel var. Hayalci ve sezici olmak, şimdilerde iki büyük kelime ve bio-bedenlerimiz, bir çok duyu dışı algılamayı açıklayan gruplar halindeki milyonlarca değişik açıklama ve işlem dizilişine sahip. Örneğin, Rivlin ve Gravelle, bazısı veya bir çoğu "Vemeronasal sistem izleri ne sahip, (Bloodhoundları yani koku alma hissi çok kuvvetli bir cins tazıları ünlü yapan bir çeşit koku alma) karşımızdakinin cinsel duyarlılığı, korku, sinir, sevgi, nefret ve diğer hisleri hakkında bilgi vermeyi mümkün kılan kimyasal sinyalleri belirtiyor. "İz" kelimesiyle yanılgıya düşmeyin (manası eski fakat şu anda kullanılmıyor ve körelmiş), çünkü ruhsal terimler bu konuda daha yaygın, örneğin;içine doğmak gibi... Rivlin ve Gravelle ayrıca beyin epifizinin şaşırtıcı kabiliyetlerini tartışıyor; çünkü eskiden eğer işlevselse, bilgilerin sadece fiziksel olarak kazanılabileceği düşünülürdü. Ayrıca iki yazar ayrıntılı olarak, bilimadamları tarafından ölçülebilen ve kafa derisinin dışındaki beynin elektriksel aktivitesini sınıflandırabilen Squid adlı bir düzeneği tartışıyorlar.
Ruhsallığın kabulu...
Beyin dalgalarının beynin, kafatasının, kafa derisinin ve derinin dışına yayıldığının saptanmasından beri, sözde diğerinin beyin derisinin dışına yayılan dalgalarla, duyu dışı algılamanın bazı şekilerinin bio-organik kuralı doğrulanmış. Gerçekten iki yazar "Bu kabiliyetlere sahip olan çok abartılmış bazı ruhsal ve mistik kişiler bu yüzden önemli uzaklıklardaki elektriği hissedebilirler sorusunu gündeme getirerek bizi kızdırıyor. Peki, hiç olmazsa bazen kendilerini ruhsal ve mistik olarak tanımlamadan bunu yapan insanlara ne demeli? Kitap, yayınlandığından beri büyük bir kitle bio-organik alıcılar, kimyasal, kimyasal elektriksel, elektriksel, elektro manyetik ve bio manyetik alıcılar hakkında bilgi sahibi oldu; bilgi transferleri için açıklanan her şey önceden hilesel ve kuruntu olarak düşünülürdü. Son zamanlarda ünlü ruhsal yetenek türlerinin bio-organik kaidelerini direk açıklayan bio-organik alıcılar ve seziciler keşfedildi. Elektro manyetik ve bio elektro manyetik alıcılardan ve sezicilerden bahsederken, Dr. Robert O. Becker (Gary Seldon´la birlikte "The Body Electric Electromagnetism and the Foundation nın yazarı) bütün yaşayan varlıklarda eski elektronik iletişim sistem kavramının, biolojik açıklamaya muhtaç olan hem normal hem de paranormal fenomenleri anlamada yararlı bir araç olabileceğini işaret ediyor. Gerçekten yaşayan varlıklar, evreneelektro manyetik bir ağla bağlıymış gibi görünüyorlar. (An Application of direct current Neural systems to psychic Phenomena/Psychoenergetic Systems 1977, cilt 2. sayfa 189-196) Bob Becker en sonunda yalnış terim olarak kabul edilen "ruhsallığı korkmadan kullanıyor.
Ruhsal güçlerimiz
Fakat 1977´den itibaren kabul edilen ve Becker´in ifadesinde de belirttiği gibi, elektronik iletişim sistemimiz tamamen ilkel olmaktan çıktı. Şu anda bir çok duyu dışı algılama yetenekleri için keşf edilmiş bio-organik kuralların tartışmasını uzatabilir ve sizi ruhsal terminolojinin çok nadir kullandığı, ilgili bin bilimsel kağıdın bibliyografyasal listesiyle etkileyebiliriz. Onun yerine izin verin bazı bilimsel düzenlerden bahsedelim; sinir sisteminin biolojik yapısından sezgisel kodlamayı sınıflandırarak, bio-enfraruj ve bio-ultraviole algı araştırmalarına kadar, bilinç altıyla algılanan araştırmalardan, bio manyetik navigasyon çalışmalarına kadar -bir çoğu ruhsal olan bir çok insan duyusu için bio-organik kurallar ortaya çıkarıldı. Bu bilimlerin hiç birisi de psikolojiyle ortak değil ve hepsi yasal ve de tamamen bilimsel olarak kabul ediliyorlar. Bu bilim dalları para psikolojik olarak kabul edilmediğinden beri genelde bilim, medya ve hatta bir çok parapsikolog düşünerek bir sonuç çıkaramıyor, çünkü belki de kullanılmış olan terminolojiler tıp kavramlarına benzemiyor.
Korkunun ve şehvetin kokusu
Bu yüzden izin verin size şu an bilinen bio-organik alıcıların ve sezgilerin bir listesini verelim ve siz onları ruhsal olaylarla bağdaştırın. Burundaki koklama hissi alıcılarıyla güdüyü, cinsel duyarlılığı, kini veya cömertliliği teşhis etme, kulaktaki alıcılarla, basıncı ve elektro manyetik frekanslardaki farkları duyabilme yeteneği gibi altıncı hisler vardır. Altıncı hissin bir başka şekli, vücut uyurken bile vücudun dışındaki hareketi sezen deri alıcılarıyla açıklanabilir. Altıncı hissin veya sezginin bir biçimi, doğrusal araştırma, doğrusal bulma ve endokrin ve de neuropeptit sistemlerdeki yerleşik alıcılar şeklinde çıkarılabilir. Bilinç altıyla algılanan hisler, görsel olmayan dalgaların yaydığı hareket hissi ve görsel olmayan titreşim örnekleri ve sözsüz mesajların anlamını çözmek icin sinirsel ağlar, bütün bunlar varlar ve çalışıyorlar. Şu an biliniyor ki beyin epifizi eğer iyi bir çalışma düzeni içindeyse, ayın ve güneşin günlük değişimlerine; güneş ve ay düzenlerine; güneş bozulmalarına, ayın neden olduğu gelgit değişimlerine ve özellikle biolojik olan (Auralar) manyetik alanlar gibi dikkatle bekleyerek ışıklı ve karanlık dönemlere cevap verirler. Ayrıca depremi ve fırtınayı hisseden, özelikle çiftçilerde, orman bekçilerinde, romatizmalı insanlarda, öküzlerde, köpeklerde, kedilerde ve yılanlarda görünen tahmini bir altıncı his biçimi vardır.Bu tam bir liste değil ruhsal yeteneklere bağlanabilecek daha bir çok bio-organik alıcılar ve sezgiler keşfedildi. Bu küçük örneklerden de anlayabileceğimiz gibi 20 yıldan beri parapsikoloji ve bilim arasında çatışma vardı. Parapsikolojiyle açıklanmayan fakat bilimin duyu dışı algılama olayı hakkında bakış açısından beklenenlerin keşfiyle kollektif araştırmanın alanı gelişti. Bir çok duyu dışı algılama yeteneği için artık bir bio-organik açıklama getirilebiliyor.
Nasıl ruhsal olunur?
Bu yeni kollektif alan benzer ruhsal terimlerden yararlanmıyor. Zaten gereği ve zorunluluğu da yok. Aslında bu yeni alanın terimleri ruhsal olanlardan daha iyi çünkü eski antik kökenli ruhsal deyimler, gerçekten tam olarak anlaşılmayan şeyler olmaya yöneliyorlar, oysa yeniler gerçekler üzerinde kurulmuş bir tarif sağlıyor. Bilim ve duyu dışı algı yeteneklileri arasındaki tartışmanın sonucu artık, medya çalışanlarının, bilim adamlarının, psikologların, psikiyatristlerin ve gerçek bilimsel parapsikologların gözü önünde hilesel veya kurgusal olayların dışına çıkıyor. Kısacası, artık şarlatanlara yer yok. Bu metodlar genelleştirildiği andan itibaren gerçek normalötesi duyu yeteneklileri sınanıp, ortaya çıkarılabilecekler.
Şu anda yapılması gereken tek şey alıcılarımızla ve sezicilerimizle dışımızla nasıl kavranabilir bir kontak kuracağımızı düşünmekten ibaret. Çoğumuzun ruhsal yetenekleri duyu dışı algı standartlarının ve normal düzeyin üzerinde veya dışında olabilir. Ama bu üst yetenekler eskiden sanıldığı gibi, herkeste yoktur ve de olamaz. Diğer yeteneklerinizi veya yeteneklileri düşünün, hepsi bir mi? Ne kadar bir ressam, şarkıcı, yazar, sporcu, iş adamı veya mühendis olabilirsiniz? Her biriniz, Picasso, Pavarotti, Tolstoy, Maradona, Bill Gates olabilir misiniz? Bunu iyi düşünün ve önce kendinizi aldatmayın, hele çıkar için asla. Çünkü bilim geliyor ve gerçeği gösterecektir. Sizin için yararlı olan, böyle bir yeteneğinizin cidden varolup, olmadığını anlamaktır, eğer varsa ne işe mi yarayacak? Bu cevap henüz belli değil, daha uzun zaman sonra belki. Ama İnsanlık çok farklı bir düzeye ve dünya görüşüne ulaştıktan sonra...