Sıkıntısı Olan Bu Yazıyı Okusun !

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Salick
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Salick

Kayıtlı Üye
“Gün gelecek Allah’a bana yaşattığı bu sıkıntılar için şükredeceğimi biliyorum” demişti bir arkadaşım. Belki de hayatının en zor günlerini yaşıyordu. Zorlukların insana ne kadar büyük dersler verdiğini uzun uzun konuşmuştuk. Bir acının öğrettiğini bin kahkahanın öğretemeyeceği üzerine birçok örnekler vermiştik o konuşmamızda.
Aradan iki yıla yakın bir zaman geçince arkadaşımın haklı çıktığını gördük. O günlerin acı görünen olaylarının, kendisine ne kadar büyük kapılar açtığını gördükçe “verdiğin acılar için sana şükürler olsun Allah’ım!” demeye başladı.
Gündüzleri fırsat buldukça bir araya geldiğimiz arkadaşıma o günlerde aşağıdaki hikayeyi yollamıştım. “Strese girenin imanından şüphe ederim!” başlıklı yazımı anlamayan ve/veya yanlış anlayan arkadaşlar umarım bu sefer beni doğru anlarlar.
Yaşlı kadın, bir antika dükkanından aldığı yüzyıllık fincanı özenle salon vitrinine yerleştirdi. Fincanın biçimi, üzerindeki işlemeler, renkler onun bir sanat eseri olduğunu söylüyordu. Ödediği fiyatı hatırladı; hayır, hiç de pahalıya almamıştı.
Hayranlıkla fincanı seyretmeye devam etti. Derken, birden fincan dile geldi ve kadına şöyle dedi;
“Bana hayranlıkla baktığının farkındayım. Ama bilmelisin ki, ben hep böyle değildim. Yaşadığım sıkıntılar beni bu hale getirdi.
Kadın şimdi hayret içindeydi. Önündeki kahve fincanı konuşuyordu!
Kekeleyerek: “Nasıl? Anlayamadım?” diyebildi yaşlı kadın.
“Demek istiyorum ki, ben bir zamanlar çamurdan ibarettim ve bir sanatkâr geldi. Beni eline aldı, ezdi, dövdü, yoğurdu. Çektiğim sıkıntılara dayanamayıp:
“Yeter! Lütfen dur artık!” diye bağırmak zorunda kaldım.
Ama usta sadece gülümsedi ve; “Daha değil!” diye cevapladı beni.
“Sonra beni alıp bir tahtanın üzerine koydu. Burada döndüm, döndüm, döndüm. Döndükçe başım da döndü. Sonunda yine haykırdım:
“Lütfen beni bu şeyin üzerinden kurtar. Artık dönmek istemiyorum!”
Ama usta bana bakıp gülümsüyordu:
“Henüz değil!”
“Derken beni aldı ve fırına koydu. Kapıyı kapayıp ısıyı arttırdı. Onu şimdi fırının penceresinden görebiliyordum. Fırın gitgide ısınıyordu. Aklımdan şöyle geçiyordu: Beni yakarak öldürecek”
Fırının duvarlarına vurmaya başladım. Bir taraftan da bağırıyordum:
“Usta usta! Lütfen izin ver buradan çıkayım!”
“Pencereden onun yüzünü görebiliyordum. Hala gülümsüyor ve “Daha değil!” diyordu.
“Bir saat kadar sonra, fırını açtı ve beni çıkardı. Şimdi rahat nefes alabiliyordum, fırının yakıcı sıcaklığından kurtulmuştum. Beni masanın üstüne koydu ve biraz boyayla bir fırça getirdi.
“Boyalı fırçayla bana hafif hafif dokunmaya başladı. Fırça her tarafımda geziniyor ve bu arada ben gıdıklanıyordum.
“Lütfen usta! Yapma, gıdıklanıyorum!” dedim. Onun cevabı ise aynıydı: “Henüz değil!”
“Sonra beni nazikçe tutup yine fırına doğru yürümeye başladı. Korkudan ölecektim. “Hayır! Beni yine fırına sokma, lütfeeen!” diye bağırdım.
Fırını açıp beni içeri iteleyip kapağı kapattı. Isıyı bir öncekinin iki katına çıkardı. “Bu sefer beni gerçekten yakıp kavuracak!” diye düşündüm. Pencereden bakıp ona yine yalvardım, ama o yine “Daha değil!” diyordu. Ancak bu defa ustanın yanaklarından bir damla gözyaşının yuvarlandığını gördüm.
“Tam son nefesimi vermek üzere olduğumu düşünüyordum ki, kapak açıldı ve ustanın nazik eli beni çekip dışarı çıkardı. Derin bir nefes aldım, hasret kaldığım serinliğe kavuşmuştum. Beni yüksekçe bir rafa koydu ve usta şöyle dedi:
“Şimdi tam istediğim gibi oldun. Kendine bir bakmak ister misin?”
Ona “Evet” dedim.
Bir ayna getirip önüme koydu. Gördüğüme inanamıyordum. Aynaya tekrar tekrar baktım ve “Bu ben değilim. Ben sadece bir çamur parçasıydım.”
“Evet bu sensin!” dedi usta. Senin acı ve sıkıntı diye gördüğün şeyler sayesinde böyle mükemmel bir fincan haline geldin.
Eğer seni bir çamur parçası iken üzerinde çalışmasaydım, kuruyup gidecektin.
Döner tezgahın üstüne koymasaydım, ufalanıp toz olacaktın.
Sıcak fırına sokmasaydım, çatlayacaktın.
Boyamasaydım, hayatında renk olmayacaktı.
Ama sana asıl güç ve kuvveti veren ikinci fırın oldu.
Şimdi arzu ettiğim her şey var üzerinde.”

Ve ben kahve fincanı, şu sözlerin ağzımdan çıktığını hayretle fark ettim:
“Ustam! Sana güvenmediğim için beni affet!
Bana zarar vereceğini düşündüm.
Beni benden fazla sevip iyilik yapacağını fark edemedim.
Bakışım kısaydı, ama şimdi beni harika bir sanat eseri yaptığını görüyorum.
Benim sıkıntı ve acı diye gördüğüm şeyleri bana verdiğin için teşekkür ederim…
Teşekkür ederim.”
Usta fincanı, yaratıcı insanı şekillendirir. Yeter ki acı da ki hikmeti görelim.
Kahrın da hoş, lûtfun da hoş demesini bir öğrenebilsek
ALINTI
 
Tam zamanıma denk geldi,ihtiyacım varmış böyle bir yazıyı okumaya,güç verdi bana,çok teşekkürler..
 
Tebrikler. Güzel bir paylaşım olmuş. Farklılıklar da gösterse herkesin yaşadığı sıkıntılar vardır. Destek olacaktır bu yazı emin olun.
 
Hikaye için teşekkürler. Aslında bu uzun zamandır düşündüğüm bir konu. Ben acı çekmekten ve kaybetmekten çok korkan bir insanım ve bu da çocukluğumdan kaynaklanan bir durum. Bu nedenle her şeye gülüp geçerim ve kötü olduğumda da bütün savunma mekanizmalarımı çalıştırıp bir an önce o durumdan kurtulmanın yollarını arardım. Dım diyorum çünkü artık bu şekilde gitmeyeceğine karar verdim ve acıları yaşamayıp ondan kaçmaya görmezden gelmeye çalışacağıma bana etkilerinden kaçmayarak daha çok olgunlaşabileceğimi ve daha yararlı bi durum oluşacağını düşündüm. Ayrıca kaybetmekten korkma duygusuyla daha çok yıprandığımı fark ettim. Bu nedenle bunu yenmek için bir takım ataklarım oldu. Mesela çok sevdiğim erkek arkadaşımdan bana yaşattığı olumsuz bir durum sebebiyle ayrıldım. En yakın arkadaşıma normalde karşı bile çıkamazken, kaybetme korkum yüzünden tabii ki bana yaptığı bir hareketinden dolayı kıyasıya kavga ettim. Her ne ise. Artık kaybetmekten korkmuyorum. Çünkü bu duygunun kimseye faydası olamaz. Aynı şekilde acı çekmekten de korkmuyorum. Bu şekilde kaçarak yaşanılmaz ve yeteri kadar ders alınmaz.
 
İnsan çektiği acıları hak eder çoğu kez. Kul yalnış yapmadıkça Hak yazmaz zaten.
 
Bu yazıyı paylaşmış olduğun için özellikle ben çok teşekkür ederim. Öyle bir zamanıma denk geldi öyle bir zamanda okudum ki...
 
Yeni okudum mesajları. Görüşlerde değişiklik yaptiysa ne mutlu. Hayatımın zor anlarında özellikle okuyorum senelerden beri. Sabır, anlayış ve şükretmesini bilmek gelişmemizde en etkili özelliklerdir diyorum kendi tecrübelerime dayanarak. Sonrası zaten herşeyi, herkesi olduğu gibi kabul edebilmeyi ve huzuru beraberinde getiriyor.
 
Çok hoş bir yazıydı. İnsana güçlü kalmasını hatırlatıyor. Teşekkürler. :)
 
Çok güzel kıssadan hisse. Gerçekten de sıkıntı ve acılar yaşandığında çok ağır gelip bunaltıyor fakat daha zor daha çetin acı ve sıkıntıyı yaşayınca "önceki hiç bir şeymiş bunun yanında" diyorsun. Beterin beteri mutlaka var. Taşıyabileceğimiz kadar yüklüyor Rabbim. Zaten, her çile dediğimiz şeyin aslında yeniden doğmak olduğunu bu hisseden anladım. Şükretmesini biliyordum. Daima hayattan ders almağa çalışıyordum ama bilinçsizceymiş. Bir dostum bana öyle güzel olayları, sıkıntıları, acıları hepsinin imtihanın bir parçası olduğunu öğretmişti. Şimdi onun ne kadar haklı olduğunu yazınız teyit etmiş oldu. Çok teşekkür ederim paylaştığınız için. Hayırlı geceler efendim.
Saygılarımla.
 
İnsan çektiği acıları hak eder çoğu kez. Kul yalnış yapmadıkça Hak yazmaz zaten.


biri bana bunun nasıl bir mantık oldugunu anlatsın,

insan çektiği acıları hak eder çogu kez, nedemek bu? hak etmediği şeylerden dolayı acı çekmesi ne oluyor o zaman?
kader kavramına yada benim algıladıgım anladıgım kader kavramına göre herşey anlık olmuyor, insan yazılmışı yaşıyor, eger böyle değilse biri bu ikinci cümleyide izah etsin hatam varsa düzelteyim kendimi.

bu nasıl bir bakış açısıdır, ben şuna inanmışımdır, insan kendi elleriyle yaptıklarının bedelini ya öder yada mükafatını alır.

insan yaşamın akışında eger bir kötülükle edinim elde edecekse karşılıgı da ona yazılmaya başlanma noktasında bekler insan harekete geçince karşılıgı da ya ceza ya mükafat yaptıgı fiiline göre harekete geçer, bu iş otomotiğe baglıdır.
hani etme bulma mantıgı gibi.

ve kul yanlış yapar yapmayı da ister ki sahibine dönmek için affı için bir ben içindeki ben için sebebi olsun o büyük kapıdan samimiyete kavuşsun diye iman böyle bir yol ile denenir bazılarında,

ben bunun bile Allahın bizi ne kadar çok sevdiğine bir işaret olduguna inanıyorum,

ama halen gücün karanlık tarafının cazibeside beni çekmiyor değil.
 
Geri
Üst