Bizim kuzen Balıkesir taraflarında bir yer aldı, aynı dediğiniz gibi bir hayat sürmeye başladı. Evini yaptı, tarlasını ekti, ağaçlar dikti, hayvanlar aldı, baktı, büyüttü, vs.... Çok emek harcadı, çok hesap yaptı ama emeğinin karşılığını alamıyor. Yaptığı harcamalar kazandığıyla bir türlü dengeye gelemiyor.
Emeğinin karşılığını alamamak diye bir şey olduğuna inanmıyorum. Herkes emeklerinin karşılığını fazlasıyla alır. Beklentilerinin bazılarını karşılayamamış olabilir ama. Buna katılırım.
Ayağın toprağa bastığı zaman bereketlenme illa gelir. Gerçek bir çiftçi toprağından ve hayvanlarından nasıl optimum düzeyde verim alacağını bilir. Bilmiyorsa yaşamı boyunca tecrübeler biriktirerek öğrenir. Bir laf var, çiftçi zarar etmez ama açgözlülüğünün kurbanı olur diye. Tabi sözüm meclisten dışarı.
Ama köy işleri ile uğraşan dedemden de biliyorum ki bu işin bazı gerçekleri de var :
Mesela işler hiç bitmez. Herzaman yapılacak işler, bekleyen işler, aynı tekrara saran işler vardır. O yüzden işleri ancak sabah erkenden kalkarak yetiştirmeye devam etmek zorundasın. 4 kişilik bir ailede iş bölümü yaparak anca ucu ucuna yeten bir rızık döngüsü illa ki sağlanıyor. Ama 4 kişilik ailenin tüm istekleri de kolayca karşılanamıyor. Belki de asıl nimet budur. Bilemeyiz. Bu hayata geçmek tabiatla bağını güçlendirmek için, tüketim çılgınlığından sıyrılmak için, evrenin ruhuna köklenmek ve bereketlenmek için harika bir imkan. Buna katılıyorum. Gülü seven dikenine de katlanır.
Tek kişi de kendi sürekliliğini sağlayabilir. Ama nereye hangi bir işe yetişeceksin. Bahçe bakım istiyor. Tarlan varsa zaten gününün yarısı gitti. Hayvanlar bakım istiyor. Zaten sürekli yeme modundalar. Yemlerini ekerek mi satın alarak mı temin edeceksin ? Ekeceksen extra emek, Satın alacaksan para gidecek. Kışın en az 2 öğün stoklardan yiyorlar mesela. Bir öğün az yesinler süt te veremiyorlar. Büyük baş hayvanın varsa zaten ahır temizliği ile gününün 4te 1i gitti. Bunların hepsini yaptım. Bir gün o ahırı temizlemezsen hayvanın üstü başı domuz gibi kendi pisliği ile pisleniyor, hayvan gözüne son derece çirkin geliyor ayrıca da bitlenip keneleniyorlar. Tek başına organik ürün satarak geçinmek için yine network becerilerini kullanmaya devam etmek te zorundasın. İnsanlardan kaçarken insanları kendine bağlayabilecek skiller burada da devreye giriyor bir noktada.
Organik yaşamı yeni nesil bir dinlenme tesisi olarak algılıyoruz ama öyle değil ben yaşadım da biliyorum. Yani ziyaret amaçlı köye hayvan sevmeye gitmek başka, sürece destek olarak yaşamak başka. Misafirlik 3 gün.
sonra dedem kralını tanımaz gücüne göre vezifeler verir
Hatta köylülerin en sevdiği şey ektra iş gücü ile kendilerine destek olacak misafirleri ağırlamaktır. Ellerinden gelse yoldan geçeni bile durdurup çalıştırmak isterler )) Ama her halükarda çiftçi olmak çok güzel. Backham bile çiftçi oldu.