Öz Varlığınıza Teslim Olun

p4inkiLLer

Kayıtlı Üye
Soran: İnsanın ıstırabı, had safhada ve umutsuz da olsa, katlanması zorunlu mudur?
Maharaj: Dayanmak, tahammül etmek bir şeydir, çaresiz azap birbaşka şeydir. Dayanmak, sabretmek anlamlı ve yararlıdır,azap ise yararsız.

S:Karma konusunda tasalanmaya ne gerek var? O nasılsa kendi kendine çözümlenir.
M: Karmamız'ın çoğu kolektiftir. Başkalarının günahlarından dolayı acı çekeriz, başkalarının da bizimkilerden acı çektikleri gibi. İnsanlık birdir. Bu gerçeği bilmemek onu değiştirmez.Eğer başkalarının acılarına karşı umursamaz olmasaydık, kendimiz çok daha mutlu insanlar olabilirdik.

S: Kendimi daha duyarlı hale gelmiş buluyorum.
M: İyi. Bunu söylerken zihninizdeki nedir? Bir kadın bedeni içinde duyarlı bir kişi mi?

S: Bir beden var, şefkat var, bellek var ve daha birçok şey ve tutumlar; bunlara toplu olarak kişi denilebilir.
M: "Ben-im" fikri de dahil mi?

S: "Ben-im", bir kişiyi meydana getiren birçok şeyi içinde tutan bir sepet gibidir.
M: Ya da o daha çok, sepetin örüldüğü söğüttür. Kendinizi bir kadın olarak düşündüğünüz zaman, bir kadın olduğunuzu mu,yoksa bedeninizin bir dişi olarak tanımlandığını mı kastediyorsunuz?

S: O benim ruh halime göre değişir. Bazen kendimi sadece bir farkındalık merkezi olarak hissederim.
M: Ya da bir farkındalık okyanusu. Fakat ne kadın, ne erkek olduğunuz ve durumların ve koşulların neden olmadığı ve rastlantı eseri olmayan bazı anlar var mı?

S: Evet, var, fakat onlardan söz etmekten çekmiyorum.
M: Sadece bir ima yeter. Daha fazla söylemek zorunda değilsiniz.

S: Huzurunuzda sigara içmeme izin var mı? Biliyorum, bir bilgenin huzurunda sigara içmek adet değildir.
M: Elbette içebilirsiniz, kimse aldırmayacaktır.

S: Sükûnet bulmaya ihtiyacım var.
M: Bu Amerikalılar ve İngilizler için çoğu zaman böyledir.Uzunca bir sadhana'dan
sonra enerjiyle dolar ve bir boşalma yolu ararlar. Onlar topluluklar (cemaatler) örgütlerler, Yoga öğretmeni olurlar, kitap yazarlar - tükenmez olan gücün kaynağını bulma ve onu kontrol altında tutma sanatını öğrenmek için sessiz kalıp enerjilerini içe çevirmenin dışında her şeyi yaparlar.

S: İtiraf edeyim ki şimdi çok faal bir hayat sürmek için geri dönmek istiyorum, çünkü enerji doluyum.
M: Kendinizi beden ve zihin olarak kabul etmemeniz koşuluyla, istediğinizi yapabilirsiniz. Bu, bedeni ve onunla birlikte olan her şeyi fiilen bırakmaktan çok, sizin beden olmadığınızı berrak bir şekilde anlamanız ve olaylar içinde duygusal bağımlılıklardan bir uzak duruş meselesidir.

S: Neyi kastettiğinizi biliyorum. Dört yıl kadar önce, fiziksel dünyayı reddetme döneminden geçtim; kendime giysiler almıyor, sadece en basit yiyeceklerle yetiniyor, tahta üstünde yatıyordum. Önemli olan yoksunlukları kabullenmektir, yoksa konforsuzluğun kendi değil. Şimdi şunun farkına vardım, hayatı geldiği gibi hoş karşılamak ve onun sunduğu her şeyi sevmek en iyisidir. Eğer birkaç çocuğa hayat ve doğru bir kültür vermekten daha fazla bir şey yapamazsam da - pekâlâ; her nekadar gönlüm bütün çocuklar için sevgiyle doluysa da hepsine yetişemem.
M: Siz erkek-kadın kimlikleriyle meşgulseniz, o zaman evlenir ve çocuk yaparsınız. Kendinizi bir beden olarak kabul etmediğiniz zaman, aile hayatı ne denli yoğun ve ilginç olursa olsun,o ancak zihnin ekranında oynanan bir oyun olarak görülür ve farkındalık ışığı oradaki tek gerçektir.

S: Tek gerçeğin farkındalık olduğunda niçin ısrar ediyorsunuz? Farkında olunan da, devam ettiği sürece bir o kadar gerçek değil midir?
M: Fakat o devam etmez! Anlık realite bağımsız değildir; o,zaman-ötesi olana bağımlıdır.

S: Sürekli mi, yoksa kalıcı mı demek istiyorsunuz?
M: Mevcudiyette süreklilik olamaz. Süreklilik, geçmiş-şimdi-gelecek'teki kimlik aynılığını gerektirir. Böyle bir aynılık mümkün değildir, çünkü tanımlama vasıtası durmadan dalgalanıp değişir. Süreklilik, kalıcılık, bunlar belleğin yarattığı illüzyonlardır; yalnızca zihnin projekte ettiği aslında mevcut olmayan bir resim, bir kalıptır. Beden ve zihin, kadın ve erkek gibi, ister kalıcı ister geçici bütün fikirleri terk edin, geriye ne kalır?Bütün ayrılıklardan vazgeçildiğinde sizin zihin haliniz nedir?Ben farklılıklardan vazgeçilmesini kastetmiyorum, çünkü onlarsız tezahür olmaz.

S:Ayrılık koymadığım zaman mutlu ve huzurluyum. Fakat her nasılsa tekrar tekrar yolumu ve yönümü kaybediyor ve mutluluğu dıştaki şeylerde aramaya başlıyorum. İç huzurum niçin bir kararda kalmıyor, anlayamıyorum.
M: Sükûn ve huzur da sonuçta bir zihin halidir.

S: Zihnin ötesinde sessizlik var. Ve onun hakkında söylenecekhiçbir şey yok.
M: Evet. Sessizlik hakkındaki bütün konuşmalar gürültüden ibarettir.

S: Kendi doğal mutluluğumuzun tadını tattıktan sonra bile neden hâlâ dünyevi mutluluğu arıyoruz?
M: Zihin bedene hizmetle meşgulken mutluluk kaybolmuştur.Onu yeniden kazanmak için haz aramaya başlar. Mutlu olma dürtüsü doğrudur, fakat onu sağlama yolları yanıltıcıdır, güvenilmezdir ve gerçek mutluluk için de yıkıcı olur.

S: Haz her zaman yanlış mıdır?
M: Bedenin ve zihnin doğru hali ve doğru kullanımı alabildiğine haz vericidir. Yanlış olan, haz arayışı içinde olmaktır. Mutlu olmak için çabalamayın, daha iyisi, mutluluk arayışını sorgulaym. Mutluluk arıyorsunuz, çünkü mutlu değilsiniz. Neden mutsuz olduğunuzu bulun. Mutlu olmadığınızdan, mutluluğu hazda ararsınız; haz acı getirir, bunun için de ona dünyevi dersiniz; o zaman başka türlü bir hazzı, acısız bir hazzı özlersiniz, ona da ilahî (tanrısal) dersiniz. Gerçekte haz, acının geçici olarak ertelenişidir. Mutluluk dünyevi ve dünyevi olmayan,içte ve dışta vaki olan her şeydir. Fark gözetmeyin ve ayrılmaz olanı ayırmayın ve kendinizi hayata yabancılaştırmayın.

S:Sizi şimdi ne kadar iyi anlıyorum! Ramana Aşram'mda kalışımdan önce vicdanımın insafsız despotluğu altında durmadan kendimi yargılıyordum. Şimdi ise gerginliğimi tamamen atmış haldeyim ve kendimi olduğum gibi kabul ediyorum. Birleşik Devletler'e döndüğüm zaman, hayatı geldiği gibi kabul edeceğim. Bhagavan'ın lütfü olarak. Ve acısını da tatlısı kadar hoşnutlukla karşılayacağım. Aşram'da öğrendiklerimden biride budur - Bhagavan'a güvenmek. Daha önce böyle değildim.Güvenemezdim.
M: Bhagavan'a güvenmek kendinize güvenmektir. Farkına varın ki her ne olursa size, sizin tarafınızdan, sizin vasıtanızla olur ve siz her ne algılarsanız, onun yaratanı, tadına varanı ve yok edenisiniz; o zaman korkmayacaksınız.Zihninizin aynasında çeşitli resimler görünür ve kaybolurlar. Onların tümüyle kendi eseriniz olduklarını bilerek, geliş ve gidişlerini sessizce izleyin; uyanık fakat tedirgin olmadan. Bu sessiz gözlem hali Yoga'nın temelidir. Resmi görürsünüz, ama siz resim değilsiniz.

S:Şunu fark ettim: Ölüm düşüncesi beni korkutuyor, çünküyeniden doğmak istemiyorum. Biliyorum, kimse beni zorlamaz,ama doyuma uğratılmamış arzuların baskısı çok ağır ve direnç gösteremeyebilirim.
M: Direnç sorunu olmaz. Doğan ve yeniden doğan siz değilsiniz. Bırakın olacak olsun, onun oluşunu gözlemleyin.

S:Öyleyse niçin meşgul olmalı?
M:Fakat meşgulsünüz! Ve resim sizin güzellik, sevgi ve gerçek duygunuzla çatışmaya devam ettiği sürece, meşgul olmayada devam edeceksiniz. Uyum ve huzur arzusu kökünden sökülüp atılamaz. Fakat bir kez doyuma uğradığında, ilgi biter ve bedensel hayat dikkat alanı dışında zahmetsizce yürür. Ozaman bedende de doğmazsınız; bedenlenmiş veya bedensiz olmak sizin için aynıdır. Size hiçbir şeyin olmayacağı bir noktaya ulaşırsınız. Bedensiz olduğunuzdan, öldürülemezsiniz; sahibi olduğunuz hiçbir şey bulunmadığından, soyulamazsınız;zihniniz olmadığından, aldatılamazsınız. Bir arzunun ya da bir korkunun takılabileceği hiçbir nokta yoktur. Hiçbir değişikliğe tabi olamayacağınıza göre, başka ne sorun kalır?

S: Nedense, ölüm fikrinden hoşlanmıyorum.
M: Bu çok genç olduğunuzdandır. Kendinizi ne kadar daha çok bilirseniz, o kadar daha az korkarsınız. Kuşkusuz, can çekişme hoş bir manzara değildir, fakat ölmekte olan insan nadiren bilinçlidir.

S: Bilinci tekrar geri gelir mi?
M: Bu uykuya benzer. Kişi, bir zaman için dikkat odağı dışına çıkar, sonra geri gelir.

S: Aynı kişi mi?
M: Kişi koşulların yarattığı bir şey olduğundan, onlarla birlikte değişir; alevin yakıta göre değişmesi gibi. Yalnız süreç, zaman ve mekân yaratarak hep devam eder.

S: Neyse, Tanrı beni gözetecektir. Her şeyi ona bırakabilirim.
M: Tanrı inancı bile yol üstündeki bir aşamadır. Sonunda hepsini terk edersiniz, çünkü öyle basit bir şeye varırsınız ki onu ifade edecek söz yoktur.

S: Ben henüz yeni başlıyorum. Başlangıçta inancım yoktu, güvenim yoktu; olayları oluruna bırakmaktan korkardım. Dünya bana çok tehlikeli ve düşmanca bir yer gibi görünürdü. Şimdi ise hiç olmazsa Guru'ya ya da Tanrı'ya güvenmekten söz edebiliyorum. Bırakın, büyüyeyim, Beni ileri doğru zorlamayın.Bırakın, kendi hızımla, kendi adımlarımla ilerleyeyim.
M: Elbette ilerleyin, ama ilerleyemiyorsunuz. Hâlâ kadın ve erkek, yaşlı ve genç, hayat ve ölüm fikirleri içine saplanıp kalmışsınız. Devam edin, öteye gidin. Tanıdığınız şey sizce aşılıp geçilmiş olur.

S: Efendim, her gittiğim yerde insanlar bende kusur bulmayıve beni dürtüklemeyi kendilerine görev ediniyorlar. Ben bu spiritüel servet edinme işinden bıktım usandım. Şimdiki halimin ne kusuru var ki, ne kadar görkemli de olsa, gelecek için feda edilmesi gereksin? Siz gerçeğin şimdi'de olduğunu söylü-yorsunuz. Ben şimdi'mi seviyorum. Onu istiyorum. İçinde bulunduğum durum ve onun geleceği hakkında sonsuza dek tasa çekmek istemiyorum. Daha çoğunu ve daha iyisini kovalamak istemiyorum. Bırakın, şimdi sahip olduğumu seveyim.
M: Tamamen haklısınız, öyle yapın. Ancak, dürüst olun -neyi seviyorsanız onu sevin- uğraşıp zorlanmayın.

S: Ben buna Guru'ya teslim olmak derim.
M: Niye dışsallaştırıyorsunuz? Kendi öz varlığınıza teslim olun,ki her şey onun bir ifadesidir.

Maharaj
 
Geri
Üst