Maui, Polinezya mitolojisinde en ünlü kahramanlardan biridir ve birçok efsanede önemli bir figür olarak yer alır. Yarı tanrı olan Maui, genellikle kurnaz, güçlü ve maceracı bir karakter olarak tasvir edilir. Efsaneye göre, Maui bir balık oltası kullanarak Pasifik Okyanusu’ndaki adaları yaratmıştır. Bir gün kardeşleriyle balık avına çıktığında, sihirli kancasını denize atmış ve dev bir balık yakaladığını söylemiştir. Aslında oltasına takılan, denizin dibinde saklı duran büyük bir kara parçasıydı. Tüm gücüyle çekmeye devam ettikçe, adalar su yüzeyine çıkmaya başlamış ve Polinezya’nın adaları böyle oluşmuştur.
Maui’nin bir diğer ünlü hikâyesi, insanların daha uzun gün ışığından faydalanabilmesi için güneşi yavaşlatmasıdır. O dönemde güneş çok hızlı hareket ettiği için insanlar yeterince çalışamıyor ve ekinlerini yetiştiremiyordu. Maui, annesinin şikâyetlerini duyduktan sonra bir plan yaparak güneşi yakalamak için kardeşleriyle bir tuzak kurdu. Kendisini güçlü bir ip ile Haleakalā Dağı’na yerleştirip güneşin doğmasını bekledi. Güneş yükseldiğinde onu kementle yakaladı ve daha yavaş hareket etmesi için tehdit etti. Sonunda güneş, günleri uzatmaya razı oldu ve insanlar daha uzun saatler boyunca çalışabilir hale geldi.
Maui’nin insanlığa yaptığı bir başka katkı da ateşi getirmesidir. Efsaneye göre, Maui, insanların nasıl ateş yapacağını bilmiyordu ve bunu öğrenmek için ateş tanrıçası Mahuika’ya gitti. Ancak, tanrıça ona kolayca ateşi vermek istemedi. Maui, Mahuika’yı kandırarak ona verdiği ateşi sürekli olarak yok etti ve en sonunda tanrıçanın tüm ateşini tüketmesini sağladı. Öfkelenen Mahuika, son ateşini bir ağaca sakladı ve Maui de bu ağacın dallarını kullanarak insanlara nasıl ateş yakacaklarını öğretti.
Maui’nin efsaneleri, Polinezya kültürlerinde cesaret, bilgelik ve kurnazlığın sembolü olarak kabul edilir. O, hem bir kahraman hem de bir oyunbazdır ve doğayı şekillendirme gücüyle tanrılarla insanlar arasında bir köprü görevi görür. Bugün bile Maui’nin hikâyeleri, Hawaii, Yeni Zelanda, Tahiti ve diğer Pasifik adalarında anlatılmaya devam etmektedir.
Maui’nin bir diğer ünlü hikâyesi, insanların daha uzun gün ışığından faydalanabilmesi için güneşi yavaşlatmasıdır. O dönemde güneş çok hızlı hareket ettiği için insanlar yeterince çalışamıyor ve ekinlerini yetiştiremiyordu. Maui, annesinin şikâyetlerini duyduktan sonra bir plan yaparak güneşi yakalamak için kardeşleriyle bir tuzak kurdu. Kendisini güçlü bir ip ile Haleakalā Dağı’na yerleştirip güneşin doğmasını bekledi. Güneş yükseldiğinde onu kementle yakaladı ve daha yavaş hareket etmesi için tehdit etti. Sonunda güneş, günleri uzatmaya razı oldu ve insanlar daha uzun saatler boyunca çalışabilir hale geldi.
Maui’nin insanlığa yaptığı bir başka katkı da ateşi getirmesidir. Efsaneye göre, Maui, insanların nasıl ateş yapacağını bilmiyordu ve bunu öğrenmek için ateş tanrıçası Mahuika’ya gitti. Ancak, tanrıça ona kolayca ateşi vermek istemedi. Maui, Mahuika’yı kandırarak ona verdiği ateşi sürekli olarak yok etti ve en sonunda tanrıçanın tüm ateşini tüketmesini sağladı. Öfkelenen Mahuika, son ateşini bir ağaca sakladı ve Maui de bu ağacın dallarını kullanarak insanlara nasıl ateş yakacaklarını öğretti.
Maui’nin efsaneleri, Polinezya kültürlerinde cesaret, bilgelik ve kurnazlığın sembolü olarak kabul edilir. O, hem bir kahraman hem de bir oyunbazdır ve doğayı şekillendirme gücüyle tanrılarla insanlar arasında bir köprü görevi görür. Bugün bile Maui’nin hikâyeleri, Hawaii, Yeni Zelanda, Tahiti ve diğer Pasifik adalarında anlatılmaya devam etmektedir.