aris
Kayıtlı Üye
KOŞULLU MUTLULUK
Mutluluk kavramı hepimizi en çok ilgilendiren kavramların en önemlilerinden biri… Kim mutlu olmayı istemez? Ayrıca niye istemesin ki? Yaşamın bin türlü zorluğu ile mücadele ederken azıcık da mutlu olsak ne olur deriz hepimiz ama mutluluğun bireysel gelişimle ilgili bir kavram olduğunu ve insanın mutlu olmayı öğrenmek için de kendini eğitmesi ve yeni bir bakış açısı ile programlaması gerektiğini hep unuturuz. ‘Ben mutlu olmayı aslında bilirim ama her şey ters gidiyor, bir kabahatim yok ki’ diyerek, kendi mutluluğumuzu sürekli ertelediğimizin ve mutlu olabilmemiz için mutlaka bazı koşulların olmasını şart koştuğumuzun farkında mıyız acaba?
Koşullu Mutluluk arayışı çok dünyasal bir arayıştır ve bizim gerçek mutsuzluklarımızın en büyük nedenidir. Koşullu Mutluluk dediğimiz zaman ilk etapta anladığımız şey mutluluklarımızın belirli koşullara dayandırılmış olmasıdır.
Hissedebildiğimiz güzelliklerin, hazların, tatmin duygularının, neşe, sevinç ve heyecan duygularının çeşitli koşullara dayandırılmış olmasından ötürü bloke olması ve bu duyguları hissedememek, belki de gezegenimizin şu an en önemli sorunlarından bir tanesi ama bu konuyu bireysel gelişime önem veren kişilerin kendi aralarında konuyu enine boyuna tartışmalarının, çok daha farklı yaptırımlara ve zihinsel olarak, çok daha olumlu sonuçlara, gelinmesine neden olacağını düşünüyoruz.
Yaşadığımız bir takım hazları veya güzel duyguları koşullandırmamız nedeniyle, o koşullar yerine gelmediğinde hazzın bulunamaması, alınamaması, hazlarımızın, neşelerimizin, mutluluklarımızın, sevinçlerimizin koşullandırılmasının günlük yaşamdaki performansınızı nasıl da düşürdüğünü tam olarak bir fark edebilsek, belki de bu ruh halini üretmemek için yeni yollar, yeni yol haritaları aramaya başlayabiliriz.
Örneğin: bir evim olursa mutlu olurum diye bir cümle kurarsak, bu koşullu bir mutluluktur, çünkü ancak bir ev olması durumunda mutlu olmaktan söz edilerek mutluluğun bir ev ön koşuluna dayandırılması söz konusudur. Daha büyük ve daha küçük örnekler de verilebilir. Çok daha küçük örneklere indirilen durumlar da vardır. Gezegeninizde yaşarken bazen bir bardak su ancak soğuk olursa mutlu olabileceğim dediğiniz ve soğuk olmadığında o hazzı yakalayamadığınız durumlar vardır ve böylece mutlulukların ve hazların koşullandırılmış olduğunu görürüz.
Gerçek mutluluğa ulaşabilmek için onun mutlaka koşulsuz olması gerekmektedir yani yaşanan andan sadece o anın size verdiği kadarını almaktır.
O an size neyi getirmişse, size neyi sunuyorsa onun o kadarıyla mutlu olabilmek, onu alabildiğiniz için mutlu olabilmek ama bunu böyle alabildim, keşke şöylesi de olsaydı, keşke başka türleri, renkleri, biçimleri de olsaydı o zaman daha mutlu olurdum gibi bir anlayışa dayanan bakış açısı temelde sizleri ve zihinlerinizi son derece yoran ve üzerinizdeki baskıları, sıkıntıları arttıran bir durumdur.
An’ın Getirdikleri
An’ın size getirmekte oldukları zaten sizin gerçekte ihtiyacınız olan şeylerdir. Bu ihtiyacınız olan şeyleri sevinçle karşılamalı ve kabul etmelisiniz. Sonuç olarak o zaman mutluluğunuzu herhangi bir koşula dayandırmamış olursunuz. Sadece o anın size getirdiklerinden size sunduklarından bir haz elde edersiniz ve onunla gerçek hazzı yakalamış olursunuz. Çünkü sürekli daha fazlasını istemek, daha farklısını beklemek gibi dürtülerin bir sonu olmadığından; bugün başka biçimini isterken yarın başka biçimine sahip olduğunuzda, bu defada başka rengini isteyeceksiniz. Başka rengini bulduğunuzda, daha başka şeylerin eksik olduğunu düşüneceksiniz.
Mutlulukları koşullandırmalara dayandırmak alışkanlığı yani ancak şu gün şurada, şöyle olursa mutlu olurum, ancak şurada, şöyle yaparsam mutlu olabilirim gibi zihinsel alışkanlıklar son derece yıpratıcı alışkanlıklardır. Örneğin bir piknik yaparken bile piknik yaptığınız anın duygusunu yaşamak yerine, bu piknik keşke göl kenarında olsaydı o zaman gerçek bir piknik gibi olurdu veya şu yaptığım eylem şurada olsaydı o zaman mutlu olurdun, şu gün yapsaydım daha iyi olurdu gibi koşullandırmalara dayandırdığınız için yaşamlarınızı, anın size getirdiklerini yakalamakta zorlanmakta, gerçek haz, mutluluk ve sevinci yakalayamamaktasınız.
Zihnin gezegende koşullandırılması ve kontrolü kaybetme
Zihninizin koşullandırılmış olmasını anlamak çok mümkün çünkü içinde bulunduğunuz toplumsal yapılar, gezegeninizin işleme biçimi, dışarıdan empoze edilen düşünceler, çeşitli reklam türevi çalışmalar ve sürekli getirilen ‘şunu, şurada şu zamanda, şu şekilde yaparsanız en büyük mutluluğu böyle elde edersiniz’ gibi dayatmalar, basılı yayınlar; zihin ve belleklerin bir süre sonra kontrolünün kişinin elinden kaybolup gitmesine neden de olmaktadır.
Mutluluklarınızı koşullandırmaktan kurtarmanız gerekmektedir. Zihinlerinizi serbest ve özgür bırakmalısınız. Yaşadığınız anın size getirdiklerini almanız ve onu yaşamanız gerekmektedir. Size bir üzüntü de getirmiş olabilir o zaman onu yaşarsınız ama bir sevinçte getirmiş de olabilir o zaman onu da hakkıyla yaşamalısınız. Üzüntüleri nasıl hakkıyla, içine girerek ve sonuna kadar didikleyerek yaşıyorsanız ve o sıkıntılı, üzüntülü anı dolu dolu geçiriyorsanız, sevinçleri de bu şekilde yaşamalı, zihinlerinizi koşullandırmalara dayandırmamalısınız. Çünkü aksi takdirde asla ve asla gerçek bir mutluluk, bir doygunluk, bir tatmin duygusunu yakalayamazsınız. Hep bir şey eksik kalır.
Bir gün mavi araba alırsınız ama keşke daha büyüğü olsaydı dersiniz, daha büyüğünü aldığınızda, bu seferde şöyle şöyle özellikleri olsaydı dersiniz yani burada önemli olansa aldığınız arabanın sizin ihtiyacınızı ne denli karşıladığı ve ne denli karşılamadığıdır.
Eğer sizin ihtiyacınız, içinde bulunduğunuz koşullarda sizi bir yerden bir yere taşıması için araç elde etmekse o zaman bunun ne şekilde ve nasıl olduğuyla değil o aracı elde etme durumu ile ilgilenmeniz gerekir ve onu elde ettiğinizde içinizde o an bir mutluluk olmalıdır. Bunun keşke şurası da böyle olsa, orası da şöyle olsa dileklerinin hiçbir zaman ve hiçbir yerde sınırı yoktur. Mutlaka her zaman bir yenisi, bir daha iyisi vardır. İstemek duygusu giderek daha arzulu bir hale gelebilir, daha kontrolden çıkabilir ve böylece bu istemek duygusu daha arzulu bir hale geldikçe sizin doyumsuzluk ve mutsuzluk duygunuz giderek artacaktır. Ve mutluluğa yaklaşma ihtimaliniz de buna paralel olarak giderek giderek sizden uzaklaşacaktır. Çünkü aslında mutluluk dediğiniz şey, birçok yazarların bahsettiği gibi uzaklarda bir yerlerde gizli saklı değil, tamamen kendi avuçlarınızın içinde, kendinizin hemen yanı başınızda, içinizde bulunmaktadır.
Mutluluk sadece yaşama nasıl baktığınızla ilgilidir
Gerçekten mutlu olmak dediğiniz şey yaşamı nasıl gördüğünüzle ilgilidir. Önünüzde yarım su dolu bir bardak olduğunda öyle gözler var ki, yarım bardağın dolu olduğunu görür ama öyle gözler var ki, yarım bardağın boş olduğunu görür. Bu neyi nereden görmek istediğinizle ilgilidir. Ve mutluluk dediğiniz kavramın ne kadar koşullandırılmış olduğunu anlatan güzel bir örnektir. Eğer mutluluğu elde etmek için kafanızda bir sürü şey sayıyorsanız yani şu olursa, bir de şu olursa, hah bir de şu olursa gibi birkaç madde sıralıyorsanız, işte o zaman gerçekten mutlu olurdum diyorsanız: inanın bütün bunları elde ettiğinizde mutluluğun bile ne demek olduğunu bilemez noktada yeni şeyler ister olurdunuz. Çünkü bu üç tane saydığımız maddeyi elde edene kadar ve elde etme işleminiz tamamlandığında ve nihayet mutlu olacağınız o ana geldiğinizde çoktan kendinize yeni bir liste hazırlamış olurdunuz. Evet şunları şunları elde ettim ama burasını burasını elde edemedim, bir de onları ilave edersem işte o zaman tam olacak gibi bir düşünce yapısı size hakim olmuş olacağı için sözünü ettiğiniz noktayı hiçbir zaman yakalayamazsınız ve mutluluk dediğiniz şey her zaman sizden birkaç adım önde kaçarcasına ama sizin yaşamınızı da tüketircesine bir kovalamacaya döner. Oysa ki, mutluluk dediğimiz şey şu an içinde bulunduğumuz andadır. Onu bu an içinde, şu anda yakalayabilirsiniz.
Eğer ki, zihninizi alışkanlıklarından kurtarabilirseniz, zihninizi esaretinden kurtarabilirsiniz ve şunlar şunlar olursa mutlu olurum dediğiniz o koşulları değiştirip, başka bir kenara koyabilirseniz, aslında şu anda da gerçek mutluluğun ne olduğunu tadabilirsiniz. Mutlu olabilmek için sayabileceğiniz hiçbir koşula ihtiyacınız yok. Zaten içinde bulunduğunuz an size yeterince güzel şeyler getirmekte. En azından dünyanızın kuralları içinde bulunan kaza-bela tarzında birçok oluşum sizden uzakta durmakta, bu aslında yeterince büyük bir mutluluk ve sevinç kaynağı. Onların sizden uzakta duruyor olması bile yeterince büyük bir şölen aslında ama bardağın yarısını dolu değil de boş görürseniz, zihninizi koşullanmalardan kurtaramazsanız o zaman mutsuz olmaya devam edeceksiniz demektir.
Oysa elinizdeki artıların listesini yaparsanız gerçek anlamda nelere sahip olduğunuzu fark edeceksiniz ve bu yeterince mutluluk noktası olacaktır. Mutluluğu gelecekte bir yerde aramayınız. Mutluluk dediğiniz şeyin peşinden koşup durmayınız. Mutluluk dediğiniz şeyi, şu an içinde bulunduğunuz anda yakalayabilirsiniz. Ona şu an zaten sahip olabilirsiniz. Mutluluk denen o harika şeyi, o gelinebilecek en üst noktadaki tatmin duygusunu şu an yaşamlarınızın içinde elde edebilirsiniz, sadece siz bunu seçmiyorsunuz, tercih etmiyorsunuz ve zihninizi koşullandırmaya devam ediyorsunuz.
Gerçek ihtiyaçlar-Suni ihtiyaçlar
Yaşadığınız anın size getirdiklerini o an bütün coşkusu ve tatmini ile yaşamak yerine sürekli eksiklerin listesini yapıyorsunuz ve bu eksiklerin gerçekten eksik olup olmadığını da bilmiyorsunuz.
Şimdi geldik gerçek ihtiyaçlar, suni ihtiyaçlar meselesine. Acaba sahip olduğunuz o eksiklikler ve uğruna bu denli mutsuz olduğunuz, bu denli kendinizi üzebildiğiniz ve sıkabildiğiniz şeyler; bir de üstüne üstlük ya sizin ihtiyacınız değilse; ya onları gerçekten dış şartlar altında yapılandırılmış bir zihnin otomatik ürettiği bir liste olarak görürsek ya aslında bunlara gerçekten ihtiyacımız yoksa ve var zannetmekteyseniz ve bir de üstüne sahip olamadığınız için bir takım üzüntüler silsilesi içinde kendinizi buluyorsanız, işte o zaman gerçekten çok büyük bir zaman kaybı içindesiniz demektir.
Gerçek ihtiyaçlarınızı tespit etmek onların gerçekten neler olduğunu şuur hali içinde bilmek ve suni ihtiyaçlarınızdan arınmak bir program ve bireysel gelişim metodu uygulamaktır.
Suni ihtiyaçlardan arınmak çok önemlidir. Üzerinizden adeta sırtınızda üç tane sırt çantasıyla tırmanırken, bir anda o çantaları bırakıp, yokuşu bir anda ve tek nefeste çıkmak gibidir, sahte ihtiyaçların baskısından kurtulmak. Bu noktada şunu görüyoruz ki, sırtınızda fazlasıyla istek taşımaktasınız ve maalesef bu isteklerin yarısından fazlası da sizin gerçek olmayan suni ihtiyaçlarınıza ait beklentiler, istekler, arzulardır ve bunların elde edilmesi koşuluyla mutluluğa varılacağına dair koşullandırılmış zihin ise bunların her elde edilemediği gün daha fazla mutsuzluk, üzüntü, baskı veya stres içine girmektedir. Ve içinde bulunduğunuz kısık döngüye bakarsanız, aslında durum oldukça yorucu, yıpratıcı ve zordur.
Hiç tatmin olmayan istekleriniz var, onların peşinden koşuyorsunuz ve ancak onların tatmin olmasıyla mutlu olacağınıza koşullandırılmış zihniniz, onların elde edilmemesiyle daha büyük baskılar ve stresler yaşıyor ve tekrar yeni suni ihtiyaçlar yaratıyorsunuz. Bari onu elde edemedim, şunu elde edeyim diye ve yeni ihtiyaçlar tekrar yeni beklentiler yaratıyor ve tekrar elde edilemeyen ihtiyaçlar tekrar yeni mutsuzluklar oluşturuyor. Bu noktada gerçekten suni ihtiyaçların ve gerçek ihtiyaçların birbirinden ayrılması gerektiğini ve suni ihtiyaçlara duyulan ihtiyacın koşullandırılmış bir zihnin ürünü olduğunu görmeniz çok önemlidir.
Mutluluk kavramı
Ve mutluluk dediğiniz kavramı bütün bu koşullardan arındırırsanız onun ne kadar güzel bir duygu olduğunu görebilmeniz çok önemlidir gerçekten çünkü mutluluk dediğiniz şey; hiçbir zaman insanoğlunun listelemiş olduğu şeylerde bulunamadı ve bugüne kadar istediği kadar zenginlikler elde edenler oldu, istedikleri kadar hükümdarlıklar elde edenler oldu, gezegen açısından çok yüksek mertebelerde olanlar oldu ama hiçbiri gerçek mutluluk duygusuna tam anlamıyla yaklaşamadılar, ellerindeki listeler yaşamlarının sonuna dek bir kez bile azalmayı başaramadı. Listedekiler çıktıkça yerine yenileri geldi ve mutlaka korkunç bir doyumsuzluk, tırmanış ve giderek daha fazlasını istemek suretiyle hırsın kendi kendini tüketmesiyle sonlanan durumlar oldu. Bu yüzden mutluluğun bu şekilde yakalanması oldukça imkansız. Suni ihtiyaçlar var oldukça mutluluğun olması ve zihin suni ihtiyaçlara koşullandırıldığı ölçüde imkansızlaşan bir durum var ortada.
O yüzden ihtiyaçlarınızı kendi temel ihtiyaçlarınız ve suni ihtiyaçlar diye ikiye ayırırsanız, kendi temel ihtiyaçlarınız hakkında fikir alışverişinde bulunabilirsiniz.
Mutluluğunuzun ne denli koşullandırılmış olduğunu her isteyen kişi kendisi için analiz edebilir. Ama burada önemli olan objektif analizlerdir. Sizi bir yere götürecek olan şey gerçekten dışarıdan yapılabilecek objektif analizlerdir. Kendi içinizde hiçbir zaman ‘ama canım biraz şöyle de aslında biraz da böyle’ gibi çeşitli yumuşatmalar, bahanelerle bir adım bile ileriye gitmeniz mümkün değil. Aslında bu konuda kendinize ne kadar acımasız, ne kadar eleştirel, ne kadar objektif olursanız; o kadar çabuk sürede gerçek ihtiyaçlarınızın tespitine ulaşabilirsiniz ve suni ihtiyaçlarınızdan kendinizi arındırmanızla beraber mutluluk dediğiniz duyguyu. Şu an ve her anda üstüne üstlük hiçbir koşula bağlı olmadan yaşarsınız.
Bunun nasıl bir duygu olduğunu belki bir kez tatsanız, belki bir kez yaşasanız; onu hiçbir zaman bırakmak istemeyeceksiniz. Adeta gezegeninizin en harika meyvelerinden oluşturulmuş, bir meyve suyu kokteyli gibi tadı damaktan hiç gitmeyen bir tat gibi onu yaşamak isteyeceksiniz çünkü belki de her an kendinizi mutlu, tam ve bütün hissedeceksiniz. Yaşadığınız olayların eskisi gibi sizin üzerinizde etkiler yaratmadığını ve mutluluk dediğimiz şeyi yakaladığınızı ve bunun kolay kolay bozulamaz olduğunu göreceksiniz çünkü koşullarınız yok.
Eğer koşullarınız olmazsa, mutluluğa şu anda sahip olursunuz, bugün mutluluğa sahip değilseniz bu koşullarınız olduğu içindir ve koşullarınızdan zihinlerinizi sıyırabilirsiniz o zaman zaten mutlu olmak için ne çok şeye sahip olduğunuzu biraz daha iyi göreceksiniz.
alıntı
Mutluluk kavramı hepimizi en çok ilgilendiren kavramların en önemlilerinden biri… Kim mutlu olmayı istemez? Ayrıca niye istemesin ki? Yaşamın bin türlü zorluğu ile mücadele ederken azıcık da mutlu olsak ne olur deriz hepimiz ama mutluluğun bireysel gelişimle ilgili bir kavram olduğunu ve insanın mutlu olmayı öğrenmek için de kendini eğitmesi ve yeni bir bakış açısı ile programlaması gerektiğini hep unuturuz. ‘Ben mutlu olmayı aslında bilirim ama her şey ters gidiyor, bir kabahatim yok ki’ diyerek, kendi mutluluğumuzu sürekli ertelediğimizin ve mutlu olabilmemiz için mutlaka bazı koşulların olmasını şart koştuğumuzun farkında mıyız acaba?
Koşullu Mutluluk arayışı çok dünyasal bir arayıştır ve bizim gerçek mutsuzluklarımızın en büyük nedenidir. Koşullu Mutluluk dediğimiz zaman ilk etapta anladığımız şey mutluluklarımızın belirli koşullara dayandırılmış olmasıdır.
Hissedebildiğimiz güzelliklerin, hazların, tatmin duygularının, neşe, sevinç ve heyecan duygularının çeşitli koşullara dayandırılmış olmasından ötürü bloke olması ve bu duyguları hissedememek, belki de gezegenimizin şu an en önemli sorunlarından bir tanesi ama bu konuyu bireysel gelişime önem veren kişilerin kendi aralarında konuyu enine boyuna tartışmalarının, çok daha farklı yaptırımlara ve zihinsel olarak, çok daha olumlu sonuçlara, gelinmesine neden olacağını düşünüyoruz.
Yaşadığımız bir takım hazları veya güzel duyguları koşullandırmamız nedeniyle, o koşullar yerine gelmediğinde hazzın bulunamaması, alınamaması, hazlarımızın, neşelerimizin, mutluluklarımızın, sevinçlerimizin koşullandırılmasının günlük yaşamdaki performansınızı nasıl da düşürdüğünü tam olarak bir fark edebilsek, belki de bu ruh halini üretmemek için yeni yollar, yeni yol haritaları aramaya başlayabiliriz.
Örneğin: bir evim olursa mutlu olurum diye bir cümle kurarsak, bu koşullu bir mutluluktur, çünkü ancak bir ev olması durumunda mutlu olmaktan söz edilerek mutluluğun bir ev ön koşuluna dayandırılması söz konusudur. Daha büyük ve daha küçük örnekler de verilebilir. Çok daha küçük örneklere indirilen durumlar da vardır. Gezegeninizde yaşarken bazen bir bardak su ancak soğuk olursa mutlu olabileceğim dediğiniz ve soğuk olmadığında o hazzı yakalayamadığınız durumlar vardır ve böylece mutlulukların ve hazların koşullandırılmış olduğunu görürüz.
Gerçek mutluluğa ulaşabilmek için onun mutlaka koşulsuz olması gerekmektedir yani yaşanan andan sadece o anın size verdiği kadarını almaktır.
O an size neyi getirmişse, size neyi sunuyorsa onun o kadarıyla mutlu olabilmek, onu alabildiğiniz için mutlu olabilmek ama bunu böyle alabildim, keşke şöylesi de olsaydı, keşke başka türleri, renkleri, biçimleri de olsaydı o zaman daha mutlu olurdum gibi bir anlayışa dayanan bakış açısı temelde sizleri ve zihinlerinizi son derece yoran ve üzerinizdeki baskıları, sıkıntıları arttıran bir durumdur.
An’ın Getirdikleri
An’ın size getirmekte oldukları zaten sizin gerçekte ihtiyacınız olan şeylerdir. Bu ihtiyacınız olan şeyleri sevinçle karşılamalı ve kabul etmelisiniz. Sonuç olarak o zaman mutluluğunuzu herhangi bir koşula dayandırmamış olursunuz. Sadece o anın size getirdiklerinden size sunduklarından bir haz elde edersiniz ve onunla gerçek hazzı yakalamış olursunuz. Çünkü sürekli daha fazlasını istemek, daha farklısını beklemek gibi dürtülerin bir sonu olmadığından; bugün başka biçimini isterken yarın başka biçimine sahip olduğunuzda, bu defada başka rengini isteyeceksiniz. Başka rengini bulduğunuzda, daha başka şeylerin eksik olduğunu düşüneceksiniz.
Mutlulukları koşullandırmalara dayandırmak alışkanlığı yani ancak şu gün şurada, şöyle olursa mutlu olurum, ancak şurada, şöyle yaparsam mutlu olabilirim gibi zihinsel alışkanlıklar son derece yıpratıcı alışkanlıklardır. Örneğin bir piknik yaparken bile piknik yaptığınız anın duygusunu yaşamak yerine, bu piknik keşke göl kenarında olsaydı o zaman gerçek bir piknik gibi olurdu veya şu yaptığım eylem şurada olsaydı o zaman mutlu olurdun, şu gün yapsaydım daha iyi olurdu gibi koşullandırmalara dayandırdığınız için yaşamlarınızı, anın size getirdiklerini yakalamakta zorlanmakta, gerçek haz, mutluluk ve sevinci yakalayamamaktasınız.
Zihnin gezegende koşullandırılması ve kontrolü kaybetme
Zihninizin koşullandırılmış olmasını anlamak çok mümkün çünkü içinde bulunduğunuz toplumsal yapılar, gezegeninizin işleme biçimi, dışarıdan empoze edilen düşünceler, çeşitli reklam türevi çalışmalar ve sürekli getirilen ‘şunu, şurada şu zamanda, şu şekilde yaparsanız en büyük mutluluğu böyle elde edersiniz’ gibi dayatmalar, basılı yayınlar; zihin ve belleklerin bir süre sonra kontrolünün kişinin elinden kaybolup gitmesine neden de olmaktadır.
Mutluluklarınızı koşullandırmaktan kurtarmanız gerekmektedir. Zihinlerinizi serbest ve özgür bırakmalısınız. Yaşadığınız anın size getirdiklerini almanız ve onu yaşamanız gerekmektedir. Size bir üzüntü de getirmiş olabilir o zaman onu yaşarsınız ama bir sevinçte getirmiş de olabilir o zaman onu da hakkıyla yaşamalısınız. Üzüntüleri nasıl hakkıyla, içine girerek ve sonuna kadar didikleyerek yaşıyorsanız ve o sıkıntılı, üzüntülü anı dolu dolu geçiriyorsanız, sevinçleri de bu şekilde yaşamalı, zihinlerinizi koşullandırmalara dayandırmamalısınız. Çünkü aksi takdirde asla ve asla gerçek bir mutluluk, bir doygunluk, bir tatmin duygusunu yakalayamazsınız. Hep bir şey eksik kalır.
Bir gün mavi araba alırsınız ama keşke daha büyüğü olsaydı dersiniz, daha büyüğünü aldığınızda, bu seferde şöyle şöyle özellikleri olsaydı dersiniz yani burada önemli olansa aldığınız arabanın sizin ihtiyacınızı ne denli karşıladığı ve ne denli karşılamadığıdır.
Eğer sizin ihtiyacınız, içinde bulunduğunuz koşullarda sizi bir yerden bir yere taşıması için araç elde etmekse o zaman bunun ne şekilde ve nasıl olduğuyla değil o aracı elde etme durumu ile ilgilenmeniz gerekir ve onu elde ettiğinizde içinizde o an bir mutluluk olmalıdır. Bunun keşke şurası da böyle olsa, orası da şöyle olsa dileklerinin hiçbir zaman ve hiçbir yerde sınırı yoktur. Mutlaka her zaman bir yenisi, bir daha iyisi vardır. İstemek duygusu giderek daha arzulu bir hale gelebilir, daha kontrolden çıkabilir ve böylece bu istemek duygusu daha arzulu bir hale geldikçe sizin doyumsuzluk ve mutsuzluk duygunuz giderek artacaktır. Ve mutluluğa yaklaşma ihtimaliniz de buna paralel olarak giderek giderek sizden uzaklaşacaktır. Çünkü aslında mutluluk dediğiniz şey, birçok yazarların bahsettiği gibi uzaklarda bir yerlerde gizli saklı değil, tamamen kendi avuçlarınızın içinde, kendinizin hemen yanı başınızda, içinizde bulunmaktadır.
Mutluluk sadece yaşama nasıl baktığınızla ilgilidir
Gerçekten mutlu olmak dediğiniz şey yaşamı nasıl gördüğünüzle ilgilidir. Önünüzde yarım su dolu bir bardak olduğunda öyle gözler var ki, yarım bardağın dolu olduğunu görür ama öyle gözler var ki, yarım bardağın boş olduğunu görür. Bu neyi nereden görmek istediğinizle ilgilidir. Ve mutluluk dediğiniz kavramın ne kadar koşullandırılmış olduğunu anlatan güzel bir örnektir. Eğer mutluluğu elde etmek için kafanızda bir sürü şey sayıyorsanız yani şu olursa, bir de şu olursa, hah bir de şu olursa gibi birkaç madde sıralıyorsanız, işte o zaman gerçekten mutlu olurdum diyorsanız: inanın bütün bunları elde ettiğinizde mutluluğun bile ne demek olduğunu bilemez noktada yeni şeyler ister olurdunuz. Çünkü bu üç tane saydığımız maddeyi elde edene kadar ve elde etme işleminiz tamamlandığında ve nihayet mutlu olacağınız o ana geldiğinizde çoktan kendinize yeni bir liste hazırlamış olurdunuz. Evet şunları şunları elde ettim ama burasını burasını elde edemedim, bir de onları ilave edersem işte o zaman tam olacak gibi bir düşünce yapısı size hakim olmuş olacağı için sözünü ettiğiniz noktayı hiçbir zaman yakalayamazsınız ve mutluluk dediğiniz şey her zaman sizden birkaç adım önde kaçarcasına ama sizin yaşamınızı da tüketircesine bir kovalamacaya döner. Oysa ki, mutluluk dediğimiz şey şu an içinde bulunduğumuz andadır. Onu bu an içinde, şu anda yakalayabilirsiniz.
Eğer ki, zihninizi alışkanlıklarından kurtarabilirseniz, zihninizi esaretinden kurtarabilirsiniz ve şunlar şunlar olursa mutlu olurum dediğiniz o koşulları değiştirip, başka bir kenara koyabilirseniz, aslında şu anda da gerçek mutluluğun ne olduğunu tadabilirsiniz. Mutlu olabilmek için sayabileceğiniz hiçbir koşula ihtiyacınız yok. Zaten içinde bulunduğunuz an size yeterince güzel şeyler getirmekte. En azından dünyanızın kuralları içinde bulunan kaza-bela tarzında birçok oluşum sizden uzakta durmakta, bu aslında yeterince büyük bir mutluluk ve sevinç kaynağı. Onların sizden uzakta duruyor olması bile yeterince büyük bir şölen aslında ama bardağın yarısını dolu değil de boş görürseniz, zihninizi koşullanmalardan kurtaramazsanız o zaman mutsuz olmaya devam edeceksiniz demektir.
Oysa elinizdeki artıların listesini yaparsanız gerçek anlamda nelere sahip olduğunuzu fark edeceksiniz ve bu yeterince mutluluk noktası olacaktır. Mutluluğu gelecekte bir yerde aramayınız. Mutluluk dediğiniz şeyin peşinden koşup durmayınız. Mutluluk dediğiniz şeyi, şu an içinde bulunduğunuz anda yakalayabilirsiniz. Ona şu an zaten sahip olabilirsiniz. Mutluluk denen o harika şeyi, o gelinebilecek en üst noktadaki tatmin duygusunu şu an yaşamlarınızın içinde elde edebilirsiniz, sadece siz bunu seçmiyorsunuz, tercih etmiyorsunuz ve zihninizi koşullandırmaya devam ediyorsunuz.
Gerçek ihtiyaçlar-Suni ihtiyaçlar
Yaşadığınız anın size getirdiklerini o an bütün coşkusu ve tatmini ile yaşamak yerine sürekli eksiklerin listesini yapıyorsunuz ve bu eksiklerin gerçekten eksik olup olmadığını da bilmiyorsunuz.
Şimdi geldik gerçek ihtiyaçlar, suni ihtiyaçlar meselesine. Acaba sahip olduğunuz o eksiklikler ve uğruna bu denli mutsuz olduğunuz, bu denli kendinizi üzebildiğiniz ve sıkabildiğiniz şeyler; bir de üstüne üstlük ya sizin ihtiyacınız değilse; ya onları gerçekten dış şartlar altında yapılandırılmış bir zihnin otomatik ürettiği bir liste olarak görürsek ya aslında bunlara gerçekten ihtiyacımız yoksa ve var zannetmekteyseniz ve bir de üstüne sahip olamadığınız için bir takım üzüntüler silsilesi içinde kendinizi buluyorsanız, işte o zaman gerçekten çok büyük bir zaman kaybı içindesiniz demektir.
Gerçek ihtiyaçlarınızı tespit etmek onların gerçekten neler olduğunu şuur hali içinde bilmek ve suni ihtiyaçlarınızdan arınmak bir program ve bireysel gelişim metodu uygulamaktır.
Suni ihtiyaçlardan arınmak çok önemlidir. Üzerinizden adeta sırtınızda üç tane sırt çantasıyla tırmanırken, bir anda o çantaları bırakıp, yokuşu bir anda ve tek nefeste çıkmak gibidir, sahte ihtiyaçların baskısından kurtulmak. Bu noktada şunu görüyoruz ki, sırtınızda fazlasıyla istek taşımaktasınız ve maalesef bu isteklerin yarısından fazlası da sizin gerçek olmayan suni ihtiyaçlarınıza ait beklentiler, istekler, arzulardır ve bunların elde edilmesi koşuluyla mutluluğa varılacağına dair koşullandırılmış zihin ise bunların her elde edilemediği gün daha fazla mutsuzluk, üzüntü, baskı veya stres içine girmektedir. Ve içinde bulunduğunuz kısık döngüye bakarsanız, aslında durum oldukça yorucu, yıpratıcı ve zordur.
Hiç tatmin olmayan istekleriniz var, onların peşinden koşuyorsunuz ve ancak onların tatmin olmasıyla mutlu olacağınıza koşullandırılmış zihniniz, onların elde edilmemesiyle daha büyük baskılar ve stresler yaşıyor ve tekrar yeni suni ihtiyaçlar yaratıyorsunuz. Bari onu elde edemedim, şunu elde edeyim diye ve yeni ihtiyaçlar tekrar yeni beklentiler yaratıyor ve tekrar elde edilemeyen ihtiyaçlar tekrar yeni mutsuzluklar oluşturuyor. Bu noktada gerçekten suni ihtiyaçların ve gerçek ihtiyaçların birbirinden ayrılması gerektiğini ve suni ihtiyaçlara duyulan ihtiyacın koşullandırılmış bir zihnin ürünü olduğunu görmeniz çok önemlidir.
Mutluluk kavramı
Ve mutluluk dediğiniz kavramı bütün bu koşullardan arındırırsanız onun ne kadar güzel bir duygu olduğunu görebilmeniz çok önemlidir gerçekten çünkü mutluluk dediğiniz şey; hiçbir zaman insanoğlunun listelemiş olduğu şeylerde bulunamadı ve bugüne kadar istediği kadar zenginlikler elde edenler oldu, istedikleri kadar hükümdarlıklar elde edenler oldu, gezegen açısından çok yüksek mertebelerde olanlar oldu ama hiçbiri gerçek mutluluk duygusuna tam anlamıyla yaklaşamadılar, ellerindeki listeler yaşamlarının sonuna dek bir kez bile azalmayı başaramadı. Listedekiler çıktıkça yerine yenileri geldi ve mutlaka korkunç bir doyumsuzluk, tırmanış ve giderek daha fazlasını istemek suretiyle hırsın kendi kendini tüketmesiyle sonlanan durumlar oldu. Bu yüzden mutluluğun bu şekilde yakalanması oldukça imkansız. Suni ihtiyaçlar var oldukça mutluluğun olması ve zihin suni ihtiyaçlara koşullandırıldığı ölçüde imkansızlaşan bir durum var ortada.
O yüzden ihtiyaçlarınızı kendi temel ihtiyaçlarınız ve suni ihtiyaçlar diye ikiye ayırırsanız, kendi temel ihtiyaçlarınız hakkında fikir alışverişinde bulunabilirsiniz.
Mutluluğunuzun ne denli koşullandırılmış olduğunu her isteyen kişi kendisi için analiz edebilir. Ama burada önemli olan objektif analizlerdir. Sizi bir yere götürecek olan şey gerçekten dışarıdan yapılabilecek objektif analizlerdir. Kendi içinizde hiçbir zaman ‘ama canım biraz şöyle de aslında biraz da böyle’ gibi çeşitli yumuşatmalar, bahanelerle bir adım bile ileriye gitmeniz mümkün değil. Aslında bu konuda kendinize ne kadar acımasız, ne kadar eleştirel, ne kadar objektif olursanız; o kadar çabuk sürede gerçek ihtiyaçlarınızın tespitine ulaşabilirsiniz ve suni ihtiyaçlarınızdan kendinizi arındırmanızla beraber mutluluk dediğiniz duyguyu. Şu an ve her anda üstüne üstlük hiçbir koşula bağlı olmadan yaşarsınız.
Bunun nasıl bir duygu olduğunu belki bir kez tatsanız, belki bir kez yaşasanız; onu hiçbir zaman bırakmak istemeyeceksiniz. Adeta gezegeninizin en harika meyvelerinden oluşturulmuş, bir meyve suyu kokteyli gibi tadı damaktan hiç gitmeyen bir tat gibi onu yaşamak isteyeceksiniz çünkü belki de her an kendinizi mutlu, tam ve bütün hissedeceksiniz. Yaşadığınız olayların eskisi gibi sizin üzerinizde etkiler yaratmadığını ve mutluluk dediğimiz şeyi yakaladığınızı ve bunun kolay kolay bozulamaz olduğunu göreceksiniz çünkü koşullarınız yok.
Eğer koşullarınız olmazsa, mutluluğa şu anda sahip olursunuz, bugün mutluluğa sahip değilseniz bu koşullarınız olduğu içindir ve koşullarınızdan zihinlerinizi sıyırabilirsiniz o zaman zaten mutlu olmak için ne çok şeye sahip olduğunuzu biraz daha iyi göreceksiniz.
alıntı