A
angeldream
bebek dünyaya gelir; dünyanın merkezinde hisseder kendini;
annesinin gözü ile dünyayı görür, algılar, tanır.
büyüdükçe ve evrelerden geçtikçe;
sınırlar, kurallar, HAYIR lar, engeller, kalıplar, önyargılar ile karşılaşır.
bakış açısı giderek sübjektif bir hale gelir.
dünyanın ilginç düzeni nedeni ile
KURBAN – ESİR hisseder;
ve kitleleri yönetmenin en kolay yolu olan korku yu ön algısı haline getirir.
bu hal ayrımsız her bir insanın zamanın bir yerinde ya da çok yerinde hissettiği bir haldir.
bir an gelir; o kadar çok şey üstüste gelir ki – genelde de acı ile ilintilidir –
insan NEDEN diye sormaya başlar; bu sorgulama döneminde rehberler, üstatlar, kitaplar, filmler, müzikler ile tanışır; yanıtları bulma yolculuğu başlar.
acı verenin, zamanı lineer algılamak, geçmişe odaklanmak, gelecek endişesi duymaktan geçtiğini fark eder; bunu sindirmek de zaman alır;
bebek, çocuk iken an bilgisi vardır;
ergen – genç olurken geçmiş ve gelecek odaklı olmak hali yaşanır.
ve yetişkin olunca işte bu yönetimi ele almak zamanı başlar.
kişi geçmişten özgür kalmak için çalışır;
bakış açısını değiştirme yolunda ilerler;
gücünü keşfetmeye başlar;
bakış açısı değiştikçe; yaşamının değiştiğini;
dolayısıyla çevresinin de değiştiğini fark eder;
kendini tanıdıkça – genelde bu AŞK ile olur –
hedeflerini ve yapabilirliklerini fark eder;
onlara odaklanır ise başarabileceğini gözlemlemeye başlar.
genel geçer KURBAN halinin yaşamın anlarına oranı giderek düşmeye başlar;
mucizeler sıklaşır;
yine de iniş ve çıkışlar yaşar ama iniş ve dip hisleri daha öncesine göre uzun sürmez; dipte kendini hemen toparlar ve odaklanır.
yaşam daha farklı akmaya başlar.
işte bu gerçekten ilginç bir dönemin başlangıcıdır;
kişi farkındadır, kendini tanımaktadır, amaçlarını, isteklerini belirlemiştir, odaklanmıştır; iniş çıkışlarını dinginlik ile yaşar; bakış açısı değişmiştir;
mucizeleri yine karşılamaktadır;
sonra bir bakar ki aslında her bir şeyi de kontrol edemez.
niyet eder, inanır, eylem yapar.
burada farklı olan eylemin sonucu ne olur ise olsun kendisi için HAYIRLI olduğunu bilmek, bunu kabul etmek ve teslim olmaktır.
bu hal önceleri bir şok, travma yaratabilir;
kişi “ hani iste olsun du? “ diye sorabilir;
" geçmişi temizledik, salıverdik, affettik; an a geldik; gelecek ise daha yok
fark ettim, odaklandım, çalıştım, kurdum, eylem yaptım;
şimdi niyetim ile tam ters bir sonuçtayım " diyebilir;
çok çok doğal bir an bu !
işte tutku ve hırsın vedası anı geliyor
bu bir seçimdir;
....
tüm insanların ortak arzusu HUZUR...
işte serbest akış başlıyor;
güçlüsünüz, farkındasınız, yoldasınız.....
bir olan biten var;
bir de iç bağlantınız ile yaptığınız serbest bir yolculuk var;
güven, ilham, mucizeler, sürprizler ile dolu bir akış bu.
seçim elbette ki yaparsınız;
bedellerini, sonuçlarını üç aşağı beş yukarı hesaplayabilirsiniz de;
hep bir bilinmeyen olacaktır gelin görün ki;
işte bu bilinmeyen yönetemeyeceğimizin bilişidir ;
bu bize ÖZGÜRLÜK getirendir - garip ama gerçek -
akışta güven ile serbest, özgür olmak hissi;
sonsuz an bilişi…..
nefes alınan her ana şükretme hissi;
huzur ve dinginlik….
bu aşamanın ütopik gelmesi de çok doğal;
biliyorum pek insansı gelemiyor;
bunu başarabilenlerin, dingin dağ zirvelerinde olduğunu hayal edebiliyor insan)
benim şu an ki hissim şu;
bu hal yaşamın bir döneminde sabitlenir mi?
inişsiz, çıkışsız, dipsiz, zirvesiz bir yaşam olur mu?
bence
şu an olmaz!
olsa yaşam yaşam olmaz ....
olan biten şudur:
bir zamanlar okyanus dibi ve yüzeyi arasında giden gelen;
an da
ayakları kumda;
başı suyun yüzünde nefes alır;
bir an dalar suyun içine;
bir an çıkar yüzeye;
in – çık arasındaki mesafe azalmıştır;
…………………
şimdi ise;
aslında;
su yok
dip yok
yüzey yok
nefes var;
kalp atışı ritmi var;
sonsuz olmak var;
dünyanın bilimsel verilere göre kanıtlanan sesi;
evrenin sesi ve frekansı ile ritmik sonsuz olmak var....
ve
bence yaşanan nefes alınan her anın tadını çıkarmak var;
elinden gelenin en iyisini, yüksek hayır için yapmak var;
olanı biteni de en hayırlısı olarak kabul etmek var;
bu
hiç bir şey yapmadan durmak değil
kim durabilir ki yaşamadan yaşarken.........
yaşam da işte böyle bir şey bu ev gezegen üstünde insan olarak.....
bu yazdıklarımı;
sayısız insan yazdı; konuştu,
yazacak, konuşacak..............insan var olduğu sürece.........
sonra ne mi olacak?
bilmiyorum ki;
ben de yaşıyorum işte )))))))))
.......
yaptığım iş ise
in - çık lar arasındaki mesafeyi kısaltmaya;
yüksek hayır kabüllenişi aşamasında bu bir alışkanlık haline gelene kadar,
kişiler arzu ettiği sürece onların yanında olmaya dayalı.....
bir de işte an be an
hislerimi sizler ile paylaşıyorum
yaşıyorum dileyim sizler gibi;
biz gibi
insan gibi işte )))))))
annesinin gözü ile dünyayı görür, algılar, tanır.
büyüdükçe ve evrelerden geçtikçe;
sınırlar, kurallar, HAYIR lar, engeller, kalıplar, önyargılar ile karşılaşır.
bakış açısı giderek sübjektif bir hale gelir.
dünyanın ilginç düzeni nedeni ile
KURBAN – ESİR hisseder;
ve kitleleri yönetmenin en kolay yolu olan korku yu ön algısı haline getirir.
bu hal ayrımsız her bir insanın zamanın bir yerinde ya da çok yerinde hissettiği bir haldir.
bir an gelir; o kadar çok şey üstüste gelir ki – genelde de acı ile ilintilidir –
insan NEDEN diye sormaya başlar; bu sorgulama döneminde rehberler, üstatlar, kitaplar, filmler, müzikler ile tanışır; yanıtları bulma yolculuğu başlar.
acı verenin, zamanı lineer algılamak, geçmişe odaklanmak, gelecek endişesi duymaktan geçtiğini fark eder; bunu sindirmek de zaman alır;
bebek, çocuk iken an bilgisi vardır;
ergen – genç olurken geçmiş ve gelecek odaklı olmak hali yaşanır.
ve yetişkin olunca işte bu yönetimi ele almak zamanı başlar.
kişi geçmişten özgür kalmak için çalışır;
bakış açısını değiştirme yolunda ilerler;
gücünü keşfetmeye başlar;
bakış açısı değiştikçe; yaşamının değiştiğini;
dolayısıyla çevresinin de değiştiğini fark eder;
kendini tanıdıkça – genelde bu AŞK ile olur –
hedeflerini ve yapabilirliklerini fark eder;
onlara odaklanır ise başarabileceğini gözlemlemeye başlar.
genel geçer KURBAN halinin yaşamın anlarına oranı giderek düşmeye başlar;
mucizeler sıklaşır;
yine de iniş ve çıkışlar yaşar ama iniş ve dip hisleri daha öncesine göre uzun sürmez; dipte kendini hemen toparlar ve odaklanır.
yaşam daha farklı akmaya başlar.
işte bu gerçekten ilginç bir dönemin başlangıcıdır;
kişi farkındadır, kendini tanımaktadır, amaçlarını, isteklerini belirlemiştir, odaklanmıştır; iniş çıkışlarını dinginlik ile yaşar; bakış açısı değişmiştir;
mucizeleri yine karşılamaktadır;
sonra bir bakar ki aslında her bir şeyi de kontrol edemez.
niyet eder, inanır, eylem yapar.
burada farklı olan eylemin sonucu ne olur ise olsun kendisi için HAYIRLI olduğunu bilmek, bunu kabul etmek ve teslim olmaktır.
bu hal önceleri bir şok, travma yaratabilir;
kişi “ hani iste olsun du? “ diye sorabilir;
" geçmişi temizledik, salıverdik, affettik; an a geldik; gelecek ise daha yok
fark ettim, odaklandım, çalıştım, kurdum, eylem yaptım;
şimdi niyetim ile tam ters bir sonuçtayım " diyebilir;
çok çok doğal bir an bu !
işte tutku ve hırsın vedası anı geliyor
bu bir seçimdir;
....
tüm insanların ortak arzusu HUZUR...
işte serbest akış başlıyor;
güçlüsünüz, farkındasınız, yoldasınız.....
bir olan biten var;
bir de iç bağlantınız ile yaptığınız serbest bir yolculuk var;
güven, ilham, mucizeler, sürprizler ile dolu bir akış bu.
seçim elbette ki yaparsınız;
bedellerini, sonuçlarını üç aşağı beş yukarı hesaplayabilirsiniz de;
hep bir bilinmeyen olacaktır gelin görün ki;
işte bu bilinmeyen yönetemeyeceğimizin bilişidir ;
bu bize ÖZGÜRLÜK getirendir - garip ama gerçek -
akışta güven ile serbest, özgür olmak hissi;
sonsuz an bilişi…..
nefes alınan her ana şükretme hissi;
huzur ve dinginlik….
bu aşamanın ütopik gelmesi de çok doğal;
biliyorum pek insansı gelemiyor;
bunu başarabilenlerin, dingin dağ zirvelerinde olduğunu hayal edebiliyor insan)
benim şu an ki hissim şu;
bu hal yaşamın bir döneminde sabitlenir mi?
inişsiz, çıkışsız, dipsiz, zirvesiz bir yaşam olur mu?
bence
şu an olmaz!
olsa yaşam yaşam olmaz ....
olan biten şudur:
bir zamanlar okyanus dibi ve yüzeyi arasında giden gelen;
an da
ayakları kumda;
başı suyun yüzünde nefes alır;
bir an dalar suyun içine;
bir an çıkar yüzeye;
in – çık arasındaki mesafe azalmıştır;
…………………
şimdi ise;
aslında;
su yok
dip yok
yüzey yok
nefes var;
kalp atışı ritmi var;
sonsuz olmak var;
dünyanın bilimsel verilere göre kanıtlanan sesi;
evrenin sesi ve frekansı ile ritmik sonsuz olmak var....
ve
bence yaşanan nefes alınan her anın tadını çıkarmak var;
elinden gelenin en iyisini, yüksek hayır için yapmak var;
olanı biteni de en hayırlısı olarak kabul etmek var;
bu
hiç bir şey yapmadan durmak değil
kim durabilir ki yaşamadan yaşarken.........
yaşam da işte böyle bir şey bu ev gezegen üstünde insan olarak.....
bu yazdıklarımı;
sayısız insan yazdı; konuştu,
yazacak, konuşacak..............insan var olduğu sürece.........
sonra ne mi olacak?
bilmiyorum ki;
ben de yaşıyorum işte )))))))))
.......
yaptığım iş ise
in - çık lar arasındaki mesafeyi kısaltmaya;
yüksek hayır kabüllenişi aşamasında bu bir alışkanlık haline gelene kadar,
kişiler arzu ettiği sürece onların yanında olmaya dayalı.....
bir de işte an be an
hislerimi sizler ile paylaşıyorum
yaşıyorum dileyim sizler gibi;
biz gibi
insan gibi işte )))))))