Kendi Değerinize Sahip Çıkın

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan AJA
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

AJA

Elit Üye
Değersizlik duygusu, yaşam gerçekliğinizi belirleyen ve insan bilincinin derinliklerinde kök salmış bir başka güçlü etkidir. Öylesine güçlüdür ki, size sürekli değersiz ve yetersiz olduğunuzu fısıldar. Bu fısıltı etrafınızdaki her varlığın içinde yankılanmaktayken, herkes bu yarayı yamamak adına türlü maskeler takar. Maksat, değerini dışarıdan belirleyen bir yansıma ve onay almaktır. Kendi değerini bilmek, dışarıdan onay almaksızın mümkün değildir.


Doğduğunuz andan itibaren, değerinizin dıştan verilen veya onaylanma yoluyla hak edilen birşey olduğu inancı size kazınmaya başlar. Zira, içine doğduğunuz aile, toplum ve tüm insanlık başka türlüsünü bilmeksizin aynı mirası devralmışlar ve size devretmektedirler.


Değerinizin onanması için toplu bilincin belirlediği adı konmamış, sessizce haykıran kuralları, inanç kalıpları vardır. Tüm çabanız bir yandan bu kurallara uygun bir kişilik geliştirmeye yönelmişken; Sistemin ve bilincin bu haline karşı duruş sergileyenleriniz bile bundan nasibini alır. Değer duygunuz sevgi ile ilişiktir. Sevgisizlik sizi tüketir. Tükenen kabınızı doldurma çabanız tam tatmin olma halini yaşatamadığı içindir ki, zaman geçtikte yaşamış ve yaşamakta olduğunuz deneyimlerin birikmiş yüklerini artık taşıyamaz olursunuz.


İsyan, kendini kurban görme, öfke, çaresizlik, şiddet, depresyon vs. gibi çöküşe yönelik duygular sevgisizlik tohumunun filizleridir. Agresiflik, kökeni değersizlik olan şişmiş ego, zorbalık ve güç peşinde koşmak da aynı enerjinin diğer kutbudur.
Dibe vuruşlar, hakikate yönelik çıkışı gerçekleştirecek sıçrayışın yakıtını oluştururlar. Siz öyle görmeseniz dahi, hiçbir yaşanmışlık boşuna değildir. Kendi değerinizi bilinebilir, yaşanıp deneyimlenebilir kılacak olan şey bu dinamizmdir. Tersini yaşayarak düzünü yaratırsınız. Tersi olmaksızın düzü olamaz. Her terslik (gölgeleriniz) sizi siz yapan, oluşumunuzu gerçekleştiren etkiyi yaratmak için oradadır. Dualitenin bu keskin gel-git devinimi size bir yere kadar hizmet eder. Bir an gelir ve (çoğunlukla) çöküşünüzle birlikte yaşadığınız manevi ölümler size dışarıda hiçbir şey olmadığı anlayışını sunar.


Çünkü var olduğunuzu bildiğiniz tüm zamanları dışta geçirmişsinizdir. İçe döndüğünüzü sandığınız meditatif, enerjisel vs. çalışmaların da, sizi asıl gerçekliğin doğrudan gözlerine bakarak onunla yüzleşmek yerine, spiritüel bir kaçış alanına (dışa) doğru yönlendirdiğini anladığınız bir an gelir.


Bırakış


Kendini Sev
İşte O an sadece……bırakırsınız. Kontrolü, çabayı ve direnci sadece….bırakırsınız. Çünkü bırakmaktan başka bir seçiminizin olmadığı an, en kutsal hediyenizi aldığınız andır.


Şimdi, sürekli dışarıda çeşitli şekillerde aramış olduğunuz sevgiyi kendinize vermeye başlayabilir, kendi değerinizle birleşmeye, bütünleşmeye başlayabilirsiniz. Olmuş olmak diye birşey yoktur. Sürekli bir oluşum ve genişleyen bilinç vardır. İşte bu anlamda, gözleriniz kendi hakikatinize açılmaya başlarken, kendinize doğru yaptığınız yolculuk, kendinizden doğru genişlemeye başlar. O ana kadar kendinize mukadder kıldığınız yol, şimdi sizin tarafınızdan bilinçli ve uyanık olarak oluşmaya başlar. Yol artık yürünecek doğrusal bir zemin olmaktan çıkar ve kendinize verdiğiniz değerin bir uzantısı olarak siz adım attıkça sizi sevgiyle tezahür etmiş çiçeklerin çok boyutlu patikalarına, vadilerine taşır.


Seçerseniz, kendi değerinizi bilmeye ve kendinizi olduğunuz halinizle sevmeye ŞİMDİ başlayabilirsiniz. Ne mi yapmalı?


Öncelikle düşünsel, duygusal ve yaşamsal anlamda ödün vermeyi bırakın. Hiç kimseye ve hiçbir şeye kendinizi ezdirmek ve olduğunuzdan daha azı olmaya razı olmak zorunda değilsiniz.
Ödün istemeyi bırakın. İnsanların, durumların ve yaşamın sizin istediğiniz şekillerde olmasına yönelik tüm beklentilerinizi ve insanlara yönelik her türlü zihinsel ve duygusal yönlendirmelerinizi, kurnazlıklarınızı bırakın.
Dışarıdan beslenmeyi ve dışarıyı beslemeyi bırakın.
Boşluğa ve dinginliğe dalmaya hazır olun. Zira, boşluk sandığınız şeyin doluluk, dinginlik sandığınız şeyin gerçek devinim olduğunu anlayacaksınız.
Arayışı ve takipçi olmayı bırakın. Kişisel gelişim, spiritüel bilgiler, kanallık bilgileri, ruhsal gruplar vb. tüm bağlarınızı kesin. Boşluğun sunduğu doluluk ve dinginliğin devinimi, kendinizi bağlamış olduğunuz bu ve benzeri alanların sizi nasıl da kendinizden uzaklaştırdığınız, zaten parçalanmış olan benliğinizi bütünleştirme arzusundayken daha da parçalara bağlı halde tuttuğunuz anlayışını sunacaktır.
Kendinizi ruhsal bir varlık olarak tanımlamayı bırakın. Kendinizi herhangi birşey olarak tanımlamayı bırakın. Tüm tanımları çöpe atın. Böylelikle perdeyi aralayacaksınız.
Kendinizi incinebilir olmaya açın. Bırakın kendinizi geri tuttuğunuz, sizi ürküten, sizi kabınızda kısılı tutan ne varsa ortaya çıksın. Ve çıktıkları zaman doğrudan gözlerine bakın. Kendinize baktığınızı bilerek, derin bir nefesle tüm karanlıkta kalmış parçalarınızı içinize çekin.
Hakikate doğmak üzere ölmeye cesaret edin. Bırakın tüm gerçeklik herbir veçhesi ile farkındalığınızın ışığında erisin.
Yalnız kalkmaktan korkmayın. Hakikate uyanmak ve hakikati yaşamak son derece meydan okuyucu olduğu kadar, asli gerçektir de. Asli olan sizin asıl olana dönüşmenizdir. Bu eşiğin ötesi sözcüklere sığmaz. Deneyimleyerek bilirsiniz. Deneyimin kıymeti de budur. Sizi size teslim eder.
Şimdi eğer seçerseniz, oturduğunuz yerden dik bir şekilde kalkabilir ve kendinizi bilme ve deneyimleme yolunda GERÇEK ve SAMİMİ bir adım atabilirsiniz. Düşmekten, “doğru” olanın ne olduğunu bilememekten, “yanlış” seçim yapmaktan korkmayın. Ürkekliğinizi içinize çekin ve herşeyinizle bir bütün olarak adım atın.


Bu adım kendinize dair daha yüksek bir vizyonu seçmek, sizi küçük hissettiren duyguları içinize alarak salmak, “HAYIR” diyebilmek, “EVET” diyebilmek veya basitçe “artık kendim olmayı seçiyorum” demek olabilir.


Öyle hissetmiş olsanız dahi, asla yalnız değilsiniz. :) Sevgiler..





Halil Gül
 
Demekki Şems Mevlananın kitaplarını boşuna yakmamış,eskiden Şemsin neden Mevlananın kitaplarını yaktığını hep merak ederdim,şimdi artık anlıyorum.
 
Geri
Üst