C
cortana
Kaos ile ilgili iki kavramdan söz etmek istiyorum; günümüzde pek az grup tarafından irdelenen Kia ve Zos. Zos direkt olarak "ben"dir. İnsanın hem madde dünyasındaki hem de kendi ruhsal aleminde algıladığı "ben" kavramıdır. Kia ise bir inanç sistemine (özellikle maneviyata ağırlık veren semavi dinler ve uzakdoğu dinleri gibi) dahil olan insanların aslında yakından tanıdığı bir "kavram". Özgünlük çabası gereği Kaos Majisi'nde "kia" adı verilen bu kavramı biraz daha detaylandıracağım. Eğer bir Kaoist olacak veya Kaos’u anlayacaksanız bu kavram önemlidir. Hedef "gnosis"e ulaşmaksa "kia" en iyi rehberlerden biri, hatta "gnosis"in de kendisidir.
Spare Kia'yı zamandan, mekandan hatta gerçeklikten bağımsız mutlak bir özgürlük olarak tanımlar. Bu nedenle "kia" potansiyel, özgürlük manifestosu, bilinç gibi kavramlarla tam olarak ifade edilemez. Ancak "kia" benlik tarafından algılanmaya ve kabul edilmeye müsaittir. Bu kavram hakkında ne kadar az şey söylenirse, kavram o kadar anlaşılır hale gelecektir.
Spare'e göre açıklamalar genel hatları ve sınırları belirler; ancak "kia" bir sınıra sahip değildir, bu nedenle açıklanamaz bir terim olarak görülür.
Akla ilham olan tüm fikirler "Kia"dır, "Kia"dan gelir. Spare'e göre bu kavram benliğin ve ölümlülüğün bir tür arketipi olabilir. Fakat "Kia" ne odur, ne budur; her yerde, her anda bulunan değişmez benliğin özüdür. Tüm varoluşa yayılmış durumdadır. Bakir kuantumun, özün kendisidir; hep vardı ve her zaman var olacaktır.
Hem tekilliktir, hem de ikilik; gizemlerin gizemi ve maneviyatın özüdür. Akla düşen tüm fikirler, hissiyattaki ışıkla "benlik" kavramının doğuşundaki coşkuyla başlar ve biter. Fikir, benliğin formülünde birliktir; zorunlu gerçekliğin, sürekliliğin asıl kavramıdır. Sıfır ile sonsuzun birleştiği, bir olduğu yerdir. Birlik, ikiliği beraberinde getirir, ikilik üçlüğe sebep olur ve sonuçta tetragrammaton meydana gelir. Birlik olan ikilik zamanın kendisidir, anlayışın karmaşık yönüdür. Dualiteler tetragrammatonu insanın karmaşık yapısında 12 katmanlı hale getirir (12 Sarmallı DNA?), Spare bunu 12 emir olarak da yorumlamıştır (Yahudilik’teki 10 emir değil, İsra suresindeki 12 emir/yasaktan bahsediliyor).
Kendini sevmenin ve kabul edebilmenin nefesiyle canlanan yaşam, birliğin bilincine varır. Benliğin karşıt güçleri ise uyum-çatışma, ölüm-yaşam olarak karşımıza çıkar.
"Kia" her şeyin hükümdarıdır, hükmün kendisidir. Bir isimle veya tanımla ifade edilemez. "Kia"yı kim tam olarak kavrayabilir? Son derece açık ve sadedir ancak anlaşılması güçtür. Kia ne acı çeker ne de emek verip yorulur. Yüce mutluluk ve huzur O'nun dengesidir. Bu bilinen anlamıyla bir denge değildir; eğer onun yasasını taklit edebilseydik tüm yaratıklar birlik ve uyum içinde, kendi amaçlarına uygun şekilde hizmet ederlerdi.
İnsan bu gücü kendinde tasavvur ederek kendini donatır; kendi içinde "kia"yı bulur ve şekillendirir. Böylece her şeyden özgürleşerek yalnız Öz'e teslim olur, artık tek esareti O'nadır. Kia'nın vecdi ise çoğu zaman ıstırapla dengelenir. Bu durum insanın dualiteyi idrak etmesini ve kendi yolunu çizmesini sağlar.
Hiçbir şey insanı özüne dönme ve özüyle birleşme deneyiminden daha öteye götüremez. İstenen değişim, insanın sonsuz karmaşadan başlangıçtaki sadeliğe dönebilmesidir.
Hiçkimse "neden"i tam olarak anlayamaz. Bu varoluşun kavranmasındaki en değerli öğretidir. Ayrıca tüm deneyimler dualiteden kaynaklanan yansıma ve yanılsamalardır. Yanılsama ve yansımaların ötesinde O vardır. "Kia" anlayışı aşan, değişmez ve tükenmez olandır; onu görmek için ışığa gerek yoktur.
Kaos’un aşırı gizemli yapısı öğrencisini veya okurunu bıktırmaya çok müsait. Ancak bu gizemli yapının çözümlenmesiyle tüm sınırların aşılacağı düşünülüyor. Aslında tüm öğretiler de aynı ölçüde gizemli değil midir? Mesela “Keter”i ne kadar anlıyoruz ya da “vahdet” düşüncesini ne kadar anlamlandırabiliyoruz?
Spare'in "Kia"sını biz kendi inançlarımızda farklı isimlerle tanıyoruz. Ve birçoğumuz onu keşfetmeye çalışıyoruz. Bunun yollarından biri Spare'e göre içimizdeki "kia"yı anlamak; "Evrensel/Yüce Kia"ya giden en kestirme yollardan biri bu. "İçimizdeki kia"yı ise yine birçoğumuz yüksek benlik, öte bilinç, ruh olarak tanıyoruz.
Kia inandığımız şey, içimizdeki kia ise inandığımızın bizim içimizdeki tezahürüdür. Bazıları "kia"nın bilinçaltı olduğunu düşünse de bana kalacak olursa " içimizdeki kia" bilincin, ruhun, kişinin var oluşunun özüdür; belki "yüksek benlik" ile ilişkilendirebilirim. Zos, benliğimizin kendisidir, majisyen Zos'u ve Kia'yı aynı anda kucaklayabilirse zihnini genel anlamda özgürleştirmiş olacaktır. Eğer "içindeki kia"yı bulan ve "Kia"nın vecdinde (ekstaz) varlığını sürdüren bir majisyen varsa, onun önünde bir engel kalacağını sanmıyorum. Çünkü bu vecd hali, bilinci ve ruhu tamamen değiştirip kendine evriltecektir; ruhtaki bu değişim ise doğrudan insanın arzularına, sabrına ve davranışlarına yansır. Bütünlüğünü kazanıp evrenle bütün olabilen bir zihinden kim kaçabilir?
(Bir kısmı A. Osman Spare'den alıntıdır ve yazı kişisel yorum içerir.)
Spare Kia'yı zamandan, mekandan hatta gerçeklikten bağımsız mutlak bir özgürlük olarak tanımlar. Bu nedenle "kia" potansiyel, özgürlük manifestosu, bilinç gibi kavramlarla tam olarak ifade edilemez. Ancak "kia" benlik tarafından algılanmaya ve kabul edilmeye müsaittir. Bu kavram hakkında ne kadar az şey söylenirse, kavram o kadar anlaşılır hale gelecektir.
Spare'e göre açıklamalar genel hatları ve sınırları belirler; ancak "kia" bir sınıra sahip değildir, bu nedenle açıklanamaz bir terim olarak görülür.
Akla ilham olan tüm fikirler "Kia"dır, "Kia"dan gelir. Spare'e göre bu kavram benliğin ve ölümlülüğün bir tür arketipi olabilir. Fakat "Kia" ne odur, ne budur; her yerde, her anda bulunan değişmez benliğin özüdür. Tüm varoluşa yayılmış durumdadır. Bakir kuantumun, özün kendisidir; hep vardı ve her zaman var olacaktır.
Hem tekilliktir, hem de ikilik; gizemlerin gizemi ve maneviyatın özüdür. Akla düşen tüm fikirler, hissiyattaki ışıkla "benlik" kavramının doğuşundaki coşkuyla başlar ve biter. Fikir, benliğin formülünde birliktir; zorunlu gerçekliğin, sürekliliğin asıl kavramıdır. Sıfır ile sonsuzun birleştiği, bir olduğu yerdir. Birlik, ikiliği beraberinde getirir, ikilik üçlüğe sebep olur ve sonuçta tetragrammaton meydana gelir. Birlik olan ikilik zamanın kendisidir, anlayışın karmaşık yönüdür. Dualiteler tetragrammatonu insanın karmaşık yapısında 12 katmanlı hale getirir (12 Sarmallı DNA?), Spare bunu 12 emir olarak da yorumlamıştır (Yahudilik’teki 10 emir değil, İsra suresindeki 12 emir/yasaktan bahsediliyor).
Kendini sevmenin ve kabul edebilmenin nefesiyle canlanan yaşam, birliğin bilincine varır. Benliğin karşıt güçleri ise uyum-çatışma, ölüm-yaşam olarak karşımıza çıkar.
"Kia" her şeyin hükümdarıdır, hükmün kendisidir. Bir isimle veya tanımla ifade edilemez. "Kia"yı kim tam olarak kavrayabilir? Son derece açık ve sadedir ancak anlaşılması güçtür. Kia ne acı çeker ne de emek verip yorulur. Yüce mutluluk ve huzur O'nun dengesidir. Bu bilinen anlamıyla bir denge değildir; eğer onun yasasını taklit edebilseydik tüm yaratıklar birlik ve uyum içinde, kendi amaçlarına uygun şekilde hizmet ederlerdi.
İnsan bu gücü kendinde tasavvur ederek kendini donatır; kendi içinde "kia"yı bulur ve şekillendirir. Böylece her şeyden özgürleşerek yalnız Öz'e teslim olur, artık tek esareti O'nadır. Kia'nın vecdi ise çoğu zaman ıstırapla dengelenir. Bu durum insanın dualiteyi idrak etmesini ve kendi yolunu çizmesini sağlar.
Hiçbir şey insanı özüne dönme ve özüyle birleşme deneyiminden daha öteye götüremez. İstenen değişim, insanın sonsuz karmaşadan başlangıçtaki sadeliğe dönebilmesidir.
Hiçkimse "neden"i tam olarak anlayamaz. Bu varoluşun kavranmasındaki en değerli öğretidir. Ayrıca tüm deneyimler dualiteden kaynaklanan yansıma ve yanılsamalardır. Yanılsama ve yansımaların ötesinde O vardır. "Kia" anlayışı aşan, değişmez ve tükenmez olandır; onu görmek için ışığa gerek yoktur.
Kaos’un aşırı gizemli yapısı öğrencisini veya okurunu bıktırmaya çok müsait. Ancak bu gizemli yapının çözümlenmesiyle tüm sınırların aşılacağı düşünülüyor. Aslında tüm öğretiler de aynı ölçüde gizemli değil midir? Mesela “Keter”i ne kadar anlıyoruz ya da “vahdet” düşüncesini ne kadar anlamlandırabiliyoruz?
Spare'in "Kia"sını biz kendi inançlarımızda farklı isimlerle tanıyoruz. Ve birçoğumuz onu keşfetmeye çalışıyoruz. Bunun yollarından biri Spare'e göre içimizdeki "kia"yı anlamak; "Evrensel/Yüce Kia"ya giden en kestirme yollardan biri bu. "İçimizdeki kia"yı ise yine birçoğumuz yüksek benlik, öte bilinç, ruh olarak tanıyoruz.
Kia inandığımız şey, içimizdeki kia ise inandığımızın bizim içimizdeki tezahürüdür. Bazıları "kia"nın bilinçaltı olduğunu düşünse de bana kalacak olursa " içimizdeki kia" bilincin, ruhun, kişinin var oluşunun özüdür; belki "yüksek benlik" ile ilişkilendirebilirim. Zos, benliğimizin kendisidir, majisyen Zos'u ve Kia'yı aynı anda kucaklayabilirse zihnini genel anlamda özgürleştirmiş olacaktır. Eğer "içindeki kia"yı bulan ve "Kia"nın vecdinde (ekstaz) varlığını sürdüren bir majisyen varsa, onun önünde bir engel kalacağını sanmıyorum. Çünkü bu vecd hali, bilinci ve ruhu tamamen değiştirip kendine evriltecektir; ruhtaki bu değişim ise doğrudan insanın arzularına, sabrına ve davranışlarına yansır. Bütünlüğünü kazanıp evrenle bütün olabilen bir zihinden kim kaçabilir?
(Bir kısmı A. Osman Spare'den alıntıdır ve yazı kişisel yorum içerir.)