İslam Alimlerinden Farkındalık

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Narsinha
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Narsinha

Banlı Kullanıcı
İslami alimlerinden gelecek ve geçmiş ikilemi ya da an'la ilgili alıntılar...


"Sofi vaktin oğludur; o, vaktini tasalanmayla ve geçmişi düşünmekle boşa harcamadığı gibi geleceği de fazla düşünmez. Çünkü uzun bir ümitle vaktini Allah’a yönelmekle, kendini arındırmakla ve o zaman içerisinde Allah için gerekli olanları düşünmekle geçirir. Sofinin tanımları şöyle yapılabilir: O, sadece bir yolu ve bir geleneği seçmemiştir. Her zaman ve ne şekilde olursa olsun Allah’la birliktedir. O, Allah’tan başkasına bakmaz. Bazen insanlarla alakadar olup, gönüllerinin Allah’a bağlanması için çaba harcar; bazen da kendisi Allah’la alakadar olur ve bu iki alakadarlık arasındaki farkın önemli olmadığını görür. Her ne kadar iki durum arasında fark varsa da, ikisi de Hak’tır. İşler niyetlere bağlıdır ve sofi kişi de vaktin oğludur."
-Şeyh bedrettin - Varidat



"Elcevap: Emaneti gerçek sahibine satmak... İşte o satışta, beş derece kar içinde kar var.
...
Üçüncü Kar:
Her aza ve duygunun kıymeti, birden bine çıkar. Mesela akıl bir alettir. Eğer Cenab-ı Hakk'a satmayıp belki nefis hesabına çalıştırsan, öyle uğursuz, bunaltan, usandıran, bıktıran bir alet olur ki: Geçmiş zamanın üzüntü verici acılarını ve gelecek zamanın korkutucu hallerini senin bu biçare başına başına yükletecek, kuvvetsiz ve zarar veren bir alet mertebesine iner.
İşte bunun içindir ki: Fasık adam, aklını bunaltan ve canını sıkan bu durumdan kurtulmak için, galiben ya sarhoşluğa veya eğlenceye kaçar. Eğer Malik-i Hakiki'sine satılsa ve O'nun hesabına çalıştırsan; akıl, öyle tılsımlı bir anahtar olur ki: Şu kainatta sonsuz rahmet hazinelerini ve hikmet definelerini açar. Ve bununla sahibini, ebedi saadete hazırlayan bir Mürşid-i Rabbani derecesine çıkar..."
-Bediuzzaman Said-i Nursi - Sözler [6. Söz]


"Âsi, bunlar önce gelip geçenlere ait aslı yok masallar dedi ya…Kur’an hakkında söylenen bu söz, nifak eseridir.
İçinde Allah nuru olan Lâmekân âleminde nerede geçmiş, nerede gelecek, nerede hâl, Geçmiş, gelecek, sana göredir. Yoksa hakikatte ikisi de birdir. Fakat sen iki sanırsın.
Bir adam, onun babasıdır, bizim oğlumuz, Zeydin altında olan dam, Amr’ın üstündedir.
Damın altta, üstte oluşu, o iki adama göredir. Hakikatteyse dam tek bir şeydir, işte o kadar! "
-Mevlana Celaleddin-i Rumi - Mesnevi-i Şerif [3. Cilt -1150]


"Geçmiş zihinlerimizi kaplayan bir sis bulutundan ibaret. Gelecek ise başlı başına bir hayal perdesi. Ne geleceğimizi bilebilir, ne geçmişimizi değiştirebiliriz. Sufi daima şu anın hakikatini yaşar."
-Şems-i Tebrizi



"Âşıkların geçmiş zamandan bahsetmeleri yerinde bir iş değildir; geçmiş, gelecek, şu yok olan dünyâya aittir,
Âşıkın sözü, hep içinde bulunduğu zamana aittir; elde olandan başkası, yoktur onun için,
Sözünde sayı olsa bile onun maksadı, ancak birdir, Hak, Kur'ân'da, seçilmiş peygamberleri ayan - beyan anlattı;
Herbirini ayrıca övdü, gizli sırrı açıkladı; Herbirinin yaratılışını, huyunu açıkladı; herbirini övdü ama, Hakk'ın bütün bunlardan muradı, Muhammed'di; yoksa ne diye «Sen olmasaydın» buyurdu?"
-Sultan Veled - İbtidaname [6900]


"Bu yaşayıştan başka bir yaşayış bul; çünkü bu yaşayış, o yaşayışa karşı ölümdür,
- O yaşayış, lâtîf, ebedî, geçmişten de, gelecekten de kurtulmuş bir yaşayıştır,
Geçmiş, içinde bulunduğumuz, gelecek zaman, ecele dek, bu cihanın hâlidir;
O-bu, bedenler âlemindedir; yoksa orda ne suret vardır, ne ad-san,
Ard da yoktur, ön de; sol da yoktur, sağ da, ne üst vardır, ne alt, ne şüphe vardır, ne inanç
Sarhoş, kendinden geçmiş, şaşırıp kalmış bir hâlde ruh âlemlerinde seyrân et,
Bu sıfatlardan arındın mı, göklerin hepsi de ayağına baş kor,
Ondan sonra ne âlemler seyredersin; Hakk'ın neliksiz-niteliksiz tecellîsini apaçık görürsün,
Yokluktan kurtulur, varlık Kafdağı'na varırsın da ankaa gibi, kuşların padişahı olursun,
İyiyi de parça - buçuğun görürsün, kötüyü de; kendini, sayısız tüm olarak seyredersin."
-Sultan Veled - İbtidaname [8350]



"Çayda akan su gibi, çölde esen yel gibi
İşte bir gün daha kayboldu örümün.
Ben ben oldukça iki günün gamını bir çekemem.
Biri geçip giden gün biri gelecek gün."
-Ömer Hayyam [Zamam]


"Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
Ey âdemoğlu! Her kim dünyalık bir şey için üzüntü duyup kederlenirse, bu sadece Allah'tan uzaklaşmasını; dünyada ise sadece sıkıntısını ve âhirette de perişanlığını artırmaktan başka bir işe yaramaz."
-İmam Gazali - Kudsi Hadisler [4. Kudsi Hadis]



"Zamanı hep maddede ve mekânda arıyor ve biliyoruz. Onu niçin içimizde ve ruhî hayatımızda aramıyoruz? Zaman içimizde de akıyor ve bir yere gelince duruyor. Biz, biri zamanda kayıtlı, öbürü zaman üstü ve bağımsız iki idrâk taşıyoruz. Bunlardan biri akıl, öbürü ruh... Biri anlamıyor, öbürü de anlamamayı anlamıyor."
-Necip Fazıl Kısakürek - Vecdimin Penceresinden [Zaman]
 
KALBE GELEN DÜŞÜNCE ÇEŞİTLERİ


Kalbe gelen düşüncelerin bir kısmı şeytandandır. Onları tanımak ve zararını kalpten uzaklaştırmak
için önce Allahu Teâlâ'ya sığınmalı, sonra şu üç yolla onu defetmeye çalışmalıdır.


1-Şeytanın tuzak, hile ve oyunlarını tanımalıdır.
2-Şeytandan gelen vesvese ve çağrıyı basite alıp kalbi ona bağlamamalıdır.
3-Kalp ve dil ile Allahu Teâlâ'yı zikretmeye devam etmelidir. Hiç şüphesiz yüce Allah'ı zikir,
insanı şeytana karşı kuvvetlendirip koruyacak en güzel gıdadır.


Şeytanın hile ve tuzaklarını tanımaya gelince, kalbe gelen düşünceleri ve çeşitlerini
iyi tanıdığında hangisinin şeytana ait olduğunu farkedebilirsin.






Kalbe Gelen Düşünce Çeşitleri
Bil ki, havâtır dediğimiz düşünceler, kulun kalbinde meydana gelen birtakım
etkilerdir. Bunlar, kalpte birtakım işleri yapmaya veya terketmeye sebep olur.
Bütün bu düşüncelerin kalpte oluşması Allahu Teâlâ'dandır; çünkü her şeyin
yaratıcısı O'dur. Bu düşünceler temelde dört kısımdır:


1- Bazı düşünceler vardır ki, başlangıcı itibariyle onları kalpte Allahu Teâlâ var
eder; buna sadece "hatır (düşünce)" denir.
2- Bazı düşünceler, insanın tabiatına uygun olarak kalpte oluşur. Buna nefisten
gelen düşünce (hevâ) denir.
3- Bazı düşünceler şeytanın çağrısından sonra meydana gelir, ona nisbet edilir,
buna "vesvese" denir.
4- Bazı düşünceler doğrudan yüce Allah tarafından kalpte yaratılır, buna "ilham"
denir.


Başlangıcı itibariyle Allahu Teâlâ'dan gelen düşünceler bazan hayır, ilâhî bir ikram
ve kulu sorumlu eden bir delil olur. Bu düşünce, bazan kul için imtihan maksa-
adıyla şer olarak da gelebilir.


Yüce Allah tarafından gelen ilham ise ancak hayırdır, çünkü o, kulu hayra ve
doğruya sevk için gönderilmiştir.


Şeytan tarafından kalbe atılan düşünceye gelince; o, ancak aldatma yoluyla kötülük
getirir. Çoğu zaman bu düşünce bir tuzak ve istidrâc olarak hayır şeklinde gelir.
Nefsin hevâsı (kötü arzuları) tarafından kalbe gelen düşünce, ancak kötülüktür.
Bunun içinde bazan hayırlı olan düşünce de mevcuttur; fakat bu hayır, gelen
düşüncenin kendisinden değil, kulu daha hayırlı bir işten alıkoymaya yönelik bir
hayırdır.








İşte bunlar, kalbe gelen düşünce çeşitleridir. Sonra senin, şu üç konuyu bilmeye
ihtiyacın vardır:
Birinci konu: Allah hepsinden razı olsun, âlimler demişlerdir ki:
"Kalbe gelen düşünceleri tanımak ve iyisini kötüsünden seçmek istersen; onları şu
üç ölçüye vur ki, düşüncenin hangi türden olduğunu anlayasın:


1-Kalbine gelen düşünceyi, dinin ölçü ve hükümlerine arzet; eğer din onun hayırlı
olduğunu söylerse, o hayırlıdır; tersini söylerse o kötüdür. Gelen düşünce ruhsat
veya şüpheli şeylere giriyorsa, o da kötüdür.


Eğer bu ölçüyle düşünceyi tam tanıyamadıysaan, onu salihlerin gidişatına arzet;
şayet gelen düşünce onların güzel hallerine uyuyorsa o, hayırlıdır, yoksa kötüdür.
Eğer bu ölçü ile de düşüncenin iç yüzü anlaşılmadı ise, onu nefsine ve arzularına
arzet; şayet nefis ona tabii meyli ile meylediyorsa, o kötüdür; ancak nefis ona yüce
Allah'ın rahmetini ümit ederek meylediyorsa, bu düşünce hayırlıdır.


İkinci konu: Kalbe gelen düşüncenin ilk olarak şeytandan mı, nefisten mi yoksa
yüce Allah'tan mı geldiğini bilmek istersen; onu şu yönleriyle değerlendir:


1 - Eğer düşünce ısrarlı bir şekilde aynı hal üzere geliyor ve kalpte sabit duruyorsa,
o Allahu Teâlâ'dan veya nefistendir. Şayet gelen düşünce kötü, kararsız ve
tereddütlü ise, o şeytandandır.


2- Kalbindeki düşünce, yeni yaptığın bir günahın peşinden oluşmuşsa, o, Allahu
Teâlâ'dan olup senin için önceki günahının bir cezasıdır. Eğer kötü düşünce bir
günahın peşinden gelmeyip senden kaynaklanıyorsa, o, şeytandandır.


3- Şayet kalbe gelen kötü düşünce zayıflamıyor, Allahu Teâlâ'nın zikri ile azalmıyor
ve sürekli duruyorsa, o nefsin hevasından (kötü arzusundan) ileri gelmektedir. Eğer
kötü düşünce, yüce Allah'ın zikri ile azalıyorsa, o şeytandandır.


Üçüncü konu: Hayırlı bir düşüncenin Allahu Teâlâ'dan mı yoksa melekten mi
geldiğini bilmek istersen, bu konuda şu üç duruma bak:


1- Gelen hayır düşünce, kesin bir hal üzere geliyorsa, o Allahu Teâlâ'dandır; eğer
hayır düşünce sabit olmayıp kalpte gidip geliyorsa, o melektendir.


2-Kalbe gelen hayır düşünce, senin bir gayretin sonucu ve yaptığın taatin peşinden
oluşmuşsa, o Allahu Teâlâ'dandır; değilse melektendir.


3-Kalbe gelen hayır düşünce, temel inanç esasları ve kalbin bâtınî amelleriyle
ilgiliyse, o Allahu Teâlâ'dandır; eğer temel esasların dışındaki meseleler ve
zahirdeki amellerle ilgiliyse, o çoğunlukla melektendir. Çünkü ekseri âlimlerin
görüşüne göre melek, kulun iç âlemini bilmeye imkân bulamaz.


Bazan şeytan tarafından kalbe hayır düşünce atılır; bu, kulu o hayrın üzerinde
yavaş yavaş kötülüğe yaklaştırmak için olur. Bu durumda bak; kalbine gelen iş
konusunda nefsini nasıl buluyorsun.


Eğer nefsinde ilâhî haşyet olmadan işe karşı bir heves varsa, nefsin hiç düşünmeden
işte acele ediyorsa, korku halinden uzak bir halde emniyet içinde ise, işin sonunu
görmeden basîretsiz bir şekilde içine dalıyorsa, bil ki o düşünce şeytandandır;
ondan sakın. Eğer nefsini bu saydıklarımızın aksi bir halde buluyorsan, bil ki o
düşünce, Allahu Teâlâ'dan veya melektendir.


Bu konuda derim ki: Aşırı arzu, insanda sevdiği işe karşı bir heyecan ve hareket
meydana getirir; insan iyice incelemeden ve bir sevap düşünmeden o işe dalar.
Teennî (yavaş ve ihtiyatlı hareket) etmeye gelince; bu, övülmüş bir haldir; ancak
bazı durumlarda iyi değildir.


Korkuya gelince; bu, ya ameli tamamlamada, ya onu hakkı ile yerine getirmede
veya Allahu Teâlâ'nın onu kabul etmesinde olur.
İşin sonunu görmeye gelince; bu, kalbe gelen düşünceyi iyice araştırıp onun kesin
bir şekilde doğru ve hayır olduğunu tesbit etmektir.


Bir işin, âhirette sevap kazanmak ve ilâhî rahmete ulaşmak için yapılması da
ihtimal dahilindedir.


Senin detaylarını da bilmen gereken bu üç konu, gizli ilimlerden ve bu işin iç
yüzünü ortaya koyan kıymetli sırlardandır.
Muvaffakiyet (hayırda başarıya ulaşmak) ancak yüce Allah'ın yardımı ile
mümkündür.


Kulunu hidayete ulaştıran O'dur.


[İmam Gazali – Hak Yolun Esasları, 17.Bölüm]
 
Geri
Üst