İlahi Mahkeme, Tanrı İle Sohbet!

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan embriyo
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

embriyo

Elit Üye
Bir adam ölmüş ve öbür dünyada yargılanmak üzere sırasını bekliyormuş.
Sıra kendisine gelip mahkeme salonuna girdiğinde bir de ne görsün?
Yargıç kürsüsünde bir insan oturuyor.
Tanık sandalyesinde ise Tanrı yerini almış.
Adam şaşkın, "Aman Tanrım, bu nasıl oluyor? Beni senin yargılayacağını sanmıştım. Oysa orada hâkim olarak bir insan oturuyor."
Tanrı gülümsemiş, "Ben hiçbir zaman sizi yargılamadım. Sonsuz sevgimle, ne yapmayı seçtiyseniz, sizi seçiminizde özgür bıraktım. Bana yargılamak değil, sevmek yakışır. Çünkü ben saf sevgiyim. Sizi kendimden yarattığım için sizi yargılamak kendimi yargılamak olur. Ayrıca benim yargılamama ne gerek var ki? Her şeyi bilen ben sadece burada tanıklık ediyorum. Dünyada olduğu gibi burada da insanlar tarafından yargılanıyorsunuz. Birazdan salonu hayattayken, senin zarar verdiğin, hoşgörülü davranmadığın, yargıladığın, kalplerini kırdığın insanlar dolduracak. Onlara kendini affettirmeye çalış. Onlar seni affederse ne ala. Çünkü cennetin yolu onların affından geçiyor." Demiş.
Adam merakla sormuş: "Peki ya affetmezlerse ne olacak?
Tanrı yine sevgiyle gülümsemiş,
"Ben cenneti de, cehennemi de yeryüzünde yarattım. Seni tekrar yeryüzüne göndereceğim. Orada öyle bir yaşam süreceksin ki, tüm yaptığın kötülükler, verdiğin zararlar sana aynen yaşatılacak. Yani ettiğini bulacaksın. Ama bunun amacı sana ceza vermek değil. Sadece o insanların hissettiklerini bizzat yaşayıp anlaman, yaptığın kötülüklerin bilincine varman. İşte o zaman sen kendini affetmiş olacaksın."
Adam bir süre düşünmüş, "Peki, cennet nasıl bir yer?" diye sormuş Tanrı’ya.
"Cennet, bir yer değil, bir bilinç düzeyidir evladım. Dünyada mutlu, huzur ve sevgi dolu, insanlara destek olmaktan haz duyan, yarattığım canlı ve cansız her varlığa saygı göstermeyi bilen insanlar var ya, işte onlar, dünyada cenneti yeniden yaratmaları için geri gönderdiğim cennetliklerdir.
Cennet de dünyadan başka yerde değil." demiş Tanrı.
"Ama kutsal kitap bana öyle öğretmedi." diye karşı çıkmış adam.
"Kutsal olan tek şey yaşamdır. Ben o kitapları kutsal kılmadım. Siz kıldınız. Her şeye sevgi ile bakmasını bilerek yaşayan insan, en büyük
ibadeti yapandır." demiş Tanrı.
"Peki, dünyaya döndüğümde doğru yola görmemde yardımcı olacak mısın?" diye sormuş adam.
"Ben bunun için siz insanların içine "vicdan" denen bir pusula koydum. Eğer bu pusulanın etrafına ördüğünüz kalın bencillik duvarlarını yıkarsanız, vicdanınızın yani benim sesimi kolaylıkla işitebilirsiniz."
"Peki, biz insanlara ne kadar yakında bulunuyorsun?" diye sormuş adam.
"Hem size şah damarınızdan daha yakınım, hem de düşman olduğunuz kadar sizden uzağım." demiş Tanrı. "Çünkü düşmanlarınız da Ben'im. Siz de Ben'im."
"Yani mahkeme salonunda insanlara hiç mi hesap sormuyorsun Tanrı'm?"
"Sadece iki sorum oluyor tüm insanlara." diye gülmüş Tanrı.

"Dünya okulunda ne kadar sevmeyi öğrendiniz?
Ne kadar bilgi kazandınız?"


Alıntı
 
Cennetteki bahçelerin birinin içinde bir kuyu varmış. O normal bir kuyu değilmiş, kuyunun içinde bir cehennem varmış -gerçek bir cehennemmiş.

Kuyu içinde su yokmuş, ateş varmış, durmaksızın yanan bir ateş kuyusuymuş. Onun dibi oldukça kalabalık insanlarla doluymuş, onlar durmadan “yardım” isteyerek bağırıyorlar ve acı acı inliyorlarmış.

Bir gün, bir Buda tek başına bu kuyunun kenarında otururken kuyudan çok kalın ve yüksek sesli bir bağırma sesi gelmiş. Buda, kuyu içine bakmış, diğer kişilerin üzerinde basarak yukarıya var gücüyle bağıran şişman bir kişi görmüş. O kişi, “Büyük merhametli Buda’sınız, beni kurtarın lütfen, çok acı çekiyorum! Sadece siz beni anlayabilirsiniz. Beni bırakmayın. Lütfen beni kurtarın!” diye Buda’ya yalvararak bağırıyormuş.

Buda onu tanıyormuş. Onun adı Gan Dado’ymuş, ölmeden önce sayısız kötülükler yapmış ve öldükten sonra cehenneme düşmüştü.

Buda, Gan Dado’ya, “Gan Dado, sen o kadar fazla kötülük yapmışsın, ben nasıl seni kurtarabilirim... Ah, dur bir dakika, bir şeyi hatırladım: Bir gün, yolda yürürken küçük bir örümceğin ayağının altında kaldığını gördün ve tam olarak onu basarak öldürmek istediğinde, birdenbire şefkatli zihnin çıktı ve ‘Bu küçücük bir örümcek de bir yaşamdır, onu öldürmemeliyim.’ diye düşünerek o örümceğin hayatını kurtardın. Bu çok ufak bir olay olmasına rağmen, senin yaptığı bir iyilik sayılır. Bu iplik gibi incecik merhametli zihne sahip olduğundan, o küçük örümceğin gücü seni cehennemden kurtaracak!” demiş.

Derken çok ince, uzun ve parlak gümüş renkli bir örümcek ağını kuyunun ağzından aşağıya doğru atmış. Gan Dado, denize düşen birinin aniden bir kurtarma gemisi görmesi gibi, sıkıca ağı tutup tüm gücü ile yukarıya tırmanmaya çalışmış. Gan Dado yukarıya tırmanmaya çabalarken, elindeki ağın çok fazla sallanmakta olduğunu hissetmiş ve aşağıya baktığında, cehennemdeki bir sürü kişinin de aynı ağı tutarak onun gibi yukarıya tırmanmaya çalıştığını görmüş. Bunu görünce, Gan Dado bütün kuvvetiyle onlara, “Alçak herifler, hepiniz alçaksınız! Bu örümcek ağı sadece bana ait ve bu, merhametimden dolayı Buda’nın bana verdiği bir ödül. Eğer tırmanmaya devam edersiniz, bu ağ kopabilir. Tırmanmanıza izin veremem, çabuk bırakın ve defolun! Hepiniz alçak heriflersiniz, ahlaksızlar! Bana ait bir şeyi paylaşmak istiyorsunuz, rüyada görsünüz!” diye bağırmış.

Fakat Gan Dado ne kadar bağırsa bağırsın, aşağıdaki insanlar hala deli gibi ağı çekerek yukarıya çıkmaya devam ediyorlarmış. Bu insanlar yaşarlarken de kendileri dışında hiç kimseyi düşünmeyen insanlarmış, şu anda cehenneme düşmüş olmalarına rağmen bile hala başka kişileri düşünmüyorlarmış.

“Sizi gidi kötü insanlar, hepiniz defolun...” diye bağırırken, Gan Dado birden cebinden bir bıçak çıkartıp ayaklarının altındaki ağı hızlı bir şekilde kesmiş.

Aşağıdaki herkes kuyunun dibine düşmüşler ve bir sürü kişinin acı feryatları duyulmuş. Gan Dado bu görüntüyü görünce çok mutlu olmuş ve hoşnut bir şekilde kahkaha atmaya başlamış.

Fakat tam o anda, örümcek ağı birden kopmuş ve Gan Dado da bağırarak aşağıya ağır bir şekilde cehennemdeki diğer kişilerin üstüne düşmüş.

“Yardım edin! Beni kurtarın! Kaderim ne kadar kötü! Lütfen biraz merhametli olun...” diyen Gan Dado’nun bağırışı hala yankılanıyormuş ve sesi hala çok yüksekmiş.

Buda o kuyudan ayrılmış, çünkü Gan Dado’yu kurtarabilecek başka bir yol yokmuş.

Gan Dado’nun geçmişte merhametli bir zihni ona cehennemden kurtulabilme şansı vermiş, fakat o daha sonraki kötü zihni yüzünden tekrar cehenneme düşüp acı çekmek zorunda kalmış. İşte bu yüzden, yaşamak veya ölmek aslında sadece iyi veya kötü bir zihin ile belirlenmektedir.
 
Geri
Üst