aris
Kayıtlı Üye
Egzorsizm görünmeyen bir varlığın etkisi altına girdiği sanılan kimseyi çeşitli yöntemlerle bu etkiden kurtarmaya çalışma olarak tanımlanır. Terim, yüksek bir otoriteye başvurularak musallat varlığın engellenmesini ya da lanetlenmesini ifade etmek üzere, eski Yunanca’da “lanet” anlamına gelen “exousia” sözcüğünden türetilmiştir. Eski uygarlıkların çoğunda, birtakım tuhaf davranışlar gösteren kimselerin içine cin ya da şeytan girdiği sanılır ve bu yaratığı o kimsenin bedeninden kovmak üzere, genellikle ayin şeklinde çeşitli uygulamalar yapılırdı. Bu tür uygulamaları yapanlar da genellikle okültizmden, majiden anlayan uzmanlar veya rahipler olurdu. Hıristiyan Avrupa’da bu tür uygulamaları yapanlara egzorsist adı verilmiştir. Egzorsistler, böyle bir yaratığın musallat olduğu düşünülen, hasta olduğu kabul edilen kimsenin vücudundan çıkması için, görünmez yaratığa çağrılarda bulundukları ayinler düzenlerlerdi. Kötü kokuların, tütsü, tuz, takdis edilmiş su, kutsal ot gibi maddelerin ve dans öğesinin kullanıldığı bu ayinlerde ya lanet okuma ve küfürler etme yoluna ya da dua ve trans yöntemine başvurulurdu.
Kilise, özellikle engizisyon döneminde, bu olayda şeytani bir unsurun var olduğunu kabul ederek, hasta olduğu kabul edilen kimsenin vücudundan demon adını verdiği yaratığı kovmak gerekçesiyle sık sık sözkonusu kimsenin vücuduna işkence etme yolunu tercih etmiştir. Kilise bu dönemde medyumnik yetenekleri olan kişileri de aynı kategoride ele alarak, bunu medyumlar üzerinde de uygulamıştır.
Egzorsist uygulamalar tarih boyunca, yalnızca Avrupa’da değil, farklı biçimlerde de olsa hemen hemen tüm kültürlerde ve birçok dinde (Budizm, Hinduizm, Şinto dini vs.) görülür. Bu uygulamaların hatırı sayılır bir kısmında egzorsistin, transa geçerek, görünmeyen varlıkla irtibat kurmaya çalışması sözkonusudur. İrtibatın kurulması durumunda ise esas olarak iki yöntemden birine başvurulur: Ya musallat varlık, Afrikadaki Zar’lar kültünde görüldüğü gibi, hasta üzerindeki hakimiyetini sona erdirmesi için ikna edilmeye çalışılır ya da Şamanizm’de görüldüğü gibi, musallat varlık hastanın bedeninden zorla sökülüp atılır. Bu ikinci yöntemde şamanın musallat varlığı ele geçirebilecek derecede güçlü bir majisyen olması gerkmektedir.
Spiritüalist görüşe göre, bu tür olaylarda obsesyon sözkonusudur ve cin zannedilen varlıklar spatyumun teşevvüş halindeki bedensiz ruhlarıdır.
alıntıdır...
Kilise, özellikle engizisyon döneminde, bu olayda şeytani bir unsurun var olduğunu kabul ederek, hasta olduğu kabul edilen kimsenin vücudundan demon adını verdiği yaratığı kovmak gerekçesiyle sık sık sözkonusu kimsenin vücuduna işkence etme yolunu tercih etmiştir. Kilise bu dönemde medyumnik yetenekleri olan kişileri de aynı kategoride ele alarak, bunu medyumlar üzerinde de uygulamıştır.
Egzorsist uygulamalar tarih boyunca, yalnızca Avrupa’da değil, farklı biçimlerde de olsa hemen hemen tüm kültürlerde ve birçok dinde (Budizm, Hinduizm, Şinto dini vs.) görülür. Bu uygulamaların hatırı sayılır bir kısmında egzorsistin, transa geçerek, görünmeyen varlıkla irtibat kurmaya çalışması sözkonusudur. İrtibatın kurulması durumunda ise esas olarak iki yöntemden birine başvurulur: Ya musallat varlık, Afrikadaki Zar’lar kültünde görüldüğü gibi, hasta üzerindeki hakimiyetini sona erdirmesi için ikna edilmeye çalışılır ya da Şamanizm’de görüldüğü gibi, musallat varlık hastanın bedeninden zorla sökülüp atılır. Bu ikinci yöntemde şamanın musallat varlığı ele geçirebilecek derecede güçlü bir majisyen olması gerkmektedir.
Spiritüalist görüşe göre, bu tür olaylarda obsesyon sözkonusudur ve cin zannedilen varlıklar spatyumun teşevvüş halindeki bedensiz ruhlarıdır.
alıntıdır...