Bu gün bir podcast dinledim ve çok etkilendim.
İnatçı ve dediğim dedik insanlara maruz kalmamız, eğer onlardan çok rahatsız oluyorsak, evrenden bize sınırlarımızı korumayı öğrenmemiz için yollanan birer siparişmiş. Sınır koyma sorunu olanlar kendileri de çok inatçı mizaçta olurlar. Çünkü kendilerini savunmasız hissettikçe inat denen suni güce abanirlar ve birşeyleri durup dururken inada bindirmelerinin aslında hiç bir geçerli zahiri açıklaması da zaten yoktur. Sınır koyamadıkları için istila edileceklerini zannederler ve bu duruma karşı ne yapacaklarını bilemezler. Ve bir anda inatlaşarak ilişkiyi de iletişimi de kilitlerler.
Egoist insanlara maruz kalmamız, eğer onlardan rahatsız oluyorsak, olmaması gereken şekilde bastırılmış veya ezilmiş olan benliğimizin altında sonradan eziliyor olmaktan duyduğumuz yardım çağrısıymış. Ego bir noktaya kadar olmalı yani.
Dış alemdeki her kimden ne şekilde rahatsız oluyorsak, aslında kendi iç alemimizdeki sifalanmayı bekleyen hasarlı yönlere ışık tuttuklarını kolayca görebiliriz.
Savurgan insanlardan rahatsız olmak aslında senin cimri ve artık tıkanmak üzere olan yönünü sifalandırman gerektiğine, kendini beğenmiş insanlardan aşırı rahatsız olmak kendinle barışman, ve kendinde utanç ve nefret duyduğun yönlerinin artık çekilmeyecek hale geldiğine ve sifalanması gerektiğine işaretmiş.
Başkalarında bizi rahatsız eden şeyler, gölgede kalan ve güneşi görmesi gereken yanlarımızdır. Dış alemdeki herkes, bizimle aynı kaynaktan gelir. Tezahür farklılıkları olsa da, özde hepimiz birbirimiziz aslında.