Egonun Savunma Mekanizmaları

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Voy
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Voy

Kayıtlı Üye
Yüksek düzeydeki savunma mekanizmaları:


Bu tür savunmalar ego’nun gerçeklik algısını ilkel düzeydeki mekanizmalar gibi distorsiyona uğratmaz.Toplumsal uyumu sağlamaya yardımcı olur.Kişinin benlik saygısını düzenlemekte etkindir.Semptom oluşumuna yol açmadan çatışmanın çözümünü sağlayan mekanizmalardır.


1.Altruism(Özgecilik):
Ego, kendi içgüdülerini doğrudan değil başkalarının yararını gözeten faaliyetler ile doyurma yolunu seçer.Ülkesi adına savaşta canını verenlerden çocuğunun yararı için kendi temel ihtiyaçlarını görmezden gelen annelere, özgecilik mekanizması “bencil olmayan,fedakarca davranışların” temelini oluşturur.Önemli bir nokta bu tür davranışların altında gizli,ikincil yararların gözetilmemesidir. Bir ihtiyaç sahibine ya da kuruma yapılan yüklü bir bağış açık veya gizli biçimde bir kişinin toplumsal popülaritesini artırmak maksadıyla yapılmışsa özgeci bir davranış olarak nitelendirilmez.


2.Antisipasyon(beklenti oluşturma):
Stres yaratan durumlar karşısında uyum sağlayabilmek için “beklenti oluşturma” kapasitesi son derece önemlidir.Bilinç düzeyinde yer alan bir savunma mekanizmasıdır.Kişi içinde bulunduğu durumu gerçekçi bir şekilde değerlendirerek ihtiyaçlarını,sınırlarını,taleplerini gözden geçirir ve düzenler.


3.Asetizm(çilecilik):
İd’den kaynaklanan cinsel dürtülerin ve bunların türevlerinin baskısı altında bunalan ve bu itkileri doyurma veya yüceltme şansı bulamayan ego tüm arzulardan vazgeçmeye,tümüyle geri çekilmeye karar verebilir.Bu savunma mekanizması dinsel bir yönelime kapı aralayabilir.


4.Mizah(Humour):
Ego anksiyete yaratan olayların ciddiyetini azaltacak şekilde şaka yoluna başvurabilir.Kendi grandiöz (büyüklük) ihtiyaçlarıyla alay ederek ve tehditkar kişi ve durumları karikatürleştirerek tehditin büyüklüğünü ve ciddiyetini küçümseyebilir.Asetizme yardımcı bir savunma mekanizması olarak da kullanılabilir.Sosyal ilişkiler esnasında espriye başvurmak ilişkilerdeki çatışmaları ve gerginliği azaltarak adaptasyon yeteneğini yükseltir.Diğer bir bakışla mizah, ifadesi uygun olmayan düşlem ve düşüncelerin kişinin kendisini ve diğerlerini rahatsız etmeden ifade etmesini sağlayan bir mekanizmadır.Mizahi haliyle her kes tarafından hoşgörülebilen ifadelerle insanlar zihinlerinde uygunsuz/yasak düşlem ve düşünceleriyle meşgul olabilme fırsatı yaratmış olurlar.


5.Sublimasyon(yüceltme):
Cinsel güdülerin özellikle odipal dönemin sonundan gizil(latency) dönemin başından itibaren becerilere ve ideallere dönüştürülmesini sağlayan mekanizmadır.Hayat boyunca devam eder.Uygarlığın kurulması, yüceltme mekanizması sayesinde olmuştur denebilir.Küçükken kesici aletlere meraklı ve hayvanlara eziyet eden birisi ilerde meslek olarak tıbbı ve cerrahiyi seçebilir.Bu seçim yasaklanan agresif dürtülerin toplumsal olarak kabul görebileceği bir hale dönüşümünü sağlayan sublimasyon mekanizmasının eseridir.Sanatsal yaratıcılığın da temelde uygun biçimde çözülemeyen odipal karmaşaya ve kastrasyon anksiyetesine bağlı olduğu ileri sürülmüştür.
Düşük seviyede savunma mekanizmaları:
Bu tür mekanizmalar,çatışmanın çözümüne katkı sağlasa da semptom oluşumuna ve ya nevrotik davranış örüntülerinin kişiliğe kök salmasına neden olabilirler.


6.Bastırma (represyon):
Bastırma bilinç eşiğine ulaşan uygunsuz uyaran ve düşüncelerin gayri iradi ve otomatik olarak bilinçdışı alana sevk edilmesidir. Psikonevrozlarda rol oynayan temel savunma mekanizmasıdır.Bir dış uyarandan kaçılabilmesine karşın bir iç uyarandan yani içgüdüden kaçılamaz.Ama içgüdü bastırılabilir ya da kınanarak reddedilebilir.Freud bastırmanın yargıya dayalı reddetmenin bir ön evresi olduğunu ifade etmiştir.Bastırma işlemi bilincin oluşumuyla birlikte bilinçdışı ve bilinç ayrıldığında ortaya çıkar.İçgüdünün doyumu ile elde edilecek haz , içgüdünün ruhsal temsilcisi olan düşüncenin diğer istemlerle çatışması sonucu ortaya çıkacak hazsızlıktan daha ufak ise düşünce bastırılır yani bilinçdışına itilir.
Birincil bastırma ile içgüdüye bağlı düşünce bastırılır.Bu işlemi takiben bastırılmış temsilcinin zihinsel türevleri,çağrışımlarla bastırılan düşünceye bağlı düşünceler de bastırılır.Bastırılan düşünce ve türevlerinin bilinçle ilişkisi kesilir.Ancak bastırılan düşünceler bilinçdışında örgütlenmeler , bağlantılar kurmaya, birikmeye ve gelişmeye devam ederler.Psikanalizin kullandığı serbest çağrışım tekniği bastırılmış materyale ulaşabilecek işte bu türden çağrışımlara açık olmayı gerektirir.
Bastırma işlemini takiben bastırılan materyalin bilinçdışında tutulması için sürekli güç yani ruhsal enerji (libido) harcanması gerekir.Eğer bastırılan materyal çok zor baskı altında tutulabiliyorsa bilince dönmeye çalışabilir.Bastırılan düşüncenin bir “duygu kotası” vardır.Bu kota tamamen bastırılamayacak kadar yüksekse düşüncenin bastırılması işlemine ek olarak,duygusal enerji bilinç düzeyinde asıl düşünceyle çağrışım yapabilen ve onun yerine geçen bir nesneye bağlanabilir Başka bir ihtimal bu duygusal enerjinin bedensel bir semptoma dönüşmesidir.Her iki durumda da “başarısız bastırma” söz konusudur ve bastırma işleminin keşfini de bu türden başarısız bastırmalara borçluyuz.


7.Somatizasyon:
Psişik çatışmaların bedensel bir dille sergilenmesidir.Somatik konversiyon Freud’un tarif ettiği klasik histeri hastalığında görülen çoğu nörolojik hastalık belirtilerinin taklidine eşittir.Somatizasyon açık bir fiziksel belirti ve bulgu gözlenmeksizin bir takım ağrı,yanma,sızlama tarzı şikayetlerde bulunulması halidir.Psikosomatik hastalıklar ise psişik çatışmaların rol aldığına inanılan tıbbi olarak tespit edilebilen sedef hastalığı,mide ülseri,ülseratif kolit rahatsızlığı vb. gibi hastalıklardır.
8.Yer değiştirme(Displacement):
Bir düşünce bastırıldıktan sonra bu düşünceye eşlik eden duygusal enerji dış dünyaya,ilk bağlandığı nesne ile ilk bakışta alakası olmayan bir nesneye iliştirilir.Freud’un “küçük hans” vakası bastırma ile yer değiştirmenin birlikte bulunduğu bir nevroz öyküsüdür.Bu vakada(1909) Hans ,bir at tarafından ısırılma korkusu ile at fobisi geliştirmiş beş yaşında bir çocuktu. Viyana’da posta servisleri at arabasıyla yapıldığından evin önünden sürekli geçen at arabalarından korku duyuyor ve bu yüzden sokağa çıkamıyordu.Analiz edildiğinde annesine duyduğu sevgi ve kıskançlık nedeniyle babası tarafından cezalandırma korkuları içinde bulunduğu anlaşıldı.İğdiş edilme (=kastrasyon anksiyetesi ki atın ısırması ile temsil edilir) duyan çocuk babadan ve babasının sevgisinden vazgeçemediği için ona karşı duyduğu öfke ve korku duygularını bastırarak ,duyguların nicel bölümünü karışık bir ilişkiler yolunu izleyerek babanın yerini tutan atlara aktarmıştı.(displacement)Böylece sadece atlardan kaçınması yetiyordu.
9.Yapma-bozma(doing-undoing):
Yapılan hatalı bir davranışın özür dilemek ve bir daha yapmamak suretiyle affedilebileceğini çocukluk çağında öğreniriz.Yani işlenen kabahat (doing) çocuk pişman olursa affedilir, kabahat konusu eylem “iptal edilerek” hiç yapılmamışçasına unutulur(undoing).İşte yapma bozma mekanizmasının kökeni bu bilişsel düşünce paternine dayanmaktadır.Obsesif kompülsif hastalıkta (takıntı-zorlantı bozukluğu) ve alkolizm,uyuşturucu ve kumar alışkanlığı gibi dürtüsel (impulsif) kontrolün sık sık kaybedildiği bozukluklarda yapma –bozma mekanizması devrededir.Obsesif-kompülsif bozuklukta Freud , yasak fikrilerin çekirdeğinin pregenital dönem esnasında oluştuğunu ve hemen bastırıldıklarını düşünür.Ancak ergenlik dönemine girilirken cinsel uyanım ve bireyselliğin gelişimi ile “bastırılmış olan geri dönme” itkisi öne çıkar.Ergen içinde bulunduğu genital organizasyondan daha erken psikoseksüel gelişim evrelerine ,”anal evreye” gerilemeye uğrar ve ego kendisini “anal” döneme ait sorunlar (şiddet,sadizm ve kontrol) ile uğraşırken bulur.Nesneye karşı sevgi itkilerinin yerini nefret itkileri almıştır.İd’den kaynaklanan ”Sadistik,şiddet içeren dürtüler” bilince çıkmak üzere ego’ya baskı uyguladığında bilinçte hissedilen “anksiyete” duygusudur. İşte anksiyetenin ego’da hissedilmesi-ki Freud buna “sinyal anksiyetesi” olarak adlandırır- ego’nun süperegoyu’da tatmin edecek şekilde savunma mekanizmalarını harekete geçirmesine neden olur.
Kişi, agresif dürtüler sebebiyle olduğu kadar anal veya odipal dönemde filizlenmiş ensest dürtüleri yüzünden de süperego’nun kınamasıyla karşı karşıya kalabilir. Bilinç alanında hissedilen, ensest duyguları gibi yasaklanmış arzular değil, bu arzuların süperego’nun yorumu ile “kirli niteliği”dir. Kendisini “kirlenmiş” hisseden nevrotik birey, kirlenme duygusunu gidermek için ellerini defalarca yıkamaya, sürekli gusül abdesti almaya,evin cam -çerçevesini sürekli silip,parkeleri ovalamaya kalkar..Bütün bu eylemler mantıksız olduğu ve sonuç vermeyeceği bilindiği halde ,yapılmadığında artan anksiyete duygusu yüzünden tekrar tekrar yapılır.
Temeldeki saldırgan dürtüler ile sembolü arasındaki bağlantıyı sağlayan ,bu tür nevroza özgü “büyüsel düşünce” biçimidir.Böylece nevrotiğin içinde artan anksiyete ,elektrik düğmesini kapatmasını ister. Elektrik düğmesinin kapatılması büyüsel düşünce mantığında , önemli bir figürün (ebeveynin-kardeşin,bir aile büyüğünün) ölümü anlamına gelmektedir.Düğme kapatıldıktan sonra (doing), süperego tarafından bilinçdışı olarak yayılan suçluluk duygusu nevrotiği düğmeyi açmaya zorlar.Bu şekilde ölüm iptal edilir.(undoing)Bu döngü arka arkaya , bilinçsiz olarak gün boyunca devam edebilir.
10.Zıt tepkiler oluşturma(Reaksiyon-formasyon):
Obsesif nevrozun gerisinde yatan savunma mekanizmalarından birisidir.Bilinçdışı agresif dürtüler,ensestiöz arzular ve fallik dönemde gerçekleşen mastürbatuar eylemler yüzünden süper ego kınaması (suçlaması) altında olan nevrotik birey ,bu kınamadan kurtulmak için dürtüsel eğilimlerinin tam tersi yönünde hareket eder.Şiddete karşı ya da katı ahlaki ilkeleri savunan birisi haline gelebilir.Kınamalar,kirlenme yönünde duyumsamalara dönüşmüşse nevrotik aşırı bir hijyen peşinde koşarak bir temizlik abidesine dönebilir.
11.İzolasyon (Yalıtma):
Obsesif nevrozda yürürlükte bulunan bir diğer mekanizma “izolasyon”dur.Ego, gerçekleşen anal/sadistik gerilemeden sonra bu döneme ait erotojen olduğu kadar saldırgan dürtülerle de baş etmek zorundadır.Öncelikle bunu saldırgan düşünceleri duygularından ayırarak(izolasyon) yapar.Duygusundan ayrılmış düşünceler bilinçte kuvvetsizce var olabilir ve pek bir anlam ifade etmemeleri nedeniyle ego için anksiyete duygusu uyandıracak kadar tehlikeli değildirler. Zira duygularından arındırılmış düşüncelerin çağrışım zinciri içinde tamamen bastırılmış düşünceleri uyandırmaları ve gerçek anlama yönelmeleri mümkün olamaz.Obsesif nevrozun klinik olarak kendini gösterebilmesi için izolasyona uğrayan ve bastırılan duygusal içeriğin kuvvetlenerek geri dönmeye kalkması gerekir.
12.Özdeşleşme:
Freud,ego’nun id’e karşı, ancak kendisini bir sevgi nesnesi olarak sunması ve libido ile dolması halinde Eros’un bir temsilcisi haline gelebileceğini söyler.O halde, ego id tarafından dış dünyaya yöneltilen libidinal yatırımları kendisine çekmek üzere, dış nesnelerin içsel bir temsilcisini oluşturmalı, başka bir deyişle “özdeşleşmeler” kurma yoluyla id’in sevgisini isteme talebinde bulmalıdır.Ancak ego’nun bu durumda ,id’in ölüm içgüdülerinden kaynaklanan saldırılarına maruz kaldığını da görmekteyiz.
Süperego’nun oluşumu da özdeşleşme mekanizmasının bir sonucudur.Odipal dönemin sonunda (oğlan) karşı cinse (anne) olan ensestiöz arzulardan vazgeçerek aynı cinsten (baba) ebeveyn ile özdeşleşme sonucu gerçekleşir.
Özdeşleşmeden önce ,özdeşleşmeyi hazırlayan bir mekanizmada İdealizasyon’dur
13.İntrojeksiyon(içe alma):
Sevilen veya nefret edilen objelerin kısmi veya bütün olarak içe alınmasıdır. Freud “Yas ve Melankoli” eserinde özdeşleşmenin depresyonun oluşum mekanizması içindeki yerini göstermiştir.Kaybedilmeye tahammül edilemeyen ama bir şekilde (ayrılık,ölüm sebebiyle) kaybedilen nesne ego’nun içine alınarak (introjeksiyon) korunur.Bu nesneye karşı geliştirilen duygular ambivalandır.Yani hem nefret hem de sevgi içerir.Bu yüzden saldırgan duygular egonun içindeki nesneye ve dolayısıyla egoya yöneltilir.Depresyonun öz suçlamaları ve hazsızlığı içe dönmüş bu saldırıdan kaynaklanır.İçe alınan nesneye karşı ambivalan duygular kuvvetli değilse introjeksiyon işlemi sonrası yas dönemi yaşanır ama melankoli gelişmez. İnkorporasyon ve internalizasyon isimli benzer iki mekanizma daha bulunmaktadır. İnkorporasyon,genellikle oral bir nitelik taşır ve kanibalistik (yam yamsı) fantezilerle ilişkilidir.İlkel kabilelerde öldürülen düşmanların gücü kendilerine geçsin diye kalpler çıkartılarak yenirdi.Bu gün de geçerli bir anane olan ölü ardından yemek verilmesi alışkanlığı, şamanist inançlardan yadigar olup,yakınların ölenin ruhunu (gücünü) içe alma arzularını temsil edilmektedir. İnternalizasyonda içe alınan nesne daha bütünsel olduğundan daha organize,daha gelişmiş bir mekanizmadır.
Düşük düzeydeki savunma mekanizmaları
Bu mekanizmalar da diğerleri gibi içinde bulunulan şartlara uyum sağlamaya,ruhsal acıdan kurtulmaya yöneliktir.Ancak kullanımları gerçeği ileri düzeyde tahrif eder.Dolayısıyla arzu edildiği gibi ruhsal denge etkili biçimde düzenlenemez ve sosyal uyum bozulur.
14.Yansıtma (projeksiyon):
İntrojeksiyonun tersine bilinçdışı dürtüler ve düşünceler dışsal nesnelere yansıtılır. “Kıskançlık ve paranoyada” bastırma ve inkar ile işleyen üçüncü mekanizmadır.
“Yansıtılmış kıskançlıkta” erkek ya da kadın kendi içinde yaşanan sadakatsizlik eğilim ve itkilerini kendilerine yakıştıramaz ve bastırırlar. Bastırıldıkları yerden bilince doğru akmak isteyen itkiler ile yüzleşmemek için ”dikkatlerini eşlerinin bilinçdışına çevirirler”..Böylece eşlerinde bilinçdışı sadakatsizlik itkilerini yakalayacak delilleri toplamaya başlarlar.
“Sanrısal kıskançlık” ise paranoya benzeri bir tablodur.Temelinde kıskanç erkek için yüzeye çıkan eşcinselliğin ergenlik döneminde panikle bastırılması yatar.Bastırıldıktan sonra bu itkiye karşı savunma mekanizmaları çalışır.Temel önerme şöyledir:Karısının baktığı o adamı,aslında adamın “kendisi sevmiyordur”,kadın seviyordur.Böylece aslında sevgi nesnesi olan birden azılı düşman haline gelir.
Kötülük görme paranoyası (perseküsyon paranoyası) Freud’a göre sevgi isteği ile başlar.Ancak çevrelerindeki kişiler bu sevgiyi vereceklerine, kayıtsızca davranırlar.Dost olmuyorlarsa ,dost olmak için yapmaları gerekenleri yapmıyorlarsa o halde düşmandırlar.Alınma sanrıları bu fikre dayanır. Eşcinsel arzular ve bu arzuların örselenmesi söz konusu olduğundan dolayı düşman daima paranoya sahibi ile aynı cinstendir.
15.Yansıtmalı özdeşim (projektif identifikasyon):
Bu mekanizma özdeşleşme (idantifikasyon) amacıyla iç dünyadaki hisleri kıskanılan (envy-haset edilen) birisine yöneltmek ,onu yansıtılan niteliklere sahipmiş gibi hayal ettikten sonra onunla özdeşleşmektir.
16.İnkar (denial):
Bilinç alanına girmesine tahammül edilemeyen duygu,düşünce ve anılar inkar edilerek hiç yaşanmamış addedilirler.Çocuklarda görülen,gerçeklikle uyumlu olmayan bir savunma mekanizmasıdır.Ölen birisinin öldüğünün kabul edilmeyip bir süre sonra döneceğinin iddia edilmesi,teşhis edilen ağır bir kanser tanısının sanki hiç konulmamış gibi davranılması inkar örneklerindendir.
17.Bölme(splitting):
En ilkel savunma mekanizmalarındandır.Nesne ilişkileri teorisine göre yoğun olarak yaşamın ilk iki yılında kullanılır.Bebek kendisine haz veren iyi nesneler ile hazsızlık yaratan kötü nesneleri psişik yapısında ayrı ayrı kompartımanlara yerleştirir.Böylece haz veren iyi nesneler kötü olanların yıkıcılığından korunmuş olur.Gelişim sürdükçe çocuk ebeveyninin davranışına göre ayırdığı kendisine ait iyi ve kötü nitelikleri de “iyi ve kötü ben” olarak ayırır.Yıllar geçtikçe çocuk saf iyi ve saf kötü olmadığını ,başta annesi olmak üzere dışsal nesnelerin iyi ve kötü görünen yanları olduğunu anlar.Böylece bölünme ortadan kalkar ve iyi-kötü özelliklerin tek bir nesneye ait olduğu kabul edilir.Borderline kişilik bozukluğu ve narsisitik kişilik örgütlenmesinde (sınır kişilik) bölünme mekanizması erişkin hayatta kullanılmaya devam edilir.Bu tür hastalar dünyayı siyah-beyaz olarak görür ve kendi benliklerini de bütün ve devamlılığa sahip tek bir ben gibi görmezler.İdeal nesneler ve ideal ben değerleri ile değersiz nesneler ve değersiz ben değerleri ayrı kompartımanlarda tutulmaya devam edilir.
18.Regresyon (gerileme):
Psikoseksüel gelişim evrelerinden gelişimsel bakımdan daha üst bir basamakta olandan daha altta olana dönüşe gerileme denir.Bulunulan basamakta ihtiyaçların karşılanamaması, basamağın gerektirdiği ego performansının gösterilememesi(ego zayıflığı),evrenin gerektirdiği modda cinsel dürtülerin doyurulamaması gerilemeye yol açar.
Obsesif nevrozun başlangıcında , genital dönemden anal sadistik evreye bir gerileme söz konusudur.Bir çocuğun yeni doğan kardeşine gösterilen ilgiyi kıskanmasının ardından gece altına kaçırmaların başlaması çocuğun sfinkter kontrolünün kazandığı anal evreye gerilediğini gösterir.Parmağını emmeye başlayan büyük bir çocuk oral devreye regrese olmuştur.Alkolizm de ve yeme bozukluklarında patolojinin altında oral devreye gerileme görülür.

19.Çözülme (dissociation):
Diğer savunma mekanizmaları ile başa çıkılamayan anksiyete varlığında devreye girer.Hastanın düşünce ve duygulanımı birbirinden ayrılır.Zihinsel düzensizlik görülür.Orientasyon kaybı ve şuurda bulanma hali görülebilir.Kişi nerede olduğunu ne yaşadığını hatırlamayabilir.Gerçeklik duygusu ileri derecede hasar görür ve psikotik bir tablonun habercisi olabilir.


Alıntı
 
Geri
Üst