AJA
Elit Üye
üyücüler, ayakları yere dokunup toprağa kötü ışınlar saçmasın diye, çoğunlukla küfeler içinde taşınırdı. Büyüleyici bakışları yargıçlara karşı kötü etki yapmasın diye; mahkeme salonlarına bazen arkaları dönük olarak alınırlardı. Suçlarını kendi kendilerine ya da işkence altında itiraf eden tutuklulara merhamet gösterilerek canlı canlı yakılmazlar; boğdurulduktan sonra cesetleri ateşe atılırdı. Suçsuz olduklarında inatla ısrar edenler, boğdurulmadan canlı canlı yakılırdı.
Böyle idamların yerine getirilmesi büyük eğlencelerin düzenlenmesine yol açardı. Sabahın erken saatlerinde trampetler çalar, borular öter, kiliselerin koskoca çanları ortalığı birbirine katardı. Okullar tatil edilir; öğrenciler, büyücülerin yakılmalarını seyretmeleri için serbest bırakılırlardı. Tüm kasaba halkı da, bu büyük ğlenceye katılmak amacıyla kasabanın meydanında toplanırdı. Sözde büyücüler, kazıklara bağlanıp alevler içinde yürek paralayıcı çığlıklar atarak yanıp kavrulurlarken, okul koroları onların karşısına dizilerek, kilise ilahileri okurdu.
Fransa, Almanya ve İskoçya'da tutuklular ya da onların aileleri, tüm yargı masraflarını, cezaevi ve idam giderlerini peşin olarak öderlerdi. Bu masraflar cezaevindeyken tutuklunun yediği yemeklerin karşılığını, işkence yapmak için gelen görevlinin ücretlerini, işkence aygıtlarının bedellerini, kazıklara çakılıp yakılacak olan tutuklular için satın alınacak odunların parasını, duruşma görevlilerinin ve celladın aylık ücretlerini içerirdi.
1595 yılında ateşe atılarak diri diri yakılan üç kadın tutukluya, tutuklandıkları günden idam gününe kadar geçen üç günlük süre için, peşin olarak şu masraf faturası gösterilmişti:
1- Tukluların ve gardiyanların yiyecek ve yatacak giderleri: 33 florin
2- Cellat ücreti: 14 florin
3- Yargıç ve yardımcıları için şölen giderleri(duruşmadan sonra): 32 florin
Kurbanlık Büyücüler
Avrupa ülkelerindeki büyücü avı ticareti, özellikle on altı ve on yedinci yüzyıllarda doruk noktasına ulaşmıştı. Yalnız Saksonya'da 133 büyücü aynı ateşte birarada yakılmıştı.
Fransa'ya gidip gelen gezginler, binlerce büyücünün kazıklara bağlanarak yakılmakta olduğunu gözleriyle gördüklerini söylüyorlardı.
Almanya'daki Köln kentinde, uzun yıllar boyunca, ayda ortalama 300 büyücü ateşe atılıp yok edilmekteydi. İsviçre ve Almanya'nın nazı köylerinde, burada oturan tüm insanlar büyücülükle suçlanarak yok edilmiş ve bu köyler, olduğu gibi haritadan silinmişti.
Küçük çocukların ve erkeklerin de büyücülük suçuyla ortadan kaldırılmaları sürdürülüyordu ama, asıl sanıklar kadınlardı. Büyücü denince ilk akla gelen kadınlar oluyordu; çünkü şeytan, bu iş için çoğunlukla kadınları seçiyordu.
Büyücü avı çağında ne kadar büyücü sanığın ortadan kaldırılmış olduğu kesin olarak bilinemezse de, araştırmacılar bu rakamın iki yüz binin üstünde olduğunu söylemektedirler.
On sekizinci yüzyıl içinde büyücü tutuklamaları azalmaya başladı. Nihayet en son tutuklamalara Almanya'da 1775 yılında, İsviçre'de ise 1782 yılında rastlandı. Bu arada bir çok cesur yazar hayatlarını tehlikeye atarak bu saçma büyücü avcılığını protesto ettikleri halde bu deliliğe son verdirememişlerdi.
Niçin insanlar, bu kadar saçma ve korkunç büyücü masallarına inanmışlar, yüz binlerce suçsuz kişinin diri diri ateşlere atılmasına göz yummuşlardı? Bu nokta hala açıklanamamaktadır.
Babil'den kaynaklanıp daha sonra her köşeyi saran sihirbazlık, şeytanın etkin sömürü düzenlerinden. Şu kararsız, bilgisiz çağda gerçeğin kaynağını bilemeyen sayısız insan bir sürü büyücünün, falcının, fincancının kurbanı olmuş, avuç avuç para akıtmakta. Ruhsal bilgisizlikten yararlanan şeytan, kadını erkeği ticaret makağına dönüştürüyor., dokunaçlarını her ülkeye sarıyor. Ceplerini parayla şişiren şarlatanlar kaçakçılığın ön sırasında. Genellikle on para vergi ödemezler. Her yan astroloji falcılarıyla dolu. Her ülkede gazeteler, dergiler horoskop resimleri taşıyor. Milyonlarca insan, Tanrı'ya inanırım derken, bunlara bel bağlıyor. Bireyler, adımını ZODYAK üzerinde yer alan on iki takım yıldıza verilen adların etkisiyle atmakta, bunların yöntemiyle yönünü bulmaya çabalamakta.
AIıntıdır.
Böyle idamların yerine getirilmesi büyük eğlencelerin düzenlenmesine yol açardı. Sabahın erken saatlerinde trampetler çalar, borular öter, kiliselerin koskoca çanları ortalığı birbirine katardı. Okullar tatil edilir; öğrenciler, büyücülerin yakılmalarını seyretmeleri için serbest bırakılırlardı. Tüm kasaba halkı da, bu büyük ğlenceye katılmak amacıyla kasabanın meydanında toplanırdı. Sözde büyücüler, kazıklara bağlanıp alevler içinde yürek paralayıcı çığlıklar atarak yanıp kavrulurlarken, okul koroları onların karşısına dizilerek, kilise ilahileri okurdu.
Fransa, Almanya ve İskoçya'da tutuklular ya da onların aileleri, tüm yargı masraflarını, cezaevi ve idam giderlerini peşin olarak öderlerdi. Bu masraflar cezaevindeyken tutuklunun yediği yemeklerin karşılığını, işkence yapmak için gelen görevlinin ücretlerini, işkence aygıtlarının bedellerini, kazıklara çakılıp yakılacak olan tutuklular için satın alınacak odunların parasını, duruşma görevlilerinin ve celladın aylık ücretlerini içerirdi.
1595 yılında ateşe atılarak diri diri yakılan üç kadın tutukluya, tutuklandıkları günden idam gününe kadar geçen üç günlük süre için, peşin olarak şu masraf faturası gösterilmişti:
1- Tukluların ve gardiyanların yiyecek ve yatacak giderleri: 33 florin
2- Cellat ücreti: 14 florin
3- Yargıç ve yardımcıları için şölen giderleri(duruşmadan sonra): 32 florin
Kurbanlık Büyücüler
Avrupa ülkelerindeki büyücü avı ticareti, özellikle on altı ve on yedinci yüzyıllarda doruk noktasına ulaşmıştı. Yalnız Saksonya'da 133 büyücü aynı ateşte birarada yakılmıştı.
Fransa'ya gidip gelen gezginler, binlerce büyücünün kazıklara bağlanarak yakılmakta olduğunu gözleriyle gördüklerini söylüyorlardı.
Almanya'daki Köln kentinde, uzun yıllar boyunca, ayda ortalama 300 büyücü ateşe atılıp yok edilmekteydi. İsviçre ve Almanya'nın nazı köylerinde, burada oturan tüm insanlar büyücülükle suçlanarak yok edilmiş ve bu köyler, olduğu gibi haritadan silinmişti.
Küçük çocukların ve erkeklerin de büyücülük suçuyla ortadan kaldırılmaları sürdürülüyordu ama, asıl sanıklar kadınlardı. Büyücü denince ilk akla gelen kadınlar oluyordu; çünkü şeytan, bu iş için çoğunlukla kadınları seçiyordu.
Büyücü avı çağında ne kadar büyücü sanığın ortadan kaldırılmış olduğu kesin olarak bilinemezse de, araştırmacılar bu rakamın iki yüz binin üstünde olduğunu söylemektedirler.
On sekizinci yüzyıl içinde büyücü tutuklamaları azalmaya başladı. Nihayet en son tutuklamalara Almanya'da 1775 yılında, İsviçre'de ise 1782 yılında rastlandı. Bu arada bir çok cesur yazar hayatlarını tehlikeye atarak bu saçma büyücü avcılığını protesto ettikleri halde bu deliliğe son verdirememişlerdi.
Niçin insanlar, bu kadar saçma ve korkunç büyücü masallarına inanmışlar, yüz binlerce suçsuz kişinin diri diri ateşlere atılmasına göz yummuşlardı? Bu nokta hala açıklanamamaktadır.
Babil'den kaynaklanıp daha sonra her köşeyi saran sihirbazlık, şeytanın etkin sömürü düzenlerinden. Şu kararsız, bilgisiz çağda gerçeğin kaynağını bilemeyen sayısız insan bir sürü büyücünün, falcının, fincancının kurbanı olmuş, avuç avuç para akıtmakta. Ruhsal bilgisizlikten yararlanan şeytan, kadını erkeği ticaret makağına dönüştürüyor., dokunaçlarını her ülkeye sarıyor. Ceplerini parayla şişiren şarlatanlar kaçakçılığın ön sırasında. Genellikle on para vergi ödemezler. Her yan astroloji falcılarıyla dolu. Her ülkede gazeteler, dergiler horoskop resimleri taşıyor. Milyonlarca insan, Tanrı'ya inanırım derken, bunlara bel bağlıyor. Bireyler, adımını ZODYAK üzerinde yer alan on iki takım yıldıza verilen adların etkisiyle atmakta, bunların yöntemiyle yönünü bulmaya çabalamakta.
AIıntıdır.