Bizi ateşböceği sansınlar

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Elfangel
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Elfangel

Kayıtlı Üye
Sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek.
Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi,
Naif yönlerimizin keşfedilmesi,
Cesaretsizliğimizin anlaşılması,
Korkularımızın paylaşılması,
Sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti...

Kabuklarımızın altında kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız.
Ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarımızın ardında.
Hissedilmeden, el değmeden,sevgimizi göstermeden.
Deniz minareleri, midyeler,
kirpiler ve kaplumbağalar gibi..

Sahi koruyor mu bizi çatlamamış bu sert kabuk?
Kimse incitemiyor mu duygularımızı, inançlarımızı, benliğimizi?
Yoksa zarar mı veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize?
Hissettiklerimizi gölgeliyor, yansıtmıyor mu gerçek kimliğimizi?

Duygularımızı bastırıyor, el ele tutuşmamızı engelliyor mu?
Eğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar parlak,
Ne çıkar ateşböceği sansalar beni?
Belki en hoyrat yürek bile ateşböceğinin
O uçucu, masum, sevimli çocuksuluğuna el kaldırmaya kıyamaz.

Güçlü kapıların arkasına kilitlemesem kendimi,
Korkaklığım, sevgi isteğimi
En insani yönlerimi kayıtsızca sunabilsem,
Bu sert kabuğun ağırlığından kurtulup
Bir kuş gibi uçacağım özgürce.
Anlaşılacağım ve bir ayna gibi yansıyacağım karşımdakine.
O da çözülecek belki,
Samimi ve güvenliksiz, silahsız biriyle göz göze gelince.

Oysa bir görebilsek bunu.
Kalmadı böyle insanlar demesek.
Güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak.
Kırılmaktan korkmasak...yaralansak...

Ne olur bir darbe daha alsak?
Yeniden açsak kendimizi, atabilsek kabuğu.
Denesek.
Risk alsak.
Yanılsak.
Fark etmez.
Tekrar, tekrar bıkmadan denesek.
Ve kucaklaşsak yeniden.
Tıpkı eskisi gibi.
Ne olduğunu anlayamadığımız o 15 yıldan öncesi gibi.

O zaman fark edeceğiz.
Ne kadar özlediğimizi birbirimizi.
Neler biriktirdiğimizi,
Kaybolan değerlerimizi ne kadar özlediğimizi.
Beraber geldik beraber gidiyoruz oysa.

Vakit az, paylaşmak, sarılmak için
Yaşadığımız coğrafya zor, şartları ağır.
Yüreği daha fazla küstürmemek lazım.
Sırtımızda ağır küfeler, her gün katlanan.
Ve koşullar bir türlü düzelmeyen.
Sevgiye çok ihtiyacımız var.
Ufukta kara bir kış görünüyor.
Ancak birbirimize sokularak atlatırız o günleri.
Kırın o sert kabuklarınızı.
Kurtulun bu yükten.
Korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize.
Yalnızlığa mahkum ediyor bizleri.
Hem hepimiz bir yıldızız.
Ne çıkar ateşböceği sansalar bizi?

- TAGORE -
 
bazı insanlara rehber olmaya çalışıyoruz bu yolda .. reberliğimizi kabul eden yanımızda etmeyen arkamızda ... herkezi olduğu gibi kabul ediyoruz yaratandan ötürü..
 
Sanırım yaklaşık bir on senedir böyle yaşıyorum.
Mutluysam da, üzgünsem de, öfkeliysem de dışa yansıtıyorum.
İçime atmıyorum hiçbirşeyi. Kim ne düşünürse düşünsün, umurumda değil.
Sokak ortasında da ağlayabilirim, ayıp değil ki...
Kahkaha da atabilirim kime ne...
Sinirliysem bağırır çağırırım, aman komşular duyacak diye endişelenmem. Sanki onlar kusursuz mu?
Bir arkadaşımla konuşurken gözüme o an tatlı gözükürse söylerim, içimden gelirse hiç nedensiz sarılırım, yanağından öperim, sevgimi belli ederim.
Derdim varsa anlatırım, paylaşırım.
Bana acırlar ya da başka türlü düşünürler diye endişelenmem.
Çünkü o an öyle istiyorumdur, çünkü o an içimden öyle gelmiştir, çünkü o an öyle davranmaya ihtiyacım vardır, çünkü bu benim hayatım.
İçim neyse, duygu ve düşüncelerim neyse, sözlerim ve davranışlarım da o olur her zaman. Bence beni ben yapan da bu. Gerçek güç ...
Bir de farklı biri gibiymiş gibi davranmak, rol yapmak ne zor şey, ne ağır bir yük...
Şu kısacık hayatta bu boş ağırlıkları taşımamalıyız bence.
Çevremizdeki insanlara farklı görünmek adına, içimize atmamalıyız herşeyi. Sonra ileriki yıllarda hastalık olarak bize geri dönecekler çünkü.

Çok güzel bir yazıydı. Ateşböceği benzetmesini de çok beğendim. Teşekkürler.
 
Geri
Üst