Yesil Cingene
Kayıtlı Üye
Doyumlu, güvenli, sevilen, ilham verici, ışık saçan, hoş, şirin, neşeli, bağışlayıcı, canlı, hayallerini gerçekleştirmiş, enerjik, esnek, kabul edici, sağlıklı, yetenekli, akıllı, onurlu, başarılı, aydınlanmış, eğlenceli, özgür, bilgili, zengin, dengeli, mutlu, arzu edilen, coşkulu, cesur, şanslı, sanatçı, parlak, bilinçli, romantik, sıcak kalpli, yumuşak, duyarlı, arzu edilebilir, hoşnut, uyumlu, sakin, kaygısız, cömert, kararlı, sabırlı, olgun, gönüllü, dingin, adil, iyi konuşan, temiz, üretken, kendine güvenen, korkusuz, yaşam dolu, yenilikçi, büyüleyici, cesur, harikulade, lider, sağlam, şampiyon, sade, içten, verimli, aktif, spritüel, spontane, düzenli, değerli, sevgi dolu, yargılamayan, şeffaf…
Biz bunların hepsine sahibiz. Onları tezahür ettirmek için tek yapmamız gereken, sahip çıkmak belki de. Herhangi bir durumunda, bu özelliklerden gerçekten benim dediğiniz özelliği vurguladığınızda ona sahip çıkıyorsunuz aslında. Sadece "Ben o'yum" demeye gönüllü olun. "Ben başarılıyım", "Ben güzelim", "Ben kararlıyım"... Bir sonraki adım, sihirli cümlenin arkasından gelir. Bürünür size o özellik. Sahip olduğunuz şey ortaya çıkmaya başlar. Fakat bunu armağandan görmek hepimizin yapabildiği bir şey değildir.
Birçoğumuz korkularımız ve direncimiz sayesinde o armağanı, paketi açılmamış halde kendi mahzenlerimizde bırakırız. Birçoğumuz başkalarından daha yetenekli, daha yaratıcı, daha kararlı olmadığımıza inancımızı güçlendirmek için savunma mekanizmaları donatırız. Adeta o armağanı yok sayar, görmezden gelmek için elimizden geleni yaparız.
Belli durumlarda kendimize sıfatladığımız bazı şeyleri zor telaffuz edebiliriz. İşsizken "Zenginiz" diyemeyiz belki... Ama böyle bir durumda zengin olabileceğimizi hayal etmek mühimdir. Şu daha iyi bir örnek olacak sanırım; siz kendinizi şişmanlamış bulur, tartılar yalan söylemezken "Zayıfım" diyemezsiniz belki… Ama "Zayıfım, sağlıklıyım" demeye başladığınız zaman diyet işe yaramaya başlar. Zayıfladığınızı ve sağlıklı olduğunuzu gösterir hızla size aynalar...
Listeniz çoğalabilir. Listenize karşı dürüst olursanız, sizde olmadığına inandığınız sıfatları yazma cesaretini de gösterebilirseniz oyun daha da eğlenceli olur.
Ben "O"yum Oyunu
Oyun şöyle başlıyor... İki kişi veya çok kişi olursa çok daha iyi sonuçlar çıkıyor. Ben eksik sıfatlarımı yazıyorum. Karşımdaki kişiyle göz göze ve el ele şöyle bir olumlamaya başlıyoruz. Belki inanmak isteyip inanmayarak, belki zorla;
- Ben başarılıyım, diyorum.
Karşı taraf gözlerimin içine bakarak;
- Sen başarılısın, diyor.
Bu diyalog, bu olumlamanın kalpten inanarak söylendiğine karar verilinceye kadar devam ediyor. Oyunun çoğu insan üzerinde hoş etkileri var. Bir gruba psikologlar eşliğinde terapi sırasında oynatılan bu oyunda, kocası tarafından aldatılmış bir kadın kendini "arzu edilemez" olarak görürken, olumlama başlıyor. Kadın çok zorlanıyor bunu söylemeye: "Ben arzu edilebilirim." Bir, iki, üç... Sonra karşısına bir adam oturtuluyor. Kadının elini tutuyor, gözlerinin içine bakarak, olumlama tekrar başlıyor: "Sen arzu edilebilirsin." Bir, iki, üç... Kadın ağlayarak ve kalpten inanarak söylüyor sonunda: "Ben arzu edilirim."
Bunu deneyimlemenizi öneriyorum. Bir ikili bulamazsanız, bu onaylamaları yapabilecek, kendinizi ve hayali arkadaşınızı oturtun karşınıza. Bu olumlamaları hayatınızdaki insanlara da yapın. Gerçekten bunu seven birçok oyun arkadaşı edineceksiniz..
Sanırım en önemlisi, biri size dair bir olumlama söylediğinde bunu reddetmemeniz. "Sen çok güzelsin" dendiğinde "Yo, kendimi hiç güzel bulmam" demeyin mesela. "Sen çok güzelsin" dendiğinde teşekkür edin. Hem karşınızdakine hem de siz de olan armağanı onurlandırın. İnanın ruhunuz parıldamaya başlayacak o anda. Ayrıca bu oyuna başlayanlar için çok iyi bir başlangıç önerisi de vermek istiyorum. Elinize bir çocukluk fotoğrafınızı alın. Bizler, çocukluğumuzla bizim olan, bizde gerçekte var olan sıfatları reddetmeye başlıyoruz. O fotoğraflar size neyin eksik olduğunu söyleyecektir, biliyorum.
Hepimiz çok güzeliz. Hepimiz çok değerliyiz. Hepimiz eşsiziz.
Burcu ÇAĞLAYAN
Biz bunların hepsine sahibiz. Onları tezahür ettirmek için tek yapmamız gereken, sahip çıkmak belki de. Herhangi bir durumunda, bu özelliklerden gerçekten benim dediğiniz özelliği vurguladığınızda ona sahip çıkıyorsunuz aslında. Sadece "Ben o'yum" demeye gönüllü olun. "Ben başarılıyım", "Ben güzelim", "Ben kararlıyım"... Bir sonraki adım, sihirli cümlenin arkasından gelir. Bürünür size o özellik. Sahip olduğunuz şey ortaya çıkmaya başlar. Fakat bunu armağandan görmek hepimizin yapabildiği bir şey değildir.
Birçoğumuz korkularımız ve direncimiz sayesinde o armağanı, paketi açılmamış halde kendi mahzenlerimizde bırakırız. Birçoğumuz başkalarından daha yetenekli, daha yaratıcı, daha kararlı olmadığımıza inancımızı güçlendirmek için savunma mekanizmaları donatırız. Adeta o armağanı yok sayar, görmezden gelmek için elimizden geleni yaparız.
Belli durumlarda kendimize sıfatladığımız bazı şeyleri zor telaffuz edebiliriz. İşsizken "Zenginiz" diyemeyiz belki... Ama böyle bir durumda zengin olabileceğimizi hayal etmek mühimdir. Şu daha iyi bir örnek olacak sanırım; siz kendinizi şişmanlamış bulur, tartılar yalan söylemezken "Zayıfım" diyemezsiniz belki… Ama "Zayıfım, sağlıklıyım" demeye başladığınız zaman diyet işe yaramaya başlar. Zayıfladığınızı ve sağlıklı olduğunuzu gösterir hızla size aynalar...
Listeniz çoğalabilir. Listenize karşı dürüst olursanız, sizde olmadığına inandığınız sıfatları yazma cesaretini de gösterebilirseniz oyun daha da eğlenceli olur.
Ben "O"yum Oyunu
Oyun şöyle başlıyor... İki kişi veya çok kişi olursa çok daha iyi sonuçlar çıkıyor. Ben eksik sıfatlarımı yazıyorum. Karşımdaki kişiyle göz göze ve el ele şöyle bir olumlamaya başlıyoruz. Belki inanmak isteyip inanmayarak, belki zorla;
- Ben başarılıyım, diyorum.
Karşı taraf gözlerimin içine bakarak;
- Sen başarılısın, diyor.
Bu diyalog, bu olumlamanın kalpten inanarak söylendiğine karar verilinceye kadar devam ediyor. Oyunun çoğu insan üzerinde hoş etkileri var. Bir gruba psikologlar eşliğinde terapi sırasında oynatılan bu oyunda, kocası tarafından aldatılmış bir kadın kendini "arzu edilemez" olarak görürken, olumlama başlıyor. Kadın çok zorlanıyor bunu söylemeye: "Ben arzu edilebilirim." Bir, iki, üç... Sonra karşısına bir adam oturtuluyor. Kadının elini tutuyor, gözlerinin içine bakarak, olumlama tekrar başlıyor: "Sen arzu edilebilirsin." Bir, iki, üç... Kadın ağlayarak ve kalpten inanarak söylüyor sonunda: "Ben arzu edilirim."
Bunu deneyimlemenizi öneriyorum. Bir ikili bulamazsanız, bu onaylamaları yapabilecek, kendinizi ve hayali arkadaşınızı oturtun karşınıza. Bu olumlamaları hayatınızdaki insanlara da yapın. Gerçekten bunu seven birçok oyun arkadaşı edineceksiniz..
Sanırım en önemlisi, biri size dair bir olumlama söylediğinde bunu reddetmemeniz. "Sen çok güzelsin" dendiğinde "Yo, kendimi hiç güzel bulmam" demeyin mesela. "Sen çok güzelsin" dendiğinde teşekkür edin. Hem karşınızdakine hem de siz de olan armağanı onurlandırın. İnanın ruhunuz parıldamaya başlayacak o anda. Ayrıca bu oyuna başlayanlar için çok iyi bir başlangıç önerisi de vermek istiyorum. Elinize bir çocukluk fotoğrafınızı alın. Bizler, çocukluğumuzla bizim olan, bizde gerçekte var olan sıfatları reddetmeye başlıyoruz. O fotoğraflar size neyin eksik olduğunu söyleyecektir, biliyorum.
Hepimiz çok güzeliz. Hepimiz çok değerliyiz. Hepimiz eşsiziz.
Burcu ÇAĞLAYAN