vivalavida
Kayıtlı Üye
- Katılım
- 21 Eyl 2010
- Mesajlar
- 500
- Tepkime puanı
- 195
Yanlış olarak algılanan ruhsallığın bilgisizce arayışında sarhoşluk hissi veren bir deneyim yaşanır. Ruhsal Öğretilerde “her şeyi kanıtlamaya” ve “sadece iyi olanı tutmaya” bilgece bir yönlendirme vardır ve bu tavsiye, kendini bir dogmayı takip eden “aşağı düzeyli” insanlardan ya da ölmüş akrabalarından mesaj alabilmek için ruh çağırma masaları başında toplananları ilgilendirdiği kadar ezoterizm öğrencilerini ve “geri dönen ruhlara” inanan spiritüalistleri de ilgilendirir ve önemlidir.
Ruhlar denizinin sakin yüzeyi ruh varlıklarının yansımalarının rahatsız edilmeden yakalanabildiği tek aynadır. Bir öğrenci yola adım attığında, yanıp sönen ışıkları ya da önünden geçen altın ateş toplarını görmeye başladığı zaman bu gerçek; benliği, saf ruhu görmeye başladığı anlamına gelmez. Öğrenciye her ne kadar çok derin bir huzur duygusu ya da harika akışlar verilse de bunlar kendi rehberini görmek üzere olduğu o müthiş an gibi değildir ki kendi ruhuyla karşılaşmasından söz etmedik bile. Ne mavi alevin fiziksel sıçrayışları, ne de sonrasında geçmeye başlayan vizyonlar, ne de astral ışığın geçmişe ya da geleceğe ilişkin harika vizyonlarını içeren küçük görüntü parçaları, ne de perileri andıran çanların aniden çalışları ruhsallığınızı geliştirdiğinizin kanıtı değildirler. Yolda bir parça mesafe katettiğinizde bile bu ilginç deneyimler meydana gelecektir, ama bunlar sadece, kendi içinde tamamen maddi olan yeni bir dünyanın göstergeleri ve fiziksel şuur seviyesinden ayrılma halidir.
Bu fenomenler konusunda sorumluluk duygusu kazanılmalı ve bunu bir keyif unsuru haline getirmemeye dikkat etmelidir. Bütün bu vakalar izlenmeli, ayırd edilmeli, gelecekteki bir karşılaşmada belli bir yasayla ilişkilendirilmek için veya bu türden başka bir vakayla karşılaştırabilmek için saklanmalıdır. Doğanın bizleri kandırma gücü sınırsızdır ve eğer bu noktada takılıp kalırsak daha ileri gitmemizi engelleyecektir. Böyle bir takılma halinde, durmamız gerektiğini söyleyen herhangi bir doğa gücü ya da kişi yoktur ama insan Boehme’nin “Tanrı’nın Harikaları” adını verdiği hediyeyi yok ettiğinde sonuç, zihin karmaşasıdır.
Kişi örneğin spiritüel bir deneyim olarak astral ışıkta görülen her vizyonu önemsediği taktirde, bir süre sonra bu konuyla ilgili hiçbir çelişkiyi kabul etmeyecektir çünkü bir süre sonra bu şarap onu sarhoş edecektir. Bu düşkünlük halini sürdürüp, her zaman için ne derece temiz bir itilimin onu çalışmaya ittiğine ve bilinen veya bilinebilen kusurlarının üstesinden gelebilmesine bağlı olan gerçek işini unuttuğunda ise doğa, hayal ürünü olan ve onun beslendiği görüntüleri getirmeye devam edecektir.
Kendini bu tip astral uygulamalara adayan her öğrencinin bunların giderek arttığını göreceği kesindir. Ama tüm hayatımızı buna adadığımızda ve bu fenomenle ilgili çalışmalarda büyük bir başarı sağladığımızda bedeni reddettiğimiz için, gerçek bilgilerden oluşan hazinemize yeni hiçbirşey eklemeden bu tür bir deneyimin sonlanması da kesin bir gerçekliktir.
Astral alem, tıpkı psişik duyularımız gibi bakir Güney Afrika Ormanları örneği ilginç görüntülerle ve seslerle doludur ve öğrenci burada uzun süre kalmadan önce bu ortam hakkında iyice bilgilenmelidir. Bir ormanın tehlikelerinden, amacı orada karşılaşılan zararlı unsurlardan korunmak olan insan icadı yöntemlerle kurtulmak mümkün olabilir ama astral bir labirentte yürürken bu tür yardımlar almak mümkün değildir. Fiziksel olarak cesur olabilir ve hiçbir şeyin bizi korkutmayacağını söyleyebiliriz ama eğitimsiz veya sadece merak için buralarda gezinen hiç kimse, psişik duyular aracılığıyla karşılaşacağımız bir saldırının nasıl bir etkiyle sonuçlanacağını söyleyemez.
Ayrıca bencil, kendini merkez alan biri herkesten daha fazla aldanmayla karşılaşacaktır çünkü diğer gönülden arayışçılarla şuurda birlik halinde olmanın sağladığı yardıma ulaşamayacaktır. Kişi, hiçbir nesnenin seçilemediği karanlık bir evde olabilir ve dışarısının aydınlık olduğunu görebilir; aynı şekilde dışarıdan kendi evinin ya da yüreğinin karanlığını da görebilir; bu durumda dışarıdaki nesneler astral ışıkla aydınlanmaktadır ama biz bundan bir şey kazanamayız. Dışarıdaki karanlığı görmeye çalışmadan önce kendi içsel karanlığımızı gidermeliyiz, kendimizin dışındakini bilmeye çalışmadan önce kendimizi bilmemiz gerekir.
Kendini bilmek , öğrencilere çok kolay gelen bir yol değildir. Çoğu astral fenomenlerle karşılaşmayı büyüleyici bulur ve tüm bu yüzeysel cazibelerle temas etmek, psişik yetenekleri geliştirmek için çalışırlar, ama bunun sonucunda gerçek ruhsal çalışma yapılmamış olur. Gerçek yol düz ve bulması kolay olandır, o kadar kolaydır ki pek çok sözde öğrenci basitliğine inanamadıkları için onu kaybederler.
“Yol yürekten geçer”,
Orada sor, dolaşma,
Kuvvetle çal kapıyı, tereddüt etme,
Çünkü önce sesler
Alay eder gibi görünecekler
Kapılar kocaman açıldığında bile
Gece kadar siyah gölgeler
Geri çekilmeliler
İçinde Üstadın mesajları
Sabırla beklediler seni
O Üstat Sensin!”
Orada sor, dolaşma,
Kuvvetle çal kapıyı, tereddüt etme,
Çünkü önce sesler
Alay eder gibi görünecekler
Kapılar kocaman açıldığında bile
Gece kadar siyah gölgeler
Geri çekilmeliler
İçinde Üstadın mesajları
Sabırla beklediler seni
O Üstat Sensin!”
Alıntı.