"Gizlimabet Parapsikoloji Platformu"

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Ağaçlar

MarlaSinger

Kayıtlı Üye
Ağaçlar en eski zamanlardan beri kutsal kabul edilmişlerdir. Köklerini toprağın içlerine kadar götürebilen ama aynı anda da dallarıyla gökyüzüne ulaşabilen bu form insanların dikkatini çekmiş, ağaçları yeryüzü ile gökyüzü arasında bir bağlantı olarak görmelerine neden olmuştur. Suyun topraktan gökyüzüde devri açısından da böyle olan bu durum ağaçın aracılık sıfatını kazanmasına da neden olmuştur.


Ayrıca yaşayan inançlarda yaşlı ağaçların “bilgeliği “ sözkonusudur. Yaşlı ağaçların zaman tanıklık etmesi de bunu kuvvetlendirir. Ayrıca eski inanışlarda ağaçların şifa gücünden de söz edilir.


Ağaçlar bulundukları mekanın özellikleri ile direk alakalı olduklarından aynı zamanda Anima Loci ile de ilişkilendirilmişlerdir. Bu bağlamda bir mekanın ağaç yapısı da o mekan hakkında bilgi vermektedir.

Ağaçlara çaput, bez vs bağlama geleneği de çok eski zamanlardan gelmektedir.


Eski zamanlarda, daha önce gördüğümüz gibi Ay-Ağaç ilşkisi olmuştur ve Noel ağacı örneğinde gördüğümüz gibi Ay ağaçalrı da süslenirdi.


Bugün hâlâ Dünya’nın pek çok yerinde kutsal ağaçlar vardır.

Alıntı
 
Meşe ve altındaki ökse otu,Çınar ve uzun ömür,Üvez büyük koruyucu:)Hatta Anadolu'da kilim motiflerinde de yaşamı temsil eden ağaçlar vardır.Ölüm selvi motifiyle dokunur.
 
Müslüman ve Musevi inancında "hayat ağacı"
yılbaşında "noel ağacı"
anadoluda "dilek ağaçları"..... Her yerde, her kültürde önemli yeri var.
"Aşağıdaki yukarıdakinin aynısıdır" Ağaç ve toprağın altındaki kökleri ile de temsil edilir... vs... vs...

Tepki almaktan korkarak, hepsinin paganizme dayandığını düşünüyorum :)
 
Ağaç perestlik diye bir kavram vardı, tepki sahibini bağlar diyeyim ama bende olduğunu sanıyorum bu tip bir perestliğin :)
 
Müslüman ve Musevi inancında "hayat ağacı"
yılbaşında "noel ağacı"
anadoluda "dilek ağaçları"..... Her yerde, her kültürde önemli yeri var.
"Aşağıdaki yukarıdakinin aynısıdır" Ağaç ve toprağın altındaki kökleri ile de temsil edilir... vs... vs...

Tepki almaktan korkarak, hepsinin paganizme dayandığını düşünüyorum :)

Valla korkunun ecele faydası yok diyerek ben de aynı şeyi düşündüğümü beirtiyorum:)
 
İlk defa duyuyorum ama onlar da paganizmden etkilenmiştir muhtemelen :D

Tabii ki... Jean Paul Roux ' ya ait, Orta Asya'da kutsal bitkiler ve hayvanlar adlı bir kitap var raflarda belki olmayabilir ama kitabevlerine ısmarlamak mümkün, öneririm konuyla ilgileniyorsanız.

Ağaçperestlik ya da paganizm kültür olarak sandığımızdan fazla yerleşmiş halde hayatlarımıza ama bunun farkında değiliz diye düşünüyorum, kentleşme de bu görmezliği besliyor. Benim ailemde doğan çocuğa ağaç dikme geleneği var (dı) mesela. Bir tür yazgı birliği kurmak belki altında yatan. Şimdilerde herkes bahçesiz yaşamlara dağıldığı için gelenekler kadar ne nedendir ? kısmını da unutmaya başladık.

Bir süre evvel derlediğim eski ağaç inanışlarından örnekler vermek istiyorum.

19. yüzyılda yaşanmış bir hikaye, yörede ağaç sevgisinin köklerinin ne kadar eskiye gittiğini göstermesi açısından ilginçtir: Akçaabat ilçesi, Mersin köyünden bir avcı, 70 yıl önce (1940’lardan itibaren) köylülerin kragen denilen bir ağaca tapındıklarını görüp sonra ağacı keser.Bunun üzerine köylüler avcıyı “Avcı, evliya’yı kesti” diyerek karakola şikayet ederler.Muhtemelen kökleri Kafkasya’ya uzanan bu paganist eğilim avcının, Evliya adlı birini öldürdüğünü zanneden polislerin köylülerin evliya olarak nitelendirdiği ağaca tapındığını öğrenip, avcıyı salıvermesi ile son bulur.

Kafkasyalılar, ağaçlara yakın olduklarında kendilerini Tanrılara da yakın hissederler, dev ağaçların (Meşe)gölgesinde mahkemeler düzenleyip, oydukları ağaç gövdelerinde ölülerini saklarlardı. Rahip Lamberti’nin 17. yüzyılda Kolhida’nın tanımı ve Kafkas Kavimleri hakkında araştırmalar adlı eserinde “Ağacın ortasını oyup, ölü insanı sanki bir tabuta koyarcasına yerleştiriyorlardı. Vücudunu ise üzüm bağlarıyla sımsıkı sarıyorlardı” ifadesi dönemin Abhazlarını anlatmaktadır.

Erkeklerinin ölülerinin toprağa gömülmesini erdemsizlik sayan Kolhisler ise, ölüleri sığır postuna sarıp, şehir veya köy dışındaki ağaşlara asıp, açık havaya öylece bırakırlar, doğa payına düşeni aldıktan sonra kalanları gömerlermiş.

Bir başka ağaç-perestlik örneği ise eskilerin yaşlı ağaçları kesmek için ormanlara giderken baltanın ağzını bir kumaş parçası ile sıkıca örtmeleri ile ilgilidir. Nedeni ise , ağaçların bizim bilmediğimiz yaşama gücünün, oduncunun elinde o kesici aleti görünce korkudan bir salgı yapıp, bu salgıyı genç fidanların özsuyunu zehire dönüştürmede kullanmasıymış.

Ağaçeri olarak da bilinen Tahtacıların ise ağaçtan doğdukları söylencesi günümüze dek gelmiştir ve yaşlı kadınlarının meşe kömürü için kestikleri ağaçlara bugün bile her kesim öncesi güçlü,dürüst ve yiğit biri ardından yaparmış gibi ağıt yaktıkları söylenir.

Çocukluğumuzdan bildiğimiz destan, hikaye ve masalları hatırlar mısınız? Soyun devamı,doğurganlıkta olduğu kadar,düşmandan korunma, güç toplama gibi nedenlerle de ağaca sığınma vardır;Özellikle Şamanistik inançta yer ve göğü birbirine bağladığı ve ölülerin ruhlarının göğe tırmanmasına aracı olduğu düşünülen Kayın ağacı kökünde Ana-Tanrı olduğuna inanıldığı için eski Türklerce çok kutsal kabul edilirdi. İlgilenenler için Pervin Ergun'un Türk Kültüründe Ağaç Kültü adlı eserini önerebilirim.

Ölenler için ağaç dikme geleneği ise yine çok eskilerden beri var.Ölülerin ağaç gölgesinde hayat bulacağı yada yine çok eskilerden kalma ruhlarının ağaca sığınacağı gibi inanışların yanısıra kabrin başına dikilecek iğde ağacının tutması halinde ölünün ruhunun cennete gidececeği de söylenceler arasında. Özellikle meyvesiz ağaçların makbul olduğu eski inançlarda Çam ağacınında dönem dönem eski Türklerce kutsal sayıldığını da eklemek lazım.Aynı şekilde Mersin ağacı da her salınımında Allah'ı zikrettiği için dört mevsim yeşil kaldığı söylenen ve bu nedenle mezarlıklara dikilen ağaçlar arasında.
 
Türk kültüründe de ağacın yeri büyük,şimdi üşenmeden gidip ilgili kitabımın sayfalarına bakacağım:)Hepimizin en aşina olduğu şey yaratılış destanı ve GökTengrinin ağacın tepesinde olup 9 kollu ağaçta çocuklarının yaşadığı miti.

Öte yandan Gümüş dediğiniz gibi ağaca yaklaşırken kesici alet saklanır,bunu bizzat denedim.Biz annemle şöyle yaprık,bahçedeki koca yediveren limon ağacı benle tanışana kadar hiç meyve vermemiş:))Çiçeğe durup çiçeklerini dökermiş hep.Bende benim o ağaç kestirmem demiştim,meyve vermiyor biz kesmeyi yerine mandalina ekmeyi düşünüyoruz demişlerdi.Sonra ağaca bir oyun oynadık,bir halk geleneği;ağacı korkutmak:)

Annem elinde bıçakla geldi,başladık ağacın yanında konuşmaya."Dedim yazık kesmeyelim anne bak bu sene limon verecek bize"annem de "Bu sene de limon vermezse vallahi keseceğim"dedi.Ve şu anda hala bol bol sulu bereketli limonlarını veriyor ağacımız:)Kıyamam mis gibi limon ağacı sabah ayazında taze bir nefes:)
 
Türk kültüründe de ağacın yeri büyük,şimdi üşenmeden gidip ilgili kitabımın sayfalarına bakacağım:)Hepimizin en aşina olduğu şey yaratılış destanı ve GökTengrinin ağacın tepesinde olup 9 kollu ağaçta çocuklarının yaşadığı miti.

Öte yandan Gümüş dediğiniz gibi ağaca yaklaşırken kesici alet saklanır,bunu bizzat denedim.Biz annemle şöyle yaprık,bahçedeki koca yediveren limon ağacı benle tanışana kadar hiç meyve vermemiş:))Çiçeğe durup çiçeklerini dökermiş hep.Bende benim o ağaç kestirmem demiştim,meyve vermiyor biz kesmeyi yerine mandalina ekmeyi düşünüyoruz demişlerdi.Sonra ağaca bir oyun oynadık,bir halk geleneği;ağacı korkutmak:)

Annem elinde bıçakla geldi,başladık ağacın yanında konuşmaya."Dedim yazık kesmeyelim anne bak bu sene limon verecek bize"annem de "Bu sene de limon vermezse vallahi keseceğim"dedi.Ve şu anda hala bol bol sulu bereketli limonlarını veriyor ağacımız:)Kıyamam mis gibi limon ağacı sabah ayazında taze bir nefes:)


Çok iyiymiş...
Benim de çok garip bir hikayem var zincirleme bir hikaye bu ama biraz kişisel olaylara girdiği için anlatamayacağım :( büyülü birşey olduğuna inanıyorum, ağaçlar ve benim aramda :)
 
,bahçedeki koca yediveren limon ağacı benle tanışana kadar hiç meyve vermemiş:))Çiçeğe durup çiçeklerini dökermiş hep.Bende benim o ağaç kestirmem demiştim,meyve vermiyor biz kesmeyi yerine mandalina ekmeyi düşünüyoruz demişlerdi.Sonra ağaca bir oyun oynadık,bir halk geleneği;ağacı korkutmak:)

Annem elinde bıçakla geldi,başladık ağacın yanında konuşmaya."Dedim yazık kesmeyelim anne bak bu sene limon verecek bize"annem de "Bu sene de limon vermezse vallahi keseceğim"dedi.Ve şu anda hala bol bol sulu bereketli limonlarını veriyor ağacımız:)Kıyamam mis gibi limon ağacı sabah ayazında taze bir nefes:)

Bıçakla korkutmayı ben ağaçta değil de saksı bitkisinde denemiştim seneler evvel. Bir arkadaşım hediye etmişti minik bir şey. Önemi benim doğum ağacımdan sonra sahip olduğum ilk bitki dost olmasından geliyordu. Bir süre sonra trip atmaya başladı sanki, yaprakları düştü. Acemiyim de, anlamıyorum ne yapmak lazım. Saksı değiştir dediler, fayda etmedi. Küskün belli. Hediye eden arkadaşım bıçakla korkut dedi , ne alaka oldum ama denedim . Akşam saksının yanına çömeldim bak sakine , (isim verdimdi de ) normalde tehditten hoşlanmam ama böyle devam edersen seni kesmek zorunda kalacağım ona göre dedim. daha da kendine gelmezsen seni atacağım dedim. Ertesi akşam gayet diri karşıladı beni. Ondan sonra onunla konuşmayı alışkanlık haline getirdim. Miniminnacık bir dal idi geldiğinde kocaman kız oldu zamanla . sadece bir defa bir kaç ay uzak kalmam gerekmişti, arkadaşa anahtar verdim baksın diye. bakmış ama yokluğumda bayağı salmış kendisini. Eve dönmemi izleyen bir kaç günde ondaki inanılmaz değişimi izledim ve mutlu oldum. Yani ...insanın yolunu gözleyen , özleyenin bitki olması belki kulağa tuhaf ama duygu güzel bir duygu :D Şimdi yerleşik düzene geçersem diye gözüm sağda solda gördüğüm bitkilerde. Kesinlikle edineceğim ama artık bıçak kullanmayı düşünmüyorum, yerine üzülürüm bak metodunu deneyeceğim +)
 
Bende küçükken saksıya çilek ekmiştim her gün bakıyodum ona suyunu falan veriyordum, sonra 1 tane çilek verdi ama o çilek hem büyüktü hemde kıpkırmızı oldu sonra ona kıyamasamda yedim bir güzel.Ciçekleri çok severiz biz ailecek bahçamizde sebzeler ekili falan çok hoş bir görüntü oluyo onlarla konuşmak falan rahatlatıyo insanı.Ağaçlara gelince incir ağacını ve mavi çam ağacını çok severim ilerde büyük bir evim ve bahçem olursa onu mavi çamlığa çevirmeyi düşünüyorum.Inançlarada saygılıyım ama ağaçlara insan ölüsü koymaya falan katılmıyorum ağaçlara tapmaya falan, onların yaratıcısı varken neden onlara tapıyım.:)
 
bende küçükken saksıya çilek ekmiştim her gün bakıyodum ona suyunu falan sonra 1 tane çilek verdi ama o çilek hem büyüktü hemde kıpkırmızı oldu sonra ona kıyamasamda yedim bir güzel.çiçekleri çok severiz biz ailecek bahçamizde sebzeler ekili falan çok hoş bir görüntü oluyo onlarla konuşmak falan rahatlatıyo insanı.Ağaçlara gelince incir ağacını ve mavi çam ağacını çok severim ilerde büyük bir evim ve bahçem olursa onu mavi çamlığa çevirmeyi düşünüyorum.inançlarada saygılıyım ama ağaçlara insan ölüsü koymaya falan katılmıyorum ağaçlara tapmaya falan, onların yaratıcısı varken neden onlara tapıyım.:)

Cileği geniş saksıya alsaydınız,çilek devamlı ürer hatta bahçeyi sarar:)çok bereketlidir,bende severim hem yemesini hem de yetiştirmesini.
 
Bıçakla korkutmayı ben ağaçta değil de saksı bitkisinde denemiştim seneler evvel. Bir arkadaşım hediye etmişti minik bir şey. Önemi benim doğum ağacımdan sonra sahip olduğum ilk bitki dost olmasından geliyordu. Bir süre sonra trip atmaya başladı sanki, yaprakları düştü. Acemiyim de, anlamıyorum ne yapmak lazım. Saksı değiştir dediler, fayda etmedi. Küskün belli. Hediye eden arkadaşım bıçakla korkut dedi , ne alaka oldum ama denedim . Akşam saksının yanına çömeldim bak sakine , (isim verdimdi de ) normalde tehditten hoşlanmam ama böyle devam edersen seni kesmek zorunda kalacağım ona göre dedim. daha da kendine gelmezsen seni atacağım dedim. Ertesi akşam gayet diri karşıladı beni. Ondan sonra onunla konuşmayı alışkanlık haline getirdim. Miniminnacık bir dal idi geldiğinde kocaman kız oldu zamanla . sadece bir defa bir kaç ay uzak kalmam gerekmişti, arkadaşa anahtar verdim baksın diye. bakmış ama yokluğumda bayağı salmış kendisini. Eve dönmemi izleyen bir kaç günde ondaki inanılmaz değişimi izledim ve mutlu oldum. Yani ...insanın yolunu gözleyen , özleyenin bitki olması belki kulağa tuhaf ama duygu güzel bir duygu :D Şimdi yerleşik düzene geçersem diye gözüm sağda solda gördüğüm bitkilerde. Kesinlikle edineceğim ama artık bıçak kullanmayı düşünmüyorum, yerine üzülürüm bak metodunu deneyeceğim +)
Çok şekersiniz,çok güldüm..
 
Geri
Üst